Merhaba
Merhabalar,
Nefes alabilmemizi sağlayan Açık Radyo'ya teşekkürler.
Sevgiler, selamlar,
Peykân Gençoğlu
Merhabalar,
Nefes alabilmemizi sağlayan Açık Radyo'ya teşekkürler.
Sevgiler, selamlar,
Peykân Gençoğlu
Merhabalar,
Nefes alabilmemizi sağlayan Açık Radyo'ya teşekkürler.
Sevgiler, selamlar,
Peykân Gençoğlu
Merhabalar,
Nefes alabilmemizi sağlayan Açık Radyo'ya teşekkürler.
Sevgiler, selamlar,
Peykân Gençoğlu
Sevgili dostlar, sevgili ailemiz,
25 yıl önce sizi ilk dinleyişimdeki sevinç ve hayranlıkla; keza ilk AR-Destek günlerindeki katılım ve paydaşlık heyecanıyla -ve "25 çarpı 365" kez doğrulanıp pekişen GÜVEN ve AİDİYET duygularımla- hepinizi tüm kalbimle kucaklıyorum; tüm iyi dilek ve dualarım sizinledir... İyi ki varsınız, iyi ki hep olacaksınız!..
Hep dinleyiciniz,
Akın Yılmaz
Sevgili dostlar, sevgili ailemiz,
25 yıl önce sizi ilk dinleyişimdeki sevinç ve hayranlıkla; keza ilk AR-Destek günlerindeki katılım ve paydaşlık heyecanıyla -ve "25 çarpı 365" kez doğrulanıp pekişen GÜVEN ve AİDİYET duygularımla- hepinizi tüm kalbimle kucaklıyorum; tüm iyi dilek ve dualarım sizinledir... İyi ki varsınız, iyi ki hep olacaksınız!..
Hep dinleyiciniz,
Akın Yılmaz
Benim Açık Radyo ile tanışmam yayına girmeden birkaç ay önce başladı. O sıralarda çalışmakta olduğum şirketin Tanıtım Danışmanı, bir gün elinde afiş gibi bir şeyle geldi: “Bir sürü entelektüel, iş insanı ve şair ortaklaşa bir radyo kuruyorlar, siz de kurucu ortaklar arasında olmak ister misiniz?” dedi. Patron “Açık Radyo Manifestosu’na” baktı baktı, dudağını büktü “boş iş bu iş, bizim şirketin işine yaramaz” dedi… Uzun zaman bu konu aklıma geldikçe kendisine kızardım ama sonraları hak verdim, doğru söylemiş Açık Radyo o tür şirketlerin işine yaramaz, çünkü onları gönendirmek gibi bir amacı yok, olmadı…
Kısa bir süre sonra Açık Radyo yayına başladı, Göztepe SSK hastanesinin yakınında oturuyoruz, ambülans sesleri, polis frekansı, caddeden geçen bilumum arabaların radyolarının frekansları müsaade ettikçe Açık Radyo’yu dinlemeye başladık. Bir pazar akşamı sanırım bir Balkan gruptan şahane bir “Sevemedim Kara Gözlüm” yorumu dinledik, o kadar beğendik ki programı her pazar dinlemeye çalışıyorduk.
Gel zaman git zaman yeni iş arayışına girdim, görüştüğüm danışmanlık şirketi bana bir şirketin genel müdürü ile randevu organize etti. Görüşmeden önce şirket ve yöneticileri hakkında küçük bir araştırma yaptım: O da ne! Görüşeceğim kişi pazar akşamları yemek masamıza konuk olan programcı değil miymiş? Hatta şirketin sahibi de kurucu ortaklardan biriymiş, aynı şirkette birkaç daha programcı çalışıyormuş. Normalde gitmeyeceğim, evimden çok uzakta, mutlaka araba kullanarak gitmem gerekecek ve ünü pek de hoş olmayan bir semtteki bu görüşmeye tam anlamıyla eteklerim zil çalarak gittim.
