Atlas Sarrafoğlu İklim Kuşağı Konuşuyor'da okyanuslardaki tehditlerden küresel karbon bütçesine, Grönland'daki buz erimesinden Yeni Zelanda'daki iklim davasına kadar, haftanın güncel iklim haberlerini ele alıyor.
Merhaba Apaçık Radyo dinleyicileri!
İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz. Bu hafta sizin için iklim krizine dair önemli gelişmeleri derledim. Gelin birlikte bakalım, dünyada neler oluyor…
Dünyanın okyanuslarında 250 binden fazla tür yaşıyor. Bu türler arasında mikroskobik planktonlar, rengarenk mercan resifleri ve devasa mavi balinalar var. Bir milyardan fazla insan, okyanuslardan gelen besinlere güveniyor. Ancak okyanuslar tehdit altında ve geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı, Fransa'nın Nice kentinde toplanarak bu tehditlere nasıl karşılık verileceğini tartıştı.
En büyük tehditlerden biri, okyanusların ısınması. Denizler ısındıkça, içerdikleri oksijen miktarı azalıyor ve bu durum, planktonlardan balıklara, deniz memelilerine kadar pek çok türü ölümle karşı karşıya bırakıyor. Mercan resifleri ise ısıya karşı çok hassas. Şu anda dünya mercanlarının %84’ü ağarma yani “beyazlaşma” sürecinde. Bu süreç, mercanların strese girdiklerinin ve artık yaşayamaz hale geldiklerinin bir göstergesi. Küresel sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerine çıkarsa, büyük çoğunluğu ölecek. 2 dereceyi aşarsak, bu habitatların yok olması neredeyse kaçınılmaz.
Bir başka ciddi tehdit: aşırı ve kontrolsüz balıkçılık. WWF’e göre, dünya genelinde aşırı avlanan balık stoklarının sayısı son 50 yılda üç katına çıktı. Balıkların kendilerini yenilemesine fırsat kalmıyor. Özellikle Akdeniz’de sardalya, hamsi, ringa gibi türlerin yarısından fazlası zaten aşırı avlanmış durumda. Bu durum sadece balıkları değil, onlarla beslenen daha büyük deniz canlılarını da etkiliyor. Aynı zamanda, balık proteinine bağımlı olan milyarlarca insan için gıda güvenliğini de tehdit ediyor.
Okyanuslardaki bir başka görünmeyen tehlike ise plastik kirliliği. Her yıl 8 ila 10 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Bu atıkların çözünmesi yüzlerce yıl sürebiliyor. Eğer bu hızla gidersek, 2050 yılında denizlerde balıklardan çok plastik olacak.
Mikroplastikler, deniz canlılarının vücutlarına kadar girerek onların sağlığını ve üreme yeteneklerini tehlikeye atıyor.
Isınan okyanuslar sadece deniz yaşamını değil, karadaki iklimi de etkiliyor. Okyanus akıntıları, Asya ve Güney Amerika’daki muson mevsimlerini, Avrupa’nın ılıman havasını belirliyor. Örneğin, Atlantik Okyanusu’ndaki Körfez Akıntısı, tropiklerden Avrupa'ya sıcak su taşıyor ve kıtanın tarım verimliliğini doğrudan etkiliyor.
Okyanuslar aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli müttefiklerimizden biri. Çünkü insan kaynaklı karbon emisyonlarının üçte birini okyanuslar emiyor. Ancak bu da bir sınıra kadar tabii. Okyanuslar ısındıkça bu karbonu emme yetenekleri azalıyor. Ayrıca emdikleri karbondioksit deniz suyunun asitleşmesine neden oluyor. Bu da özellikle midye, istiridye ve mercan gibi kabuklu canlılar için ölümcül olabiliyor.
Bugün dünya denizlerinin sadece %9’u koruma altında. Ancak bu alanların sadece %3’ünde balıkçılık tamamen yasak. Yani gerçek anlamda korunan alan çok az. Bu yetersizlik, okyanusların “ortak mirasımız” olan uluslararası sularda daha da belirgin. Bu alanların sadece %1’i korunuyor. 2023’te imzalanan ve uluslararası sularda biyoçeşitliliği korumayı hedefleyen anlaşma, ancak 60 ülke tarafından onaylandığında yürürlüğe girecek. Şu ana kadar 49 ülke onayladı; Almanya ve ABD hâlâ beklemede.
