Botanitopya'da Barok dönemin İtalya'sına uzanıp Giovanna Garzoni (1600-1670)'yi konuştuk. Onun gerçekçi ölü doğaları sadece sanatsal değeriyle değil, bilimsel bitki resmine öncülük etmesi açısından da özel ilgiyi hak ediyor.
Birçok kadın gibi o da tarihin tozlu sayfalarının arasında kaybolmuştur ama 1970'lerin başında, "botanik ve ornitolojik resimlerin Floransa galerilerinin muhteşem başyapıtları arasında gözden kaçırıldığını" yazan İngiliz yazar ve estetik kuramcısı Sir Harold Acton sayesinde gün yüzüne çıkar. Garzoni'nin gerçekçi natürmortları, sadece sanatsal değeri açısından değil, bilimsel bitki resmine öncülük etmesi açısından da özel ilgiyi hak ediyor.
Portreler, minyatürler, kutsal ve efsanevi temaların tasvirleri, dini, mitolojik ve alegorik resimler yaparak başlamış kariyerine ama ona asıl ün kazandıran tempera ve sulu boya tekniğiyle yaptığı botanik resimleri olmuştu. Netliği, incelikli detayları, dengeli kompozisyonları ve bilimsel doğruluğuyla dikkat çeken eserlerdir bunlar.
Çin porselenleri, egzotik deniz kabukları ve botanik örnekler de dahil olmak üzere nesneleri çok yaratıcı bir şekilde birleştiriyordu. Yakın zamanlarda sanat tarihçileri, "eril düzeni tehdit eden canavar-dişil bedenleri temsil ettiği düşünülen" meyveleri ve böcekleriyle onun resimlerinin proto-feminist mesajlar içerdiğini de söylüyorlar.
Kariyerine Roma'da başlayan Garzoni, burada bilim çevrelerine girer. 1603'te kurulmuş, Galileo'nun da üyesi olduğu ampirik, gözlemsel araştırmalara değer veren bilim kurumu Academia dei Lincei'nin üyesi olur. Dört yıl Roma'da yaşadıktan sonra Venedik'e gelir. Burada Giacomo Rogni'nin kaligrafi okulunda eğitim gördükten sonra Libro de'caratteri Cancellereschi Corsivi adlı kuşlar, çiçekler ve böceklerle süslenmiş bir kaligrafi kitabı çıkarmış.
Napoli ve Paris'te de birkaç yıl çalıştığı biliniyor ama asıl şöhretine Floransa'dayken ulaşmış. Burada en önemli müşterisi Medici ailesidir. 16. ve 17. yüzyılda Mediciler bitkilere ve doğaya da oldukça ilgiliydiler elbette; botanik resimlerine olan sevgileri de bundan kaynaklanıyordu. Sanatçılar doğadan ilham alırken, gözleme, analize ve bilimsel doğruluğa dayanan resimleri, modern bilimin doğuşuna da tanıklık ediyordu. Medici patronlarının zenginliğine ve bahçıvanlık becerilerine atıfta bulunan egzotik eklemeler ile birlikte yerel flora ve faunanın büyüleyici bir kombinasyonunu sergileyen ölü doğa resimleriydi bunlar.
Medici ailesi için çalıştıktan sonra 1651 yılında Roma'ya yerleşmeye karar vermiş ve burada, ressamlar loncası Accademia di San Luca'da eğitim vermeye başlamış. Washington'daki Dumbarton Oaks'un nadir kitaplar kütüphanesinde bulunan önemli bir el yazması onun tarzıyla ilgili değerli bilgiler sunuyor.
Deniz boğadikeni (Eryngium maritimum), muz ağacı (Musa paradisiaca) ve güzel bir adamotu (Mandragora Autumnalis) resminde olduğu gibi bilimsel doğruluğu olmasının ötesinde, göze de hoş görünen levhalardır bunlar. Sanatçı, bu bitkilerin yapraklarına, çiçeklerine ve hatta kök sistemlerine büyük özen göstermiş. Türden türe belirgin bir şekilde değişen bitkilerin o karışık kökleri, ona bir minyatür sanatçısı olarak yeteneğini kullanması için bir fırsat sunmuş.
Her botanik resminde olduğu gibi bu elyazmasında da Ligozzi geleneğine uygun olarak, bitkileri kökleri ve çiçekleri ile birlikte, sanki sayfanın ortasında asılıymış gibi tasvir etmiş. Yine her kompozisyona küçük meyveler, sebzeler, böcekler, sürüngenler gibi diğer unsurları da en canlı haliyle, sanki her an kıpırdayacakmış gibi resmetmiş. Soğan kısmı ve kökleriyle birlikte ortada bir sümbül (Hyacinthus orientalis) ve yanında dört kiraz, küçük bir kertenkele ve enginar, enginarın kesik sapına minik bir sinek de konmuş. Vellum üzerine guaj tekniğiyle yapılmış bir resim.
Çizgili kırmızı-beyaz taç yaprakları olan gösterişli Acem düğün çiçeği (Ranunculus asiaticus) tasvir edilmiş. Bitkinin hemen yanında bir böcek duruyor; muhtemelen Mor odun arısı (Xylocopa violácea) bu; ayrıca biri hala kabuğunda, iki badem yerleştirmiş.
Üç adet fındık ve iki küçük armut ile birlikte çiçekli bir gazel otu (Dictamnus albus) betimlenmiş; fındıkların tırtıklı kabuklarından armutların renk tonlarına her şey bilimsel doğrulukla kağıda aktarılmış.
Ambrosius Bosschaert the Elder, Balthasar van der Ast gibi kuzey Avrupalı büyük natürmort ustalarının ve Fransız sanatçı Louise Moillon'un eserlerini de incelemiş. Bu sanatçıların etkileri onun geç dönem çalışmalarında da gözlenebiliyor. Gözlem gücü ve doğaya olan duyarlı yaklaşımıyla çiçeklerin en ince ayrıntılarını dahi yakalamayı başarmış. Bir cam sürahi içinde birkaç çiçekten Çin porseleni vazolar içinde abartılı buketlere birbirinden farklı kompozisyonlarla anemonlar, laleler, nergisler, karanfiller, yaseminler, çan çiçekleri ve düğünçiçekleri; o zaman Avrupa'da var olan çoğu soğanlı mevsim çiçeklerini resmetmiş.
Ölü doğalarda ele alınan konu nesneleri, özellikle 17. yüzyılda aristokrasinin sofralarını süslemek için aranan meyvelerden oluşuyor. Sadece damak zevkine değil, göze de hitap eden meyvelerdir bunlar. Chinese Plate with Cherries and Bean Pods / Kirazlı ve Fasulye Taneli Çin Tabağıresminde olduğu gibi tepeleme küçük kırmızı meyveler sanatçının en sevdiği temalardan biri.
Aynı koleksiyondan bir başka sıra dışı resimde de iki büyük kabak tasvir edilmiş. Bu Garzoni için alışılmadık, yeni bir konuydu o zaman. Bahçe sebzelerinin resimleri ondan çok daha sonra; on yedinci yüzyılın sonları ile on sekizinci yüzyılın başları arasında Floransa'da popüler hale gelecekti.