Mithat Sancar

Mithat Sancar, Demokratik Gelişim Enstitüsü (Democratic Progress Institute –DPI) tarafından yürütülen "Karşılaştırmalı Barış Süreçleri Çalışmaları" projesi kapsamında İrlanda Cumhuriyeti'nin başkenti Dublin'deydi.

Dublin'deki görüşmelerde dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz: Silahların susması nasıl mümkün oldu?

DPI, çok yeni bir kuruluş. Çalışmalar, önce bir proje olarak başladı. Projenin ilk faaliyeti, Türkiye'de üç yuvarlak masa toplantısı ve bunu takiben bir uluslararası konferans düzenlemek oldu. Mart-haziran 2011'de Galatasaray Üniversitesi'nde yapıldı bunların hepsi.

Silahlı çatışmanın tamamen sona ermesi anlamında barış çok önemli, ama onu kalıcı hale getirmek en az bunun kadar, hatta daha da önemli! Silahlar susunca, negatif barış gelir.

Türkiye'deki atmosfer şimdi da daha da ağır! "Savaş mantığı"nın yarattığı koyu bulutlar her yeri kaplamış gibi. "Tek yol, tek ses" anlayışı, çatışmalar ve tutuklamalar eşliğinde hâkimiyet alanını genişletiyor.

Açık Gazete'de Mithat Sancar'la Dersim üzerinden geçmişle hesaplaşma ve yüzleşme hakkında konuştuk.: "Geçmişindeki acı olaylarla ilişkisini esas itibariyle unutma, daha doğrusu bastırma üzerine kurmuş bir toplumda yaşıyoruz.

Geçmişindeki acı olaylarla ilişkisini esas itibariyle unutma, daha doğrusu bastırma üzerine kurmuş bir toplumda yaşıyoruz. Unutturmayı, hatta belli konularda hatırlama yasağını "bir idare tekniği" olarak kullanan bir devlet yapısına sahibiz.

Sorunları sürekli bastırmak, yok saymak; harekete geçmek zorunda kalınca da, dönüp dolaşıp aynı yere gelmek! Sorunları yaratan yöntemleri, sorunları çözmek için kullanmak ve tekrar tekrar çıkmazlara girmek! Böyle böyle derken, kronik uykusuzluk ve mutsuz son!

KCK operasyonları etrafındaki tartışmalar, Türkiye'deki zihniyet dünyasının temel unsurlarını bir kez daha gözlerimize sokuyor. Ülkede kurumsal değişimler yaşansa da, zihniyet dönüşümünün hiç de kolay olmadığını bir kez daha kafamıza kakıyor.

Açık Gazete'de Mithar Sancar'la Kürt sorununda girdiğimiz yolu, bu yolda gidişatın açıkça belli olan olası bedellerini konuştuk.

Açık Gazete'de Mithat Sancar'la, deprem, nefret söylemi, ırkçılık ve savaş hakkında konuştuk.

Depremlerin simgesel çağrışımları vardır. Şiddetli depremler, büyük fiziksel yıkımlara yol açabilirler, bunu biliyoruz. Lakin bastığımız yerin sallanması, sadece fiziksel değil, varoluşsal bir sarsıntı da yaratabilir.

Açık Gazete'de, Mithat Sancar'la, Hakkari'den gelen kayıp haberlerini vermek zorunda kalarak başladığımız Meo Voto'da, içinde bulunduğumuz savaş halinin sona erdirilmesinin nasıl mümkün olabileceğini konuştuk: "Şiddet politikası ile biryere varmanın imkânı yok; varabileceğimiz tek yer, daha fazla şi

Başbakan Erdoğan, "Yeni perspektifimizin yeni bir statüko inşa etmek olmadığını ilân ediyoruz" demiş. Bu söz, AKP'nin bir yandan askerî vesayeti tasfiye ederken, diğer yandan kendi vesayetini kurduğu yolundaki ithamlara cevaben söylenmiş olmalı.

Toplumsal gerilimin sürekli yükseldiği, nefret söyleminin ve sindirme pratiklerinin yaygınlaştığı bir ortamda, toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir anayasa yapmanın mümkün olmadığı aşikârdır.