Genel müdürle görüşmemiz çok kısa sürdü, ne sordu, o heyecanla ne cevap verdim bilmiyorum ama görüşme bitmeden dayanamayıp Açık Radyo’daki programını dinlediğimi söylemeden duramadım. Vücut dili okuduğumu sanırım, o ana kadar pek gülümsemeden, hızlı hızlı “bu görüşme bitse de işimize baksak” havasındaki Genel Müdür’de mahcup bir göz kaçırması ve yarım bir gülüş oldu gibi geldi. Görüşmeden kısa süre sonra danışmanlık firmasından aradılar ve işe kabul edildiğimi söylediler, ücret ve sair şartları sormadım bile, doğrudan “tamam ne zaman başlıyorum” dedim. Oradaki çalışma hayatım kısa da olsa çok keyifli idi, iş aralarındaki sohbetlerimizin temel konusu radyo idi. Fabrikadan çok “Açık Radyo Kültür ve Dayanışma Derneğinde” çalışıyor gibiydik. Arada patronla (Engin ‘Usta’) Genel Müdürün (RU) arkasından kaynatır, iş hayatında güçlü hitabeti hatta “lafebeliği” ile tanıdığımız kişinin, kısacık anonsları yaparken nasıl sesinin titrediğini, devrik cümleler kurduğunu konuşur, gülüşürdük. Amatörce gönül verilerek yapılan bir işte heyecanlanmamak mümkün mü?
İstanbul’un bir ucundan bir ucuna giderken trafikte kalmamak için sabahın köründe yola çıkar, Radyo’mu dinleye dinleye direksiyon sallardım, bazen şirketlerin kapısı açılmadan varmış olurdum, fırsattan istifade otoparkta araba içinde Açık Gazetemi dinleyerek çaycıların bekçilerin gelmesini beklerdim.
Arkadaşlarım arasında Açık Radyo dinleyenlerin, hatta dinlemekle kalmayıp bir de destekleyenlerin yeri ve öncelikleri hep farklı oldu.
Radyo sayesinde hayatımıza yeni insanlar, farklı tınılar, ilginç bakış açıları girdi. Hep birlikte geliştik, genişledik: Açık Radyo hayat gibi, içinde her şey var; çok sevdiklerimiz de var, pek o kadar ısınamadıklarımız, kapıyı yavaş yavaş araladıklarımız ve hatta bazen kızdıklarımız da…
Çalışma yaşamındayken arabada geçirilen saatler ve hafta sonları ile sınırlı olan dinleyiciliğimiz emeklilik ve pandemi ile daha kapsamlı olmaya başladı. Zaten olduk olası ev hayvanı olmaya meyilliydik, daha da evden çıkmaz/çıkamaz olduk… Internet sayesinde İstanbul’da olduğumuz günlerden daha net ve kesintisiz dinleme zevkine kavuştuk, bak şimdi bir de app’i çıkmış, ne güzel!
Başta Ömer ‘Abi’ olmak üzere bir sürü programcı, evin daimî konuğu, ‘sanal’ arkadaşımız oldu, birlikte güldük, birlikte ağladık. Nasıl geçti 26 sene hiç anlamadık, baksanıza bu sene Açık Radyo Şenliği bile “rüştünü” (eh madem 18’inci) ispat etmiş. Ne şanslıyız ki 26 sene önce bir araya gelmiş ve radyomuzu kurmuşsunuz.
Emeği geçen herkese minnet ve teşekkürlerimizle…
Açık Radyo hep açık kalsın!
Mine Canyürek
Benim Açık Radyo ile tanışmam yayına girmeden birkaç ay önce başladı. O sıralarda çalışmakta olduğum şirketin Tanıtım Danışmanı, bir gün elinde afiş gibi bir şeyle geldi: “Bir sürü entelektüel, iş insanı ve şair ortaklaşa bir radyo kuruyorlar, siz de kurucu ortaklar arasında olmak ister misiniz?” dedi. Patron “Açık Radyo Manifestosu’na” baktı baktı, dudağını büktü “boş iş bu iş, bizim şirketin işine yaramaz” dedi… Uzun zaman bu konu aklıma geldikçe kendisine kızardım ama sonraları hak verdim, doğru söylemiş Açık Radyo o tür şirketlerin işine yaramaz, çünkü onları gönendirmek gibi bir amacı yok, olmadı…
Kısa bir süre sonra Açık Radyo yayına başladı, Göztepe SSK hastanesinin yakınında oturuyoruz, ambülans sesleri, polis frekansı, caddeden geçen bilumum arabaların radyolarının frekansları müsaade ettikçe Açık Radyo’yu dinlemeye başladık. Bir pazar akşamı sanırım bir Balkan gruptan şahane bir “Sevemedim Kara Gözlüm” yorumu dinledik, o kadar beğendik ki programı her pazar dinlemeye çalışıyorduk.
