Dinleyicilerimizden
Sevgili Açık Radyo'm,
Seninle bir yılı daha birlikte yaşayıp kotardık. Aşina olduğum sesleri, sözleri, şiirleri, şarkıları dinleyerek geçti günler. Hele de şu satırları her duyduğumda…
“Daha kaççç köyden sürülsün insan, adam oluncaya dek?
Daha kaççç derya dolaşsın martı, bulsam diye bir tünek?
Daha kaççç toptan atılsın gülle, Harp toptan kalkıncaya dek?
Cevabı, dostum, rüzgârda bunun, cevabı esen rüzgârda…’’
Esen rüzgârda aranan cevapların bazılarını dinlediğim haberlerin satır aralarında buldum.Tilbe Saran’ın sesinden insanlığın halinin nice olduğunu ara ara dinlerken içim sızladı. Olsun dedim, sen seslenmeye devam ettiğin ve edeceğin için aydınlığa çıkmaya ben de bir destek veriyorum diye umutlandım. Radyomdan gelen her ses, kapı aralığından çıkılan bir yol. O kapı hep aralık olduğu ve her sabah bu aralıktan içeri girebildiğim için de mutluyum. Arada Yaşar Kemal’in kızgınlıkla seslendiği gibi benim de olup bitene çok sinirlendiğim, çaresiz hissettiğim oluyor elbette sonra ‘ Ne yaparlarsa yapsınlar! Hiç bir halt edemeyecekler! ‘’ dediğini duyduğumda; Haklısın! diyorum.
Açık Radyo’nun eşine zor rastlanır bir akılla, kara mizahla verdiği günlük haberlerin tuhaflığına, iç acıtıcı haline, Ömer Madra ile Özdeş Özbay’ın nüktedanlığına bazen kahkahalarla gülerek katlanıyorum.
Dünyamızda, memleketimizde olup biteni biraz da olsa katlanılır kıldığın için sağ ol. Yaşadıklarıma, düşündüklerime, hissettiklerime tercüman olduğun, olmaya devam ettiğin için sağ ol. Ve en kıymetlisi açık sesinle umudu her sabah aralamama destek olduğun için sağ ol.
Hep yanımda olduğun için ben de hep senin yanında olacağım.
Sana da iyi seneler özgür radyom.
Yeşim Başaran
Sevgili Açık Radyo ve Açık Gazete
Sayın Ömer Madra,
Canlıların bedenleri içinde mikro plastiklerden bahis ettiniz. Bununla beni son derece rahatsız eden bir konuya parmak bastınız. Bundan 25~30 yıl öncesine kadar, evlerde, kasap dükkânlarında, lokantaların mutfaklarında “Kesme Tahtası” diye adlandırdığımız ahşap plâkalar bulunurdu. Bütün doğrama ve yiyeceklerin küçük parçalara bölünme işleri bu ahşap plâkalar üzerinde yapılırdı. Bu gün ise bütün büyük-küçük restoranlar, lokantalar, hazır gıda üreticileri, fast food dükkânlarında ahşap kesme tahtaları yerine Polietilenden üretilmiş plâkalar kullanılıyor.
Düşünün, ortalama müşteri yoğunluğu olana bir kasap dükkânında, kasabın keskin bıçağı, gün içerisinde, kesme tahtası üzerine birkaç milyon kez sürülür. O keskin bıçak, her sürülüşte plâkanın yüzünden onlarca kıymık koparır. Tabiidir ki kopan bütün bu kıymıklar, doğranılan yiyecek maddesi üzerine yapışır. Ahşap Kesme tahtalarının kullanıldığı zamanlarda da bu kıymıkların oluşması ve yiyecek maddesi üzerine yapışması durumu vardı. Lâkin ahşap parçacıkları midemizde ve sindirim sistemimiz içerisinde eriyip yok olur. Polietilen denilen plastikler ise hiçbir asit içinde erimesi mümkün olmayan, hatta asitlerin saklanmasında kullanılan asit şişelerinin imalatında kullanılabilen bir maddedir. 150°C sıcaklıklara mukavemet edebildiği için, vücut sıcaklığında da erimesi yok olması imkânı yoktur. Mikro boyutlu olanları ise kan dolaşım sistemimize girerek iç organlarımızda hasarlara neden olabilmektedir.
