Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, Latin Amerika’dan Batı Afrika’ya uzanan çalkantılı siyasi tabloyu ve ABD’nin bölgedeki müdahaleci yaklaşımının yarattığı kırılganlıkları ele alırken; Honduras seçimlerinden Venezuela’ya yönelik askeri tehditlere, Guinea-Bissau’daki 'danışıklı darbe' iddialarına ve Türkiye’de barış süreci tartışmalarına uzanan geniş bir yelpazede güncel gelişmeleri değerlendiriyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
A.İ.: Günaydın!
Ö.M.:Ufuk Turu’na herhalde Honduras ile başlayacağız?
A.İ.: Honduras’ta Pazar günü cumhurbaşkanlığı, belediye başkanlığı ve milletvekilliği seçimi yapıldı ve esas olarak üç aday cumhurbaşkanlığı için önde geliyordu. En önemlisi bu seçimlerde doğrudan ABD Cumhurbaşkanı Donald Trump’ın müdahalesinin ortaya çıktığı, kendi diliyle kendisinin seçtiği adaylardan biri seçilmez ise ABD’nin Honduras’a yaptırım uygulayacağını tam söylemedi ama ima etti, mali yardımları keseceğini dile getirdi.
Ö.M.: “Bütün mali yardımı keseceğim” dedi.
A.İ.: Evet ama aynı zamanda yaptırım uygulama riskini de dolaylı olarak dile getirdiği söyleniyor veya en azından Trump’ın desteklediği aday bunu yayıyor. Peki o yaptırım nedir? Honduras’a uygulanacak gümrük vergilerinin çok büyük oranda arttırılması.
Honduras’ta 2022 seçimlerinde sol ittifakın adayı kadın Xiomara Castro seçimleri %53 oyla kazanmıştı. Honduras’ta bir sol program uygulamak vaadiyle gelmişti Castro fakat mecliste çoğunluğa sahip olamadığı için bu vaatlerinin büyük kısmını maalesef yerine getiremedi. Sol aday Castro’nun desteklediği adayın şu anda hemen hemen seçilme şansı hiç kalmamış gibi gözüküyor; Rixi Moncada’nın oyların %18-20’sini alacağı tahmin ediliyor. Şu anda son alınan haberlere göre, aşağı yukarı oyların %60’ı sayılmıştı.
Rixi Moncada’yı Donald Trump ‘komünist’ olarak tanımladı ki zaten Xiomara Castro’yu da ve desteklediği aday Nasry Asfura’yu da zamanında komünist olarak tanımlamıştı. Klasik bir sosyal devlet politikası yürütmek amacıyla oluşturulan politika paketi o çevrede komünizm olarak tanımlanıyor biliyorsunuz. Honduras, uyuşturucu trafiğinin çok yoğun olduğu ve aynı zamanda şiddetin çok büyük boyutlarda, günlük hayatta şiddetin hakim olduğu bir orta Amerika cumhuriyeti. Guatemala ile çok büyük benzerlikler gösteriyor bu çevrede Honduras. İlginç olan ise Castro seçildikten sonra adaylardan bir önceki cumhurbaşkanı Juan Orlando Hernandez’nin ABD’ye gönderilmesini kabul etmişti çünkü ABD, Hernandez’in çok büyük bir uyuşturucu kaçakçılığının başında olduğunu iddia ederek kendisinin Honduras’tan ABD’ye gönderilmesini talep etmişti. Castro da bunu kabul etti ve bir önceki cumhurbaşkanı Hernandez şu anda 45 yıl hapis cezasına çarptırılmış olarak Amerikan hapishanelerinde.
Peki Donald Trump ne dedi? “Nasry Asfura’yı seçin! Kendisi Honduras’ta şiddeti yok edecek, uyuşturucu kaçakçılığına son verecek yegâne gerçek cumhurbaşkanı olacaktır” dedi. Asfura’nın partisinin en önemli kişisi, şu anda ABD’de büyük uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle hapiste olan eski cumhurbaşkanı. Trump da şu anda hapiste olan bu cumhurbaşkanını bütünüyle affedeceğini iddia etti.
Ö.Ö.: Tekrar geri gönderecekler yani?
A.İ.: Tabii o zaman geri gönderecekler.
Ö.Ö.: Oradan istenmişti, şimdi geri gönderecekler.
