Ahmet İnsel
Açık Gazete'nin Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel'le önce, ekonomik iflasın eşiğini çoktan geçmiş olan Venezula'da yapılan seçimleri, daha sonra İtalya'daki seçimleri ele aldık. Programın sonunda Ahmet İnsel, Türkiye'de yaklaşan 24 Haziran seçimine dair önemli bir noktaya dikkat çekti: Bu seçimden sonra, tüm siyasi partilerin parlamentodaki pozisyonunu, meclis aritmetiğini belirleyecek en önemli faktörün HDP'nin barajı geçip geçmemesi olduğunu belirtti.
Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde Ahmet İnsel'le, İsrail'in Gazze'de Filistinli sivillere karşı yürüttüğü, 58 kişinin öldürüldüğü binlerce kişinin yaralandığı şiddet, bastırma ve sindirme operasyonunu konuştuk. Bu konuda tüm dünyadan gelen uluslararası tepkilere, kınamalara ve aynı günlere denk gelen ABD'nin İsrail Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıması sırasındaki kutlamalara da değindik.
Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde Ahmet İnsel'le, programın başında geçen hafta üzerinde durduğumuz Ermenistan'daki seçimlere ve gelişmelere dair bir haber takibi yaptık; daha sonra Lübnan'da 2009'dan bu yana ertelenen seçimlere ve Tunus'taki katılımın çok az olduğu yerel seçimlere değindik. Programın sonunda ABD Başkanı Trump'ın, tüm dünyayı ilgilendire, canalıcı bir konu olan İran'la yürürlükteki nükleer anlaşmadan çekilip çekilmeyeceğiyle ilgili nihai kararını açıklayacağını Twitter'dan duyurması hakkında konuştuk.
Türkiye’de tam anlamıyla bir diktatörlük rejimi mi hüküm sürüyor? Yanıt kesin bir evet değil. Kimilerine göre yürürlükte olan rejim fiilen bir diktatörlük, kimilerine göre koyu bir otoriterlik. Diktatörlük mü değil mi tartışması önümüzdeki seçime ilişkin davranışları da belirlemeye aday. Rejimin asli niteliğinin diktatörlük olduğuna inanınca, “Diktatör seçimle gitmeyi kabul eder mi” sorusu gündeme geliyor.
Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı yarışının birinci turunda, 2014’te elde ettiği sonucun çok daha üstünde oy alması, HDP’nin barajı geçerek Meclis’te güçlü bir grup kurması, Türkiye toplumunu boğan tek adam otoriterizmine, yerleştirilmek istenen Erdoğanizme karşı durabilmenin yeterli değil ama olmazsa olmaz koşulu haline geliyor.
Ermenistan'da 10 gündür süren protestoların ve sivil itaatsizlik eyleminin ardından Başbakan Serj Sarkisyan istifa etti. Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde Ahmet İnsel'le Ermenistan'daki bu gelişmeyi konuştuk. Hemen ardından 24 Haziran seçimleri öncesindeki kritik günlerde bir ilk değerlendirme yaptık.
Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde, Türk Tabipler Birliği'nin "Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir," diyen ve sorunların savaş yerine barış yoluyla çözülmesi talebini dile getirdikleri açıklamasının ardından 11 TTB temsilcisinin gözaltına alınmasını ve bugün 11. gününe giren Afrin harekatındaki gelişmeleri ve savaş ortamında gazetecilik yapmanın zorluklarını ve dikkat edilmesi gereken prensipleri konuştuk.
Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinin ilk bölümünde Ahmet İnsel'le, birinci yılına giren ve 4. duruşması bugün görülen Cumhuriyet Davası'nı, tutuklu gazetecilere destek eylemlerini, sürmekte olan Özgür Gündem davasını, OHAL'de sayıları artan tutuklu öğrencileri, yasakları, mağduriyetleri konuştuk.
Açık Gazete'nin Ufuk Turu köşesinde Ahmet İnsel'le, önce yakın tarihinde çok kanlı bir iç savaş dönemini atlatan Liberya'da yapılan ve George Weah'ın oyların yüzde 40'a yakınını alarak önde bitirdiği seçimlerden bahsettik. George Weah'ın yapılacak ikinci turda Liberya Devlet Başkanı olması büyük olasılık olarak görünüyor. İkinci olarak, Avusturya'da 31 yaşında Avrupa'nın en genç başbakanı unvanını alacak olan Sebastian Kurz'un lideri olduğu ve aşırı sağ ve göçmen karşıtı muhafazakâr politikaları ile tanınan Halk Partisi'nin (ÖVP) zaferle çıktığı seçimi ele aldık.
Bu yürüyüş CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla harekete geçti ama şimdi Türkiye’de keyfi yönetimin istibdatının mağduru olan herkesin adalet talebini dile getiriyor. Bu aşamada en büyük tehlike, bu barışçı, etkili ve medeni yürüyüşün, dış provokasyon veya başka ne gerekçeyle olursa olsun, bir şiddet sarmalına kapılması ve kendini kendini baltalamasıdır.
Zorbalık ve keyfiliğin hükümdar olmasına, totaliter gidişata karşı “hayır” demek, bu siyasal travmanın üstesinden gelmenin bugün elimizdeki en önemli ve belki son fırsatıdır.
İktidardaki gücün fiilen kurduğu “kendi sistemi”nin ve bunu kalıcı ve yasal hale getirmek için attığı adımların toplumun bir kesiminde elle tutulur biçimde karşılığı var. Bu karşılığın zeminini milliyetçi vurgusu baskın bir dindarlık ve onun tahayyül dünyası oluşturuyor.
OHAL’in, toplanacağı önceden ilan edilmemiş, gerçekten toplandığı ise son derece şüpheli bir Milli Güvenlik Kurulu tavsiye kararı dayanak gösterilerek ve belli ki Bakanlar Kurulu toplantısının gündeminde de bu konu yok iken üçüncü kez uzatıldığının ilan edilmesi, Meclis’e sunulan anayasa değişikliğinde vaat edilen Yeni Türkiye’nin yönetim tarzını özetliyor.