Ömer Madra ve Özdeş Özbay, 15 Eylül tarihinde başlayıp 17 Eylül'e dek devam edecek olan 'Fosil yakıtlar çağına son vermeliyiz' adlı uluslararası iklim grevinin detaylarını belirtiyorlar.
Ömer Madra: Açık Radyo’da Three Dog Night grubundan “Liar” yani “Yalancı” adlı parçayı dinlemekteyiz. Saat onu beş, hatta altı dakika geçerken Açık Radyo’da Açık Gazete’desiniz. Bu şarkıyı çalmamızın çeşitli sebepleri de vardı; Danny Hutton'nın 10 Eylül 1942’de doğmasını bir iki gün gecikmeyle de olsa kutlayalım, günaydın diyelim ona. Amerikalı şarkıcı ve Three Dog Night adlı grubun üç ana asıl solistinden birisi olması. Şarkıda da yalancılığın dik alasını anlatan, çok başarılı sözleri de olan bir şarkı olduğunu da belirtelim.
Bu arada da tam da zamanı geldi aslında. The New Republic’te Amy Westervelt ve Geoff Dembicki imzalı, başka yazarların da katkılarıyla çıkan bir haber vardı. Yalanların şahı, yalancılık organizasyonu, küresel bir yalan ağından, iklim protestocularını, özellikle de son zamanlarda Almanya'da çok önde gelen Letzte Generation diye adlandırılan, ‘Son Kuşak’ veya ‘Son Nesil’ diyebileceğimiz aktivistlerin terörist ilan edilmesi ve artık hapis cezalarına çarptırılmaları, iklim protestolarının tamamen kriminalize edilmesine yol açan epey büyük bir örgütlenmeden, on yıllardan beri gerçekleşen örgütlenmeyi anlatan çok önemli bir yazı çıktı.
‘Atlas Network’ adını taşıyor yani ‘Atlas Ağı’ ve tamamen neoliberal felsefeyi ön plana çıkarıp iklim protestolarının da tamamen kanun dışı hatta terörist eylemler olarak sunmaya yönelik çok kapsamlı bir proje. ‘Think tank Organizations’ dedikleri 500’den fazla düşünce kuruluşu da üyesiymiş ve tamamen serbest piyasa politikalarını kuruyorlar. Drilled ve DeSmog adlı iki önemli iklim haber sitesinin de yıllarca bunu takip ediyor ve orada yayınlanan bir yazıyı görüyorlar.
Atlas Network, Britanya'da çok kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmış. Kurucusu da Antony Fisher diye birisi. Onun hayat hikayesini de anlatıyor yazı ve kendisi zengin bir aileden. Bayağı ciddi şekilde 1950’lerin başından beri ayakta ve neoliberalizmin ağa babalarından, Avusturyalı ekonomist Friedrich Hayek’le de görüşmüş. Hayek kendisine ulus içinde politikaya girmesini, onun için savaşmasını yani entelektüel sınıfını düşünmesini, aydın sınıfını hedef alan fikirlere karşı savaşmasını söylemiş ve öylece gelişmiş Atlas Network. ABD’ye sıçradıktan sonra hem Britanya'nın hem ABD’nin, Charles and David Koch biraderler başta olmak üzere, en ünlü petrol zenginleriyle ve aynı zamanda Kanada'da da yer alıyorlar. Kanada'da da Fraser Institute’ü; sonradan da Institute of Economic Affairs (IEA) adını taşıyan, Uluslararası Ekonomi Meseleleri diye okumak lazım, enstitüyü kuruyorlar.
Bu arada Antony Fisher, Britanya’da Margaret Thatcher’ın yardımcısı oluyor. Atlas Network, Avustralya'da da ünlü basın kralı, en sağcı gazetecilerden biri Rupert Murdoch’dan yardım alarak, onun parasıyla Centre for Independent Studies’i 1976’da gündeme alıyor. Oradan Amerika'ya geçerek 1978’de ünlü Manhattan Institute for Policy Research’ü, sonradan da 1979’da Pacific Research Institute’ü kuruyorlar. Böyle gidiyor Atlas Ağı ve bütün dünyayı aslında Koch biraderlerin fonlarıyla desteklediği ExxonMobil ve Sarah Scaife Foundation gibi iklim inkarcılığını yaymasıyla ünlü kuruluşları da aralarına alıyorlar. Ardından Venezuela'ya giderek Hugo Chavez’in devrilmesinde de yardımcı oluyorlar. Brezilya'ya atlıyorlar ve Jair Bolsonaro’yu kuvvetle destekliyorlar.
