Sesli doğa müzesi.
Bitkiler âleminin tuhaf ve muhteşem dünyasını belgeleyen botanik sanatına dair her şeyin konuşulacağı bir program.
Sesli doğa müzesi.
Bitkiler âleminin tuhaf ve muhteşem dünyasını belgeleyen botanik sanatına dair her şeyin konuşulacağı bir program.
Program konuğumuz İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Mehmet Sakınç, İslam coğrafyasındaki doğa bilimini, keşifleri ve büyük coğrafyacıları anlatıyor...
Uzun zamandır izi sürülen ve tam 190 yıl sonra yeniden ortaya çıkan bir elyazmasını konuşuyoruz. İçinde bilimsel bitki çizimlerinin olduğu, detaylı notları ve resimlemeleriyle bu ‘zarif’ kitap 1800’lerde Küba’da yaşamış Amerikalı bir kadına ait: Nancy Anne Kingsbury Wollstonecraft.
Doğu'dan gelip Avrupa’da popüler bir kültür yaratan çiçeklerin dilinden konuşuyoruz. Çiçeklerin dili derken, artık evrensel olmuş, duygularımızı ve düşüncelerimizi iletmek için çiçekleri kullandığımız o şifreli mesajlardan bahsediyoruz.
Greyfurt, mandalina, tatlı portakal, limon, pomelo ve daha onlarca çeşit... Bu programda, akrabalık ilişkileri hayli karışık olan Turunçgiller familyasının hikayesi var.
İstanbul Kültür Üniversitesi'nin değerli Mitoloji ve Fransızca hocası Mehmet Sarıoğlu yine program konuğumuz. Bu kez Leonardo Da Vinci'nin "Müjde" ve Sandro Botticelli'nin "Venüs'ün Doğuşu" tablolarında yer alan çiçeklerin sembolik anlamlarını anlatıyor...
New York’ta, Goethe Enstitüsü’nde düzenlenen, Rosa Luxemburg’un botanik defterleri, mektupları ve arşiv görüntülerinden oluşan sergi, bu programın konusu. Tarihin güçlü bir siyasal figürünün karmaşık kişiliğini, doğayla kurduğu şiirsel ilişki üzerinden okuması açısından lginç bir sergi.
Batı’da bitki ressamlığının bilimde, sanatta, baskı tekniklerindeki değişimlere göre nasıl bilimsellik kazandığını anlatmaya devam edip Doğu’da bizim topraklarda üretilmiş, doğa ressamlığının ilk örnekleri sayılabilecek, ilk “gerçekçi” bitki ve çiçek çizimlerine de bir göz atıyoruz.
Düzce Ün. Orman Fak. Orman Botaniği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necmi Aksoy ve Flora Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Zeki Aytaç, çalıştay düzenleme kurulu adına 18-21 Nisan tarihleri arasında Düzce'de düzenlenecek olan ilk “Ulusal Botanik Bahçeleri, Arboretumlar, Herbaryumlar ve Botanik Müzeleri Çalıştayı”nı anlatıyor.
Bitki ressamlığının, Batı’da, bilimde, sanatta, baskı tekniklerindeki değişimlere göre nasıl geliştiğine bütünsel bir gözle, tarihsel bir perspektif içinde bakıyoruz.
Uydurma bir hikayeyle doğup yüzyıllar boyunca dilden dile gezerek bir efsaneye dönüşmüş; bir zoofit olarak saygın botanik kitaplarına bile girmiş tuhaf bir bitki: Kuzu Bitkisi. Bilimsel adı Cibotium barometz. Tatarca’da “kuzu” anlamına gelen "barometz"den geliyor. Tataristan Kuzusu ya da İskit Kuzusu (Agnus scythicus) da deniyor. İngilizcesi ise Vegetable of Lamb (Kuzu Sebzesi).
