Makale - Yorum - Analiz
Bireyler, hükümetler ve toplumlar, kayda değer hiçbir ekonomik avantaj elde etmemelerine ve gezegene ağır zarar verme riskine rağmen, fosil yakıtları seçmeye devam ediyorlar. Belli ki ortada akıl ve mantık dışı bir durum var. Buna, bariz bir bağımlılık eğilimi gözüyle de bakabiliriz pekala.
Popülist bir damara sahip yeni bir otoriter rejimin konsolidasyonuna şahit olduğumuza kuşku yok. Barrington Moore’dan bir alıntıyı hatırlamadan edemiyorum: “…faşizm demokrasi olmadan veya kimi zaman daha abartılı biçimde kitlelerin tarih sahnesine girişi olarak adlandırılan durum olmadan anlaşılamaz. Faşizm gericiliği ve muhafazakarlığı popüler ve avama ait kılmaya yönelik bir girişimdi ki, elbette muhafazakarlık bu yolla, özgürlükle olan bağlantısını yitirmiş oldu…”
Tarık Ziya Ekinci'nin, dün Açık Gazete ele aldığımız ve tamamını okuduğumuz makalesi, Türkiye'de demokrasi mücadelesi açısından hayati önemde bir noktaya değiniyor: "Kürtlerin eşit haklı vatandaşlık mücadelesi başarıya ulaşmadan Türkiye’de demokrasi olmaz. "
Ali’yi, içinde yaşadığı zamanlar biçimlendirmişti. Ama onun ölümü bize şunu hatırlatmalı: Ali de içinde yaşadığı zamanları biçimlendirmişti.
Panama Belgeleri diye adlandırılan verileri dünyaya yayan oyun bozan(lar), gölgeler arasından neden ve neden şimdi çıktığını bir “manifesto” ile anlatıyor.
Göçmen sorunu nedeni ile siyasi hayatı bitme eşiğine gelen Merkel, çok başarılı hamlelerle Türkiye’yi ülkesinin tampon bölgesi ve göçmen barınağı haline getirip zaman ve “zafer” kazanmış oldu. Merkel liderliğinde AB itibarına mal olan göçmen zaferini kutluyor.
Rahmi Aksungur’un “İşkence Mağdurlarına Saygı Anıtı”'nın hikâyesi ve ona ek olarak, Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği'nin eski üyelerinden, Kıdemli Üsteğmen Faik Güleçyüz'ün Türkiye Hikâyelerini Anlatıyor programında yayınlanan "Bir Köşk Varmış" başlıklı hikâyesi.
Televizyonlarda izleye geldiğimiz ve yazılı basında okuya geldiğimiz bilgilere göre, eğer gerekli önlemleri zamanında almaz isek, ülkemiz elli yıl içinde geniş ölçüde çölleşmiş olacak! Bu saptama, geçen hafta toplanan Erozyon Konferansı’nda açıklanmıştır. Bu ilk bakışta sarsıcı ve ürkütücü bir açıklamadır, ancak bu topraklara karşı işlediğimiz suçları anımsadığımızda, tam zamanında yapılmış önemli bir uyarıdır! Elli yıl gerekli önleyici ve düzeltici önlemleri almak ve tarihimizdeki efsaneyi yeniden yaşamamak için yeterince uzun bir süredir.
Noam Chomsky'nin, bundan neredeyse 50 yıl önce, Şubat 1967'de The New York Review of Books'ta yayımlanan uzun makalesinden bir derleme: "Gerçekleri dile getirmek ve yalanları teşhir etmek, aydınların sorumluluğudur. Bu, en azından, üzerinde daha fazla durulmadan geçip gidilecek kadar açık ve herkesin bildiği bir gerçek gibi görünüyor. Ama, acaba öyle mi?..."
İletişim Yayınları İsyankâr Neşe başlığıyla bir Sevgi Soysal kitabı yayımladı. Programcılarımızdan Seval Şahin’in İpek Şahbenderoğlu ile birlikte hazırladığı kitapta bir başka programcımız, Hilmi Tezgör’ün de Radyo’nun “Sevgi”li Ruhu başlıklı bir yazısı yer alıyor. Buraya çok uygun düşeceğini düşünerek yayınlıyoruz.
Öylesine derin, öylesine dallanıp budaklanmış, öylesine benzersiz, öylesine âcil bir krize batmış durumdayız ki, her şeyi baştan sona değiştirmek zorundayız. Hemen hemen tamamen. Aksi halde?
Geçen hafta (3 Kasım 2015 tarihinde) gerçekleştirilen Açık Sınav’da ülkenin yorumlanması güç siyaset sahnesini kavramak için sizlere bir paragraflık bir metin verilmiş, bu metni araç olarak kullanarak bir analiz geliştirmeniz istenmişti.
Son dönemde iki görüntü çok çarpıcıdır, önemlidir, simgedir. Birincisi, öldürülen yüzbaşının abisi Yarbay’ın kardeşinin cenazesinde sarf ettiği sözler, diğeri öldürülen PKK’lı kadının soyularak teşhir edilmesidir. Bu iki durum çok iyi incelenmesi gereken hususlardır. Çünkü 35 yıldır devam eden savaş tarihinde karşılaşmadığımız gelişmelerdir.
31 Mart 2015 t24.com.tr/k24
Her müzikseverin ömr-ü hayatında mucizevi anlar vardır. Bir müzik duyarsınız ve hemen o an yepyeni, çok güçlü, sarsıcı bir şeyle karşılaştığınızı anlarsınız.
Pragmati
Reem Kelani'nin Açık Radyo stüdyosunda kaydettiği ninniyi dinlemek için tıklayın:
46 yıl önce lise örencisiyken klasik batı müziği de neyin nesiymiş diye merak etmeye başlamıştım. Ankara'daydık, ama olanaklarım büyük ölçüde radyo ve gidebildiğim konserler ile sınırlıydı. Plak çalma olanağım yoktu.
1964 yılında Cambridge’li dört genç, kurdukları rock grubuna isim arıyordu. Sigma 6, Meggadeaths, The Screaming Abdabs, The Abdabs, The Tea Set gibi isimlerle çaldılar. Bir yıl sonra, aralarına yeni biri katıldı.