-
Aa
+
a
a
a

Başarılar

Sevgili Açık Radyom,

 

Yunus Emre’nin deyişiyle, sizinle tanış olduktan sonra, sabah duyduğum ilk ses sizinkisi. Yüzümü güldüren arkadaşım, dostum, öğretenim, varoluşumu aydınlatan, ufkumu genişletensiniz, iyi ki varsınız. Tarafsız, menfaatsiz, akıl ve gönüllü birlikte yürüttüğünüz yayınlarınızla sizlere sıkı sıkı bağlanıyorum. Sizinle hiç bitmeyecek bir yolda yürümek istiyorum, sakın beni bırakmayın.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

Münibe Özgövde

Sevgili Açık Radyom,

 

Yunus Emre’nin deyişiyle, sizinle tanış olduktan sonra, sabah duyduğum ilk ses sizinkisi. Yüzümü güldüren arkadaşım, dostum, öğretenim, varoluşumu aydınlatan, ufkumu genişletensiniz, iyi ki varsınız. Tarafsız, menfaatsiz, akıl ve gönüllü birlikte yürüttüğünüz yayınlarınızla sizlere sıkı sıkı bağlanıyorum. Sizinle hiç bitmeyecek bir yolda yürümek istiyorum, sakın beni bırakmayın.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

Münibe Özgövde

Merhaba

Merhaba yaşama açılan kapı,

Düşündüm ki 18-20 yıllık destekçisi olduğum, Harbiye civarındaki mekânına tanışmak için, ne yapılıyor diye gittiğim bir destek - dayanışma gününde girdiğim o zamanlar "dost" kapısı olarak adlandırdığım şimdiki "aile" kapısından ilk girişimi hatırladığım, bunca senedir en sıkıntılı, karamsar günlerimde yaşama sebebim olan sese ben de bir ses vermeliyim.

Çok ciddiyim, en azından benim için eğer bu ülkede, bu dünyada nefes alınabiliyor ise hâlâ internet aracılığı ile işim gereği dolaştığım her yerden ulaşabildiğim sizlerden "aileden" alabildiğim sesler sayesinde. 

Gezi günlerinde İstanbul’dan uzak Rize’de bir madende çalışmaktaydım ve her gece, her sabah beni de Gezi’ye katan siz oldunuz. Greta'yı sizlerle tanıdım. Kötünün tüm kötücül gücüne, garabetine karşı iyinin de ayakta durabileceğine, birlikte bir güç yaratabileceğine sizlerle inandım.

Sesin hiç dinmesin AÇIK RADYO, seni bir 25 yıl daha duyabileyim, nefes alabileyim. Çok teşekkürler...

 

M. Celal MESTÇİOĞLU

İşyeri Hekimi

Merhaba yaşama açılan kapı,

Düşündüm ki 18-20 yıllık destekçisi olduğum, Harbiye civarındaki mekânına tanışmak için, ne yapılıyor diye gittiğim bir destek - dayanışma gününde girdiğim o zamanlar "dost" kapısı olarak adlandırdığım şimdiki "aile" kapısından ilk girişimi hatırladığım, bunca senedir en sıkıntılı, karamsar günlerimde yaşama sebebim olan sese ben de bir ses vermeliyim.

Çok ciddiyim, en azından benim için eğer bu ülkede, bu dünyada nefes alınabiliyor ise hâlâ internet aracılığı ile işim gereği dolaştığım her yerden ulaşabildiğim sizlerden "aileden" alabildiğim sesler sayesinde. 

Gezi günlerinde İstanbul’dan uzak Rize’de bir madende çalışmaktaydım ve her gece, her sabah beni de Gezi’ye katan siz oldunuz. Greta'yı sizlerle tanıdım. Kötünün tüm kötücül gücüne, garabetine karşı iyinin de ayakta durabileceğine, birlikte bir güç yaratabileceğine sizlerle inandım.

Sesin hiç dinmesin AÇIK RADYO, seni bir 25 yıl daha duyabileyim, nefes alabileyim. Çok teşekkürler...