A.İ.: Bu tutarsızlığı anlamak mümkün değil çünkü hemen hemen herkes biliyor ki, bütün gözlemciler biliyor ki bu Juan Orlando Hernandez, gerçekten Honduras devletinin bir narko trafik devleti haline gelmesindeki en önemli aktörlerden bir tanesi. Honduras’tan ABD’ye uyuşturucu ticaretine son verilmesi için elinden geleni yapacağını söyleyen ve bu nedenle Trump’ın desteğini aldığını söyleyen Nasry Asfura da Hernandez’in partisinin önde gelen adamlarından birisi. Fakat Donald Trump, Venezuela’nın veya Kolombiya’nın ABD’ye yolladığı uyuşturucular nedeniyle bu ülkelere etmediğini bırakmazken, Honduras’ta bu işi kuran kişiyi, 45 yık ceza almış ve Amerikan hapishanelerinde olan kişiyi affedeceğini ve onun yakını olan kişinin Honduras’ta seçilmesinin gerektiğini belirtiyor.
Biliyorsunuz, bu dünyada artık tutarlılık aramak abesle iştigal, günlük pozisyonlar üzerinden her şey devam ediyor. Tabii burada şunu belirtmek lazım; Nasry Asfura’nın karşısında yer alan ikinci aday Salvador Nasralla da liberal partiden. Kendisi bir televizyon programı sunucusu ve aslında Nasralla ile şu anda iktidarda olan Xiomara Castro aynı partiden geliyorlar. Castro 2020’nin başına kadar liberal partide hatta başkan yardımcılığı da yapmış birisi Nasralla ile beraber. 2012’de Castro’nun seçilmesini sağlayan Nasralla, seçimde aday olmaktan vazgeçmiş ve seçmenleri Castro lehine oy vermeye çağırmıştı. Dolayısıyla liberal parti ile sol arasında bir yakınlık var ve bu nedenden dolayı da Trump, Nasry Asfura’nın muhakkak seçilmesini istiyor. Ortada göründüğüne göre nasıl biteceğini bilmiyoruz ama büyük ihtimalle arada 2 bin, 3 bin oy farkı çıkacaktır bütün oylar sayıldıktan sonra.

Ö.M.: Ben de izin verirsen bir ilavede bulunayım; Juan Orlando Hernandez, 2014-2022 arasında sekiz-dokuz yıl Honduras’ı bir narko devlet olarak yönetmiş, milyonlarca dolar açığa çıkmış ve bunların hepsi kanıtlanmış. Rüşvet ve kokain kaçakçılarından tonlarca kokainin korunması için, Honduras’tan taşınması, başka yerlere nakledilmesi için Honduras milli polisi kullanılmış. “Bunların hepsi belgelenmiş ama çok yanlış şeyler yüzünden yatıyor. Onun için onu çıkartmalıyız. Ayrıca berbat muameleye maruz kalmış Amerikan hapishanelerinde” diyor Trump.
A.İ.: Evet, inanılmaz bir şey, Honduras’ta rakibi olan kadın onu hapse atmış olsaydı bir dereceye kadar öç alıyor diye inandırıcı olabilirdi. Honduras’ta böyle bir şey olmasın diye ABD’nin talebini yerine getirip ABD’ye yolladılar. ABD mahkemeleri 45 yıl hapis cezasına çarptırdı, Honduras mahkemeleri değil.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: İnanılmaz bir tutarsızlık örneği çünkü kendine en yakın, kendi emirlerini izleyecek bir adayın seçilmesini istiyor. O adayın da aynı zamanda Juan Orlando Hernandez ile yakınlığı söz konusu. Yalnız şunu belirtelim; Nasry Asfura yani Trump’ın seçilmesini istediği aday, kendilerinin Hernandez ile herhangi bir bağının olmadığını, böyle bir taleplerinin olmadığını özellikle vurgulamak zorunda hissetti bütün seçim kampanyasının son günlerinde çünkü Honduras seçmeni açısından Hernandez elbette son derece itici bir figür yani bütün bu yaşananların sorumluluğunun üzerinde olduğu tescil edilmiş bir kişilik. O yüzden de Salvador Nasralla’nın karşısında Trump’ın müdahalesinin Asfura’nın yararına çok olmadığını ve bunun karşılığında Nasralla’nın daha fazla kazanma şansı elde ettiğini iddia edenler var. Trump seçtirmek istediği kişiyi bu şekilde desteklemesi ve hele de özellikle Hernandez’i affedeceğini belirtmesi - şimdilik belirtti ama yapacak mı bilmiyoruz - adaya aslında köstek olmuş durumda diğer taraftan. Trump’ın Latin Amerika’yı arka bahçe olarak algılamasının herhalde zirve noktalarından birini oluşturuyor bu durum. Venezuela ve Kolombiya’da ki özellikle Kolombiya cumhurbaşkanına karşı kokain ticaretinin merkezinde olduğu için çok şiddetli eleştiriler getirirken, Honduras’la ilgili böyle bir tavır alması oraya yakın, nerede kendine yakın aday varsa onun iktidarda olmasını, seçimlere müdahale ederek aktif biçimde desteklemesi politikası.
