Mikdat Kadıoğlu

Üçüncü bin yılın en önemli insanlık problemlerinden biridir terör. Seyahate çıkanlar da, çıkmayanlar da terör gibi afetlerden korunmayı öğrenmeli ama doğru şekilde!

Ne diye her Allah'ın günü sabah akşam yollara dökülüp perişan oluyorsunuz? İşinizi yapmak için ille de işyerinize gidip orada bedenen bulunmak zorunda mısınız?

Kıyamet, mahşer, sevgililer, babalar, anneler, doğum, orman, su, meteoroloji, öykü, eczacılık, mezunlar, altın ve benzeri ne de çok gün varmış! Çok yakında ise ozon ve arabasız günlerimiz var.

Futbol gibi açık havada yapılan tüm spor etkinliklerinde hava şartları, sporcuların performansını, maçın sonucunu ve hatta futbolcu transferlerini etkilemekte. Nasıl mı?

Dolu yağışıyla ilgili haberlerin hastasıyım. Dolu yağışı genellikle manşetlere "yazın ortasında, haziranda, ağustosta yağdı" şeklinde çıkıyor. Peki dolu ne zaman yağar?

"Yüzen ada" denilince aklıma lüks yatlar gelirdi. Hani şu okyanustaki küçük adalardan ilham alınarak tasarlanmış olan yatlar. Ama bizimkileri doğa tasarlamış, duba ya da ponton değil!

Sıcak yaz günlerinde denize koşturanımız çoktur ama denizden anlayanımız pek yoktur.

Kolay olduğunu düşünüp de beceremediklerimden biri de ıslık çalmaktır. Çok işe yarıyor. Bağırsan kimse duymaz ama ıslık çalınca koca otobüs bile hemen duruveriyor. Fakat durmayan şeyler de var!

Bu günlerde "off ne sıcak" deyip evine klima alanların sayısı artıyor. Ama gün ışığında içeri tıkılıp kalmak istemeyenler, sokakların, hatta statların da soğutulmasını istiyor.

Her sel felaketinden sonra, yetkililerin ağzından benzer gerekçeleri duyuyoruz: Bu yağış miktarı neredeyse 5 bin yılda bir gelebilecek boyutta; Bu tür felaketler 40 yılda bir görülür... Oysa köprülerin altından çok su aktı. Günümüzde mühendislik hesapları bile değişti...

Meteorolojistler kapalı ortamlarda çalışanların yanı sıra çiftçi, yolcu, balıkçıya da hitap ettiklerini unutmazlar. Örneğin şiddetli bir yağmurun, sellerin, hasat sonrası tarlada bekleyen ürünün heba olması, ya da otobüs seferlerinin ertelenmesi anlamına geldiğini de hissettirirler.

Sıcak ve nemli hava sadece bunaltıcı değil, aynı zamanda ölümcüldür. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin "Sıcak Hava Dalgası Afet Müdahale Planı" vardır...

Etrafta savaş rüzgârları eserken aklıma Türkiye'de ihmal edilen ama savaşlarda çok önemli rol oynayan askeri meteoroloji konusu geldi....

Savaş rüzgârları, aşk rüzgârları, şöhret rüzgârları, değişim rüzgârları gibi hayatımızda pek çok çeşit rüzgâr var. Fakat yabancıyız usul usul esen rüzgarlara... Bu nedenle yazıma "Bana esmeyi anlat, esip geçmeyi anlat" diyerek başlıyorum...

Yılanın yaşamı, ölümü, bilgiyi ve gizemi temsil ettiği söylenir. Bu günlerde ise yılan özellikle tatile çıkan çocuklar için tehlikeli. Ben de yılan havasını araştırdım!

Büyük miktarlarda dışa bağımlı olduğumuz fosil yakıtlar, Türkiye'yi hem küresel iklim değişikliği hem de cari açık kıskacına almış durumda. Gidişat pek iyi değil!

Bulutların arasından güneş çıkarken, keneler de uzun otlara tırmanmaya başlar. Yani günlük güneşlik günleri keneler de sabırsızca bekler. Bu yıl çok kene bekleniyor...

Yoğun bir haber bombardımanı altındayız ama gündemimize giremeyen önemli haberlerin sayısı çok daha fazla. İşte size birkaç ilginç havalı haber. Ve bunların ardındaki mesajlar.

Öyle bir canlıdır ki kara bir bulut gibi çöker, her şeyi yiyip bitirir. Aslında unutulmuş bir afettir. Afetler unutulduğu anlarda ortaya çıktığı için bu afeti bir hatırlatayım dedim.

Trafikte daha çok orman kanunlarının geçerli olduğunu düşünürüz. Aslında "Murphy Kanunları" da iş başındadır. Onları bilmeden asla trafiğe çıkmamalı!

Dibinde bir küp altın olduğu düşünülen yedi renkli kemer, Türkçede gökkuşağı, alkım, ebemkuşağı, yağmurkuşağı, eleğimsağma ve alaimisema diye isimlendiriliyor. Peki hakkında ne biliyoruz?

Bayburt'taki erken Hıristiyanlık dönemine ait yeni bir yeraltı şehri birkaç yıl önce tesadüfen bulundu. Ortaya çıkarılan 3 bin yıllık tarih hazinesi artık ziyarete açık.

Meteoroloji profesörü olarak bu yıl Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) girseydim coğrafyadaki bazı iklim sorularını yapamazdım. Yanlış anlamayın, konuyu bilmediğimden değil; tam aksine doğrusunu bildiğim için!

Afetlere hazırlık konusunda yılları boşa heba ettik. En basitinden birey olarak deprem anında nasıl davranmamız gerektiğini hiç bilmiyoruz ya da çok yanlış şeyler öğrenmişiz.

Enişteleri olmama rağmen Bayburt'a iki kez gidebildim. İlk gidişimde Türkiye'nin ayakta kalan en uzun, en sağlam yer üstündeki muhteşem kalesini görebilmiştim. Bu sefer de yerin altına kale olarak inşa edilmiş ilginç yer altı şehrine şaştım kaldım.

Bu sene geç gelip geç giden kışın ardından nihayet baharın gelmesiyle hava ısındı, doğa canlandı.

Gelecek hafta sonunda ileri saat uygulamasına geçmemiz ve hep ileri saatte kalmamız planlanıyor. Peki faydası, zararı nedir bunun gerçekten?

Hep sadece hava tahmini mi yapacağız? Madem ki turizm biraz para biraz da hava ile ilgili ben de havalı bir turizm tahmini yapayım!

Meteoroloji mühendisleri istenirse yapay kar da yapar, yapay gök kuşağı da. Fakat doğayı taklit ederken, eğleneyim derken farkında olmadan doğanın gözünü de çıkartabiliyoruz...

Bu günler havalar biraz soğuk ya hemen mini buzul çağı senaryoları ısıtılıp piyasaya sürüldü. Küresel ısınma değil; küresel soğuma var diyenlere de gün doğdu! Peki ne oldu?