Şimdi sizden istirhamım. Bu plastik kesim plâkalarının yasaklanması ve yerine ahşap kesme tahtalarının kullanılması hakkında, ilgili mercilerin harekete geçmesini sağlayabilecek bir fikri takip yapmanızdır. Çünkü (Son yıllarda gelişen) bu hatalı kullanım âdetinin, insan bedeninde plastikler tarafından yaratılan hasarın büyük bir kısmını oluşturduğuna inanıyorum. Ne var ki benim oturduğum yerden haykırmam ile birilerinin sesimi duyması mümkün değil.
En derin saygılarımla.
Muzaffer Nezih Özikiz
Merhabalar,
Açık Bilinç programıyla Güven hocamızın derya deniz bilgilerini bizimle paylaşmasına aracı olduğunuz için çok teşekkür etmek istiyorum.
Programda ele aldığınız konular ilgimi çok çeken konular. Biraz bölük pörçük denebilecek şekilde çeşitli okumalar yaptığım, videolar izlediğim konular bütününde Güven hocanın sistematik bir şekilde, disiplinlerarası bir bakış açısıyla konuları ele alması tek kelime ile mükemmel.
33 yaşındayım ve radyo dinleme alışkanlığım yok. Spotify'daki podcast'lerinizi dinliyorum. Bu bağlamda kanal çeşitliliği yaratarak farklı kitlelere ulaşmanız ve bilgiyi erişilebilir kılmanız çok anlamlı.
Size ve özellikle Güven hocaya tüm bilgi paylaşımları için çooook teşekkürler. İyi ki varsınız.
Çok sevgiler,
Çiğdem Şeftalioğlu Erçetin
Mart ayıydı. O gün radyoda Açık Gazete'de Ömer Madra'nın yanında Timuçin Oral'ı ve Sıla Tanilli'yi dinlemiştim. Gün sonunda bi koşu gidip kitapçıda aldım soluğu.
-Dünya Hali geldi mi? diye sordum.
-Engin Geçtan'ın kitabı mı? dedi kitapçı.
-Evet, dedim.
İyi günler,
İyi bir Açık Radyo dinleyicisi değilim. Ama sabahları açık radyoyu dinlemek bana keyif verirdi. Artık vermiyor. Bu kuşakta iklimle ilgili gelişmelerin orantısız bir şekilde vurgulandığını düşünüyorum bir süredir 15 dakika dinledikten sonra kapatıyorum. Bu kadar zor bir şeyi başaran bir radyoya eleştiri getirmek hoşuma gitmiyor doğrusu.
Üzgünüm,
Alp Eden
Merhaba,
Açık Bilinç programının 15 Mayıs 2018 tarihli yayınında sanırım Güven Bey'in bahsettiği yine kendisinin çevirdiği bir yazıya ulaşmaya çalıştım ama maalesef bulamadım. Arşivinizde varsa atar mısınız? Yazının ismini, birkaç kez dinlememe rağmen, tam olarak anlayamadım ama sanırım Çako Vadisi olabilirdi. Emin değilim.
Bugün 12/06/2021 tarihli radyo yayın programında 18.00-19.00 arası yayın adı Connections 19.00-20.00 arası Tighten 20.00-21.00 Seanstempo ile ilgili... Sayın Madra’lar, özellikle saygıdeğer Ömer Bey, aynı kuşaktan biri olarak, birkaç yıl önce radyonuzla ilgili yapılan bir ankette de söylediğim, yayın dili ile ilgili rahatsızlığımı örneklersem, yayın sırasında sunucunun kullandığı (kulak atmak)
Oturdum not aldım. 25 sene olmuş, bizler aynı kuşaktayız, Gündüz’le. Hatırlar mısınız radyoda memleket saat ayarı verilirdi. “Burası Türkiye radyoları, memleket saat ayarını veriyoruz. Gong saat tam 23.00’de vurulacak.”
