"Direniş her yerde başladı — ve bu, oligarkları korkutuyor"

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'de Ömer Madra ve Özdeş Özbay, Planet Over Profit'in basın sorumlusu, siyaset bilimci, insan hakları savunucusu, aktivist Eren Can İleri ile iklim krizi, İsrail'in soykırım projesi ve ABD'deki göçmen krizi arasındaki derin bağlantıları masaya yatırıyor; Küresel Sumud Filosu ile küresel oligarşiye karşı yükselen halk direnişi üzerine konuşuyorlar.

""
Eren Can İleri'yle 'İklim, Soykırım ve Göç' üzerine
 

Eren Can İleri'yle 'İklim, Soykırım ve Göç' üzerine

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Apaçık Radyo'nun Açık Gazetesindeyiz ve saat sekiz buçuğu yaklaşık beş dakika geçerken, biraz önce de sözünü ettiğimiz gibi Planet Over Profit adlı kuruluşun basın sorumlusu, siyaset bilimci, insan hakları savunucusu, aktivist Eren Can İleri ile birlikteyiz. Eren tekrar hoşgeldin, epey zamandır görüşemiyorduk.

Eren Can İleri: Hoşbulduk Ömer Bey, Özdeş Bey.

Özdeş Özbay: Selam, hoşgeldiniz.

Ö.M.: Hoşgeldin. Biz demin de sözünü ettiğimiz gibi, iklim krizi kapitalist sistemin temel sorunlardan bir tanesi, büyük krizi. İklim krizinin ırkçı kapitalizm ile ilişkisi nedir onunla başlayalım ve sonra da İsrail'in bu soykırım projesi ta 1940'ların sonuna kadar dayanıyor yani 77 yıllık oligarkların nasıl küresel bir planın parçası olduğunu, son olarak da dünya çapında sesini duyuran Küresel Sumud Filosu’ndaki aktivistlere yaptıkları işkenceler ile büyük bir tepkinin oluştuğunu konuşmak istiyoruz.

E.C.İ.: Tabii. İklim krizi, beyaz üstünlükçülüğün ve kapitalist sömürünün doğrudan sonucu oligarşik yatırım şirketleri BlackRock, Vanguard ve State Street, dünyadaki fosil sermayesinin %18'ine sahip ve kasıtlı olarak 5 trilyon doların üzerinde yatırımlarla dünyayı yakmakta yani fosil yakıt endüstrisi sömürgecilikle beraber küresel güneyden kömür, petrol ve gaz rezervlerini çalmak üzerine kuruldu. Shell bunu Nijerya'da yaptı; Chevron Ekvador’da yaptı ve British Petroleum bütün Arap dünyasında yaptı. Hepsi sömürgeci şirketler ve çaldıkları her varil petrolün arkasında yok edilmiş topluluklar var. Biliyoruz ki iklim krizi bir fosil yakıt krizi ama bunun ötesine de gidiyor çünkü dünyadaki en zengin %1'lik kesim en fakir %50'sinden bin kat daha fazla karbon salıyor.

Ö.M.: Bin kat daha fazla ha? Vay canına. 

E.C.İ.: En zengin %1'lik kesim en fakir %50'sinden bin kat daha fazla, evet.

Ö.M.: Evet.

E.C.İ.: Bu ökçe kapitalizmin kalbi yani beyaz ve zengin oligarklar dünyayı yakarken, faturayı Latin Amerika, Afrika, Asya ve yerli halklar ödüyor. İklim krizinin etkilerinin %80'i küresel güneyde yaşanıyor ama solumların çoğunu zengin beyazlar yapıyor.

Ö.M.: Karbondioksit solumlarının çoğu da kuzey ülkeleri dediğimiz zengin ülkelerde yapılıyor.

