Açık Mutfak’ın ilk programında dünyada gıdaya erişim ve dayanışma ağları, alternatif tedarik yolları ve müşterek üretim-dağıtım mekanlarına göz atıyoruz.
The Guardian’ın 17 Nisan tarihli haberinde, Hubhub adlı çevre örgütünün direktörü Trewin Restorick, İngilizlerin pandemi döneminde yemek-içme alışkanlıklarının nasıl değiştiğine dair yaptıkları bir ankete dair değerlendirme yaparken, yaşadığı bir şoku da paylaşmayı ihmal etmez. O da Food Foundation tarafından yapılmış çalışmada Birleşik Krallık’ta, pandemi başladığından beri 1,5 milyon insanın yatağa tüm gün ağzına lokma koymadan gittiği gerçeğidir. 1,5 milyon insan.. Tüm gün… 21. yüzyılda dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan Birleşik Krallık’ta…
Yemek zorunlu bir ihtiyaç; ve topraktan tabağa gelene kadar izlediği bütün sürecin kapitalizmin üretim pratikleriyle belirlenip metalaştırdığı bir nesne bir yandan da... Her temel ihtiyaç gibi, gıda da kamu yararından ziyade kar önceliği ve motivasyonuyla büyüyen bir endüstri. Hal böyle olunca sağlıklı, adil ve temiz gıdaya erişimin oldukça zorlaştığı çağımızda, Covid-19 pandemi koşulları hem üreten hem de tüketen için yeni mağduriyetler yaratmaya devam edecek gibi gözüküyor.
Böylesine olağanüstü bir dönem sonrasında yaşanacak gelişmeler dünyada ve Türkiye'de bir gıda krizi beklentisi de doğuruyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (UN World Food Program) hükümetlerin harekete geçmemesi halinde yeterli gıda erişimi olmayanların sayısının iki kat artarak 265 milyona çıkacağı konusunda uyarıyor; üstelik oldukça yakın zamanda, 2020 yılının ikinci yarısında... Hal böyle olunca, devletler ve devletarası örgütlerin bütüncül bir gıda politikası ortaya koyma ve yurttaşların temel ihtiyacı olan temiz gıdaya erişim ve üreticilerin desteklenmesi politikaları önceleme, belirleme ve düzenlemeleri elzem oluyor.
Peki kolektif çabayla varlığını sürdüren gıda ağları ve müşterek mutfakların bu kriz döneminin zorluklarının aşılmasında nasıl bir etkisi olur?
Yerel topluluklar, devlet ve sivil toplum inisiyatifi ile kurulan müşterek mutfaklar tarihine kısa bakış...
Geçmişe baktığımızda, hem Türkiye’de hem de dünyada dayanışma temelli gıda kolektiflerinin, ihtiyaç sahipleriyle doğrudan iletişim kurarak, temel gıda yardımı yapmak; müşterek mutfaklar, aş evi/çorba evi gibi sıcak yemek dağıtım faaliyetlerini sürdürmek; kooperatifler de üreticiyi-tüketici arasındaki ilişkiyi demokratikleştirerek sürdürülebilir, sağlıklı ve adil gıda dağıtımı mekanizmaları yaratmak için kurulmuş olduğunu görüyoruz.
Kolektif bir çabanın ürünü olan müşterek mutfaklar ise savaş, kriz, doğal afet ve pandemi gibi olağanüstü dönemlerin yerellerde insanların dayanışma üsleri olmuş tarih boyunca...