Açık Radyo 25 yıl boyunca öğrenci olabilme olanağı sağladı bana. Benim paradigmalarımı yerinden oynattı. Gelecekte bir o kadar da öğrenci kalacağımı düşünüyorum, hissediyorum Açık Radyo’da. Şöyle söyleyeyim dinleyicilerimize; sizde öğrenciliğiniz devam etsin istiyorsanız, destek olun.
Derya Tolgay
Ben de hemen Atina’ya sesleneyim. Atina’daki Büyükadalı dostlar bize program önerisinde bulunabilirlerse, neleri duymak istiyorlar, nasıl katkıda bulunmak istiyorlar? İstanbul’daki dostlar bizle temasa geçsinler. Belki Atina ile bir Zoom toplantısı yapabiliriz. Ömer Madra’nın ve ekininin başarısı büyük.
Merhaba sevgili Dünya Mirası Adalar ve Açık Radyo dinleyicileri. Yunanistan’ın başkentinden, Atina’dan sizi selamlıyorum. Ben de eski bir Büyükadalı olduğumdan sizi devamlı destekliyorum. Bu yaptığınız güzel programları ve videoları her zaman büyük sevinçle izliyorum. Lütfen gönüllü olarak bu yaptığınız mücadeleye devam ediniz. Herkesi Atina’dan selamlarım.
Merhaba ben Lale Mansur. Yaklaşık 40 yıldır Burgazadalıyım. Kurulduğu zamanlardan bu yana önce dinleyicisi oldum Açık Radyo’nun. Ardından destekçisi. Büyük bir ailenin içimdeymiş gibi hissediyorum kendimi ve bununla gurur duyuyorum. Çünkü hiçbir yerde olmayan haberler burada var. Örneğin Dünya Mirası Adalar programı.
Merhaba, ben Büyükada'dan Yasemin Bahçekapılı. Adalar üzerine doktora yapan bir araştırmacı olarak Dünya Mirası Adaların Açık Radyo'daki programını çok değerli buluyorum. Kıymetli isimlerle yapılan görüşmeler ve inisiyatifin paylaştığı bilgiler benim gibi araştırmacılar için çok önemli bir kaynak.
Ben Şebnem Sünnetçioğlu, annem 40 uçurmaya beni İstanbul’a getirmiş, Bağlarbaşı’nda oturan anneannem de Sedef Adası’na götürmüş. Adanın havası suyu o zaman kanıma karışmış. Çocukluğumda radyo sesiyle uyanırdım ve bunu çok severdim, bir de adayı. Yıllar sonra tekrar radyo dinlemeye Açık Radyo’yla başladım. Bazı sabahlar radyoyu açar, öyle uzanıp çocukluğuma yolculuk yaparım.
Merhaba, ben Nino Varon. Bir Açık Radyo tutkunu olduğum söylenir. Üstelik bizim Adaları gündeme getiren, bir sürü sosyal hikâyeyi ve olayı benimle buluşturan bu radyoyu dinlemeden olmaz. Sizde dinleyin, siz de kalitenizi, kültür seviyenizi yükseltin. Sevgilerimle.
Nino Varon
Herkese Kınalıada’dan sevgiler. Ben Narod Avcı, doğma büyüme Kınalılıyım ve aynı zamanda bir Açık Radyo ve Dünya Mirası Adalar dinleyicisiyim. Kınalıada ve Prens Adaları İstanbul’un ve belki de bu coğrafyanın çokkültürlülük denince akla ilk gelen yerlerinden. Hem mimari olarak hem de ev sahipliği yaptığı farklı toplumlar açısından eşine rastlanır mı emin değilim!
Merhaba ben Meri Çevik Simyonidis. İstanbullu bir araştırmacı ve aynı zamanda bir gastronomi yazarıyım. Açık Radyo’nun 25. yılını kutluyor olması ve Dünya Mirası Adalar platformundan duygu ve düşünce paylaşımı yapabiliyor olmak bir taşla iki kış vurmak gibi adete. İkisini de çok zevkle dinliyorum çünkü.
Merhaba,
Ben Hera Büyüktaşcıyan. Heybeliada’da yaşıyorum.