E.C.İ.: Aynen ve çoğunluğu Afrika, Asya ve Latin Amerika'dan milyarlarca insan ölecek bundan. Bu, oligarklar için katlanılabilir bir kayıp çünkü bu insanlar beyaz ve zengin değil. İklim kriziyle savaşırken ‘yeşil sömürgecilik’ diye bir şey de var. Oligarklar küresel güneyden %70 yenilebilir enerji minerallerini çıkarıyor ama kârın tamamı kuzeyde tutuluyor. Bir örnek vereyim; Tesla sattığı her elektrikli araçtan 3 bin dolar kâr elde ediyor ama Kongo kobalt için sadece 10 dolar alıyor ki bunun çoğu maden sahiplerine gidiyor.

Ö.M.: Kobalt bu yenilenebilir enerji dedikleri elektrikli araçların çalışması için kullanılıyor değil mi?

E.C.İ.: Evet, pilleri de kullanılıyor.



Ö.M.: Peki, iklim krizinin bu sömürü sisteminden İsrail'in soykırım projesine nasıl geçildiğini konuşalım yani 77 yıllık bir tarihten bahsediyoruz burada ve oligarkların küresel planının bir parçası olduğunu nasıl yorumluyorsun?

E.C.İ.: Bu soykırım 7 Ekim'de başlamadı; bu soykırım, 1948'den beri dediğimiz Nakba. İsrail hiçbir zaman bir Orta Doğu sorunu olmadı, küresel beyaz üstünlükçülüğün laboratuvarı. Ta 1948'den beri oligarklar, İsrail'i köklü kapitalizmin test alanı olarak kullanıyor yani beyaz olmayan halklar nasıl sistematik olarak öldürüp toprakları çalınabilir. Filistin topraklı özel raportörü Francesca Albanese de resmi olarak tespit etti; İsrail, dört farklı soykırım eylemi gerçekleştiriyor ve Siyonist oluşum 7 Ekim'den beri çoğunluğu sivil, %70'i çocuk ve kadın, 67 bin kişiyi katletti. 

Ö.M.: Bu hesabı da son rakamlar olarak biraz önce yaptık yani bu bilinen ve enkaz altında olanların dışında sadece öldükleri tespit edilen 67 bin küsur insan var ve çoğunluğu da çocuk ve kadın. Bu da her gün 92 ölüye tekabül ediyor yani her saat yaklaşık dört ölü. İki yıl boyunca her saat, her 15 dakikada bir aşağı yukarı da bir kişinin öldüğü gibi korkunç bir sonuç çıkıyor ortaya.

E.C.İ.: Silah oligarkları, fosil yakıt şirketleri, yapay zeka oligarkları, bankalar kâr içinde yüzüyor bunun sayesinde. Lockheed Martin, F-35'le hastaneleri bombalarken hisse senetleri %23 arttı; Raytheon, füze sistemleri sağlıyor; General Dynamics tank üretiyor yani her ölü çocuk milyarderlere milyonlarca para kazandırıyor ve yapay zekanın burada özellikle önemli bir rolü var çünkü yapay zekanın test alanı Gazze ve Filistin.

Peter Thiel adlı bir oligarkın, Palantir diye bir şirketi var. Bu şirket, bir yapay zeka şirketi ve şirketin Lavender (Lavanta), Gospel (Müjde), Where’s Daddy (Babacık Nerede)” diye üç tane yazılımı var. Bunlar siyonist oluşum için hedef listesi hazırlıyor yani ‘hangi Filistinli öldürülecek’ diye karar veriyor, ‘nasıl öldürülecek’ kararını yapay zeka olarak veriyor. Amazon, Microsoft ve Google da bu yapay zeka sistemlerini işleten altyapıyı sağlıyor. Bu, tarihteki teknolojik olarak gelişmiş en büyük soykırım.

Ö.M.: Evet, inanılmaz. Adları da alay eder gibi tamamen yani Lavanta, Müjde, Babacık Nerede gibi isimler de veriliyor. İnsanların tespit edilip öldürülmesine yarıyor değil mi?

