Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, bitmeyen ateşkes görüşmeleriyle 641 gündür devam eden Gazze soykırımını, Almanya’da hükümete yapılan açık çağrıyı ve Gazze savaşının Avrupa politikasına birebir etkilerini değerlendiriyor.
Nereye Doğru’ya Gazze soykırım haberiyle başlayan Cengiz Aktar, “9 Temmuz 2025 ve yine Gazze soykırımı haberi ile başlıyoruz. Haaretz gazetesi devam eden savaşın - 641 gün gibi - günlerini sayıyor çünkü umumiyetle İsrail'in savaşları üç-beş günlüktür ama bu sefer bambaşka. İlk defa böyle bir şey oluyor., hep üç-beş günde biterdi genelde. Mesela İran'da 11-12 günde bitti güya. Benim gördüğüm İsrail savaşı bitiremiyor - bitirmiyor değil, bitiremiyor. Ne yapacağını bilemiyor. ABD de ne yapacağını bilemiyor ve tabii o da bitiremiyor. Avrupa’da ne dedikleri belli değil, zira Avrupa'daki birkaç ülke dışında - hiçbir zaman silah yollamayan İrlanda ve İspanya - hepsi istisnasız İsrail'e maddi ve askeri yardımı sürdürüyor, hiçbir kesinti yok. En kötüleri de ‘Ateşkes olmaz ise çok kızarım, bizi kızdırmayın.’ diyen Britanya Dışişleri Bakanı. Britanya'nın Kıbrıs'ta sömürgecilik döneminden kalma iki tane üssü var. İsrail'e her türlü destek, istihbarat desteği hep oradan gidiyor,” derken, programına şöyle devam etti, “Şimdi gelelim bu sözüm ona ateşkes hercümercine; Katar, Mısır ve Hamas birlikte masanın bir tarafında. Bir de ‘İsrailliler ile Hamas Filistinlileri arasında yüz yüze görüşme - Proximity Talks - yapılmalı’ demeye başladılar ama arkası gelmedi. The Guardian, Reuters ve diğer haber kaynakları ‘%80-90 mertebesinde bir anlaşma sağlandı’ diyor ama bu kaçıncı ateşkes müzakeresi? Saldırı başladığından beri ateşkes konuşuluyor. Hamas haklı olarak rehine değiş tokuşu ve kalıcı ateşkes istiyor. Öbür taraf ise ona razı değil, üstü kapalı olarak ya da açıkça ‘Delebileceğim bir ateşkesin altına imza atarım’ diyor. Bu arada bombalamalar devam ediyor. Yine yok yere insanları vuruyorlar, tam bir soykırım. İsrail Savunma Bakanı, iki gün önce, ‘Bütün oradaki ahaliyi tek bir bölgede toplamak’ gibi bir fikir öne attı ve Netanyahu da bunu destekledi. 2-2,5 milyon ya da orada ne kaldıysa artık hepsini tek bir bölgede toplamaktan bahsediyorlar, ‘İsterseniz o bölgeye gelin, istemezseniz gelmeyin ama o bölgenin dışında kalırsanız doğrudan vururuz’ demek istiyorlar. Zaten ekmek almaya geleni de, kaşının altında gözü olanı da nerede olsa vuruyorlar.” Özdeş Özbay da, “Safe Zone denilen bölgeleri de vuruyordu zaten. Bu arada o bölgeye gidecek insanların vurulmayacağının da bir garantisi yok,” eklemesini yaptı. Aktar, “Bütün bu kabusu anlatmak için kelimeler yetmiyor ama şöyle biraz geriye çekilip baktığımızda, bu 641 günde ne oldu? Neredeyse ikinci senesi bitiyor. Biraz geriye çekilip baktığımızda, ben dört tane olgu görüyorum; birincisi; Hamas'ın sonu gelmedi yani Hamas bitmedi, ‘Bitireceğiz, yok edeceğiz, silip atacağız’ dendi ama hala orada duruyor. Hatta gelen bilgilere göre -artık ne kadar inanılır belli değil ama - Hamas'ın asker sayısının 40 bine çıktığı söyleniyor. İkincisi; Gazze karadan işgal edilemedi. Koridor dedikleri yerlerde İsrail tankları var ama bu tam bir işgal değil. İşgal etmediler ya da edemediler çünkü İsrail için 362 km² işgal etmek nedir ki? Ama edemediler. Ne de boşaltılabildi. Boşaltıp oraya İsrailli yerleşimcileri koyacağız gibi birtakım laflar edip duruyorlardı ama o da olmadı. Tamamen retorik yani öyle konuşuyorlar. Trump'ın Riviera planı da gerçekleşmedi. O da olmayacak zaten. Dolayısıyla ‘Astık, kestik’, ‘Bu işi bitirdik’ deniyor ama ortada bir şey yok. Olan Gazze'ye oldu, ölenlere ve ölmekte olanlara oluyor. Onun dışında İsrail'in ‘Bak işte bitirdik bu işi. Üç-beş gün kaldı’ sözleriyle 641 güne gelindi ve devam edecek gibi görünüyor. Bakalım ne olacak?” diye söylediğinde Ömer Madra da, “Seyretmesi de anlatması da çok zor gelen bir durumla iç içe yaşıyoruz,” yorumunu yaptı.