Kelimeleri önce perişan ediyoruz, sonra medet umuyoruz onlardan! Onlara hayat veren şartları ve anlamları talan ediyoruz, ardından bizi kendi yarattığımız sefaletten kurtarmalarını bekliyoruz. Bugüne kadar pek çok kelimeye reva gördük bu muameleyi. Şimdilerde "müzakere" kelimesini aldık bu tezgâha.

Açık Gazete'de Meo Voto'da, bu hafta boyunca devam eden "darbeler" temalı Uluslararası Suç ve Ceza Filmleri Festivali'ni konuştuk. Festivalde 40 değişik ülkeden 100 kadar film gösteriliyor. Yanısıra festival süresince İstanbul Üniversitesi'nde panel ve toplantılar da devam ediyor.

Açık Gazete'de Mithat Sancar'la günlük hayatımızda ve siyasal alanda gittikçe artan şiddetin kökleri ve şiddete karşı nasıl karşı çıkabileceğimiz ve şiddetin önüne geçmek için neler yapabileceğimiz hakkında konuştuk: "Şiddet karşıtlığının özü, şiddeti şiddetsiz sona erdirme yolları üzerine düşünmekt

Hrant, bir "hakikat anlatıcısı"ydı. Bir de ve belki asıl bunun için katledildi. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın acı deneyimleriyle ve haksızlıklara karşı mücadeleyle demlenmiş ortak dilinden süzülen "hakikat olmadan adalet olmaz" şiarının bu topraklardaki yankısı olmuştu bu nedenle.

Açık Gazete'de Mithat Sancar'la şiddet konusuna devam ettik.

Mithat Sancar'la şiddet ve şiddete karşı nasıl bir tutum takınılabileceği hakkında konuştuk: "Bugün şiddet karşıtlığının ön şartı, toplumsal sorunların çözümünde şiddeti bir yöntem olarak reddetmek konusundaki netlik ve tutarlılıktır.

Bugün bayram! Ne çok şarkı, türkü, şiir, deyiş vs. vardır bayrama dair. Yazıya oturur oturmaz, fark ettim ki, zihnim bunların işgali altında.

Şiddetin ve savaş çağrılarının hayatımızı tahakküm altına aldığı şu dönemde, Mithat Sancar'la, bu savaşın neye malolabileceği ve bunu nasıl engelleyebileceğimiz üzerine konuştuk: "Bu çatışmayı bitirmenin savaştan başka bir yolu olmadığını savunanlara hatırlatalım: İnatla davet ettiğiniz ve şu an tep

"Sözün bittiği yerdeyiz!" Çok melun bir tekerleme bu, baldıran zehrini andırıyor! Bunu kabul etmek, o zehri içmek gibidir. Sözün yerini bombaların, kurşunların alacağı belliyse, susmak tükenmeye razı olmaktır!

Çatışmalar sürüyor, şiddet artıyor, gerilim yükseliyor. İşlerin daha kötüye gideceğine dair sinyallerde de çoğalma var. PKK'nin eylemlerini yoğunlaştırması ve Başbakan'ın buna tepki olarak yaptığı sert konuşma, bu sinyallerin en önemlileri.

Birikmiş gazete yığınına el attığımda, neyi neresinden tutacağımı şaşırdım. "Ansızın gece vakti yabancı bir bölgeye atlamak zorunda kalan paraşütçü" gibi hissettim kendimi.

Açık Gazete'de Mithat Sancar'la tüm dünyada ve Türkiye'de yaşadığımız günlük olaylardan yola çıkıp "dekadans" kavramının etrafında dolaşarak içinde bulunduğumuz durumu ve gidişatı değerlendirmeye çalıştık.

Voltaire, ünlü eseri Kandid'in başında Westfalya'yı tasvir eder. İroninin başyapıtlarından kabul edilen bu kitaptaki satırlardan, Voltaire'ın Westfalya'yı ne kadar tekdüze ve sıkıcı bulduğu hemen anlaşılıyor.

Belfast, yarılmış ve yaralı bir şehir! Bu haliyle, insanın duygularını bölüyor, kalbinde yarıklar açıyor. Yüzeysel iyimserlikler, kolay umutlar için uygun bir adres değil. Yalansız bir aynaya benziyor daha çok!

Belfast'a ayak basınca heyecanlandığımı; bu şehre, mistik çağrışımlarla kuvvetlenen bir sempati duyduğumu yazmıştım dün. Bu hislerim, meselenin politik boyutunda kaldığımız süre içinde pek değişmedi.