Günün Sözü

Ağladık, ağladık ve ağladık. Kendimiz için, halkımız için, toplumumuz için ağladık, sevdiklerimiz için ağladık. Aklımızdan geçen her şeye ağladık. Gözlerimin bağını açtıklarında, aşağılanmanın boyutunu gördüm. Bizi insan değil ‘hayvan olarak gördüklerini’ anladım.

Vietnam'daki savaşa ve Güney Afrika'daki ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden ve zamanında aynı derecede baskı gören cesur öğrenciler gibi, tarih sizi haklı çıkaracaktır.

Biz, burada, Eurovision'un, soykırım yapmakta olan İsrail'in yarışmaya katılmasına izin vermesinin öfkelendirici ve affedilemez bir şey olduğunu gösteriyoruz. Gençler bu duruma nasıl tepki verilmesi gerektiğini gösteriyor ve buna öncülük ediyor.

Bariz hak ihlalleri içeren, delillere dayanmayan mahkumiyet kararlarının verildiği, suçsuz insanların yıllar boyu hapis kalmalarına yol açan davaların yeniden görülmesi, temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereğidir.

İnsan hakları, daha büyük bir güç olan, insanların ve doğanın sömürülmesine dayanan bir sistem olan küresel ekonominin karşısında duruyor. Ve bu temel sistemi değiştirmediğimiz sürece, Titanik'teki güverte sandalyelerinin yerini değiştirmekten başka bir şey yapmış olmuyoruz.

Filistin için verilen mücadelenin aynı zamanda bir iklim adaleti mücadelesi olduğunu görebiliyoruz. İsrail işgal gücü Gazze'de bir ekokırım gerçekleştiriyor, yaşamın ve doğanın tüm unsurlarını yok ediyor.

Dileğimi asacağım bir gül ağacım olmasa da; darda kalanların darına yetişen Hızır ile denizlerin sultanı İlyas'ın buluştuğu bugün hepimizin duaları kabul, muratları gerçek olsun diliyorum… Bu baharın adı umut olsun.

Milyonlarca Amerikalı açıkçası savaştan, hükümetlerinin yabancı bir hükümete sadakatından, militarizmden, polis şiddetinden, ABD'de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasından ve daha pek çok şeyden bıkmış usanmış durumda.

Onca yıl, onca olay, onca acı... İlke yok, kural yok, kanun yok... Anayasa bile yok. Sonuç ne? Gelişmeyen, özgürleşemeyen, zenginleşmeden, gerginlikler için kuşak kuşak insanlarının hayatını perişan eden yoksul bir toplum.

Az önce dede olduğunu biliyor musun? Evet, baba. Bu senin ilk torunun. Bir aydan fazla oldu. Bu senin kucağına alacağını hayal ettiğim torunun Abdurrahman. Onunla tanışamadan seni bu kadar erken kaybedeceğimi hiç düşünmemiştim.

Bilim, çevre adaletinin savaştan ve apartheid'den uzak durmayı gerektirdiğini ve sivil itaatsizliğin iklim acil durumunun üstesinden gelmenin ayrılmaz bir parçası olduğunu kanıtlıyor.

Gazze’deki insanların direnişi, kadınların ve çocukların dirayeti Amerika'yı özgürleştiriyor. Şu anda kampüslerde öğrenciler kendi ülkelerinin normlarını eleştiriyorlar ve büyük bir değişime öncülük ediyorlar.

“Adaletsizliğe, soykırıma ve faşizme karşı tarihi bir sorumluluğumuz var. Cesur olduğunuz ve tarihin doğru tarafında yer aldığınız için sizlere teşekkür ederim.”

İşte en büyük trajedi. Bu çocuk hayatta kalsa bile, öksüz ve yetim olarak doğdu.

Çevre yıkımı ve iklim krizinin keskinleşmesi 'ulusal güvenlik' perdesi altında sessiz sedasız yürütülüyor; oysa savaşın çevreye yüklediği bedel, karşımızdaki en büyük tehdit.

“Herkese eşit muamele edilmesini, insan haklarına ve uluslararası hukuka saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu durum Alman devletini çok rahatsız ediyor; apartheid rejimi ve onun soykırım suçlarıyla bir sorunları yok.”

Dünya genelindeki ekonomilerin geçmiş emisyonlar nedeniyle 2049 yılına kadar ortalama yüzde 19'luk bir gelir kaybına uğrayacağını tespit ediyoruz. Bu, küresel GSYH'de yüzde 17'lik bir azalmaya karşılık gelmektedir.

164 ülke ve on binlerce lokasyonda bugünlerde sıcaklık rekorları kırılıyor.

Küresel sermaye Filistinlilere karşı her gün işlenen savaş suçlarının suç ortağıdır.

Şu anda insanlığın hızlı şekilde gezegeni karbondan arındırma hedefine doğru gitmesi gerekirken, 3. Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz. ABD'nin pratik olarak [Gazze’deki] soykırıma destek vermesi dünyayı ateşledi.