Cengiz Aktar, Almanya hükümetine yapılan bir açık çağrıyla ilgili gündemine geçerek şöyle devam etti, “Akademisyenler - 75 öğretim üyesi ve araştırmacı - tarafından Almanya hükümetine bir açık çağrı yayınlandı. İlk defa böyle bir şey oluyor çünkü Almanya'da herkes susuyor. Zaten ağzını açanı içeri alıyorlar, ceza kesiyorlar ve dayak atıyorlar - Alman polisinden bahsediyorum - ve böyle bir açık çağrı yapılıyor. Bu çağrının siyasi bir boyutu yok yani bunlar partiye dahil insanlar değil. Bu açık çağrıda, ‘20 aydır Almanya, Gazze’deki ve artan şekilde Batı Şeria’daki Filistin halkının yok edilmesi, sürgün edilmesi ve tüm yaşam olanaklarının yok edilmesi anlamına gelen büyük bir suça, siyasi, mali ve askeri olarak destek veriyor’ diyor. Çok ağır laflar kullanılıyor: ‘Bu korkunç soykırıma her gün canlı tanık oluyoruz. Alman siyaseti bu gerçeklikten tamamen uzak bir şekilde tartışmaya ve hareket etmeye devam ediyor.’ deniyor. Zaten eski hükümet de aynıydı. Bu yeni hükümetin Gazze ve İsrail politikasında hiçbir değişiklik yok. Almanya Başbakanı Friedrich Mertz, bilakis İran konusunda ‘Haydi vurun, ABD’ye teşekkür ederiz” dedi. O kadar politikada değişiklik yok ki Yeşil Parti'den eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun başkanı oldu. Bir yıllık bir pozisyon bu ama bütün bu açık İsrail taraftarlığına ve Siyonist yanlısı açıklamalarına rağmen seçildi ve işe başlayacak şimdi. Progressive International’da (İlerici Enternasyonel) onun görevi almaması için bir uluslararası çağrı var. Kaç tane imza kampanyası etkili oldu ki bu olsun. İnsanlar ellerine silah almıyorlar, imza atıyorlar. Böyle bir dünyadayız.” Ömer Madra da, “Bu arada İngiltere'de de son derece ilginç şeyler oluyor; kanun değişikliği yapıldı ve Filistin lehine gösteri yapanları, barışçıl gösteri yapanları 14 yıla kadar hapis cezasıyla tutuklama kararı çıktı. 83 yaşında bastonla dolaşan bir profesör kadını gözaltına aldılar ama o kadın sonuna kadar savunmasını yaptı. İnanılmaz şeyler oluyor,” eklemesini yaptı. Aktar, “Alman hocalar ‘bu suçun ortağı olmaya devam etmeyelim. Almanya, Uluslararası hukuku ihlal ediyor. Bu siyasi açıdan son derece tehlikeli. Almanya, II. Dünya Savaşı sonrası kısmen kendi suçlarına yanıt olarak kurulan uluslararası hukuk sistemini aktif olarak baltalıyor. Siyonistler büyük rüyalarını Almanya sayesinde gerçekleştiriyorlar. Birleşmiş Milletler uzmanlarının çağrısına uygun bir şekilde acil adımlar atılmalı, tam silah ambargosu yapılmalı, siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkiler gözden geçirilmeli’ diyorlar. Hep bildiğimiz şeyleri tekrar ediyorlar ama bunun Almanya'dan gelmesi