"Community Kitchens" (topluluk mutfakları / müşterek mutfaklar) modern dünyanın dayanışma mutfağına en yakın ve en eski örneklerinden biri 15. yüzyılın sonlarında Sihizm’in kurucusu Guru Nanak Dev Ji tarafından kurulan “langarlar" (Farsca yardım evi) ile karşımıza çıkıyor. Bu müşterek sofralar, dönem Hindistan'ının hayli ayrımcı olan kast sisteminin aksine kapıları herkese açık, ırk, cinsiyet, din ayrımı yapmayan bir aş eviydi. Kolektif bir mutfak deneyimi olan langarlar, hala Hindistan’da kapılarını yüz binlerce ihtiyaç sahibi insanın yemek yiyebilmesi için açıyor (ekleyelim: langarlarda sadece vejetaryen yemekler pişiyor). Sih toplumunun İngiltere'nin güneydoğusundaki Kent bölgesinde kurduğu bir langar, pandemi döneminin en öne çıkan yeri ve NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) çalışanlarına gıda temini için ülke çapında ünlü şefler, restoran sahipleri ve tedarikçilerin bir araya gelerek kurduğu farklı dayanışma ağlarına da destek veriyor.
Müşterek mutfakların başka bir örneği olan “Soup Kitchens/Çorba Mutfakları” da bugün hala Avrupa, Amerika, Latin Amerika’da aktif olarak evsizlere ve yoksullara hizmet veriyor. Yemek çeşitlerinin farklılaştığı örnekler olsa da temel olarak çorba ve ekmek dağıtan, geçmişte daha çok kiliselerin/dini cemaatlerin çabalarıyla varolan müşterek mutfaklar bunlar...
Britanya’da ise, ilk örnekleri İngiltere'de 18. yüzyılda ve ardından İrlanda'da görüyoruz. Çorba mutfakları 1840’lardakı Büyük Kıtlık sonucu Amerika’ya göç eden İrlandalılar ile birlikte ABD eyaletlerine de taşındığı tahmin ediliyor. Özellikle 1929’u takip eden Büyük Buhran yıllarında birçok eyalette varlığına ihtiyaç duyulan çorba mutfakları, on yıllar sonra 1980’lerin neoliberal politikaların yarattığı yoksullaşma zamanlarında yeniden sahneye çıkıyor.
Yakın dönemde ise özellikle Avrupayı saran “kemer sıkma politikalarının” bir sonucu olarak artan yoksulluk ve evsizlerin sayısı çorba mutfaklarının ve müşterek mutfakların kurulması ve işletilmesinin ne kadar da hayati öneme sahip olduğunu gösteriyor. Pandemi günlerinde, bu mutfaklar sayesinde Roma’da, Londra’da, Atina’da karnını doyuran binlerce insan var. Büyük vakıfların/yardım kuruluşlarının kurduğu mutfakların dışında bireylerin inisiyatif alıp hayata geçirdiği Çorba Mutfağı deneyimleri de oldukça değerli. Örneğin İtalya, Roma’da St. Egidio 1968’de bir grup öğrencinin kent yoksullarına yardım etmek için hayata geçirdiği veya Londra’nın güneyinde Brixton’da sosyal konutlarda büyümüş bir gencin kişisel çabasıyla kurulan çorba mutfakları bugün halen aktif.
Benzer bir örnek de, 14. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasında Osmanlı topraklarında, özellikle çorba ve ekmek veren imaretler/aşhaneler. Padişahın, hanedanların ve zengin yönetici sınıfın hayır işlerini yürüttüğü vakıfların parasıyla faaliyette olan veya külliyelere bağlı olarak çalışan bu mutfakların en bilinenlerine iki örnek Hürrem Sultan’ın Kudüs'te 16. yüzyılın ortalarında açtığı imaret ya da İstanbul'da günde yaklaşık 1,500-2000 kişiye yemek dağıtan Fatih ve Süleymaniye külliyelerinin imaretleri. Tutulan kayıtlardan burada sabahları pirinç akşamları bulgur çorbalarının dağıtıldığını öğreniyoruz.
Sonrasında da uzun yıllar bu mutfak deneyiminin kadük kaldığını, kolektif çaba ve yerel bağımsız inisiyatiflerle dayanışma içinde olunsa da, toplum içinde kök salınamamış olduğunu okuyoruz Anadolu’da ve diğer kentlerdeki imaretler işlevini tamamen yitirmiş mekanlara, metruk yapılara dönüşmüşler. 1900’lerin sonuna kadar aktif olan bir-iki örnek dışında, metropollerde büyük çapta faaliyet gösteren ve dayanışma için gıda yardımı yapan imaretler kalmamıştır. T.C. Vakıflar Müdürlüğü’ne kayıtlı olan Eyüp aşevi ise hala faaliyette.
