Millet egemenliği, demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından hayati bir seçim bu. Muhalefet partilerinin birtakım önyargıları, bazı saplantıları şu bir iki gün içinde bir yana bırakmaları şart. Ve birinci tur için tek bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşmaları gerekiyor. Böyle bir uzlaşmanın yaşamsal olduğunu defalarca vurgulamak lazım.
Kaynak: T24 (23 Nisan 2018)
Bugün 23 Nisan.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Kutlu olsun!
Ama bir bayram günü yine de aklıma ister istemez takılıyor.
Egemenlik bugün kimin?
Kayıtsız şartsız milletin mi?
Allah'ın mı?
Yoksa Erdoğan'ın mı egemenlik?
Hangisi?
Eğer rejimin adına demokrasi diyorsak, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Anayasanın 6. maddesi der ki:
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, anayasanın
koyduğu esaslara göre,
yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması,
hiçbir surette hiçbir kişiye,
zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Millet egemenliği, demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından hayati bir seçim bu
Bugün Türkiye'de geçerli durum bu tarife ne kadar uyuyor?
Uyuyor mu?
Örneğin güçler ayrılığı işliyor mu?
Demokrasiyi demokrasi yapan güçler ayrılığı, yani yasama, yürütme, yargı birbirinden ne kadar bağımsız?
Demokrasilerde dördüncü güç sayılan medya bu ülkede bağımsız mı?
Yoksa bütün bu ipler "tek adam"ın elinde mi?
Yargı bağımsız mı?
Yoksa siyasallaştırılmış ve tek adam sultasına girmiş bir yargı mı var Türkiye'de?
Yasama yürütmeyi kontrol edebiliyor mu?
Yoksa bu memlekette yürütme gücünü elinde tutan tek adamyasama organıyla da istediği gibi oynuyor mu?
Bir başka deyişle:
Türk Milleti kendi egemenliğini, anayasal esaslara uygun olarak, yetkili organlar eliyle kullanabiliyor mu?
Yoksa milletin bu egemenliğine tek adam el mi koymuş durumda?
"Ben sandıktan milletin oyuyla çıktım, aklıma eseni yaparım" mı diyor yoksa?..
Unutmayın.
23 Nisan 1920'de, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'yla egemenliğin kaynağı gökyüzünden yeryüzüne indirildi.
Yeryüzünde de "padişahların tekeli"nden alındı.
Milletin oyuyla seçim sandığından çıkanlara verildi egemenlik.
Verilirken de altı kalın olarak çizildi, dendi ki:
1. Egemenlik yetkili organlar eliyle kullanılır.
2. Bunun esaslarını anayasa belirler.
3. Ve egemenliğin kullanılması bir kişiye
ya da zümreye, sınıfa bırakılamaz.
Tekrarlamakta yarar var.
Bugün Türkiye'de egemenliğin kullanımı, yukarıdaki üç noktanın dışına çoktan beri taşmış durumda.
Bugün Türkiye'deki durum, 23 Nisan 1920'nin gerisine gitmiş durumda.
Bugün Türkiye'de, "seçim sandığından çıkmış bir padişah"ın millet egemenliğine el koyarak, bu gücü tek elden kullanmaya başladığı söylenebilir.
Bugün Türkiye'deki durum, 23 Nisan 1920'nin gerisine gitmiş durumda
Bu gidişata dur demenin yoluna gelince...
Bu durakta bizi 24 Haziran seçimleri bekliyor.
Millet egemenliği, demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından hayati bir seçim bu.
Muhalefet partilerinin birtakım önyargıları, bazı saplantıları şu bir iki gün içinde bir yana bırakmaları şart.
Ve birinci tur için tek bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşmaları gerekiyor.
Böyle bir uzlaşmanın yaşamsal olduğunu defalarca vurgulamak lazım.
Eğer Türkiye'nin tümüyle karanlığa gömülmesini istemiyorsak...
Eğer "seçim sandığından bir padişah çıkması"na karşıysak...
O zaman birinci tur için tek ve ortak cumhurbaşkanı adayıüzerinde uzlaşmak zorundayız.
Demokrasi kapısı başka türlü açılamaz!