Hasan Cemal
25 yıldır hayatımızdasın, evet, hep açık kal Açık Radyo!
Şehitlerin sorumlusu kim? Savaş değil barış isteyenler mi? Yoksa sen misin?
Yakınlarda okuduğum bir kitap. Bu yılın başlarında New York'ta çıktı. İngilizce adına gelince: "The Road to Unfreedom". Türkçe'ye nasıl çevrilebilir?
Muhalefet ne yapacak? Despotluğa karşı demokrasi, hukuk ve özgürlük mücadelesinde muhalefet birleşebilecek mi?Güç birliği yapabilecek mi? Kendisini yenileyebilecek mi muhalefet? Evet, 24 Haziran bir son değil, bir başlangıç. Demokrasi, hukuk ve özgürlük mücadelesinde yeni bir başlangıç... Soru ve sorun da şu: Bu demokrasi mücadelesini muhalefet örgütleyebilecek mi?
24 Haziran'da Meclis çoğunluğunu muhalefet kazanır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kalır ve Erdoğan kaybeder. Yeni dönemin muhalefeti AKP olur. Selo Başkanı'nın bu sözlerinin altını çiziyorum.
Bu ülkelerde seçim sandığından çıkan ve güçlenen despotluğaTürkiye'de halkın oylarıyla geçit verilmeyecek. Halkın oylarıyla bunu yapabilirsek, despotluğa karşı demokrasi bayrağı Türkiye'de dalgalanırsa, biz de tarihimizde ilk kez demokrasi devrimi ile tanışmış oluruz.
Bakışlarımı kaçırıyorum. Bir an Ahmet Turan Alkan'la göz göze geliyoruz. "Boşver Hasan Cemal" diyor gülerek, "Biz alıştık artık..." Mümtazer Türköne bileklerini kelepçeye uzatırken bana gülümsüyor. Dün öğle vakti, Çağlayan Adliyesi.
Bu kafayla, bu yasakçı zihniyetle, ruhlara durmaksızın aşılanan nefretle barış içinde yaşanmaz.
İnce'nin sözlerinin altına ben de imzamı atıyorum. Barış ve demokrasi için, hukuk ve özgürlük için zincirleri kırıp bir büyük koalisyonda buluşmak üzere...
Çağlayan'da geçirdiğim iki uzun günün sonunda cuma akşamı çıkan mahkeme kararları...
Amerikan Time dergisinin kapağına bakıyorum: Putin, Erdoğan... Bu ikili son birkaç yıldır ne kadar çok yan yana getiriliyor. Özellikle demokrasilerin nasıl tökezlediğini, nasıl çöktüğünü anlatan makale ve kitaplarda Putin ve Erdoğan isimleri sık sık birlikte anılıyor.
Sevgili Ahmet Türk'ün öfkesini anlıyorum, HDP'yi dışlayarak demokrasi bloku olmaz. "Millet ittifakı"nı kuran dört parti, başta CHP, bu gerçeğin ne kadar farkında? Ya da CHP bu gerçeğe sırtını dönerek, Erdoğan gitse bile, Türkiye'de demokrasi yolunun açılamayacağını görmüyor mu?..
Bu satırları öğle vakti Brüksel'de İstanbul uçağını beklerken yazıyorum. Havalimanına gelmeden önce önce televizyonda Kılıçdaroğlu-İnce ikilisini izledim. Verdikleri demokrasi mesajları gayet iyiydi. Demokrasi ve hukuk açısından Erdoğan'a dönük eleştirileri yerindeydi.
Nasıl bir ülkede yaşadığımız, dün gece Cumhuriyet'e yağdırılan cezalarla bir kez daha çırılçıplak gözler önüne serildi.
Millet egemenliği, demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından hayati bir seçim bu. Muhalefet partilerinin birtakım önyargıları, bazı saplantıları şu bir iki gün içinde bir yana bırakmaları şart. Ve birinci tur için tek bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşmaları gerekiyor. Böyle bir uzlaşmanın yaşamsal olduğunu defalarca vurgulamak lazım.
CHP'nin İyi Parti'ye 15 milletvekiliyle verdiği destek, hem 24 Haziran hem demokrasi adına olumlu bir gelişmedir. Kılıçdaroğlu'nu kutluyorum.
Canını sıkma kardeşim; Yalnız değilsin; Yanındayız! Türkiye'deki hukuk, özgürlük, insan hakları mücadelemiz hep birlikte devam edecek.
Önce Kılıçdaroğlu'nun şu açıklamalarına kulak verin:
Adalet, demokrasi, hukuk ve özgürlük kalelerini teker teker düşüren bir iktidar var karşımızda: Erdoğan iktidarı.
Türkiye artık özgür bir ülke değil. Demokrasiden uzaklarda. Merkezi Londra’da olan Freedom House'un (Özgürlük Evi) bu yılki raporuna göre durum içler acısı.
Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlük mücadelesinde Cumhuriyet gazetesine ihtiyacı var. Türkiye'de hak hukuk ve özgürlüklerin yerle bir edildiği bir dönemde, Cumhuriyet'te Nuray Mert'in köşesinin kapatılması can sıkıcı bir gelişme... Keşke olmasaydı. Bu kararı kınıyorum.
Erdoğan'ın yeni devleti ne midir?
Cumhuriyetçiler'in demir parmaklık arkasında bir dakika bile kalmasına rıza göstermek, tahliyelere hayır demek bu hukuk cinayetine ortak olmaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu hem büyük Adalet Yürüyüşü’yle, hem muhteşem Maltepe mitingiyle tarih yazdı. Bir adalet, bir demokrasi, bir hukuk ve özgürlük manifestosu yayınladı. Korku duvarlarını yıkmaya başladı. Demokrasinin, hak, hukuk ve özgürlüğün önünde dikilen duvarlara ölümcül darbeler indirdi.
Demokrasi, adalet, hak hukuk, özgürlük talepleri karşısında hiçbir duvar duramadı. Dün böyleydi, bugün de farklı olmayacak. Tarih böyle yazıldı. Bizde de böyle yazılacak.
Bugünün tarihini, 15 Haziran 2017'yi not edin. Bugün, demokrasi tarihimizde bir dönüm noktası.Ya da tarihi bir gün. Evet öyle. Bugün öğleye doğru tarih yazılmaya başlandı. Kılıçdaroğlu elinde adalet yazan bir pankartla sokağa çıktı, İstanbul'a kadar sürecek adalet yürüyüşü için düğmeye bastı.
Tehlikenin farkında mısınız? Bugün Türkiye üniversitelerinden büyük bir beyin göçü yaşanmaya başlamış durumda... Bir zamanlar Hitler Almanyası’ndan kaçanlara Türkiye üniversiteleri kapılarını açmıştı. Şimdi tersi yaşanmakta! Ne yazık ki öyle.