Maria Sibylla Merian, böcek bilimine yüzyıllar öncesinden ışık tutan, botanik sanatının en önemli isimlerinden biri. Metamorfozu belgeleyerek böceklerin gelişim sürecine dair yerleşik fikirleri değiştiren; Surinam'ın bilinmeyen hayvanlarını ve böceklerini keşfeden ilk böcek bilimci… Frankfurt'tan Hollanda'ya, oradan Güney Amerika'daki Surinam'a, Avrupalıların daha önce hiç tanımadığı egzotik yaratıkları görmek için bilimsel keşif yolculuklarına çıkmış, zamanının ötesinde bir kadını anlatıyoruz.
Maria Sibylla Merian, 1647 yılında, Kutsal Roma Germen topraklarında, ünlü sanatçı ve yayımcı Matthäus Merian’ın kızı olarak doğmuş. Üç yaşındayken, babasının ölümünden sonra, annesinin evlendiği üvey babası ise ünlü natürmort ve çiçek ressamı Jacob Marrel'dir. Frankfurt’ta, babasının ilk eşinden kardeşleriyle birlikte büyük bir ailede, sanat, doğayla ve kitaplarla iç içe bir ortamda büyümüş Maria. Kaşiflerin egzotik bitki ve hayvan türlerini ülkelerine taşıdığı, böylece bir yandan doğa biliminin de geliştiği zamanlardır.
İlk sanat eğitimini, - kadınların henüz sanat okuluna alınmadığı o yıllarda- onun yeteneğini fark eden üvey babası Jacob Marrel’den almış. Marrel, ölü doğa resimlerinde böcekleri çizerken kurutulmuş ve panolara iğnelenmiş örnekleri modelliyordu ama Maria böcekleri canlı olarak, gerçek renkleriyle ve kendi doğal ortamlarında nasıl davrandıklarını gözlemleyerek çizmek ister. “Metamorfoz”u kayda geçen ilk böcekbilimci olan Maria’nın yaşamı da “bir metamorfoz” süreci gibi… İlk dönüşümü 13 yaşındayken olur. Onun statüsünden beklenen sosyal hayatı bir tarafa bırakarak bütün hayatını bilimsel gözlemlere; gravür ve suluboya gibi resim tekniklerini geliştirmeye adar. Frankfurt’ta, evinin etrafında yürüme mesafesinde nehrin kıyısındaki ağaçlarda ne bulduysa eve toplayıp notlar almaya, çizmeye başlar. Yıllar sonra çıkacak, ipek böceğinin metamorfoz sürecini anlatan ilk bilimsel kitabı, The Caterpillar Book eskiz defterindeki bu ilk gözlemlerine dayanıyor.
17 yaşına geldiğinde Maria, babasının çırağı Andreas Graff ile evlenir, evlendikten sonra da atölyede birlikte çalışmaya karar verirler. Evliliğin ilk yıllarında yaptığı nar ağacı temalı resimde, tepesinde nar çiçekleri, bir dalında meyveye dönmüş bir çiçek, bir dalında ağzı açılmış bir nar ve yerde de üzerine kelebek konmuş bir nar çizmiştir. Nar ağacının yaşam döngüsünü farklı evreleriyle bir kadrajın içindedir. Bu anlatım da o zaman için bir “ilk”.
1668’de Frankfurt’tan Nürnberg’e, bahçeli bir eve taşınınca bu kez, bahçedeki böcekleri çizmeye, hatta onları yedikleri yapraklarla birlikte toplayıp eve getirmeye ve aşama aşama resmetmeye başlar. Andreas uzmanlığı gereği Nürnberg’in sokaklarını ve meydanlarını çizerken, Maria da sadece kağıda değil ipek ve ketene de resim yapıyor; kuş ve kelebek resimleriyle süslü masa örtüleri boyuyor, zengin ailelerin genç kızlarına da vazoda çiçek resmetmeyi öğretiyordu. 1675’te anemonlar, ters laleler, Türk şapkası zambağı, mor zambaklar, laleler, irisler, nergis çizim örneklerinin 16 levha olarak basıldığı The New Book of Flowers / Yeni Çiçekler Kitabını eğitim verirken öğrencilerine kolaylık olsun diye hazırlar.
