11 Şubat 2008Radikal Gazetesi
Kardeşimizi vurdular. Gözümüzün önünde vurdular. Hayatı olmayan çocuklara vurdurdular onu. Gözlerinin içine şöyle bir an bakabilseydi, onları o benzersiz varlığıyla bir kucaklayabilseydi, kurtarabilirdi o çocukları. Hrant, katillerini kurtarabilirdi. Ama onu katledenler; o çocukları en aç yanlarından kıstırıp onu öldürmeye yollayanlar, bunu biliyorlardı işte. Galiba en çok bunu biliyorlardı. Hrant'ın gücünü. Hrant gücünü, onun ölümünü isteyenlerin, onu en salyalı dilleriyle hedef gösterenlerin bildiği hiçbir şeyden almıyordu. Parası yoktu. Emrine koşuşturan adamları yoktu. Küçük hesapların buzlu sularında kulaç atmışlığı yoktu. Muktedirlerle mutlu ilişkileri yoktu. Kürsüsü, postu, makamı, unvanı yoktu. O, gücünü yetimhanede geçen çocukluğundan alıyordu. Ermeni oluşundan alıyordu. Kalkansızlığından alıyordu. Kolay incinebilir oluşundan alıyordu. İnsana olan o ışıltılı inancından alıyordu. Sınırsız ve koşulsuz sevgisinden alıyordu. Dünyayla aşık dalaşına girmekten çekinmeyişinden alıyordu. Çocuklara has katıksız cesaretinden alıyordu. Delik pabuçlarından alıyordu. Onu öldürenlerin bilmediği şeyi gördük, vurulduğu gün. Bizim de bilmediğimiz şeyi gördük o gün. Hrant'ın ne kadar çok insanın kalbine dokunmuş olduğunu, yüz binlerce insanın onun ölüm haberiyle bir çığ gibi uğuldayarak meydanları dolduracağını bilemezdik. Hrant, ölümüyle de sevenlerine olağanüstü bir umut armağan etti. "Hepimiz Ermeniyiz" diye haykıran yüz binlerce insan, ona sıkılan kurşunun kendilerine de değdiğini biliyordu. Bu topraklarda 'Ermeniyiz' diye meydanlara çıkmanın dünyanın en tehlikeli eylemi olduğunu bir an olsun düşünmeden, o anın acısı ve isyanıyla durduruverdik dünyayı. Şaşkınlıkla baktık kendimize. O zamana dek tanımadığımız yoğunlukta bir gururla bir arada durduk, birlikte eyledik. Bir yılı devirdik. "Hepimiz Ermeniyiz" savsözünü savunarak, kardeşlerimize; en kıyıda sessizce duran, en büyük tehdit altında yaşayan kardeşlerimize sahip çıkacağımızı, gerekirse varlığımızı onlara kalkan edeceğimizi ilan etmiş olduk. Onun ölümünde şöyle ya da böyle payı olanlar bizi kınadı. Derdimizi anlamazdan geldi. Şimdi, adaletin işlemediği bu kuytuda toplanmışız. Bu kuytu, bizim memleketimiz. Buraya ille de vatan diyeceksek, bizim sahip çıkmamız gerekiyor adaletin işleyişine. Onlar, gönülsüz. Adaletin başını bekleyenlerin adaletten anladığı, örtbas etmek. Gölgelemek. Hakikati inkâr etmek. Bizim, Hrant'ı asla unutmayacak olanların, adalete sahip çıkmamız gerek. Ve Rakel'in dediği gibi, adalet cesaret ister. Bugün, Hrant'ın katillerinin yargılandığı davada olacağız. Çünkü biz, bu davada tarafız. Dink ailesinin avukatı ve "Anneannem"in yazarı Fethiye Çetin neden orada olmamız gerektiğini çok güzel dile getiriyor: "Bu dava aslında hepimizi ilgilendiriyor. Bu dava, bu ülkede yaşayan tek tek bireylerin, bu sadece azınlıkların, gazetecilerin, aydınların ya da kendini bir yerde konumlayan kişilerin değil hepimizin davası. Türkiye'de şu ana kadar pek çok siyasi cinayet davası görüldü. Abdi İpekçi'ler, Uğur Mumcu'lar, Ahmet Taner Kışlalı'lar öldürüldü. Ama bunların hepsinin faili meçhul kaldı. Oysa hepimiz biliyorduk ki aslında sorumlular bir yerlerdeydi, ve onları çok da göremiyorduk. İlk defa, bu dava ile elimize bir olanak geçti. Bu dava ile ilk defa devlet içinde yuvalanmış birtakım çetelerin görünür hale gelmesi sağlandı. Davayı takip eden kamuoyu da, Hrant'ın dostları, gazeteci ve avukat arkadaşları da, bir biçimde bazı şeyleri görünür kılmayı başardı. Bu nedenle durdurulamayacağı düşünülen birtakım insanlar şu anda gözaltında. Bunu bu dava başardı. Demek ki bu dava, adalet duygumuzu tatmin için çok önemli bir milat olacak. Hukukun, elinde şiddet ve güç bulunan kişilerin hâkimiyetinden kurtarılması için, bu dava hepimiz için gerekli. Hepimiz, kendimizi evimiz veya işyerimizde otururken, o hukuk güvenliği içinde hissetmeliyiz. Bu davanın sonucu bize bunu sağlayabilmesi adına çok önemli." Hrant'ı Türklük dünyasına hedef gösterme konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış olan derin milliyetçilerden Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım, Ergenekon davasından tutuklandı. Yani işlerine son verildi. Devletin çeşitli kademelerinde sürdürüldüğünü tahmin etmesi hiç de zor olmayan pazarlıklar sonucu bu namlı milli karakterlerin ipi çekildi. Gerisinin de gelmesi için daha ısrarcı, karartılan delillerin ve yok sayılan bağlantıların açığa çıkarılması konusunda daha inatçı olmalıyız. Alperenler'den Emniyet'e, odasında Hrant'ı tehdit ettiren vali yardımcısından Jandarma'ya kadar bu ölümün arkasındaki örgütlenmenin bütün aktörlerinin ortaya çıkarılabilmesi için bu davanın peşini bırakmayacağız. O çok korktukları Hrant'ın adı, Türkiye'ye milat olsun diye. Hrant'ı korumayı beceremedik. Onu vahşilere kaptırdık. Onun hayatı nasıl hepimizin hayatını değerli kılmaya yardımcı olduysa, ölümü de hayatımızın uzun, kanlı ve aşikâr muammasını çözsün. Hrant adına orada olalım. Hayat adına. Bugün.