Bugünün alternatif gıda toplulukları ve topluluk mutfakları
2000’lerin Türkiyesinde, özellikle İstanbul'da alternatif gıda ağları ve müşterek mutfak girişimleri çeşitlenerek arttığını görüyor ve dikkatle takip ediyoruz. Örneğin evsizlerin yoğun olarak yaşadığı semtlerden biri olan Beyoğlu'nda Çorbada Tuzun Olsun Derneği dünyadaki çorba mutfaklarına benzer faaliyetler yürütüyor.
Beyond İstanbul'un süreli yayını ‘Mekanda Adalet’in "Gıda Sayısı"nda alternatif gıda toplulukları, kooperatifler ve sokak sofralarıyla ilgili detaylı röportaj ve bilgiye ulaşmak mümkün.
Umut Arşivi: Alternatif Gıda Mekanları Haritası - Mekanda Adalet ve Gıda sayısından
Alternatif gıda toplulukları başlığı altında Yeryüzü Derneği Gıda Toplulukları, Dayanışma Kooperatifi, Anadolu'da Yaşam Kooperatifi gibi sayısız örnek var. Bu topluluklarının bir kısmı web sayfaları ve sosyal medya hesaplarından COVID-19 salgını nedeniyle faaliyetlerine ara verdiğini duyursa da hızlı bir şekilde yerel çalışmalara devam etmenin yollarını aramaya devam ediyorlar.
Pandemi döneminde bireysel girişimlerle ücretsiz gıda yardımı sürecine katkı verenler de yok değil. Mehmet Yeralan, nam-ı diğer Urfalı Memed, Taksim Tarlabaşı'nda göçmen dayanışma ağının yemekhanesinde pişirdiği yemekleri sokakta ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor, hatta sokağa çıkma yasağından etkilenen kimsesiz 65 yaş üstü komşularına bizzat kendisi ulaşarak, teslim ediyor. Bir+Bir forum web sayfasında Fırat Fıstık “Salgının Panzehiri Dayanışma” yazısında değindiği bir diğer örnek de Fatih Saraçhane Parkı'nda dört senedir kendi arabasıyla yemek dağıtan Mustafa Karaman.
Bir çeşit askıda yemek/gıda uygulaması da diyebileceğimiz türden güzel bir pratik de Hamburg’da pop-up gerilla mutfak denemesi olan Kitchen Guerilla’nın başlattığı dayanışma faaliyeti; evsizler ve ihtiyaç sahipleri için hazırladığı yemek paketlerini 7 euro’ya satışa çıkarıyor. Bu paketlerin ücretini ödeyerek, ihtiyaç sahibinin bir öğünden faydalanmasını sağlayabiliyorsunuz.
Bu olumlu örneklerin korona günlerinde toplumsal dayanışma ağlarını çoğaltmak ve güçlendirmek için ilham verici olması bir yana, yatay örgütlenme kabiliyetleri ve yereldeki ilişkileri sayesinde kriz dönemlerinde resmi kurumlardan çok daha dinamik ve ihtiyaç sahiplerine ulaşma hızı açısından hayati öneme sahip.
Açlığın sona erdiği ve temiz, sağlıklı, adil gıdaya herkesin ulaşabildiği sürdürülebilir bir gıda sistemi için çabalamaya devam ederken, müşterek mutfaklar ve alternatif gıda ağlarını bu değişime katkı sunması için daha çok desteklemek gerekiyor.