Maria’nın 1672 yılında yayımlanan “Caterpillars, Their Wondrous Transformation and Peculiar Nourisment from Flowers / Tırtılların Mucizevi Dönüşümleri ve Garip Besin Bitkileri” kitabında tırtıllar, kurtçuklar, kelebekler, sinekler ve diğer küçük hayvanları, zaman, yer ve karakteristik özelliklerini içeren notlar da vardır. Her bir resim bakır levhalarla, gravür tekniğiyle tek tek basılır. Yumurtadan larvaya, pupadan ergin haline, kelebeğin tüm aşamalarını gösteren kitap, sadece sanatçı olarak değil “bilim insanı” olarak da onu tarihin önemli bir yerine koyuyor.
Maria böceklerin ölümcül davranışlarını tespit eden, parazitoidleri gözlemleyen de ilk bilim insanı. Bir kozadan kelebek çıkmasını beklerken sinek çıktığını görünce, parazitoid bir yaşam formu olduğunu fark etmiş. Eşek arısının tırtılın üzerine bıraktığı, tırtıl da kozasını ördükçe içinde hapsolan yumurtaların, larva evresinde ona ev sahipliği yapan tırtılı öldürdüğünü keşfetmiş. Maria’nın böcek resimleri -elbette gelişmiş mercekler de sayesinde- neredeyse fotoğraf gerçekçiliğinde… Erkekler dişilerinden kolaylıkla ayırt edilebilir; etrafındaki bitkiler ve çiçekler de tırtılların gerçek habitatlarının birer parçası… Tek bir resimde tüm bu aşamaları göstermek, böcekler ve bitkiler arasındaki bağlantıyı ortaya koymak, Maria’ya ait yenilikçi bir fikir.
Tırtıl kitabının üçüncü cildi için eskizler yaparken, bir yandan da yarasalar ve kurbağalar da ilgisini çekmeye başlamıştır. Notlarında, “kurbağaların sanıldığı gibi yumurtalarını ağzında taşımadığını, ölü bir kurbağanın rahminde bulduğu minik tohumları besleyip su verdiğinde larvadan iribaşa ve kurbağaya dönüştüğünü” anlatarak her aşamasını tek tek çizer. Maria, bu başkalaşımı kaydeden ilk kişidir; onun döneminde bilim insanları hala kurbağanın hem karada hem suda nasıl yaşadığını tartışıyordu.
Altı yıl Labadistlerle yaşayan Maria, annesinin de ölümünden sonra yaşamak ve çalışmak için bu kez Amsterdam’a taşınır. Amsterdam, Avrupa’nın en önemli kentlerinden biridir o yıllarda; Amerika’da, Basra Körfezinde, Hindistan’da ve Batı Hint Adalarında sömürgeleri ve ticari ağları olan Hollanda Sömürge İmparatorluğunun merkezidir burası. Koleksiyoncular,bugünkü doğa tarihi müzelerinin öncülleri olan “merak kabinlerinde” egzotik ülkelerden getirilmiş tuhaf yaratıklar, nadide kabuklar, değerli taşlar, kurutulmuş bitkiler, panolara iğnelenmiş renkli kelebekler ve böcekler, kavanozlarda alkolün içinde korunan küçük hayvanlar, doldurulmuş kuşlar sergiliyordu. Maria, “Koleksiyonlarda gördüğü bu harika varlıkların geldiği yerleri görebileceği Doğu ve Batı Hint Adalarına seyahat etmek için dayanılmaz bir istek duyduğunu” da yazar notlarında… Ve bir ilanla, sanat eserlerini ve koleksiyonlarını satarak 1699 yılında deniz yolculuğunda boyaları, kağıtları, büyüteçleri, ahşap kutuları ve örnek kavanozlarıyla küçük kızını da yanına alarak Surinam’a doğru yola çıkar.