500’den fazla üyesiyle Think tank diyorlar düşünce kuruluşuna ama işte böyle kuruluşlar ve Arjantin'de de Amerikalı iş adamlarıyla beraber son derece etkili oluyorlar. Şimdi de artık tamamen Hristiyanlık'la da karışan The Heritage Foundation gibi evanjelik etkileri de olan birçok kuruluşla beraber 'yeşil canavara karşı nasıl mücadele ederiz' diye yürütmeye devam ediyorlar. Özellikle de bunun artık bir adı da var; ‘kızıl badana taktiği’. Bu taktiği kullanıyorlar ve 'yerliler bile artık destekliyor 'diyorlarmış. Yani gelir elde etmelerini engelledikleri için Kızılderililer de aktivistlere kızıyorlarmış, karşı çıkıyorlarmış. Hatta buna ‘Aborjin Terörizmi” diyerek de ondan korku yaratıyorlar.
Yani yalancılığın, riyakarlığın ve komplonun sonu gelmiyor. Oldukça kapsamlı bu makaleyi insan okudukça sistem nelere kadir diye düşünmeden edemiyor. O zaman şimdi, tam zamanı ve ‘Fosil yakıtlar çağına son vermeliyiz’ diye bütün dünyada bir şey başlıyor. 15 Eylül'de dünyanın dört bir tarafında, sonra 17 Eylül'de de devam edecek. Her zaman Eylül’ün ortalarında olan Birleşmiş Milletler'in İklim Zirvesi’ne bakalım kimler katılacak? Hangi hükümet başkanları, liderleri hangi vaatleri verecekler? Fakat özellikle programcı dostumuz Atlas Sarrafoğlu'nun bize gönderdiği bildiriden de şöyle bir şey okuyabiliriz, ‘Fosil yakıtlar çağına son vermeliyiz’ adını taşıyor;
"Bilim insanları yıllardır fosil yakıt bağımlılığının korkunç sonuçları konusunda bizi uyardılar ve etkilenen topluluklar bunun feci etkilerine tanıklık ettiler ama yine de bir kenara itildiler. En zengin uluslarımızın liderleri sera gazı salımlarını, emisyonlarını azaltmayı başaramadı ve en ayrıcalıklı %1, ultra yaşamlarına devam ederken, en savunmasız olanlar, kendi yaratmadıkları bir krizin ön saflarında kalmaya devam ediyor. Zaten marjinal ve dezavantajlı topluluklar, dirençleri gerilirken en kötü etkilerle karşı karşıya kalıyorlar. Fosil yakıt endüstrisi, açgözlülük ve sömürüyle çalışıyor. Kendi ceplerini doldurmak için başkalarının hayatını feda ediyor. Kömür, petrol ve gaza olan bağımlılığımız, gezegenimize ve toplumumuza büyük zarar veriyor ve en yüksek zararı en çok etkilenen kişiler ve bölgeler, Most Affected People and Areas (MAPA) alıyor. Fosil yakıt endüstrisi katlanarak daha fazlasını nakde çevirirken, sübvansiyonlar, yatırımlar ve ödemeler için milyarlarca dolar da talep ediyor. Yani fosil yakıtlar çağını sadece gezegenimiz ve hayatta kalabilmemiz için değil aynı zamanda yeni sömürgeciliğin zincirlerinden kurtulmak için de sona erdirmeliyiz. Fosil yakıt çıkarma bir sömürü, hakimiyet döngüsünü sürdürüyor. Shell, BP, ExxonMobil, Total Energies, Chevron, Pemex, Petronas, Rio Tinto, Shenhua gibi çok uluslu ve ulusal şirketler yozlaşmış siyasi elitlerin çıkarları için insanları ve çevreyi sömürerek kırsal, periferik ve savunmasız topluluklara saldırıyor. Sesini yükseltenlerin, ekosistemlerin, toplulukların ve gezegenimizin yaşam haklarının feci yıkımına tanık olanların sesini susturmak, yalnızca küçük bir azınlığın ekonomik kazancı pahasına devam ediyor. Ortaya çıkan çevre bozulma sömürgecilik sistemini yoğunlaştırarak ve sürdürerek ve doğayı savunmak için mücadele edenleri suçlu durumuna düşürerek iklim değişikliğine karşı savunmasızlığı şiddetlendiriyor."
