Demokrasi, adalet, hak hukuk, özgürlük talepleri karşısında hiçbir duvar duramadı. Dün böyleydi, bugün de farklı olmayacak. Tarih böyle yazıldı. Bizde de böyle yazılacak.
Kaynak: T24 (2 Temmuz 2017)
Kemal Kılıçdaroğlu demiş ki:
“Duvara karşı yürüyoruz.”
“Nasıl yani?” diye sormuş Ahmet Hakan.
Kılıçdaroğlu'nun yanıtı:
“Gandi yürüdüğü zaman karşısında İngilizler vardı. Adamlar demokrasi kültüründen gelen bir anlayışa sahip oldukları için Gandi’nin yürüyüşünden etkilendiler, kayıtsız kalmadılar o yürüyüşe karşı. ‘Niye yürüyor ki? Trene binsin’ demediler. ‘Bizim yaptığımız yollarda yürüyor’ diye tepki göstermediler. Demokrasi anlayışı varsa, bu tür yürüyüşlere olgunluk içinde karşılık verilir. Yeri geldiğinde geri adım atılır. Ama bizim karşımızda bir duvar var. Biz işte bu duvara karşı yürüyoruz. En büyük sorunumuz bu”.
Ahmet Hakan:
“Madem bir duvarla karşı karşıyasınız. Duvara karşı yürünür mü?”
Kemal Bey, “Bize düşen o duvarı aşmak için mücadele etmek” diyor ve ekliyor:
“Duvara karşı mücadele etmezsek, duvarı aşamazsak bu ülkeye demokrasiyi nasıl getireceğiz?”
Çok haklı Sayın Kılıçdaroğlu.
Evet öyle, bu duvar yıkılmazsa demokrasi hayaldir.
Herkes için adalet hayaldir.
Hukukun üstünlüğü hayaldir.
Özgürlük hayaldir.
Bu değerlerin yaşandığı bir toplum ve devlet düzeni hayaldir.
Türkiye'de heyula gibi bir duvar, bütün bu değerlerin önünde yükseliyor.
Herkesi mutsuz ediyor.
Hayatından bezdiriyor.
Çünkü o duvar sadece kendi değerlerini dayatanları koruyor.
Farklı olanları eziyor.
Bezdiriyor.
Farklı olanlara, farklı düşünenlere zulüm ediyor, susturuyor, onları zindanlara atıyor.
Bir zamanlar Berlin Duvarı da öyleydi.
Yıkıldı!
Berlin Duvarı yıkıldı, çünkü demokrasi ve hukuk bayrağını ellerinden düşürmeyenler meydanlara çıktı Varşova'da, Prag'da, Berlin'de.
Tüm farklılıklarını bir yana bıraktılar, sadece demokrasi hedefine kilitlendiler.
Özgürlük şarkılarıyla yürüdüler.
Masa başı demeçlerini, kürsü nutuklarını geçip meydanlara, sokaklara çıktılar.
Lafla değil, eylemle yürüdüler Duvar'a karşı!
Gdansk'ta Dayanışma hareketi böyle büyüdü.
Prag'da Wenceslas Meydanı böyle devrim meydanı haline geldi. Sonra kendi adını alacak olan bu meydanda Vaclav Havel totalitarizme karşı özgürlük ateşini böyle yaktı.
Meydanlara toplandılar.
Sokaklara, yollara düştüler.
Grevler yaptılar.
Gösteriler düzenlediler.
Sadece konuşmadılar, dikildiler.
Korkmadılar, yılmadılar.
Sonunda yıkıldı Berlin Duvarı!
Bizimki de yıkılacak.
Hiç kuşkunuz olmasın.
Demokrasi, adalet, hak hukuk, özgürlük talepleri karşısında hiçbir duvar duramadı.
Dün böyleydi, bugün de farklı olmayacak.
Tarih böyle yazıldı.
Bizde de böyle yazılacak.
Biz de demokrasi ve özgürlük düzenini kendi mücadelemizle kuracağız.
Bu sayede birinci sınıf demokrasi bizim ülkemize de gelmiş olacak.
Herkesin kendi farklılıklarıyla, kendi görüş ve inançlarıyla, kendi kimlik ve kültürleriyle aynı demokrasi şemsiyesi altında barış ve huzur içinde yaşayacakları günler bizim ülkemizde de gelecek.
Önce 16 Nisan...
Şimdi Adalet Yürüyüşü...
Bunlar kalkışmalar, Erdoğan için sonun başlangıcına vurgu yapan demokratik kalkışmalar...
Yine selam olsun Kılıçdaroğlu'na.
Selam olsun adalet için yürüyenlere.
Eyy Erdoğan;
Şunu iyi bil:
Ankara'dan İstanbul'a yürüyenler tarih yazıyor.
Bu tarih sayfasına Duvar'ın yıkılışı yazılırken, senin de tarih arşivine nasıl kaldırıldığın dipnot olarak düşülecek.
İyi pazarlar!