E.C.İ.: Evet yani ağlamak istiyorum. Küçücük çocuklar Gazze'de ‘babam nerede’ diye bağırırken, haykırırken Babacık Nerede diye bir program yapmaları çirkinliklerini gösteriyor. Bunların amaçlarından bir tanesi de bu silahları, yazılımları sattıkları vakit savaşta test edilmiş diye satıyorlar yani Gazze'de katliam yaptıktan sonra, Batı Şeria'da bir köy boşaldıktan sonra İsrail'in silah satışları artıyor. Bu kasıtlı yani beyaz dünya pazarında Filistinliler kobay,

Ö.M.: Denek, evet.

E.C.İ.: Gazze'de geliştirilen teknolojiler ve yöntemler sonra tüm dünyada iklim ve savaş ve sömürgeciliğinden evini, toprağını, vatanını kaybeden insanlığa karşı kullanılıyor.

Ö.M.: Evet.

Ö.Ö.: Özür dilerim, sadece onlara karşı da değil; her yerde yani iklim değişimine karşı mücadele eden aktivistlere, demokrasi mücadelesi verenlere bu izleme sistemleri kullanılıyor.

E.C.İ.: Aynen, birçok aktiviste, İsrail'in Paragon adlı...

Ö.Ö.: Pegasus'u mesela duymuştuk yakın zamanda.

E.C.İ.: Evet. Batı Şeria'da İsrail yapay zeka gözetim sistemleri kullanıyor ve bir tanesi Blue Wolf adlı bir uygulama. Filistinlilerin fotoğraflarını çekiyor ve tutukla veya tutuklama diyor. Bu teknolojiyi şimdi Amerika'daki göç polisi de kullanıyor.



Ö.M.: Bu da çok önemli ve sormak istediğim bir başka soru da buydu, biraz sonra onun üzerinde de anlatırsın belki. Özellikle ABD’de tarihi bir şekilde kovulmalar yaşanıyor, ona da geçeriz ama istersen öncelikle uzun bir süreden beri üzerinde önemli durduğumuz küresel Sumud Filosu’nun neden bu kadar yankı uyandırdığını ve aktivistlere de artık işkence yapmaya başladıklarını da gösteren şeyler var. Biraz da bunu konuşalım istersen.

E.C.İ.: Tabii, şununla başlayayım. O filonun İsrail donanmasının her dikkatini dağıttığı gün Filistinliler balık avlayabildi. Bu filo bir başarıydı. Bu küresel kararlılık filosu, Küresel Sumud Filosu, 44 ülkeden 470 aktivistle tarihin en büyük sivil dayanışma filosu oldu ki hala yolda 200 yeni kişi var ve bir sürü yeni gemi de var.

Ö.Ö.: Evet, 11 gemi daha yolda.

Ö.M.: Son haber de buydu, evet.

Ö.Ö.: Bu sefer özgürlük filosunu yani Mavi Marmara'yı örgütleyen grup bir kez daha yeni bir filo örgütlemiş durumda.

E.C.İ.: Aynen ve ‘Sumud’ kelimesi çok önemli. Arapça'da ‘kararlılık, dayanıklık, direniş’ demek fakat Filistin özelinde de ‘işgal ve baskı koşullarında hem fiziksel, hem de duygusal dayanıklılığı boyun eğmeme, topraklarından edilmeyi reddetme’ anlamına geliyor ve bu oligarklara, kapitalizme, savaşa ve siyonizme karşı uluslararası halk örgütlenmesinin bir zaferi.

Ö.M.: Evet, neyi başardılar burada?

E.C.İ.: Siyonist oluşum, 15 senedir Gazze'yi yasa dışı bir abluka altında tutuyor. 15 sene su giremiyor, yemek giremiyor ve insanlar bundan ölüyor. Bu bir soykırım aracı ve bu yasa dışı ablukayı tüm dünyaya teşhir ettiler; uluslararası suda korsan saldırı yaptığını kanıtladılar, oligarklara masum insanların ne yaptığını gösterdiler ve İsrail'i savunmasız bıraktılar. Siyonist oluşum tüm dünya gözünde meşruiyetini tamamen kaybetmiş oldu.