Gel zaman git zaman yeni iş arayışına girdim, görüştüğüm danışmanlık şirketi bana bir şirketin genel müdürü ile randevu organize etti. Görüşmeden önce şirket ve yöneticileri hakkında küçük bir araştırma yaptım: O da ne! Görüşeceğim kişi pazar akşamları yemek masamıza konuk olan programcı değil miymiş? Hatta şirketin sahibi de kurucu ortaklardan biriymiş, aynı şirkette birkaç daha programcı çalışıyormuş. Normalde gitmeyeceğim, evimden çok uzakta, mutlaka araba kullanarak gitmem gerekecek ve ünü pek de hoş olmayan bir semtteki bu görüşmeye tam anlamıyla eteklerim zil çalarak gittim.
Genel müdürle görüşmemiz çok kısa sürdü, ne sordu, o heyecanla ne cevap verdim bilmiyorum ama görüşme bitmeden dayanamayıp Açık Radyo’daki programını dinlediğimi söylemeden duramadım. Vücut dili okuduğumu sanırım, o ana kadar pek gülümsemeden, hızlı hızlı “bu görüşme bitse de işimize baksak” havasındaki Genel Müdür’de mahcup bir göz kaçırması ve yarım bir gülüş oldu gibi geldi. Görüşmeden kısa süre sonra danışmanlık firmasından aradılar ve işe kabul edildiğimi söylediler, ücret ve sair şartları sormadım bile, doğrudan “tamam ne zaman başlıyorum” dedim. Oradaki çalışma hayatım kısa da olsa çok keyifli idi, iş aralarındaki sohbetlerimizin temel konusu radyo idi. Fabrikadan çok “Açık Radyo Kültür ve Dayanışma Derneğinde” çalışıyor gibiydik. Arada patronla (Engin ‘Usta’) Genel Müdürün (RU) arkasından kaynatır, iş hayatında güçlü hitabeti hatta “lafebeliği” ile tanıdığımız kişinin, kısacık anonsları yaparken nasıl sesinin titrediğini, devrik cümleler kurduğunu konuşur, gülüşürdük. Amatörce gönül verilerek yapılan bir işte heyecanlanmamak mümkün mü?
İstanbul’un bir ucundan bir ucuna giderken trafikte kalmamak için sabahın köründe yola çıkar, Radyo’mu dinleye dinleye direksiyon sallardım, bazen şirketlerin kapısı açılmadan varmış olurdum, fırsattan istifade otoparkta araba içinde Açık Gazetemi dinleyerek çaycıların bekçilerin gelmesini beklerdim.
Arkadaşlarım arasında Açık Radyo dinleyenlerin, hatta dinlemekle kalmayıp bir de destekleyenlerin yeri ve öncelikleri hep farklı oldu.
Radyo sayesinde hayatımıza yeni insanlar, farklı tınılar, ilginç bakış açıları girdi. Hep birlikte geliştik, genişledik: Açık Radyo hayat gibi, içinde her şey var; çok sevdiklerimiz de var, pek o kadar ısınamadıklarımız, kapıyı yavaş yavaş araladıklarımız ve hatta bazen kızdıklarımız da…
Çalışma yaşamındayken arabada geçirilen saatler ve hafta sonları ile sınırlı olan dinleyiciliğimiz emeklilik ve pandemi ile daha kapsamlı olmaya başladı. Zaten olduk olası ev hayvanı olmaya meyilliydik, daha da evden çıkmaz/çıkamaz olduk… Internet sayesinde İstanbul’da olduğumuz günlerden daha net ve kesintisiz dinleme zevkine kavuştuk, bak şimdi bir de app’i çıkmış, ne güzel!