Dayanışmanın üreticiye uzanan eli
Ekolojik ve sürdürülebilir gıda ağları dayanışma ekonomisini büyütmede önemli bir yere sahip. Kolektif bir çabanın ürünü kooperatifler özellikle pandemi döneminde ayakta kalmak zorunda. Bu dayanışma ağları, büyük şirketlerin veya gıda tedarik zincirlerinin sahip olduğu geniş olanakların aksine, yerellerde binbir zorlukla açtıkları dükkanlarla veya aksaklıklara rağmen kurmaya çalıştıkları teslimat ağlarıyla temiz ve adil gıdayı insanlara ulaştırma çabasındalar.
İmkanı olanların evine kapandığı karantina günlerinde, örneğin Beşiktaş Kooperatifi Girişimi, Kadıköy Kooperatifi Girişimi temiz ve adil gıda talebine yanıt vermek için küçük dükkanlarından diğer kooperatiflerce üretilmiş ürünlerin satışını/teslimatını yapmaya devam ediyor. Bir temel ihtiyaç kolisi oluşturup ve ücretini ödeyip, ihtiyacı olanlara kolinin gönderilmesini veya teslim edilmesini sağlayabiliyorsunuz.
Beşiktaş Kooperatifi Dükkan - sosyal medya sayfasından alınmıştır
Türkiye'nin birçok yerinde kurulan gıda kooperatifleri tüketiciyi mağdur etmeyen, üreticiye emeğinin karşılığını veren, üretimle yaşamlarını ortaklaştıran insanların, çiftçilerin, kadınların, mültecilerin bir dayanışma biçimi, ve en önemlisi birçok insan için yegane yaşamsal kurumlar. Pandeminin sürdürülebilir tarım süreçlerinde yarattığı aksaklıklar, özellikle tarım işçilerinin güvenliği sorunu gibi tartışmaları daha uzun süre yapacağımız günler bizi bekliyor. Tam da bunun için dayanışma ağlarına daha çok ihtiyaç var.
Gıda yardımının etik kodları üzerine: “sen utanılacak bir şey yapmadın”
İzleyenler hatırlayacaktır; Ken Loach’un “Ben, Daniel Blake/I, Daniel Blake” filmi İngiltere'de “sosyal yardım” sisteminin (nasıl) çalışmadığını anlatır. 2016 yapımı filmdeki “food bank/yemek bankası”* sahnesi oldukça üzücü bir sahne olduğu kadar öfkelendiricidir de. Kalp krizi geçirdikten sonra sağlığı elverişli olmadığı halde sosyal yardımının kesilmemesi için iş bakmaya devam etmek zorunda kalan Dan ve iki çocuklu yalnız bir anne Kate, uzunca bir kuyrukta hayli zaman geçirdikten sonra nihayet Food Bank’ın kapısından içeri girer. Kate açlıktan, yardım için verilen konserve gıdalardan birini hızla açıp yemeye başlar, ancak kısa bir süre sonra “utandığını” söyleyerek, masaya çöküp ağlamaya başlar, Kate’in yanına giden Dan, Kate’in elini tutar ve “sen utanılacak bir şey yapmadın” der… 21. yüzyılda, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan bir ülkede yaşanıyordur bu sahne. Ve sadece sinema ekranında değil, her gün, İngiltere şehirlerinin bir çok yerinde bu sahneler farklı şekillerde yaşanmaya devam ediyor.
Temiz ve sağlıklı gıdaya erişmek bir yurttaşlık hakkıdır ve kamu bu hakkın sağlıklı şekilde yürüdüğünü denetlemek ve yürümüyorsa da en kısa zamanda, doğru şekilde yürümesini sağlamak zorundadır; devlet-yurttaş ilişkisi en temelde bunu gerektirir. Sadece Türkiye'de değil dünyada gıda yardım ağlarından faydalanan ihtiyaç sahiplerinin üzerindeki “stigmatizmin” (bireyin toplumsal olarak ayrıştırılması/damgalanması) kaldırılması için yerel dayanışma mutfak pratiklerini geliştirmenin, çeşitlendirmenin yolları da aranmalıdır. Hakeza, yardım alan insanın “haysiyetinin” korunması da bu hizmeti veren için öncelikli görevdir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde en çok atıf yapılan kavramın “haysiyet” olması boşuna değildir. Aynı toplumda beraber yaşadığımız insanların “açlık” çekiyor olması o bireyin değil; en başta kamunun, sonra toplumun, en temelinden toplumsal mutabakatımızın yarası, utancıdır. Konu açlıksa, haysiyeti incinmesi gereken toplumdur, birey değil...