Ö.M.: Nicolás Maduro da şikayet etmiş Trump’ı. Trump, Venezuela’nın büyük petrol rezervlerine el koymak istiyor ki gezegendeki en büyük rezervin orada olduğu belirtiliyor. Petrol ihraç eden ülkeler örgütüne, OPEC’e bir mektup yazmış Venezuela devlet başkanı.
A.İ.: Nicolás Maduro, kendisinin korunmasını, OPEC ülkelerinin kendisini korumak için müdahale etmeleri talebinde bulundu. Diğer taraftan Maduro ile Trump arasında bir telefon görüşmesi olduğu da iddia ediliyor. Trump, bunu doğruladı ama içeriğinden bahsetmedi, sadece “İşte telefon görüşmesi, görüştük” dedi.

Diğer taraftan Cumartesi günü Trump, Venezuela hava sahasının tamamen kapalı olduğunun değerlendirilmesi çağrısı yaptı. Kapalı olduğunu ilan etmedi, dikkatinizi çekiyorum, hava sahasını kapattığını belirtmedi, söylemedi, “Hava sahasının tamamen kapalı olduğunu değerlendirin” dedi. Bunun tam ne anlama geldiğini bilmiyorum ama bazı hava yolu şirketleri Venezuela’ya uçuşlarını iptal ettiler. Aldığım bilgiye göre, Pazar akşamı Caracas’taki Simón Bolívar Havaalanı normal çalışıyormuş. Diğer taraftan deniz kuvvetlerinin ablukası devam ediyor ve Trump, ABD ordusunun uyuşturucu kaçakçılarına doğrudan müdahale etmek için Venezuela’da da kara operasyonları başlatacağını ilan etti.
Ö.M.: Savaş ilanı demek bu aslında!
A.İ.: Hepsi savaş ilanı.
Ö.M.: Zaten hava sahasını bloke etmek ancak savaş durumunda söz konusu olur.
A.İ.: Anladığım kadarıyla tam bloke etmiş değil; ‘değerlendirin’ diyerek yani gelmeyin falan anlamına geliyor.
Ö.M.: Birçok hava yolları da iptal etmiş uçuşlarını tabii.
A.İ.: Ama bu Venezuela kara operasyonu başlatacağını duyurması hem demokrat, hem de cumhuriyetçi milletvekilleri arasında bayağı ciddi tepki toplamışa benziyor. Hatta bir demokrat milletvekili, cumhuriyetçi milletvekili ile birlikte böyle bir şey olursa anında kongreye ‘ABD’nin yurt dışında askeri kara operasyonu yapması için kongreden izin alması gerektiğini hatırlatır ve bunu durdururuz’ diye tehdit etmişler.
Dün akşam Donald Trump, Venezuela’daki gelişmelerle ilgili Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplama kararı aldı. Bu arada Venezuela açıklarındaki batırılan deniz vasıtası sayısının 20’nin biraz üzerinde olduğu ortaya çıktı.
Ö.M.: Uyuşturucu kaçakçılarına
A.İ.: Ama bir belge yok, kaçakçı olduğuna dair bir belge sunmuyor ABD ordusu. Bu saldırılarda öldürülen kişi sayısı da 83.
Ö.M.: Savaş bakanı Pete Hegseth’in de “Hepsini öldürün!” dediği söyleniyor.
A.İ.: O da şöyle; bir gemi vurulup yandıktan sonra iki kişi o yanan gemiye tutunarak hayatta kalmaya çalışıyorlar, sonra da dönüp hayatta kalmaya çalışan kişileri de öldürüyorlar ve dolayısıyla Pete Hegseth’in “Hepsini öldürün” dediği iddia ediliyor. Bu aynı zamanda tabii bir katliam.
Ö.M.: Yargısız infaz ve katliam tabii.
Ö.Ö.: Tanık da bırakmıyorlar aynı zamanda.
