11 Ağustos 2013Milliyet Gazetesi
Dünya’da yabancı turist sayısı, 1950’de 25 milyon iken bugün 880 milyona çıkmış. 2020 yılında bu sayının 1.6 milyara çıkması bekleniyor! En önemli soru: Sayısal olarak patlama yapan turist nereye gidiyor ve yakın bir gelecekte nereye gidecek?
Yaygın bir inanışa göre: “Planlamış olduğunuz tatil iklime bağlıdır ama tatil yerine vardığınızda sadece hava vardır”. Yani, hava her zaman siz turistlere “bir sürpriz yapma hakkını” saklı tutar. Bununla beraber, bir çalışmaya göre İngiliz turistlerin katlanabileceği günün en yüksek hava sıcaklığı 31 derecedir. Fakat şu an, yerli ve yabancı turistlerin çoğu güneşli, çok sıcak ve suyu kıt olan Akdeniz kıyılarımıza geliyor! Yani artık tüm turistlerin kurak bölgelerimizde, kurak aylarda yoğunlaşmasını engellemek için de turizmi ülke içinde yaygınlaştırmamız gerekiyor.
Güneş-kum-deniz artık “sürdürülebilir turizm” olarak görülmüyor
Sıcak-nemli hava, sıcak-kuru havadan çok daha fazla rahatsız edici. Sıcak-nemli hava sadece bunaltıcı değil aynı zamanda insan sağlığı için tehlikelidir. Böylece ısı ve nem bileşimi ölümlere sebep olabilmekte. Ayrıca küresel iklimde önemli işaretlerinden biri olan küresel ısınma, zamanımızın (kalp-damar, beyin-damar, astım, KOAH, sinüzit, ishalli hastalıklar, sıtma, dang ateşi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vb.’ni artırdığı için) en büyük sağlık problemlerinden biridir. Ayrıca cilt kanseri, kuraklık, susuzluk, orman yangınları, deniz suyu seviyesinin yükselmesi gibi nedenlerle sadece güneş-kum-deniz artık “sürdürülebilir turizm” olarak görülemiyor.
Fakat sahil şeridindeki şehirlerde yüksek nem ve çok sıcak hava, yükseklere çıkıldıkça yaylalarda yerini pırıl pırıl bir güneşe, kuru ve tertemiz serin bir havaya bırakır. Böylece kentlerdeki yaz aylarının sıcak ve nemli havasına karşılık yaylalar, bakir tabiatın kirlenmemiş havasını, billur gibi soğuk suları, yazın en sıcak günlerde bile korunan ferahlatıcı serinliği, büyüleyici güzellikte manzaraları, hormonsuz ve dalında yavaş olgunlaşan bitkileri, tabii ortamlarında yetişen hayvanlardan elde edilen ve yapılan gıdaları sunarlar. Zengin ormanları, krater gölleri, ırmakları, coşkun dereleri, dağ ve doğa yürüyüşleri, rafting, kano ve kış sporları, av-olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yöresel yemekleri, otantik yaşam biçimi gibi değerleri ile de farklı ve kışkırtıcı olan yaylalar önemli bir turizm potansiyeli oluşturuyor.
Doğu Karadeniz büyük bir cazibe merkezi olacak
Bütün bu nedenlerden dolayı da Karadeniz Yaylaları alternatif turizm bakımından oldukça zengin bir potansiyele sahip. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Doğu Karadeniz Turizm Mastır Planı çerçevesinde hazırlanan ‘Yeşil Yol’ projesi hazırlanmış. Bu proje Samsun’dan Artvin’e kadar uzanan yeşil doğa ile baş başa bir yol güzergahını ifade ediyor. Böylece bir yaylayı günübirlik gezmek yerine yöredeki bütün yaylaları gezme ve oralarda konaklama fırsatı bulanacak. Buna bağlı olarak yeni istihdam imkanı doğacak. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a göre “Karadeniz’de bir havaalanına inen ziyaretçi her yayladan sonra denize inmeden Karadeniz’in tüm yaylalarını gezebilecek. Bakana göre bu projeye Sn. Faruk Özak ve Sn. Nusret Bayraktar’ın özel ve yoğun ilgisini de çok büyük ve takdire değer.
Doğu Karadeniz’de, Samsun’dan Artvin’e kadar Gümüşhane ve Bayburt’u da kapsayan bir çerçevede gezerken doğayı, havanın temizliğini, doğanın bereketini, lezzetini hissedebileceğiniz bir yeşil yolculuk insanlara sağlık ve dinginlik verecek. Böylece konaklama tesisleri, ticari alanları ve hizmet sektörüyle gelişerek turizm alanında bu bölge de daha büyük bir cazibe merkezi olacak.
Bundan sonra gezmek, sağlık bulmak ve biraz da hava atmak adına, birbirine benzeyen demode yerler yerine, doyumsuz yayalarımız tercih edilecektir. Böylece Ege’de nasıl mavi yolculuk varsa, Karadeniz’de de yeşilin içerisinde doğa ile baş başa bir şekilde müthiş bir yeşil yolculuk yapılabilecek!