Başta Ömer ‘Abi’ olmak üzere bir sürü programcı, evin daimî konuğu, ‘sanal’ arkadaşımız oldu, birlikte güldük, birlikte ağladık. Nasıl geçti 26 sene hiç anlamadık, baksanıza bu sene Açık Radyo Şenliği bile “rüştünü” (eh madem 18’inci) ispat etmiş. Ne şanslıyız ki 26 sene önce bir araya gelmiş ve radyomuzu kurmuşsunuz.
Emeği geçen herkese minnet ve teşekkürlerimizle…
Açık Radyo hep açık kalsın!
Mine Canyürek
Bütün kötülere seslenmek istiyorum...
Açık Radyoyu dinleyin!... Ceplerinizi doldurmanın, hırsların, entrikaların, ayak oyunlarının kibrin yerine "iyilik" denenin lezzetini duyun... İnanın çok çekici gelecek sizlere... Almak yerine vermenin, yıkmak yerine yapmanın, eski yerine yeninin, teklik yerine çokluğun, karmaşa yerine yalınlığın, açlık yerine tokluğun, hastalık yerine sağlığın, savaş yerine barışın, ben yerine ‘biz'in ne olduğunu anlayacaksınız.
Karasineğin duygularının olduğunu, aşk ilişkilerinin romansını inanın Açık Radyo programlarından birinde, bir bilim insanından dinledim kulaklarımla...
Siz savaşmazsınız aşk varken bu kâinatta!
Çok yaşa Açık Radyo,
Ayşe Sazak
Bütün kötülere seslenmek istiyorum...
Açık Radyoyu dinleyin!... Ceplerinizi doldurmanın, hırsların, entrikaların, ayak oyunlarının kibrin yerine "iyilik" denenin lezzetini duyun... İnanın çok çekici gelecek sizlere... Almak yerine vermenin, yıkmak yerine yapmanın, eski yerine yeninin, teklik yerine çokluğun, karmaşa yerine yalınlığın, açlık yerine tokluğun, hastalık yerine sağlığın, savaş yerine barışın, ben yerine ‘biz'in ne olduğunu anlayacaksınız.
Karasineğin duygularının olduğunu, aşk ilişkilerinin romansını inanın Açık Radyo programlarından birinde, bir bilim insanından dinledim kulaklarımla...
Siz savaşmazsınız aşk varken bu kâinatta!
Çok yaşa Açık Radyo,
Ayşe Sazak
Sevgili Açık Radyo,
Şimdi Açık Deniz’i de sizi ve sevgili Nejat Yavaşoğulları’nı dinlerken Açık Radyo’nun devamlılığını konu ettiniz. Daha o konu açılmamıştı ki 16 yaşındaki oğlum Özgür’ü yanıma çağırmış “Oğlum senden bir isteğim var, bir gün bu dünyadan gidersem sana mirasım olsun Açık Radyo’yu desteklemeye devam edeceksin” demiştim. Açık Radyo nesiller boyu devam etsin. Yaşasın Özgürlük yaşasın Açık Radyo.
Sevgiler,
Sibel Öktem Kaya
Sevgili Açık Radyo,
Şimdi Açık Deniz’i de sizi ve sevgili Nejat Yavaşoğulları’nı dinlerken Açık Radyo’nun devamlılığını konu ettiniz. Daha o konu açılmamıştı ki 16 yaşındaki oğlum Özgür’ü yanıma çağırmış “Oğlum senden bir isteğim var, bir gün bu dünyadan gidersem sana mirasım olsun Açık Radyo’yu desteklemeye devam edeceksin” demiştim. Açık Radyo nesiller boyu devam etsin. Yaşasın Özgürlük yaşasın Açık Radyo.
Sevgiler,
Sibel Öktem Kaya
Merhaba, iyi ki varsınız.
Sizinle gurur ve güven duyuyorum. Çünkü bilimsel ve güvenilir bilgiler verdiğinize inanıyorum.