A.İ.: Kanıt sadece oradaki gözlemcilerin, askerlerin bunu kabul etmeyerek etrafa söyledikleri sözler, bir tek bu var şu anda kaynak olarak. Güney Amerika’da gerçekten son derece vahim, ABD’nin 19.yüzyıldaki dönemini hatırlatan bir dönem var.
Biliyorsunuz, ABD, Latin Amerika’da ‘gringolar’ olarak tanımlanır ve hemen hemen bütün Latin Amerika’da halkın en büyük tepki duyduğu figür ‘gringo’ figürüdür. Her zaman her şeye çok müdahale eden, hep orayı arka bahçesi gibi gören bir güce olan tepkiyi ifade eder. Donald Trump’ın bu tavrı, tepkiyi daha da fazla arttıracak gibi gözüküyor. Bir bakımdan da Arjantin’de olduğu gibi orayı mali olarak destekleyerek halkın desteğini bu sayede, kendi taraftarına, kendi desteklediği adaya teveccühü sağlamaya çalışıyor. Resmen seçimleri satın alıyor diyebiliriz parayla. Bunlar suç unsuru biliyorsunuz. Normal olarak bir ülkenin ABD’ye dava açması lazım. Biliyorsunuz, iç işlerine bu şekilde seçim sonuçlarına dahil olmak, tehdit etmek, seçim sonuçlarını etkilemek suçtur.
Ö.M.: ABD, uluslararası hukukun tüm kurallarını neredeyse ihlal etmekte peş peşe zaten.
A.İ.: Evet, kendisine yönelik bu uluslararası hukukun kuralları ihlal edildiği zaman da feryat etmekte biliyorsunuz.
Ö.M.: Tabii.

A.İ.: Geçen hafta Guinea-Bissau’daki seçim sonuçlarının birkaç gün içinde ortaya çıkacağını söylemiştik. Çarşamba günü iki aday yani ikinci defa seçilmek isteyen cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embaló ve onun rakibi, muhalefetin ortak adayı bağımsız Fernando Dias, ikisi de seçimleri kazandıklarını ilan ettiler ama seçim sonuçları resmen açıklanmadan ilan etmelerinden birkaç saat geçtikten sonra Guinea-Bissau’da askeri darbe oldu. Seçim sonuçları ilan edilmeden seçimleri iptal ettiklerini ve bir yıllık süre için geçiş hükümeti kuruldu. General Horta Inta-A Na Man, başkanlık yemini etti 27 Kasım’da ve 30 Kasım’da da 22 üyelik bir geçiş hükümeti kuruldu. Çoğu sivil - hatta beşi kadın - bu hükümet üyelerinin çoğunluğu, seçimi kaybedip kaybetmediklerini bilemediğimiz cumhurbaşkanı Embaló’nun yakın çalışma arkadaşları.
Şimdi burada insan hemen darbenin ertesi günü muhalefetin iddia ettiği bir olgunun gerçekliğine inanmaya başlıyor. Muhalefet şöyle demişti darbenin ertesi günü, “Bu, Umaro Sissoco Embaló’nun düzenlediği bir darbedir, seçimi kaybettiği ortaya çıkmasın diye danışıklı biçimde bir darbe düzenletti ki bir yıl zarfında iktidarı kendi adamları yönetmeye devam etsin ve kendisi de bir kenara çekilip durumu izlesin diye bunu yaptılar” dediler. Danışıklı bir darbe olduğunu belirttiler ve hatta Embaló’nun yönettiği bir darbe olduğunu iddia ediyorlardı. İnsan ister istemez buna inanası geliyor çünkü Embaló, 26 Kasım öğleden sonra “Askerler etrafımı kuşattılar, şimdi yanımdalar, bir darbe oldu” diye etrafa telefon ediyormuş. Arkasından da o gece hemen Senegal’e hareket etmiş yani bir tutuklama falan yok ancak Senegal’de kalamamış çünkü Senegal başbakanı bu darbenin bir oyun olduğunu, Fransızca tabirle ‘kombin’ olduğunu söylemiş. Zaten artık bütün Afrika’da, daha doğrusu Fransızca konuşan batı Afrika’da – Guinea-Bissau’da Portekizce konuşulur - bu yönetime ve bu darbeye ‘kombin darbesi’ deniyor yani üçkâğıt darbesi diyebiliriz Türkçe tabirle. Embaló Senegal’e gelince Senegal’de pek de hoş karşılanmadığını da herhalde görerek Kongo’ya geçmiş ve şu anda Brazzaville’de. Fernando Dias da birkaç gün saklandıktan sonra dün Senegal’in sınırındaki küçük bir Senegal kasabasına vasıl olmuş ve Senegal’den siyasi mültecilik talebi yapacağı söyleniyor. Böylece bölgede son birkaç yıldan beri sivil seçimle gelmiş sivil yönetimi askeri darbeyle deviren beşinci ülke oldu.
