"Palmiyelerin Babası" Martius

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Bavyeralı botanikçi, ekonomist, coğrafyacı, pedagog, filozof, jeolog, mineralog, şair, gezgin Carl Friedrich Philipp von Martius'u konuştuk. Bilimde olduğu kadar sanat ve edebiyat alanında da üreten çok yönlü dehalardan biri.

Ortada Martius, sağda palmiye çizimi, solda seyahatten bir çizim
"Palmiyelerin Babası" Philipp von Martius
 

"Palmiyelerin Babası" Philipp von Martius

podcast servisi: iTunes / RSS

"Palmiyelerin Babası" diye de anılıyor Martius ki fazlasıyla hak etmiş bu unvanı. Hayatı boyunca 150 civarında yayın üreten Martius'un en önemli eseri, 30 yıl kadar üzerinde çalıştığı, palmiyeler üzerine Historia naturalis palmarum(1823-1853) kitabı. 245 renkli levhanın olduğu 3 cilt halinde yayınlanmıştı;  ciltlerden biri, Brezilya'da keşfettiği palmiyeleri bir araya getiriyor. Zarif ve kusursuz bir Latince ile yazılmış bu palmiye monografisi, o zaman bilim dünyasının tanıdığı bütün palmiyeleri, hatta fosil olarak bulunanları bile içeriyordu. Palmiyelerin anatomisi, fizyolojisi, morfolojisi, sınıflandırması ve özellikleri, cins ve türlerin açıklamaları, ticari kullanımlarının yanı sıra teknik ve tıbbi kullanımlarına dair kapsamlı raporlar. Bu bitkilerin halkların tarihini nasıl etkilediğine dair derin tezler, çalışılan bölgelerin etnografya ve coğrafyasıyla ilgili değerli öğretiler; palmiye coğrafyasıyla ilgili her şey Martius'un dehasının ışığında, sağlam bilgilerle düzenlenmiş. Çağdaşı Alexander von Humboldt da bu kitabıyla ilgili "Palmiyeler anıldığı ve bilindiği sürece, Martius'un adı da var olacaktır" der hatta...

kitaptan bir görsel  kitabın ilk sayfası

Palmiyelerin botanik çeşitliliğine dair bildiklerimiz çok eskiye uzanmıyor. 1753'te Uppsala'da çalışmalarını sürdüren Carl Linnaeus, yalnızca dördünün canlı örneklerini gördüğü, hepsi Eski Dünya'ya ait sadece dokuz farklı palmiye türüyle tanışmıştı. Yarım yüzyıl sonra, Berlin'deki Carl Ludwig Wildenow, Alexander von Humboldt ve Aime Bonpland'ın Kuzey And ülkelerinde keşfettiği And balmumu palmiyesi (Ceroxylon alpinum) de dahil, daha büyük bir sayıya ulaşarak birçok palmiye türünü tanımlamıştı ama palmiye çeşitliliğine dair ilk bilimsel çalışmalar Martius'un yalnızca bu bitki ailesine adadığı Historia naturalis palmarum ile başlıyor. Martius bile bugün bilinen palmiyelerin çok küçük bir kısmını tanıyordu. Öyle olsa bile onun bitki betimlemeleri, gözetimi altında üretilen botanik çizimler, bugün bile ilham vermeye devam ediyor.
Martius'un palmiye çizimleri  

Martius, palmiyeler ve diğer Brezilya bitkileri konusunda elde ettiği şöhreti, bitki meraklısı Bavyera Kralı I. Maximillian'a borçluydu. Avusturya İmparatoru I. Franz'ın kızı Arşidüşes Maria Leopoldina, Portekiz, Brezilya ve Algarve Birleşik Krallığı'nın veliahtı Dom Pedro'yla evlenmek üzere Brezilya'ya doğru yola çıkacaktır. Genç yaşından beri doğa bilimlerine, özellikle jeoloji ve botaniğe de özel ilgisi olan arşidüşese bir doğa bilimci heyeti de eşlik edecek, Rio'daki evlilik kutlamalarının ardından, bu heyet daha önce dış dünyaya tümüyle kapalı olan Brezilya krallığını keşfetmeye başlayacaktı.

kitaptan bir görsel  kitaptan bir görsel

Habsburg topraklarından ve Toskana'dan gelen 11 kişilik keşif heyetine Bavyera Kralı Maximillian I Joseph, iki doğa bilimciyi de eklemek için damadı ikna eder. Johann Baptist Spix ve Kraliyet Bavyera Bilimler Akademisi asistanı olan Carl Friedrich Philipp von Martius Kasım 1817'de, Rio'daki düğün kutlamalarından sonra bilim heyetinin kimi üyeleri meslektaşlarıyla beraber, kimi ise tek başına uzun keşif yolculuklarına çıkıp Brezilya'nın içlerine kadar girerler. Hevesle birçok flora ve fauna örneği toplar, çizer ve kaydederler; gözlemlerini günlüklerine aktardıktan sonra Avrupa'ya dönüş yolunu tutarlar. Alexander von Humboldt'un Aimé Bonpland ile birlikte yaptığı Amazon gezisinden sonra hazırladığı kitabın ilk cildi, "Yeni Kıtanın ekinoktal bölgelerine yolculuk, 1799–1804" başlıklı ilk yayın da sistematik yaklaşımı ve ayrıntılı açıklamalarıyla bilim insanlarının Brezilya'ya olan ilgisini artırmıştı. Maria Leopoldina, Rio'ya vardıktan sadece birkaç ay sonra kayınpederi Kral VI. João'yu  etkileyerek bilimsel keşifleri hızlandıracaktır. Leopoldina ilk Brezilya Doğa Tarihi Müzesi'nin kurulmasını da sağlamış, bu da onun botanik tarhine olan bir başka katkısı...