Bahçelere, çardaklara bambaşka bir güzellik katan, egzotik bir çiçek. Odunsu ya da otsu olabilen sarmaşık türü, tırmanıcı bir bitki: Latince adıyla Passiflora; İngilizce’deki adı ise “passion flower”, yani sembolik anlamını da ifade eden “tutku çiçeği”... Görünümünden dolayı halk arasında “fırıldak çiçeği” ya da “saat çiçeği” de deniyor.
Program konuğumuz, Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi, mitoloji ve felsefe derslerinin hocası Mehmet Sarıoğlu. Sandro Boticelli’nin klasik edebiyattan esinlenerek yaptığı İlkbahar tablosundaki çiçekleri; gösterge bilim yoluyla hikayeyi güçlendiren sembolik anlamlarını konuşuyoruz.
MS 1. yüzyılda Anavarza'da doğmuş Dioskorides ve Roma ordusunda hekimken gezdiği coğrafyalardaki bitki örneklerinden derlediği, şifalı bitkilerle ilgili muhteşem elyazması De Materia Medica'dan konuşuyoruz.
Patates, dünya tarihini değiştiren bir bitki. Bir kıtayı kurtardığı gibi, bir ülkeyi de perişan etti, insanlarının açlıktan ölmesine neden oldu. Bu iki uçta gidip gelen patatesin hikayesi, insanoğlunun toplumsal tarihiyle iç içe. “Dünya tarihini değiştirdiği” söylemi abartılı gibi gelse de tarihsel bulgular bize bunu gösteriyor.
14. Louis döneminin Barok tarzı Fransız usülü parkında, Rönesans döneminde insan için tasarlanan o pastoral manzaralar, dengeli ve son derece kontrollü bir sanat yapıtına dönüşür. Katı bir kuralcılık var bu yılların Fransız bahçelerinde. Ve insanın doğa üstünde tam bir egemenlik kurduğunu gösteriyor bize.
1700'lerden bir portreyi, botanik illüstrasyonu alanında çığır açmış olan Georg Dionysius Ehret'in hikayesi var bu programda. Bu gezgin-bahçıvan ve bitki ressamı, bugün botanik kitaplarında gördüğümüz bilimsel çizimlerin temel kurallarını belirleyen anlatım tekniğinin öncüsü.
Görkemli gövdesi üzerinde, kök gibi cılız dalların göğe uzandığı, sanki tepetaklakmış gibi görünen Baobablar, Afrika kültürünün önemli bir parçası. Habitatların kaybolması, yaşamını sürdürmesini sağlayacak kaynakların tüketilmesi sonucu, önlem alınmazsa bu güzelim ağaçların dünya üzerindeki varlıkları da ne yazık ki sona ermek üzere.
Voynich elyazması Ortaçağ’a ait. Ondan öykünerek tasarlandığı söylenen, grotesk figürlerle, sürreal anlatımlarla dolu Codex Seraphinianus ise modern zamanların ürünü. Bilinmeyen bir alfabe ve şifreli bir dille, dünya dışı gibi görünen bir florayı, faunayı, anatomiyi, mimariyi ve tuhaf nesneleri anlatan bu gizemli kitaplar hala bilinmezliklerle dolu...
Zeytinin insanoğluyla birlikte dünya üzerindeki yolculuğunu, mitolojiyi, dini sembolleri, edebiyatı ve sanatı nasıl etkilediğini konuşmuştuk. Zeytine dair ikinci programda bu kez “Ölmez Ağacının Peşinde” kitabının yazarı Artun Ünsal ile Anadolu'daki hikayesi üzerine sohbetteyiz.
Antik dönemlerden beri şifacıların her derde devası; güneşin ve “aydınlanmanın” sembolüdür, Hindiba. Yapraklarından köklerine, çiçeğinden sapına her zerresiyle, adeta şifa vermek için yaratılmış canlardan… Dünyanın her yerine yayılmış durumda, sayıca çoklar ve her şarta uyum sağlayacak kadar güçlüler…