 

M. Celal MESTÇİOĞLU

İşyeri Hekimi

Yarım yüzyıllık bir dosta açık mektup

Sevgili Ömer,

Seninle yarım yüzyıla dayanan bir tanışıklığımız var. 68 kuşağı olarak “gerçekçi ol, imkansızı iste” düsturundaki hınzır göz kırpmayı ciddiye alarak geldik bu günlere. O günlerde gençliğimizin verdiği özgüvenle de kendimizi fazlasıyla ciddiye aldık, delikanlılığımızın bedellerini göze alarak “imkânsız” işlere kalkıştık. Daha iyi bir dünya hayalimiz, dünyanın kötülüğü gerçeğiyle tanıştırdı bizi. Sen üniversitedeki işinden oldun, ben sürgün yollarına düştüm. Küçük şey bizimkisi, şairin dediği gibi, yaşanan başka acıların ve kayıpların yanında. Ama yılmadık.

Uzun yıllarla geçen sürgünden sonra yurda döndüğümde bir ortak arkadaşımız “Biliyor musun Ömer bir radyo kurmuş” dedi. Hemen dinlemeye başladım Açık Radyo’yu ve içim açıldı, zihnim açıldı, ufkum açıldı. “Vay be” dedim “bu ülkede güzel şeyler de oluyor”. 90lı yılların o karanlık günlerinde parlak bir ışık huzmesi gibi kara perdelerin arasından sızdı Açık Radyo.

İlk fırsatta Harbiye’deki stüdyoya gittim ve seninle Açık Radyo’nun o efsanevi koridorunda çeyrek yüzyıl sonra yeniden buluştuk. “Hayalin penceresinden geceye yelken açmak” programıyla radyoya ilk adımımı attım ve yıllardır mikrofonlarınızda ağırladığınız birbirinden değerli yabancı konuklarınızın her fırsatta sesi olmaya çalıştım. Şimdi, çeyrek yüzyıl sonra o günlerde, o küçücük stüdyoda atılan tohumların büyümesiyle envaî çeşit çiçeğin boy attığı, envaî çeşit ağacın meyvesini topladığımız kocaman bir bahçemiz var.

O bahçenin genç fidanları belki dinlememiştir diye uzun yıllar önce bir Dinleyici Destek Programı sırasında paylaştığım bir anımı burada tekrarlamama izin verirsin umarım. Sürgünde olduğum yıllarda bir mültecilere yarım kurumunda çalışıyordum ve Birleşmiş Milletlerin Mülteciler Yüksek Komisyonundan uzmanların katılımıyla biz çalışanlara düzenli olarak bilgilendirme toplantıları yapılırdı. 1991 yılında “Göç Projeksiyonları” başlıklı bir toplantıda konuşan uzman özetle şunları söyledi: “Sizler gelecek yıl için kaç mülteci gelir tahmininde bulunmaya çalışarak işlerinizi düzenliyorsunuz ama biz göç hareketlerini incelerken 25, hatta 50 yıllık projeksiyonlarla çalışırız. Bulgularımız da bilimsel verilere, NASA gibi kuruluşlardan aldığımız bilgilere dayanır. Artık bu bilgilere dayanarak biliyoruz ki önümüzdeki 20-25 yıl içinde karşımıza yepyeni bir mülteci kategorisi çıkacak – çevre mültecileri.” Konuşmasına devamla o gün sıraladığı senaryoların her biri bugün gerçek oldu. Mülteci göçleri son yılların en acılı, en insafsız gerçeği olarak sürüyor. Bu insanlar sırf savaşlar, çatışmalar yüzünden yerinden olmuyor. Kuraklık, sel, orman yangınları, kasırgalar, kıtlık gibi iklim krizine bağlı pek çok nedenle yollara düşüyorlar.

Peki bu senaryoların gerçekleşeceğini 1991 yılında bilen uzmanların bilgileri daha da uzak bir geçmişe dayandığına göre, bu bilimsel verilere erişimi olanlar sadece uzmanlar olmadığına göre, belli başlı uluslararası kurumların, yönetimlerin ve çokuluslu şirketlerin de bu bilgilere çoktandır sahip olduğu bilindiğine göre nasıl oluyor da bütün bu yetkili ve etkili kişi ve kuruluşlar tedbir almak için harekete geçmiyor? On yıllardır yapılan iklim zirveleri neden sonuç vermiyor? Bu soruların cevapları böyle bir mektuba sığmaz elbette ama bundan bir sonuç çıkarmamız mümkün. Bir umut varsa, tek tek bireylerin iklim kriziyle ilgili farkındalıklarını artırmak için elden ne geliyorsa onu yapmak. Ancak bu farkındalık yaygınlaştığında ve kritik bir eşiğe ulaştığında bir şeyler değişebilir.