Yine de bir umut var. Uluslararası toplum, 2030 yılına kadar denizlerin %30’unu koruma altına alma hedefinde birleşmiş durumda. Eğer bunu başarabilirsek, 2050 yılında çocuklarımıza ve torunlarımıza, büyükannelerimizin ve büyükbabalarımızın bildiğine benzeyen bir okyanus bırakabiliriz.
Karbon emiliminden bahsettiğimizde tabii ısısı yükselen dünyada emisyonların yükselişindeki tehlikeyi göz ardı edemeyiz.
Bilim insanları, uluslararası 1,5°C hedefini tutturmak için kalan karbon bütçesinin, mevcut emisyon oranlarıyla yalnızca iki yıl içinde tükeneceği konusunda uyardı. Bu uyarı, dünyanın iklim krizinde ne kadar derin bir noktaya geldiğini gözler önüne seriyor.
Bu hedefin aşılması, zaten dünyanın dört bir yanındaki toplulukları yerle bir eden aşırı hava olaylarını daha da şiddetlendirecek. Aynı zamanda, son 10.000 yıldır medeniyetin geliştiği istikrarlı iklimin geri kazanılabilmesi için atmosferden karbonun çekilmesini gerektirecek.
Karbon bütçesi, küresel ısınmayı 1,5°C’nin altında tutma şansı makul düzeyde (örneğin %66) kalacak şekilde insanlığın atmosfere salabileceği sera gazı miktarını ifade eder. Önde gelen iklim bilimcilerinin son değerlendirmesine göre, 2025 yılından itibaren bu hedefi tutturmak için sadece 80 milyar ton CO₂ salım hakkı kaldı. Bu miktar, 2020'de kalan bütçenin %80 altına düşmüş durumda.
Ancak 2024 yılında emisyonlar yeni bir rekor kırdı. Bu hızla devam edilirse, söz konusu 80 milyar tonluk bütçe sadece iki yıl içinde tükenecek. İklim sistemindeki gecikmeler nedeniyle, 1,5°C sınırı — ki bu birkaç yılın ortalaması olarak ölçülüyor — birkaç yıl içinde kesin olarak aşılacak.
Bilim insanları bir süredir, fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan emisyonlar artmaya devam ettikçe 1,5°C sınırının aşılmasının giderek kaçınılmaz hale geldiği konusunda uyarıyordu. Son analizler, bu hedefe ulaşmak için küresel emisyonların birkaç yıl içinde neredeyse sıfıra düşmesi gerektiğini gösteriyor. Ancak 2024 yılında emisyonlar yeniden artmışken, bu olasılık oldukça düşük görünüyor.
2024 yılı, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl oldu. Bu rekor, artan kömür ve gaz kullanımıyla kırıldı ve yıllık ortalama sıcaklık ilk kez 1,5°C seviyesine ulaştı. Aralık 2023'te Dubai'deki COP28'de verilen fosil yakıtlardan çıkış sözlerinin ise henüz bir işareti görülmüş değil.
Analize göre, deniz seviyesi yükselme hızı da son 10 yılda iki katına çıktı ve şu anda yılda 4 mm’ye ulaştı. Mayıs ayında yayımlanan bir çalışmaya göre, 1,5°C’lik küresel ısınma seviyesinde kıyı bölgelerindeki su baskınları yönetilemez hale gelecek ve bu durum “felaket düzeyinde iç göçe” yol açacak.
O zaman yükselen deniz seviyeleri demişken Gazete Oksijen’de gördüğüm bir başka iklim haberinden bahsedeyim; Dünyanın en büyük adası Grönland'da buz tabakasının, mayıstaki sıcak hava dalgası sırasında ortalamanın 17 katı daha hızlı eridiği bildirildi.
Meteoroloji olaylarını inceleyen akademik işbirliği kuruluşu World Weather Attribution Grönland'ın buz örtüsünün son durumuna yönelik önemli bir araştırma yayımladı.