Ö.M.: Evet, meşruiyetini kaybetti ama tabi bir de bu hala devam ediyor yani hem saldırılar, öldürmeler, hem de aktivistlere de bütün dünyanın neredeyse gözü önünde kötü muamele, hatta işkence yapıldığına dair de haberler var.

E.C.İ.: O haberleri duyduğum vakit ağladım fakat aynı zamanda da İsrail'in bu aktivistlere yaptığı işkence Filistinlilere yaptığı, 77 senedir yaptığının binde birini bile teşkil etmiyor ve dün serbest bırakılan insan hakları koruyucularına göre - dinleyiciler zorlanabilir bununla - zorla İsrail bayrağını öptürmüşler, beş saat boyunca ters kelepçeyle diz çöktürmüşler, tuvaletten su içirmişler, köpek kafesine koymuşlar. Greta Thunberg dahil herkese aşağılayıcı şekilde davranılmış, taciz edilmiş. Çok iç karartıcı fakat mutlaka filoya katılanların mülakatlarını dinleyin, onların ağzından duymak lazım.

İtalyan bir gazeteci, Saverio Tommasi şöyle dedi, “Bu işkence, insan haklarının en temelinin inkarı. Kalp hastalarının, astım hastalarının ilaçlarını çaldılar. 86 yaşındaki adamın solunum cihazını aldılar. Götürüldükleri bu Katziot Hapishanesi, İsrail'in en vahşi cezaevlerinden biri. Burada yüzlerce Filistinli işkenceyle öldürülüyor. Cinsel tecavüz, işkence olarak kullanılıyor. Filistinlilerin 77 yıldır yaşadığı cehennemin bir örneği. Fakat filo mesajını verdi. Halklar oligarklara, siyonist oluşuma karşı örgütlenebilir ve İsrail’i kameranın önünde dünyaya ne kadar çirkin olduğunu gösterebilir. Keşke dünya, bu filoya verdiği dikkatin onda birini Filistinliye verilse. Fakat bu insan hakları savunucularının cesareti, milyonlarca Filistinlinin 77 yıldır gösterdiği direnişin devamı. Onlar bedel ödediler ki dünya Siyonist oluşumun gerçek yüzünü görsün”.

Ö.M.: Peki, buradan bir de şuna geçelim; Trump'ın da göçmenleri sınır dışı etmekle ilgili büyük bir planı var ve uygulanıyor. Sayısız haber okuyoruz ve özellikle hafta içi her sabah Democracy Now!'da yayınlıyoruz bunları. Çok bahsediliyor. Bunu ABD’nin neredeyse 250 yılını yani gelecek yılı tamamlanacak olan ırkçı kapitalist tarihinin bir parçası olarak değerlendiriyorsun. Bunu biraz anlatır mısın?

E.C.İ.: ABD’nin tarihindeki en büyük kitle sınır dışı etme operasyonu ki çoğu kişi belirsiz süreler için alıkonuluyor. Niye en büyük kitle operasyonu diyorum? Çünkü bunu daha önce de yaptılar; Meksikalılara, Japonlara yani bu yeni bir model değil. Bu sefer ise ABD nüfusunun %4'ünü hedef alıyorlar: Hedefli 13 milyon insanı sınır dışı etmek. Fakat o sınır dışı etme listesindeki çoğu insan Afrikalı veya Latin Amerikalı ki bu insan avlama harekatına kökenli ABD vatandaşları bile kapılıyor yani göçmen olmayan insanlar bile kapılıyor ki hiç kimse kapılmasın ve bu sene çoktan 2 milyon insan ya sınırdışı edildi ya da bakanlık emriyle kendiliğinden ABD'den ayrıldı.