İşte Açık Radyo çeyrek yüzyıldır bu farkındalığa katkıda bulunan en değerli mecralardan biri. Çeyrek yüzyıl önce doğmamış olan genç fidanlar bugün Açık Radyoda bu farkındalığı artırmak için yayın yapıyorlar. Dünyanın yükünü omuzlarında taşıyan Atlas gibi gençler bu farkındalık bayrağını kapıp daha da ileriye taşıyorlar. Bugün imkansızı isteyen gençler, yarım yüzyıl önceki biz gençlerden çok daha gerçekçi olmayı biliyorlar. Bu farkındalığın kritik bir eşiğe ulaşması için canla başla katkıda bulunan Açık Radyo’ya katkıda bulunmak da bizim yapabileceğimiz en iyi işlerden biri. Bu, yaşanılır ve yaşanası bir dünyada var olmayı hak eden gençlerimize ve çocuklarımıza bırakabileceğimiz en değerli miras.

Gerçekçi olmanın imkansızı istemekten geçtiğini bilen Açık Radyo’yu imkanlarımızı zorlayarak da olsa destekleyelim. Nice çeyrek yüzyıllara Açık Radyo!

Sevgiler, selamlar,

Nur Deriş

Sevgili Ömer,

Seninle yarım yüzyıla dayanan bir tanışıklığımız var. 68 kuşağı olarak “gerçekçi ol, imkansızı iste” düsturundaki hınzır göz kırpmayı ciddiye alarak geldik bu günlere. O günlerde gençliğimizin verdiği özgüvenle de kendimizi fazlasıyla ciddiye aldık, delikanlılığımızın bedellerini göze alarak “imkânsız” işlere kalkıştık. Daha iyi bir dünya hayalimiz, dünyanın kötülüğü gerçeğiyle tanıştırdı bizi. Sen üniversitedeki işinden oldun, ben sürgün yollarına düştüm. Küçük şey bizimkisi, şairin dediği gibi, yaşanan başka acıların ve kayıpların yanında. Ama yılmadık.

Uzun yıllarla geçen sürgünden sonra yurda döndüğümde bir ortak arkadaşımız “Biliyor musun Ömer bir radyo kurmuş” dedi. Hemen dinlemeye başladım Açık Radyo’yu ve içim açıldı, zihnim açıldı, ufkum açıldı. “Vay be” dedim “bu ülkede güzel şeyler de oluyor”. 90lı yılların o karanlık günlerinde parlak bir ışık huzmesi gibi kara perdelerin arasından sızdı Açık Radyo.

İlk fırsatta Harbiye’deki stüdyoya gittim ve seninle Açık Radyo’nun o efsanevi koridorunda çeyrek yüzyıl sonra yeniden buluştuk. “Hayalin penceresinden geceye yelken açmak” programıyla radyoya ilk adımımı attım ve yıllardır mikrofonlarınızda ağırladığınız birbirinden değerli yabancı konuklarınızın her fırsatta sesi olmaya çalıştım. Şimdi, çeyrek yüzyıl sonra o günlerde, o küçücük stüdyoda atılan tohumların büyümesiyle envaî çeşit çiçeğin boy attığı, envaî çeşit ağacın meyvesini topladığımız kocaman bir bahçemiz var.