önemli. Muhtemelen bu çağrı da bir işe yaramayacak ama böyle bir dünyadayız. İnsanlar sadece yazarak muhalefet edebiliyorlar,” diye belirttiğinde Madra da, “George Monbiot’un 4 Temmuz tarihindeki bir yazısından şu alıntıyı yaptı: ‘Britanya'da İşçi Partisi'nden İçişleri Bakanı Yvette Cooper, süfrajetleri çok destekleyen biriydi ama şimdi ortaya çıkıyor ki her şeyi yasaklamaktan yana biriymiş. Şimdi olsaydı süfrajetleri de (20. yüzyılda oy hakkı arayan kadınları) tutuklatırdı’”. Özdeş Özbay da “Britanya'da Filistin meselesi siyaseti radikal bir şekilde sarsıyor. Hatırlarsanız, muhafazakarlar özellikle Filistin muhalefeti sebebiyle de biraz devrildi ama İşçi Partisi içerisinden bağımsızlar da ayrı bir sol parti kuruyorlar,” eklemesini yaptığında Aktar, “Bu mesele önemli bir nokta. Gazze soykırımı artık Avrupa politikasını birebir etkiliyor. Fransa için de geçerli söylediğiniz. 2027'deki seçimler, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi bunun etrafında dönecek,” yorumunu yaptı. Buna karşın Özbay da, “Fransa’da ilk tur seçimlerinde Marine Le Pen birinci çıktığında muhalefeti yani sol cepheyi antisemit olmakla suçlamıştı. ‘Fransa antisemitizme yanıt vermiştir’ demişti ve Le Pen’in kökeni, Nazi partisidir,” diye ekledi. “Fransa'da bir tek sağcı bir eski başbakan olan Dışişleri Bakanı - 2003'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki meşhur konuşmayı yapan - Dominique de Villepin, olup biteni savunuyor yani bunun böyle olmaması gerektiğini söyleyen bir tek o. Solda da birkaç kişi var ama bütün Avrupa siyasetinin - Britanya, Fransa ve diğer ülkeler - hepsinde yeni bir dış etken var ve o da Gazze soykırımı ve Filistin meselesine siyasetin nasıl baktığı. Tek etkilenmeyen ülke de Almanya. Heyhat!” diyen Aktar’a Madra da George Monbiot’un bir yazısından bir ekleme yaptı: “İsrail'in Lavender AI - Lavanta Yapay Zeka - programı 37 bin Filistinliyi Hamas militanı olarak belirlemiş ve onları potansiyel hedef olarak seçmişti. Gazze’deki hemen herkese 1 ila 100 arasında bir Lavender derecesi verilmişti. Yapay zeka sistemindeki puan yeterince yüksek olduğunda, isim ölüm listesine ekleniyordu. Operatörler hedeflerin en az %10’unun yanlış tanımlandığını bilseler bile, bu askeri bir emir olarak değerlendirilecekti“Babam Nerede?” adlı başka bir program ise bu kişileri evlerine kadar takip ederek geceleri bombalıyor ve çoğu zaman sadece ailelerini değil, aynı bloktaki pek çok kişiyi de öldürüyordu. Gerçek robokopların bacakları değil, pervaneleri olması muhtemeldir. Teknoloji kontrolleri tümüyle demokratik haklarımızı da alıp götürdü. Böyle bir öldürme listeleri kullanılıyor.”