Ö.M.: Bu baskı altında 2025'te 2 milyon insan ABD’yi terk ediyor. Çok ilginç rakamlar.

E.C.İ.: 2025'den sadece 10 ay aldık şimdiye kadar yani daha sene bitmedi ve aslında bu bir modern kölelik makinesi. Özelleştirilmiş hapishane işleticileri, GEO Group, göç polisinden günde yarılmıyorsam 1 milyon dolar kazanıyor ki bu gelirin yarısını teşkil ediyor. Özelleştirilmiş hapishane işleticisi CoreCivic'in hisseleri ise seçimden sonra %40'ın üzerinde arttı. Palantir'in İsrail'de test ettiği teknolojiyle 30 milyon dolarlık bir sistemle göçmenleri takip ediyor. Bağlantılı yani. Gidip İsrail'de bu savaş suçu soykırımı işleten aynı şirketler, ABD’de bu göç sınır dışı etmeyi yaratıyor.



Ö.Ö.: Neden modern kölecilik dedin?

Ö.M.: Ben de onu soracaktım diyorsun, çok ilginç gözlemlerim var. Onu da söyler misin?

E.C.İ.: Anlatayım sistemi ama gerçekten çok acı. Büyük şirketler hapishanelerden göçmenleri resmen kiralıyor ve çalışma kamplarında zorla günde 1 dolara çalıştırmaya zorluyor yani ABD’de asgari ücret kazanan ABD'linin 8 dakikada kazandığı. 15 dakika ailenle veya avukatınla konuşmak o hapishanelerde 5 dolar yani ailenle konuşabilmek için bir hafta köle olmanı zorluyorlar ve bu yeni bir sistem değil; ABD'de kölecilik sözde yasaklandıktan sonra 'mahkum kiralama' diye bir sistem yaratıyorlar: Convict Leasing.

Güney eyaletlerinde, köleciliğin olduğu eyaletlerde siyah insanları basit suçlardan hapse atıyor ve özel şirketlere köle olarak kiralıyorlardı. O dönemde en ırkçı eyaletlerden bir tanesi Alabama'nın gelirinin %73'ü mahpus kiralamaktan geliyordu. Şimdi de aynı sistem. Şimdi göç polisi günde bin 100 kişiyi tutukluyor, hedef ise 3 bin. Çoğu hiç suç işlememiş, yasal yoldan göç etmiş kişiler. Fakat göç duruşmasında mahkemeye gittiklerinde kaçırılıyorlar. Trump toplama kampları kuruyor; Alligator Alcatraz, Speedway Slammer, Cornhusker Clink. Amazon, Palantir ve Microsoft da bu harekata sağladığı altyapıdan yüz milyonlarca para kazanıyor.

Ö.M.: Peki bu üç kriz arasındaki bağlantı üzerinde de birazcık durur musun?

E.C.İ.: Bağlantısı ökçe kapitalizm ve bu Cedric Robinson’un teorisi yani ökçe hiyerarşiye dayalı kâr etmek için kullanılan bir sistem. Oligarklar, gayet farkında bir şekilde üç krizi de planlayıp işletiyor çünkü sistem aynı yani ‘küresel güneyi sömür, savaşa aç, kaynaklarını ve insanlığını çal, iklim ve ekolojik krizi yarat, kendi vatanında yetinemeyen göçmeni ucuza çalıştır, hapset, köleciye mahkum et. Ortak oligarklar, ortak kâr. Aynı yatırım şirketleri fosil, yakıt, silah, teknoloji şirketlerine ve özel hapishanelere sahipler. Teknoloji ile finans bunun bütün altyapısını sağlıyor. Hepsi oligarkların elinde ve oligarklar da biliyor, biz de biliyoruz ki 2050'ye kadar 200 milyon insan iklim krizi yüzünden yerinden edilecek.