O bahçenin genç fidanları belki dinlememiştir diye uzun yıllar önce bir Dinleyici Destek Programı sırasında paylaştığım bir anımı burada tekrarlamama izin verirsin umarım. Sürgünde olduğum yıllarda bir mültecilere yarım kurumunda çalışıyordum ve Birleşmiş Milletlerin Mülteciler Yüksek Komisyonundan uzmanların katılımıyla biz çalışanlara düzenli olarak bilgilendirme toplantıları yapılırdı. 1991 yılında “Göç Projeksiyonları” başlıklı bir toplantıda konuşan uzman özetle şunları söyledi: “Sizler gelecek yıl için kaç mülteci gelir tahmininde bulunmaya çalışarak işlerinizi düzenliyorsunuz ama biz göç hareketlerini incelerken 25, hatta 50 yıllık projeksiyonlarla çalışırız. Bulgularımız da bilimsel verilere, NASA gibi kuruluşlardan aldığımız bilgilere dayanır. Artık bu bilgilere dayanarak biliyoruz ki önümüzdeki 20-25 yıl içinde karşımıza yepyeni bir mülteci kategorisi çıkacak – çevre mültecileri.” Konuşmasına devamla o gün sıraladığı senaryoların her biri bugün gerçek oldu. Mülteci göçleri son yılların en acılı, en insafsız gerçeği olarak sürüyor. Bu insanlar sırf savaşlar, çatışmalar yüzünden yerinden olmuyor. Kuraklık, sel, orman yangınları, kasırgalar, kıtlık gibi iklim krizine bağlı pek çok nedenle yollara düşüyorlar.

Peki bu senaryoların gerçekleşeceğini 1991 yılında bilen uzmanların bilgileri daha da uzak bir geçmişe dayandığına göre, bu bilimsel verilere erişimi olanlar sadece uzmanlar olmadığına göre, belli başlı uluslararası kurumların, yönetimlerin ve çokuluslu şirketlerin de bu bilgilere çoktandır sahip olduğu bilindiğine göre nasıl oluyor da bütün bu yetkili ve etkili kişi ve kuruluşlar tedbir almak için harekete geçmiyor? On yıllardır yapılan iklim zirveleri neden sonuç vermiyor? Bu soruların cevapları böyle bir mektuba sığmaz elbette ama bundan bir sonuç çıkarmamız mümkün. Bir umut varsa, tek tek bireylerin iklim kriziyle ilgili farkındalıklarını artırmak için elden ne geliyorsa onu yapmak. Ancak bu farkındalık yaygınlaştığında ve kritik bir eşiğe ulaştığında bir şeyler değişebilir.

İşte Açık Radyo çeyrek yüzyıldır bu farkındalığa katkıda bulunan en değerli mecralardan biri. Çeyrek yüzyıl önce doğmamış olan genç fidanlar bugün Açık Radyoda bu farkındalığı artırmak için yayın yapıyorlar. Dünyanın yükünü omuzlarında taşıyan Atlas gibi gençler bu farkındalık bayrağını kapıp daha da ileriye taşıyorlar. Bugün imkansızı isteyen gençler, yarım yüzyıl önceki biz gençlerden çok daha gerçekçi olmayı biliyorlar. Bu farkındalığın kritik bir eşiğe ulaşması için canla başla katkıda bulunan Açık Radyo’ya katkıda bulunmak da bizim yapabileceğimiz en iyi işlerden biri. Bu, yaşanılır ve yaşanası bir dünyada var olmayı hak eden gençlerimize ve çocuklarımıza bırakabileceğimiz en değerli miras.

Gerçekçi olmanın imkansızı istemekten geçtiğini bilen Açık Radyo’yu imkanlarımızı zorlayarak da olsa destekleyelim. Nice çeyrek yüzyıllara Açık Radyo!

Sevgiler, selamlar,

Nur Deriş

Merhabalar

Açık Radyo ailesine bu sene katılma şansını buldum ve daha ilk günden beri gerçekten bir aileye kabul edilmiş, bir ailenin parçası olmuş gibi hissediyorum. 

Bu günlerde gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan’ın Pale Blue Dot, yani Soluk Mavi Nokta, isimli kitabını okuyorum. Oradan bir geçit paylaşmak istiyorum, çünkü aslında içinde bulunduğumuz dönemde hepimizin duymaya ihtiyacı olabileceği bir hatırlatma olmanın yanı sıra, bence Açık Radyo’nun doldurduğu boşluğa da güzel bir gönderme yapıyor.

Biraz arka plan: Eylül 1977’de NASA, Güneş Sistemi'ni ve uzayı incelemesi için Voyager 1 isimli aracı uzaya fırlatıyor. Fırlatılmadan önce ise aracın içine Voyager Altın Plakları isimli gramofon kayıtları yerleştiriliyor. İçeriğini Carl Sagan'ın başkanlığını yaptığı bir komitenin belirlediği plakta, dünya dışı akıllı yaşam formlarının ya da gelecekteki insanların bulması niyetiyle, dünyadaki hayatın ve kültürlerin çeşitliliğini gösteren bazı seçilmiş sesler ve görüntüler bulunuyor. Örneğin Mozart'ın, The Magic Flute'u; Beethoven'ın 5. Senfoni'si veya Chuck Berry'nin seslendirdiği Johnny B. Goode.  