Surinam’a giden gemiye bindiğinde Maria 52 yaşındadır. Seyahati boyunca deniz kaplumbağaları, balinalar, uçan balıklar ve yunusların eşlik ettiği iki aylık zorlu bir yolculuktan sonra guavalar, papayalar, portakallar, muzlar ve diğer meyvelerle dolu bir cennete, Surinam’a gelirler. Dev ağaçlar, maymunlar, görülmemiş renklerde uzun bacaklı devasa kuşlar, fosforlu parlak mavi renklerde kanatlarıyla inanılmaz büyüklükte kelebekler…
Almancası Vogelspinne olan kuş örümceğinin onun tarafından tanımlandığı kabul ediliyor bugün. Surinam’da çizimler yaptığı sırada büyük bir örümceğin bir kuşu yakaladığını gören Merian bunu gravürlerine eklemiş. Bu resim, Güney Amerika’nın biyo çeşitliliğine, yağmur ormanlarının ekosistemine dair bize çok şey anlatıyor. Savaşçı karıncalarını ve yaprak kesen karıncaları ilk tanımlayan bilim insanıdır. Surinam’ın ormanlarında hayvanları, rengarenk papağanları, göz alıcı kertenkeleleri ve yılanları gözlemlemek için keşfe çıkar, notlar alır, çizimler yapar, canlı bitki ve hayvan örneklerini evine taşır… Hangi böcekler hangi bitkilerle besleniyor? Hangi hayvanlar hangi böcekleri yiyor? Onun için önemli olan tüm bu canlılar arasındaki bağlantıları keşfetmektir. Hastalığı nedeniyle zorlu geçen üç aylık dönüş yolculuğundan sonra biriktirdiği çizimlerini, notlarını The Insects of Surinam / Surinam’ın Böcekleri kitabında bir araya getirir.
Onun bilim adına yaptığı bu tehlikeli yolculuğu, özellikle sanatçılar ve doğa bilimciler arasında Maria Sibylla Merian’a büyük bir şöhret getirir. 60 illüstrasyonun olduğu Surinam kitabı onun en önemli başarısıdır. Tırtıl kitabında olduğu gibi yine metamorfoz süreçlerini, canlılar arasındaki ilişkileri, bulundukları habitatlarla ilgili detayları resmeder. Resimlerinin her birinin karşısında da bilimsel gözlemleri, yerli kadınlardan öğrendiği şifacılık bilgilerini ekler.
Maria Sibylla Merian, 13 yaşında başladığı böcek metamorfozu araştırmalarını 51 yıl boyunca tutkusunu, merakını, doğanın mucizelerini “görebilme” becerisini kaybetmeden aralıksız sürdürmüş. 1717’de inme geçirip devam edemez duruma gelince, kızı Dorothea annesinin ve Surinam’daki günleri boyunca ona yardım eden kızkardeşinin çizimlerinden yola çıkarak 50 yeni levha ekler. Bu arada “The New Book of Flowers” kitabını da güncelleyerek, üçlü bir set halinde yayımlar. Maria Sibylla Meran The Caterpillar Book, yani tırtıl kitabının güncellenmiş hali yayınlamadan kısa süre önce hayata veda eder.
18. yüzyılın ilk yarısında onun kitapları ve resimleri daha da ünlenir. Koleksiyoncular resimlerini yüksek değerlerle satın alır; birçoğu müzelerin arşivlerine ve bilimsel araştırma enstitülerine alınır. Botanik ve bilimsel illüstratörler onun öncülük ettiği stile bağlı olarak bitkiler, böcekler ve diğer hayvanlar arasındaki bağlantılara dikkat ederek çizmeye başlar. Bilimsel çalışmalar geliştikçe Maria Sibylla ve diğer natüralistler unutulur ama 70'lerde Sovyet Bilim Akademisi Maria’nın 50 suluboya resmini yayınlamasıyla bilim insanı olarak gündeme geldi. Bugünün botanik sanatçılarına, entomologlarına, ekolojistlere ve çevrecilere de ilham vermeye devam ediyor.
https://twitter.com/botanitopya
https://www.instagram.com/botanitopya/
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Itzak Pearlman/Pinchas Zukerman | İki Keman Konçertosu | Johann Sebastian Bach | 04:00 |