Makale - Yorum - Analiz
Bu makale, görmediğimiz/bilmediğimiz tüm kayıplarımızı anmak için yazılmış küçücük bir hatırlatma. Pek bir şey söyleyemedim; ama hepimizi bu yaz yaşanan büyük yangınlarda ve sel felaketlerinde hayatlarını kaybeden canlılar için saygıya ve yasa davet ediyorum. Onlar hakkında fazla bir şey bilmiyoruz, onları tanımıyoruz. Ama yaşadıklarını ve öldüklerini biliyoruz. Ve onların ölümünün hepimizi eksilttiğini de biliyoruz.
Doğal alanları yeniden kurmaya çalışmak hiç bozmamaktan çok daha maliyetli. Sel, su kıtlığı, kontrolsüz yangınlar ve iklimdeki bozulmalardan korunabilmek ve bunlarla yaşayabilmek için doğayla birlikte çalışmak zorundayız. Doğaya karşı geldiğimizde kendimize de karşı gelmiş oluruz.
Evet; “Bunlar” diyorum, o sevmediğim, ötekileştirici bulduğum sözcükle. “Bunlar” diyorum, yıllardır ayrımcı, cepheleştirici dil kullanmamak için kendimi terbiye etmeye çalışırken kendime yasakladığım “onlar, bunlar” sözcükleriyle. “Bunlar” diyorum çünkü sadece Reis’ten, sadece iktidardan, sadece hükümetten ibaret olmayan, tek bildikleri ve tek çözümleri çatışma, savaş, kan ve ölüm olan bir zihniyetin temsilcileri “Bunlar”.
Harvey Kasırgası, İrma Kasırgası, bir anda parlayan yangınlar, âni kuraklıklar: Bütün bunlar bize tek bir şey söylemekte – nasıl yaşayacağımız konusunu bir an gecikmeksizin gözden geçirmek zorundayız.
Demokrasi, (Antik çağ şehir demokrasileri hariç) özgün biçimiyle burjuva devrimleri sürecinde tarih sahnesinde beliren bir yönetim tarzıdır. Tarihsel açıdan dinamik bir süreçtir. Demokrasinin zenginleşerek gelişmesini sağlayan olgu, toplumdaki karşıt sosyal güçler arasındaki mücadeledir.
İklim değişikliğin sorumlusu kim ve buna bağlı masrafları kim ödemeli sorusunun yanıtı iklim etkileri ağırlaştıkça ve pahalılaştıkça daha büyük aciliyet kazanıyor.
İtayan devlet adamı Niccoló Machiavelli (Makyavelli) Prens isimli kitabını 1513 yılında yazdı, fakat kitabın basımı ölümünden 5 yıl sonra, 1532 yılında oldu.
Son duruşmada, temmuz sonunda ne oluyor? Cumhuriyet çalışanlarının yedisi serbest bırakılıyor, beş arkadaşımızın tutukluluk hali devam ediyor. Aynı duruşmada çok önemli bir gelişme yaşanıyor.
Önce Kılıçdaroğlu'nun şu açıklamalarına kulak verin:
Adalet, demokrasi, hukuk ve özgürlük kalelerini teker teker düşüren bir iktidar var karşımızda: Erdoğan iktidarı.
OHAL rejimi Türkiye’nin üzerine bir karabasan gibi çöktü. OHAL KHK’larıyla hukuk devletine son verildi. Ortaya bir hukuk boşluğu çıktı. Bu boşluk iktidar tarafından keyfi bir biçimde dolduruluyor.
Türkiye artık özgür bir ülke değil. Demokrasiden uzaklarda. Merkezi Londra’da olan Freedom House'un (Özgürlük Evi) bu yılki raporuna göre durum içler acısı.
CHP içindeki ve çeperindeki kanatların farklı ideolojik-siyasal eğilimleri, özlemleri, tercihleri düşünülünce, ana muhalefet partisinin kabuğunu çatlatmasının, bu topluma artık dar gelen eskimiş urbalarını yenilemesinin, fabrika ayarlarını gözden geçirip motorun sağlam parçalarına dokunmadan gerekli aksamı değiştirmesinin hiç de kolay olmadığı ortada.
"Kurultay başlıklarından her bir konuyu işlemek için 7 bölgede Adalet Kurultayı düzenlensin"
O zamanlar 16 yaşında bir ergen olarak, Hitler ve öteki faşistleri gösteren aktüalite filmlerine gülüp geçerdim. Umuyorum ki, ondan sonra olup bitenlere şimdi torunlarımın kuşağı yeniden tanık olmaz. Yazar Harry Leslie Smith II. Dünya Savaşı’nda Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) gazilerindendi. Şimdi 94 yaşında.
Beğenelim beğenmeyelim, geleceğimiz konusunda iki zıt uç arasındaki beklentilerin itici gücüne kapılmış gidiyor ve çelişkiler içinde yaşıyoruz. “Altıncı kitlesel yokoluş”un insan türünü kapsayacağı ya da en azından insan toplumunu taşlı – sopalı bir teknolojiye, mağaralar ve ormanlarla kısıtlanmış bir yaşam ortamına döndüreceği konusundaki korkular gittikçe daha akla yatkın hale gelmekte.
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, İnternet’e erişim engellerinin önünü açan 2007 tarihli kanuna karşı o zaman yaptıkları protesto gösterileri yüzünden “pornocu” olarak yaftalandıklarını hatırlatıyor. Akdeniz’e göre İnternet sansürü konusunda Türkiye, dünyadaki en otoriter rejimlerin bile ilerisinde.
Yeni Türkiye devleti, yasama, yürütme ve yargı erklerini Cumhurbaşkanı’nın uhdesinde toplamak suretiyle eski devlet yapısını kökten değiştiren bir ‘tek adam’ rejimidir. Dayanağı kapitalizm öncesi ideolojidir.
HDP kimseyi 40 derece sıcağın altında saatlerce yürümeye de davet etmedi. Direnişi, adalet talebini ayaklarına kadar getirdi. Direniş ayağınıza kadar geldiği halde ayak sürüyorsanız, direnişe niyetiniz, HDP’ye eleştiri hakkınız var mıdır?
Geçen hafta boyunca Nuray Mert’in evrim kuramı hakkında yazdıklarını eleştiren bir yazı dönüp durdu kafamda. Nuray Mert’in bilim felsefesinin bazı temel kavramlarıyla ilgili sorunları olduğunu düşünüyordum. Yazımda öncelikle, bilim felsefesi açısından son derece önemli olan varsayım, hipotez, doğrulama, bilimsel yasa ve kuram(teori) kavramlarını tanımlamaktı hedefim.