Birkaç yıldan beri bölgede askeri darbeler fırtınası esiyor; Mali, Nijer, Burkina Faso, Guinea’den sonra Guinea-Bissau’da da bir askeri darbe oldu ama bu darbe diğerleri gibi halkın desteğine pek sahip değil gibi gözüküyor çünkü bu darbe, Umaro Sissoco Embaló’nun bir oyunu olarak algılanıyor. Bölgedeki diğer askeri darbeleri yürütenler bile bu hükümete pek sıcak mesajlar yollamadılar. Bu olay tarihe herhalde cumhurbaşkanının seçim sonuçları ortaya çıkmasın diye darbe yaptırttığı bir darbe olarak geçecek, bu çok nadir rastlanan bir durum.
Ö.M.: Evet, ilk defa duyuyorum kendi payıma. Programımız Ufuk Turu ama oldukça ‘bulutlu bir ufuk’ var değil mi?

A.İ.: Evet, isterseniz bir son haberle bitirelim ki gerçi Türkiye’de çoğu yerde yayınlandı; Fransız Haber Ajansı’nın Kandil’de mağaralarda yaptığı bir röportaj iki günden beri ortalıkta dolaşıyor. O röportajda da PKK’nin komutanlarından biri olduğu söylenen Amed Malazgirt kod adlı kişinin fotoğrafları da var. Kendisinin Türkiye’deki barış süreci, Kürt sorununun çözülmesi süreci diyelim, terörsüz Türkiye tabir edilen hükümetin kod adını terörsüz Türkiye olarak koyduğu gelişmelerde, PKK’nın artık yapacağını yaptığını, bundan sonra Türkiye tarafının adım atması gerektiğini ve burada da başka adımlar atmak için iki tane talepleri olduğunu belirtti; bir tanesi, Öcalan’ın serbest bırakılması ve diğeri de Kürt kimliğinin Anayasa’da tanınması. Bu tabii hükümet tarafında, bütün bu süreci destekleyenler tarafında sessizlik ve biraz huzursuzlukla karşılandı. Süreci desteklemeyen, daha çok Kürt aleyhtarı taraflar ise bunu göğe çıkardılar, ‘İşte buyurun, ağızlarındaki baklayı çıkardılar’ dediler. Hatta ismi önemli değil, muhalif bir gazetede Amed Malazgirt’in değil ama Bese Hozat’ın söylediklerinden bir İslam cumhuriyeti kurma çağrısı yapıldığını iddia eden yazılar bile çıktı biliyorsunuz, görmüşsünüzdür.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Bütün bu çerçevede şunu görmek lazım; gerçekten bu süreci bu şekilde korkarak, ürkerek, kendi yaptığından korkarak, kendi attığı hatta atmadığı adımdan, atması beklenen adımdan korkarak yürüterek aslında işi biraz sürüncemeye ve çürümeye bıraktığını söyleyebiliriz.
Şunu da belirtelim; 2017’de Kolombiya’da M16 gerillalarıyla yapılan anlaşmanın üzerinden sekiz sene geçmesine rağmen, hâlâ Kolombiya toplumunda bu anlaşmanın yanlış olduğu ve iktidarın teröristlerle işbirliği yaptığı inancı hakim demeyeyim ama güçlü bir inanç olarak toplumda bunun tartışması devam ediyor. Bu tür süreçler maalesef soğukkanlılıkla ve akıl yoluyla yürütürken çok ciddi savrulmalara maruz kalan bir süreç. Bu çerçevede de hükümetin çok büyük sorumluluğu var sessiz kalarak, hiçbir şey yokmuş gibi davranarak, kendisinin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranarak aslında bütün bu komplo teorilerini ve bütün bu hezeyanı körüklüyor ister istemez.
Ö.M.: Evet, bunu daha çok konuşacağımız anlaşılıyor ama süreyi de bitirdik şimdilik. Çok teşekkürler Ahmet.
A.İ.: İyi günler!
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.