Sanat, sağlık, iklim, bilim ve müzik programlarınız, konunun uzmanları tarafından, samimiyetle doğal ve bilimsel olması nedeniyle saygı uyandırıcı oluyor.
Çabalarınızın çığ gibi büyüyerek hedefine ulaşacağını umut ediyorum. Daima sağlıkla var olun.
Pandemi sırasında ve vegan olarak daima en büyük desteği sizden aldım.
Sanat programlarınızla yalnız bilgi değil, aynı zamanda ilham da verdiniz her zaman.
En yakınlarımız sizlersiniz çünkü sabah ilk duyduğumuz sesler sizin güzel sesleriniz akşama kadar da çeşitli bilgilerle ve keyifle beraberiz. Bundan çok mutlu ve gururluyum.
Dileğim 100 yıl var olmanız.
Ne mutlu açık radyo dinleyene...
Sevgi ve saygılarımla.
Ressam Raciye Karpuz
Merhaba, iyi ki varsınız.
Sizinle gurur ve güven duyuyorum. Çünkü bilimsel ve güvenilir bilgiler verdiğinize inanıyorum.
Sanat, sağlık, iklim, bilim ve müzik programlarınız, konunun uzmanları tarafından, samimiyetle doğal ve bilimsel olması nedeniyle saygı uyandırıcı oluyor.
Çabalarınızın çığ gibi büyüyerek hedefine ulaşacağını umut ediyorum. Daima sağlıkla var olun.
Pandemi sırasında ve vegan olarak daima en büyük desteği sizden aldım.
Sanat programlarınızla yalnız bilgi değil, aynı zamanda ilham da verdiniz her zaman.
En yakınlarımız sizlersiniz çünkü sabah ilk duyduğumuz sesler sizin güzel sesleriniz akşama kadar da çeşitli bilgilerle ve keyifle beraberiz. Bundan çok mutlu ve gururluyum.
Dileğim 100 yıl var olmanız.
Ne mutlu açık radyo dinleyene...
Sevgi ve saygılarımla.
Ressam Raciye Karpuz
Sevgili Ömer Madra, Güven Güzeldere ve Özdeş Özbay,
2012 yılı Ekim ayından başlayan Açık Bilinç podcast serisini,yaklaşık 4 ay içinde, baştan sona dinledim. Sayamadım ama galiba 400 bölümden fazla. Bu süre içinde sizler evime her gün konuk oldunuz. Konuklardan uzak durduğumuz bu pandemi günlerinde, benim için çok öğretici ve keyifli oldu. Üstelik bu konuklarım evrim teorisinden genetiğe, alzheimer dan yapay zekaya, din felsefesinden bilim felsefesine kadar pek çok konuda zihin açıcı sohbetler ediyorlardı. Ne mutlu bana...
Öncelikle yaptığınız işin ne kadar kaliteli ve önemli olduğunu takdirle izliyorum.
1969’dan bu yana Copenhagen da yaşıyorum. Kâinatın tüm seslerini tınısını farksız seviyorum. Tüm müzik türlerini, Küba’nın sokak müzikçilerinden, Rus balalaykasından, Afrika’nın toprağa ayaklarıyla ritim tutan yerlilerin müziğinden, Çin’in Japonya’nın tınılarından Mozartları, Çaykovskileri, jazza özel bir tutkum var. İskandinavya’nın harman (hasat) hasat danslarına.
Merhaba Açık Radyo,
Sevgili Ömer Madra ve tüm Açık Radyo ailesi,
DÜNYA RADYO GÜNÜ kutlu olsun.
Yaşamımızın toplamı, tanıdığımız insanların toplamından oluşuyor. Siz bu toplama büyük katkı koyan bir yayın kuruluşusunuz.
Başarılar,
M. Remzi Çelik
Değerli radyom; yayıncıları ve program yöneticilerim,
İyi ki varsınız. Dünya Radyo Gününüz kutlu ve mutlu olsun...
Sesiniz sesimiz...
Hep var olun... İyi yayınlar... Radyomuz hep Açık olsun...
Saygılar, sevgiler
Sibel Saylam