Brezilya'daki yolculuğun rotası

Maria Leopoldina'nın gemisiyle yola çıkan bilim ekibinden birkaç hafta sonra ayrılan Spix ve Martius, toplama ve keşif faaliyetlerini bağımsız olarak sürdürüp farklı bir limandan ve farklı bir gemiyle evlerine dönmüşlerdi. Spix ve Martius'un seyahatleri, onları Amazonların içlerine kadar götürür. Martius'un bir biyografisinde rotası şöyle özetlenmiş: Spix ve Martius, önce batı ve güneybatı yönünde Sao Paulo'ya, kurak bölgelerden geçerek kuzeye doğru Minas Gerais eyaleti üzerinden Rio Sao Fransisco'daki Carinha'ya; oradan da 10 Kasım 1818'de Sao Salvador de Bahia'ya varmışlar. Güney yönünde, yemyeşil yağmur ormanlarından Ilheus'a varan uzun bir geziden sonra kuzeybatıya yönelip Pernambucco, Piauhy ve Maranhao eyaletlerini geçerler ve Sao Luiz do Maranhao'da bir kez daha Atlantik'e ulaşmışlar ve daha sonra buradan Para'ya (Belem) gitmişler ve 21 Ağustos 1819'da sekiz yerlinin kürek çektiği bir tekneyle Amazon yolculuğuna çıkıp 25 Kasım'da Rio de Japura'nın ağzında Ega'ya (Tefe) gelmişler.

Burada iki bilim insanı zamanı daha verimli kullanmak için yollarını ayırmış ve Spix, Amazon'da Peru sınırındaki Tabatinga'ya ve Rio Negro'dan Barcelos'a kadar devam etmiş. 18 Haziran'da Yeni Dünya'dan ayrılıp neredeyse dört yıl sonra, 8 Aralık 1820'de Münih'e geri dönerler. Bu keşif yolculuğu hem coğrafi kapsam hem de elde edilen sonuçların hacmi ve önemi açısından Güney Amerika kıtasına yapılan en önemli bilimsel keşifler arasında sayılıyor. Brezilya gezisi ile Martius genç yaşında sağlam bir kariyere de adım atmış olur.

Yolculuğa ait bir peyzaj çizimi

Martius ve Spix, Münih'e döndüklerinde örneklerinin de yolculuktan hasarsız ve bozulmamış olarak sağ çıktığını görecek kadar şanslıydılar. Martius 85 memeli türü, 350 kuş türü, 130 amfibi, 116 balık türü, 2700 böcek, 80 örümcek, 50 kabuklu hayvan ve 6500 bitki türünün yanı sıra zengin etnografik malzemeyle dönmüştü. Saha günlükleri ve eskizleri de cabası...

Bavyera'nın başkentine döndükleri gün Martius ve Spix, Maximilian I Joseph tarafından Bavyera Krallığı liyakat nişanıyla onurlandırılır. Birkaç gün sonra Martius, Kraliyet Bavyera Bilimler Akademisi'nin tam üyeliğine seçilir ve Münih'teki Botanik Bahçelerinin küratör yardımcılığına atanır. Kariyeri bundan böyle sorunsuz ve istikrarlı bir şekilde yükselecektir.

Martius, erken yaşta şöhrete ve hatırı sayılı bir servete ulaşmıştır ama yaşamının  geri kalanında büyük bir hevesle bilimsel çalışmalarına devam eder. Henüz 26 yaşındayken, Münih'e döndüğünde aynı anda üç büyük kitap projesine girişir. Spix ile başlayıp sonra tek başına tamamladığı 1817-1820 Yıllarında Brezilya Yolculuğu ve monografisi Brezilya Bitkilerinin Yeni Cins ve Türleri ve 1823 ve 1853 yılları arasında yayımladığı Palmiye Ağaçlarının Doğal Tarihi  gibi... Brezilya Yolculuğu haklı olarak Alman dilinde yayınlanan en önemli seyahatnamelerden biri olarak kabul ediliyor. Her üç eser de Münih'te fasiküller halinde yayınlanmış ve çok sayıda yüksek kaliteli illüstrasyonu ve tarihi önemi nedeniyle antika kitap pazarında çok aranan ve müzayedede fahiş fiyatlar getiren kitaplar arasında.  Çağdaşları bibliyofil ve kitap eleştirmeni Johann Wolfgang von Goethe'nin Weimar'daki özel kütüphanesine bu üç eseri de kattığı biliniyor.