Sesli doğa müzesi.
Bitkiler âleminin tuhaf ve muhteşem dünyasını belgeleyen botanik sanatına dair her şeyin konuşulacağı bir program.
Sesli doğa müzesi.
Bitkiler âleminin tuhaf ve muhteşem dünyasını belgeleyen botanik sanatına dair her şeyin konuşulacağı bir program.
Botanitopya'da küresel pandeminin etkisini göstermesinin ardından şifalı yönleriyle gündeme gelen laden ve mürver bitkilerini konuşuyoruz.
Darwin'in "dünyanın en harika bitkilerinden biri" dediği Venüs sinekkapanını (Dionaea muscipula) konuştuk. Bitkilerin hareket gücü, evrim çalışmalarından öte, fantastik kurgularda insan yiyen bitki hikayelerinin de ilham kaynağı bir bitki.
"Doğanın ve doğruluğun düşünürü" Jean-Jacques Rousseau'yu, onun doğayla nasıl iletişim kurduğunu, sürgünde olduğu yıllarda çalkantılı iç dünyasını dindiren botanik merakını konuştuk.
Bavyeralı botanikçi, ekonomist, coğrafyacı, pedagog, filozof, jeolog, mineralog, şair, gezgin Carl Friedrich Philipp von Martius'u konuştuk. Bilimde olduğu kadar sanat ve edebiyat alanında da üreten çok yönlü dehalardan biri.
Çok tanıdık, her yerde bulunan, birçok dilin ve kültürün ortak paydasında duran ve tanınması çok kolay bir meyve. Öte yandan da tanımlanması ve sınıflandırması da bir o kadar karmaşık muzun hikayesini konuştuk.
Vikingler zamanından beri meleklerle, büyüyle, şifayla anılan Melek Otu (Angelica archangelica)'nu anlattık. Bu tatlı kokulu bitkinin Kuzey Avrupa ülkelerinin folklorunda, kültüründe, mutfağında önemli bir yeri var.
Osmanlı topraklarına gelmiş, “Monograph of the Genus Crocus” kitabının yazarı George Maw'ı konuşuyoruz. Onun toplayıp yetiştirdiği, araştırdığı ve Avrupa bahçelerine taşıdığı çiğdem (Crocus) soğanları, işin içinde İznik çinilerinin de el değiştirdiği girift ilişkiler ağının ortasında bir yerde duruyor.
Pasifik'in kolonileştirilmesinde rolü olan ekmek ağacının (Artocarpus altilis) hikayesini konuştuk. Kaptan Cook'un dünya yolculuğuna eşlik eden J. Banks'in Tahiti'de görüp "ucuz köle yemeği olarak önerdiği" meyve, ekmek ağacıydı!
Botanik dünyasının değeri anlaşılmamış portrelerinden İngiliz Richard Spruce'u konuştuk. Yosun, ciğer otu gibi "en az heyecan verici" bitkilere tutkun olan botanikçi belki bu yüzden Darwin gibi "popüler" olamamıştı.
Orta Çağ'a ait "mille-fleur" tarzı goblenlerin bahçesinde dolaşıyoruz. Ayrıntılarda gizli çiçeklerden, otlardan, meyvelerden konuşuyoruz.
Bitki avcıları için tarihsel önemi olan Yokohama Fidanlığı'nı ve Batı'da japonizm akımına da ilham veren geleneksel ahşap baskı yöntemiyle basılmış bitki resimleriyle dolu kataloglarını konuştuk.
Natural History Museum gibi transatlantik köle ticaretinden beslenmiş kimi müzelerde korunan doğa tarihi yayınları, dergiler ve günlükler, köleler ve bitkilerin yakın ilişkilerine ait belgelerle dolu. Bu belgeler ışığında kölelik ve bitki ilişkisini konuştuk.
Hollanda'ya, Tulipmania dönemine uzanıp çiçek koleksiyonlarının en değerli parçası Semper Augustus lalesini konuştuk.
Uzun kariyeri boyunca doğa tarihçilerine de ilham veren dramatik ölü doğalar yapmış Flaman ressam Rachel Ruysch'u konuştuk.
Botanitopya'da Fuşya çiçeğine ve rengine adını veren, Alman botanikçi Leonhart Fuchs (1501-1566)'u ve onun ünlü kitabı, ilk gerçekçi bitki çizimleriyle hazırlanmış "De Historia Stirpium" kitabını konuştuk.
İlk Azteklerin yetiştirdiğini sanıyorduk ama yeni bilgiler beş bin yıl önce Ekvador'da yaşamış çok daha eski toplumlara dayandığını gösteriyor. Çikolata için minnet duyduğumuz kakao ağacını (Theobroma cacao) konuştuk.
Abanoz eski uygarlıklardan beri, siyah mermere benzeyen özüyle mücevher değerinde bir ağaç. Bu programımızda abanozgillerden Diospyros cinsi abanoz ağacı ve cennet hurmasını konuştuk.
Bu hafta Botanitopya'da Hamlet'in sevgili aşkı, "vaktinden önce solan çiçeği" Ophelia'nın çiçeklerinden konuştuk.
Botanitopya'da Barok dönemin İtalya'sına uzanıp Giovanna Garzoni (1600-1670)'yi konuştuk. Onun gerçekçi ölü doğaları sadece sanatsal değeriyle değil, bilimsel bitki resmine öncülük etmesi açısından da özel ilgiyi hak ediyor.
Mis kokulu ıtırlar; kan kırmızısı çiçeklisi, katmerlisi, kalp biçimli ya da mor çizgili yapraklısı; sakız ya da sarmaşık türü... Dickens'ın en sevdiği, Can Yücel'in hapisteyken arkasından ağıt yaktığı sardunyaları konuştuk.