Voyager 1, 1980’de Satürn’ü geçtiğinde de Carl Sagan, NASA’ya bir istek mektubu fakslayıp, aracın Güneş Sistemi’nden çıkmadan önce son bir kez kamerasını Dünya'nın yönüne çevirip, fotoğraf kaydetmesini istiyor. Voyager 1’ın çektiği bu fotoğraf da en uzaktan çekilen Dünya resmi olarak tarihe geçiyor. Daha sonra Sagan; Soluk Mavi Nokta isimli kitabında, bu fotoğrafın önemi hakkındaki düşüncelerini şöyle kağıda döküyor: 

Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burası; evimiz... O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız ve ideolojimiz, her kahraman ve her korkak, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, yozlaşmış her politikacı, her aziz ve her günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde.

Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.

Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.

Bence Açık Radyo, bu soluk mavi noktada sıcacık bir ışık; bize sık sık farklılıklarımızın hatırlatıldığı günlerde, zaman, coğrafya, dil fark etmeksizin ortak paydalarımıza; tüm iniş çıkışlarıyla birlikte hayatın ve yaşamanın çok güzel ve kıymetli olduğuna; güzel işler ve iyi insanların daima, her yerde var olduğuna ve olmaya devam edeceğine dair bir hatırlatma. 

Bugün uzayın en uzak noktalarına bir plak gönderiliyor olsa, belki de içine koyulduğu taktirde kâfi olacak yegâne ses… 

Ve bildiğiniz gibi, Açık Radyo sizin destekleriniz sayesinde bağımsız varlığını sürdürebiliyor.  Biyolog ve yazar Rachel Carson; "Doğada hiçbir şey tek başına var olmaz" demiş. Bu düşünceden yola çıkarak siz de yarım veya bir saatlik bir programa sponsor olarak Açık Radyo’nun var oluşunu desteklemek isterseniz, acikradyo.com.tr sitesine girip, Program Destekçisi Ol butonuna tıklayarak desteğinizi verebilirsiniz.

 

Naz Özbek

Açık Radyo ailesine bu sene katılma şansını buldum ve daha ilk günden beri gerçekten bir aileye kabul edilmiş, bir ailenin parçası olmuş gibi hissediyorum. 

Bu günlerde gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan’ın Pale Blue Dot, yani Soluk Mavi Nokta, isimli kitabını okuyorum. Oradan bir geçit paylaşmak istiyorum, çünkü aslında içinde bulunduğumuz dönemde hepimizin duymaya ihtiyacı olabileceği bir hatırlatma olmanın yanı sıra, bence Açık Radyo’nun doldurduğu boşluğa da güzel bir gönderme yapıyor.

Biraz arka plan: Eylül 1977’de NASA, Güneş Sistemi'ni ve uzayı incelemesi için Voyager 1 isimli aracı uzaya fırlatıyor. Fırlatılmadan önce ise aracın içine Voyager Altın Plakları isimli gramofon kayıtları yerleştiriliyor. İçeriğini Carl Sagan'ın başkanlığını yaptığı bir komitenin belirlediği plakta, dünya dışı akıllı yaşam formlarının ya da gelecekteki insanların bulması niyetiyle, dünyadaki hayatın ve kültürlerin çeşitliliğini gösteren bazı seçilmiş sesler ve görüntüler bulunuyor. Örneğin Mozart'ın, The Magic Flute'u; Beethoven'ın 5. Senfoni'si veya Chuck Berry'nin seslendirdiği Johnny B. Goode.  

Voyager 1, 1980’de Satürn’ü geçtiğinde de Carl Sagan, NASA’ya bir istek mektubu fakslayıp, aracın Güneş Sistemi’nden çıkmadan önce son bir kez kamerasını Dünya'nın yönüne çevirip, fotoğraf kaydetmesini istiyor. Voyager 1’ın çektiği bu fotoğraf da en uzaktan çekilen Dünya resmi olarak tarihe geçiyor. Daha sonra Sagan; Soluk Mavi Nokta isimli kitabında, bu fotoğrafın önemi hakkındaki düşüncelerini şöyle kağıda döküyor: 

Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burası; evimiz... O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız ve ideolojimiz, her kahraman ve her korkak, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, yozlaşmış her politikacı, her aziz ve her günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde.

Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.

Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.

Bence Açık Radyo, bu soluk mavi noktada sıcacık bir ışık; bize sık sık farklılıklarımızın hatırlatıldığı günlerde, zaman, coğrafya, dil fark etmeksizin ortak paydalarımıza; tüm iniş çıkışlarıyla birlikte hayatın ve yaşamanın çok güzel ve kıymetli olduğuna; güzel işler ve iyi insanların daima, her yerde var olduğuna ve olmaya devam edeceğine dair bir hatırlatma. 

Bugün uzayın en uzak noktalarına bir plak gönderiliyor olsa, belki de içine koyulduğu taktirde kâfi olacak yegâne ses… 

Ve bildiğiniz gibi, Açık Radyo sizin destekleriniz sayesinde bağımsız varlığını sürdürebiliyor.  Biyolog ve yazar Rachel Carson; "Doğada hiçbir şey tek başına var olmaz" demiş. Bu düşünceden yola çıkarak siz de yarım veya bir saatlik bir programa sponsor olarak Açık Radyo’nun var oluşunu desteklemek isterseniz, acikradyo.com.tr sitesine girip, Program Destekçisi Ol butonuna tıklayarak desteğinizi verebilirsiniz.

 

Naz Özbek

Destek

Merhabalar Ömer Abi, Eraslan Bey ve tüm Açık Radyo ailesi,

 

Bendeniz yıllardır Açık Radyo'yu takip eden ve destek veren sadık dinleyicilerinizden Orkun. İlk gençlik yıllarımda başlayan bu alışkanlık, gittiğim her yere benimle beraber geldi. Kayseri’den başlayıp İstanbul’a ve son olarak da Fransa’ya. Yıllar bana Açık Radyo sayesinde çok şey öğretti. İklim aktivistliğini, dünyada olup bitenleri objektif bir şekilde hep sizlerden öğrendim. Her sabah güne Ömer Abi’nin sesiyle başlamak, dana sonra çalışırken diğer programları takip etmek artık günlük rutinimin bir parçası. Hele ki bu pandemi döneminde Açık Radyo sayesinde hiç yalnız hissetmedik. Herkesin aradığını bulabileceği bir radyo kanalı Açık Radyo. Frekansı değişse de kalitesi değişmeyen, bana ve bizlere farklı bir bakış açısı sunan ve bunu kaliteden de ödün vermeden gerçekleştiren, bizim radyomuz Açık Radyo.

Bağımsız ve objektif radyoculuğun devam edebilmesi için bu yıl her zamankinden daha çok desteği ihtiyaç var. Çünkü radyomuzun kâinatın bütün ses, renk ve titreşimlerine açık kalması ve büyümeye devam etmesi için bizlere ve sizlere büyük bir görev düşüyor. Eminim ki radyomuz, destekleriniz ve desteklerimizle büyümeye devam edecek. 

Bu destek günlerinde hepinize kolaylıklar diliyorum, en kısa zamanda yüz yüze de görüşebilmek ümidiyle.

Saygı ve sevgilerimle, 

Desteklerinizi bekliyoruz, viva Açık Radyo!

 

Orkun Selçuk

Merhabalar Ömer Abi, Eraslan Bey ve tüm Açık Radyo ailesi,

 

Bendeniz yıllardır Açık Radyo'yu takip eden ve destek veren sadık dinleyicilerinizden Orkun. İlk gençlik yıllarımda başlayan bu alışkanlık, gittiğim her yere benimle beraber geldi. Kayseri’den başlayıp İstanbul’a ve son olarak da Fransa’ya. Yıllar bana Açık Radyo sayesinde çok şey öğretti. İklim aktivistliğini, dünyada olup bitenleri objektif bir şekilde hep sizlerden öğrendim. Her sabah güne Ömer Abi’nin sesiyle başlamak, dana sonra çalışırken diğer programları takip etmek artık günlük rutinimin bir parçası. Hele ki bu pandemi döneminde Açık Radyo sayesinde hiç yalnız hissetmedik. Herkesin aradığını bulabileceği bir radyo kanalı Açık Radyo. Frekansı değişse de kalitesi değişmeyen, bana ve bizlere farklı bir bakış açısı sunan ve bunu kaliteden de ödün vermeden gerçekleştiren, bizim radyomuz Açık Radyo.