Bu insanlar aynı zamanda sömürge geçmişi olanlar ve bu oligarklar için bir kâr fırsatı; önce krizi yarat, sonra mağdurlarından faydalanan. Bu çok şiddetli bir şey. Sürekli söyledim; İsrail bu sistemin test laboratuvarı. Filistin'de uygulanan yapay zeka gözetimi, toplama kampları, endüstriyel öldürme teknikleri daha sonra iklim mültecilerine de kullanılır, aktivistlere karşı da kullanılır.

Ö.M.: Evet, Gazze’de yapılan aslında herkese yapmak istediklerinin bir örneği yani bir test sahası oluyor.

E.C.I.: Evet ve bütünleşmiş bir kâhya makinesi; Shell Petroleum satar, BlackRock yatırım yapar, GEO Group göçmeni hapseder, Palantir teknolojiyi sağlar, Amazon altyapıyı verir. Hepsi dönüşüklü bir şekilde çalışıyor.

Ö.M.: Evet, sonuç olarak tabi bu oligarşik terörün birçok ismini de saydık. Şirketlerin feshedilmesine doğru bir mücadele yürütülecektir herhalde değil mi? Bu oligarşi başlı başına insanlığa karşı bir suç işlemekte olduklarını söylüyor, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu yani senin deyiminle ki dün birazcık konuşma fırsatı da bulduk, 21. yüzyıl için bir çeşit Nazilerin yargılandığı Nuremberg mahkemelerine ihtiyacımız var.

Peki, direniş nasıl örgütleniyor ve oligarşik sistemi nasıl yıkacağız diye özetlersen çok seviniriz.

E.C.I.: Tabii, direniş her yerde başladı ve oligarkları korkutuyor. ABD'de göç polisi niye mahkemelerden insan kaçırıyor? Çünkü her mahallede, aralarında beyaz Amerikan vatandaşlar da dahil, sakinler, uyarı ve koruma sistemleri kurmuş durumda. Teknoloji işçileri artık Microsoft'a, Google'a, Amazon'a karşı isyan ediyor. Filo, halk örgütlenmesinin gücünü uluslararası çapta gösterdi. Boykot, tecrit ve yaptırım hareketi İsrail'i yalnızlaştırdı. Kampüslerde öğrenciler organize oluyor.

Bu mücadeleler aynı mücadeleler; iklim adaleti eşittir Filistin dayanışması eşittir Kongo dayanışması eşittir göçmen halklar eşittir ökçü kapitalizme karşı direniş. Oligarklar da bunu biliyor, biz de biliyoruz. Onların organize parası var, bizim organize insanlarımız var ve bu sistem yıkılacak çünkü milyarlarca insan hayatta kalma çabasında. Küresel Sumud Filosu bize yol gösteriyor; ne kadar şiddet uygularlarsa uygulasınlar, ne kadar para harcarlarsa harcasınlar direniş daha güçlü. Halklar, oligarkları yenecek. Bu oligarklar bizim emeğimizden zenginleştiler, servetleri bizim hakkımız ve öldürdükleri her insan için hesap verecekler çünkü yeni bir dünya geliyor ve bu dünyada da oligarklara yer yok.

Ö.M.: Evet, biz ilk iklim aktivizmi için gittiğimiz zaman ellerimizde tuttuğumuz ilk pankartlardan bir tanesi - çok uzun yıllar öncesinden bahsediyorum - ‘İklimi değil, sistemi değiştir’ idi. 

E.C.İ.: Evet, iklimi değil sistemi değiştir. Yürüttüğümüz çalışmaları Planet Over Profit Instagram adresinden takip edebilirsiniz. Çok teşekkür ederim Özdeş Bey, çok teşekkür ederim Ömer Bey.

Ö.Ö.: Biz teşekkür ederiz.

Ö.M.: Biz teşekkür ederiz, iyi bir özet oldu. Bunları konuşmaya da elbette devam edeceğiz ki seninle de zaman zaman bağlantı kurarız. Çok teşekkürler.

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.