Pandemi günleri, bazı yaraları iyice açığa çıkardı, ama aynı yaraların iyileşme reçetelerini de aynı berraklıkla sundu. Sağlık, ve beslenme, bir toplumun (veya bir topluluk olabilmenin) kalbi varsa, o kalbi besleyen ana damarlardan ikisidir. Üzerine titremek ve sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlamak için elden gelen her şey yapılmalıdır. İşte tam da bu nedenle, gıda alanında hakim, ana akım üretim, tüketim ve dağıtım faaliyetlerine alternatif yeni taktikler; yatay, katılımcı ve dayanışmacı örgütlenme deneyimleri sadece bugün için değil gelecek için de son derece önemlidir. Eklemeden bitirmeyelim: Sadece insanlık için değil, gezegen ve üzerinden diğer canlıların da bekası için...
* Food Bank/Yemek Bankası Avrupa ve Amerika’da yardim ihtiyacının yerel sosyal yardim otoritelerinin onaylandığı kişilere gıda, konserve veya sabun, tuvalet kağıdı gibi temel ihtiyaçların hanedeki kişi sayısına yetecek kadar verildiği yardım sistemi. Pandemi öncesi de yetersiz olduğu için eleştirilen sistem, pandemi ile birlikte artan yoğun talebi birçok eyalet ve Avrupa kentinde karşılamıyor. Karantinada olduğu için destek veremeyen gönüllülerin eksikliği ve yapılan bağışların yer yer azalması gibi etkenler food bank sisteminde aksamaya neden oluyor. Hükümetlerin sorumluluk alıp, acilen yardim etmesi yemek bankalarının düzgün işleyebilmesi için önemli.
Kaynaklar:
Risk of hunger pandemic as COVID-19 set to almost double acute hunger by end of 2020: https://insight.wfp.org/covid-19-will-almost-double-people-in-acute-hunger-by-end-of-2020-59df0c4a8072?gi=245980f74339
Soup Kitchens in Britain: https://www.bbc.com/news/magazine-33275833
Rome’s Homeless Don’t Have the Luxury of Staying Home: https://www.nytimes.com/2020/03/24/world/europe/italy-coronavirus-homeless.html
Brixton Soup Kitchen: https://brixtonsoupkitchen.org/
The Soup Kitchen That the Coronavirus Couldn’t Stop: https://www.newyorker.com/magazine/2020/04/06/the-soup-kitchen-that-the-coronavirus-couldnt-stop
Serving Up Charity: The Ottoman Public Kitchen: https://www.mitpressjournals.org/doi/pdf/10.1162/0022195052564252
850 meals a day: UK faith groups in push to feed NHS: https://www.theguardian.com/world/2020/may/07/no-time-to-shop-uk-faith-groups-in-push-to-feed-nhs-coronavirus
beyond.istanbul’un Üçüncü Sayısı Mekanda Adalet ve Gıda: https://beyond.istanbul/beyond-istanbulun-üçüncü-sayısı-mekanda-adalet-ve-gıda-çıktı-810d42243cc3
Beşiktaş Kooperatifi: https://www.facebook.com/BesiktasKoop/
Bir+Bir - dayanışan mutfak pratikleri “Salgının Panzehiri Dayanışma”: https://birartibir.org/dayanisma-ekonomileri/643-salginin-panzehiri-dayanisma
Türkiye gıda toplulukları: http://gidatopluluklari.org/
https://www.bbc.co.uk/news/uk-wales-52447142
https://www.nytimes.com/2020/03/19/world/europe/coronavirus-uk-food-banks.html