Bağımsız ve objektif radyoculuğun devam edebilmesi için bu yıl her zamankinden daha çok desteği ihtiyaç var. Çünkü radyomuzun kâinatın bütün ses, renk ve titreşimlerine açık kalması ve büyümeye devam etmesi için bizlere ve sizlere büyük bir görev düşüyor. Eminim ki radyomuz, destekleriniz ve desteklerimizle büyümeye devam edecek. 

Bu destek günlerinde hepinize kolaylıklar diliyorum, en kısa zamanda yüz yüze de görüşebilmek ümidiyle.

Saygı ve sevgilerimle, 

Desteklerinizi bekliyoruz, viva Açık Radyo!

 

Orkun Selçuk

Mesaj

Günaydın Açık Gazete'nin tüm çalışanları,

 

İlk defa, 1995 yılında, şu anda rahmetli olan bir arkadaşım, yandaki masada dinlerken öğrenmiştim radyonuzu ve çok beğenmiştim. 

O günden bu yana devamlı dinleyicinizim. Birkaç defa dışında size çok fazla maddi destekte bulunamadım ama inanın bana birçok kişi benden etkilenerek, duyarak dinlemeye başladı.

Sabah kalkar kalkmaz, son kertede “Sabahlık” programını açarak başlıyorum hayata. Sonra işe giderken arabada "Açık Gazete" ve ofis işlerine başlayana kadar ne varsa sırasıyla dinliyorum.

Açık Radyo dinlemek beni, başkaları tarafından tanımlayacak özelliklerimden biri oldu.

Sizi severek dinlemeye herhalde yaşlanıp ölene kadar devam edeceğim.

 

Sevgi ve saygılar,

Rüştü KURTULAN

Günaydın Açık Gazete'nin tüm çalışanları,

 

İlk defa, 1995 yılında, şu anda rahmetli olan bir arkadaşım, yandaki masada dinlerken öğrenmiştim radyonuzu ve çok beğenmiştim. 

O günden bu yana devamlı dinleyicinizim. Birkaç defa dışında size çok fazla maddi destekte bulunamadım ama inanın bana birçok kişi benden etkilenerek, duyarak dinlemeye başladı.

Sabah kalkar kalkmaz, son kertede “Sabahlık” programını açarak başlıyorum hayata. Sonra işe giderken arabada "Açık Gazete" ve ofis işlerine başlayana kadar ne varsa sırasıyla dinliyorum.

Açık Radyo dinlemek beni, başkaları tarafından tanımlayacak özelliklerimden biri oldu.

Sizi severek dinlemeye herhalde yaşlanıp ölene kadar devam edeceğim.

 

Sevgi ve saygılar,

Rüştü KURTULAN

Teşekkür

Sayın Açık Radyo çalışanları,

 

Görece yeni bir dinleyicinizim. Nefes almak gibi sizi dinlemek. Emeğiniz çok kıymetli, yaşamın her alanıyla insana ayna olmak bu demek sanıyorum. Yolunuz AÇIK olsun, saygılarımla.

 

Başak Mutlu

Sayın Açık Radyo çalışanları,

 

Görece yeni bir dinleyicinizim. Nefes almak gibi sizi dinlemek. Emeğiniz çok kıymetli, yaşamın her alanıyla insana ayna olmak bu demek sanıyorum. Yolunuz AÇIK olsun, saygılarımla.

 

Başak Mutlu

Teşekkür

Aç kapa 

Aç kapa

Hep orada... 

Dinleyemesem de

Biliyorum ki orada

Hep açık

Apaçık...

Dinleyebilirim nasıl olsa

Bir tuşla parmağımın ucunda

Bu güveni 

Nasıl anlatsam sana

 

Birlikte büyüdüğümüz sevgili Açık Radyo Ailesine sevgilerimle, 

Büyükertan ailesi

Aç kapa 

Aç kapa

Hep orada... 

Dinleyemesem de

Biliyorum ki orada

Hep açık

Apaçık...