Cengiz Aktar İsrail hükümetinin yayınladığı bir raporla şöyle devam etti, “İsrail hükümeti bir rapor yayınlamış. 2015'ten bu yana Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda oylanan 204 kınama kararından 140'ı İsrail'i hedef alıyor - Birleşmiş Milletler sistemi içerisinde, uluslararası sistemde demek daha doğru. Bütün Birleşmiş Milletler’e dahil olmayan kuruluşlar da dahil olmak üzere İsrail'in biliyorsunuz, hepsinde bir dokunulmazlığı var. İsrail’in umurunda değil ama dünya sistemi çöktü tabii bu arada, onu da unutmamak lazım. Bunun korkunç bir bedeli var, bunu bütün beşeriyet herhalde ödemeye başladı ve ödemeye de devam edecek, her şeyi etkiliyor çünkü. Bu sadece savaşla alakalı değil, iklimle mücadele de aynı konu ve o da onun bir parçası. Artık uluslararası sistem diye bir şey kalmış durumda değil. İsrail'in elde edemediği veya kaybettikleriyle ilgili bir husus daha var, onu da atlamayalım. ‘Hasbara’ İbranice açıklama demek. Hasbara, 1948'den bu yana - belki hatta 1917'den, ilk Siyonizm semirmeye başladığı dönemden bu yana - bütün dünyada Yahudilerin neden haklı olduklarını diğer kamuoylarına ve dünya kamuoyuna anlatma çabası ve politikasıdır. Bütün İsrail gözlemcileri bu Hasbara'nın tamamen yerle bir olduğunu söylüyor ve bu da Gazze soykırımının sonuçlarından bir tanesi. Artık Batılı hükümetler dışında kimseyi ikna etmeleri mümkün değil. Hükümetler diyorum çünkü kamuoyları aynı şekilde düşünmüyor. Sürekli bütün Avrupa'da, her hafta sonu her yerde bir yürüyüş oluyor ama hükümetler hala İsrail'e yardım etmeye, destek vermeye devam ediyorlar. Bütün kamu diplomasisi ve Hasbara yerle bir olmuş vaziyette yani artık kimse, özellikle de gençler ne Batıda, ne Doğuda, ne Güneyde ve ne de Kuzeyde İsrail'in anlattığı palavralara inanmıyor. İsrail'in bu konuda soykırım uyguladığı ve haksız olduğu ile alakalı oran gençlerde %60-70 civarında. Gençlerin itirazıyla ilgili şunu söylemeli. Gençler buradalar ve önümüzdeki on yıllar boyunca da burada olacaklar ve onların itirazı illa ki bu ülkelerin ve özellikle Batı Avrupa'nın ve Batı'nın politikalarına ve oradaki siyasi tercihlere yansıyacaktır. Elbette bu gençler oy atacak günün birinde.”
Cengiz Aktar, son olarak iki rakamdan bahsedeceğini söyleyerek bu haftalık gündemini tamamladı, “10 yıl içerisinde ABD'nin borcu 3,4 trilyon daha artıyor. Şu sırada var olan borca 36,2 trilyon ekleniyor yani borç 39-40 trilyona geliyor. Bu niye önemli? Çünkü ABD borcunu hazine bonosu satarak finanse ediyor. Bu hazine bonolarını da ağırlıklı olarak Japonya, Çin ve dünyanın geri kalanı - Avrupa da – alıyor çünkü en azından bugüne kadar, en sağlam getiri olarak telakki edilirdi ve şimdi artık bu bitti. Aslında her bakımdan yani siyaseten, iktisaden tam bir intihar hali. Bu ‘Big Ugly Bill’ yani büyük çirkin yasanın iki tane temeli var; bir kere zenginlere vergi arttıracağına vergi indirimi yapıyor ve garibanların elindeki - Obama döneminden kalan - ‘medical aid’ tıbbi yardımı kesiyor. Bir rakam da şu; biliyorsunuz, Türkiye'de her şeyi satarlardı bir ara. Vizesiz Avrupa diye bir laf vardı. Önüme tüyler ürpertici bir rakam geldi. Son 15 yılda Türkiyeliler Schengen vizesi alabilmek için 775 milyon euro başvuru ücreti ödemiş. Kimileri de reddedildi tabii. Garanti değil başvuru yaptığın zaman vize vermiyorlar.”