Dinleyebilirim nasıl olsa

Bir tuşla parmağımın ucunda

Bu güveni 

Nasıl anlatsam sana

 

Birlikte büyüdüğümüz sevgili Açık Radyo Ailesine sevgilerimle, 

Büyükertan ailesi

Açık Radyoma

Sevgili Radyom, Açık Radyom, hep açık olan radyom, iyi ki varsın ve iyi ki hayatımın merkezindesin.

Sen olmasan da ben yine olurdum ama kesinlikle eksik olurdum.

Destek günlerinde size mektup yazmadan duygularımı aktarmadan rahata kavuşamıyorum. Radyoma dair söyleyecek o kadar çok sözüm var ki sayfalar dolusu yazabilirim ama bunları sonraki şenliklere bıraksam iyi olacak.

Açık Radyo bir sanat eseri gibi bence ilk baktığınızda (dinlediğinizde) evet güzelmiş diyorsunuz, ikinci kez baktığınızda (dinlediğinizde) bir ayrıntıyı fark edip tekrar daha dikkatli bakma (dinleme) isteği duyuyorsunuz sonraki her sefer yeni bir keşif ile devam ediyor ve her seferinde şaşkınlık içinde kalıyorsunuz. Benim için yaklaşık 20 yıldır durum böyle hiç şaşmadan şaşırtmaya devam ediyor Açık Radyo.

Gururla hayatımın merkezinde olan radyomun bütün emekçilerine, programcılarına, destekçilerine ve dinleyicilerine binlerce kez teşekkür ediyorum iyi ki hep birlikte var olmaya devam ediyoruz.

 

Sevgi ve saygılarımla,

Perihan Yaman Bayraktar

Sevgili Radyom, Açık Radyom, hep açık olan radyom, iyi ki varsın ve iyi ki hayatımın merkezindesin.

Sen olmasan da ben yine olurdum ama kesinlikle eksik olurdum.

Destek günlerinde size mektup yazmadan duygularımı aktarmadan rahata kavuşamıyorum. Radyoma dair söyleyecek o kadar çok sözüm var ki sayfalar dolusu yazabilirim ama bunları sonraki şenliklere bıraksam iyi olacak.

Açık Radyo bir sanat eseri gibi bence ilk baktığınızda (dinlediğinizde) evet güzelmiş diyorsunuz, ikinci kez baktığınızda (dinlediğinizde) bir ayrıntıyı fark edip tekrar daha dikkatli bakma (dinleme) isteği duyuyorsunuz sonraki her sefer yeni bir keşif ile devam ediyor ve her seferinde şaşkınlık içinde kalıyorsunuz. Benim için yaklaşık 20 yıldır durum böyle hiç şaşmadan şaşırtmaya devam ediyor Açık Radyo.

Gururla hayatımın merkezinde olan radyomun bütün emekçilerine, programcılarına, destekçilerine ve dinleyicilerine binlerce kez teşekkür ediyorum iyi ki hep birlikte var olmaya devam ediyoruz.

 

Sevgi ve saygılarımla,

Perihan Yaman Bayraktar

Radyo'ya mektup

Sevgili Açık Radyo,

 

Kendimizi sıklıkla yalnız hissettiğimiz bu kalabalıkta, sen iyi ki varsın.

Başka bir hayatın mümkün olduğunu hatırlattığın ve ona giden yolu tekrar tekrar gösterdiğin için teşekkürler.

Empatiyi, farkındalığı ve diğerkamlığı seninle birlikte keşfedebilsin diye, bu yıl yapacağımız desteğin bir kısmı da 1 aylık bebeğimiz için.

Çünkü ona miras bırakmak istediğimiz tek şey Açık Radyo.

 

Sevgiler,

Gökçe & Çağdaş

Sevgili Açık Radyo,

 

Kendimizi sıklıkla yalnız hissettiğimiz bu kalabalıkta, sen iyi ki varsın.

Başka bir hayatın mümkün olduğunu hatırlattığın ve ona giden yolu tekrar tekrar gösterdiğin için teşekkürler.

Empatiyi, farkındalığı ve diğerkamlığı seninle birlikte keşfedebilsin diye, bu yıl yapacağımız desteğin bir kısmı da 1 aylık bebeğimiz için.

Çünkü ona miras bırakmak istediğimiz tek şey Açık Radyo.

 

Sevgiler,

Gökçe & Çağdaş