Şimdi bunun devamını da istersen biraz da sen devam et. Yani bütün bir yazı aşırı hava olaylarıyla geçirdikten sonra ve bütün rekorların kırıldığı bir durumda dünya, siyasi sistemler hala daha fazla iklim faciasına yol açacak şeylerin peşinde görünüyor. Bu yüzden de iklim aktivistlerine en çok şimdi, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu da hatırlatalım ve devam edelim.
Özdeş Özbay: Evet. ‘Bir parti umut ve taleplerimiz’ bölümünde şöyle devam ediyor çağrıları;
"Buna rağmen halklar ayağa kalkıyor. Fosil yakıt endüstrisine karşı savaşıyoruz. Yeni boru hatlarının genişlemesine ve pek çok cana mal olan maden çıkarma uygulamalarının yaygınlaşmasına direniyoruz. Yeşil kapitalizmin sonsuz ekonomik büyüme ve ‘yeşil dönüşüm adına’ insanları ve doğayı sömürerek açtığı binlerce maden gibi desteklediği yanlış çözümlerle karşı karşıyayız. İşlerin her zamanki gibi devam etmesine meydan okuyoruz. Pandemi bize zaten normalin güvenli olmadığını gösterdi. Ama sistemi yönetenler, statükoyu sürdürüp o bozuk geleceğimizi tehdit altına alan yaşama geri dönmeye karar verdiler. Durumun aciliyetini anlamak için daha ne kadar dünya rekorunun kırılması gerekecek. Daha ne kadar insanın ölmesi, evini ve yakınlarını kaybetmesi gerekecek. Bu Temmuz, 120 bin bir yıl boyunca dünyanın şahit olduğu en sıcak Temmuz ayını yaşadık. Gençler olarak bu kadar ekokırıma yeter diyoruz. Fosil yakıtlar çağına son vermek için mücadelemize devam ediyoruz.
15 Eylül'de yapacağımız küresel iklim grevinde ki taleplerimiz şunlardır; Yeni ve ve mevcut fosil yakıt projelerini elden çıkararak fosil finansına bir son verilmesi.
Ö.M.: Tüm fosil yakıtlardan hızlı, adil ve eşit bir şekilde aşamalı olarak çıkılması sorumlulukların ve kazançların farklı paydaşlar arasında özellikle tarihsel olarak ötekileştirilmiş ve kırılgan topluluklara özen göstererek adil bir şekilde yeniden dağıtılmasının sağlanması.
Ö.Ö.: Yurttaş topluluklarının enerji projelerini büyük yatırımlar yapılması.
Ö.M.: İklim krizinden ve yapısal nedenlerinden etkilenen topluluklara verilen zararların tazmini ve ayrıca fona ödeme yapan tarihsel kirleticilere özel vurgu yaparak kayıp ve zarar fonunu uygulanması." Bazı tanıklıklara da yer verilmiş, onları da okuyalım istersen.
Ö.Ö.: “İklim krizi kapımızda değil, ön kapımızı çalmıyor. Zaten evimizin içinde,” demişler çağrının bu bölümünde de. “Ancak daha yapılacak çok şey var. Çünkü bizi 1,5 derece altında tutacak bir derecenin her kesri, onarılabilecek her ekosistem, savunulabilecek her yaşam ve bu nedenle kolektif olarak özgürleşme yolunda atılabilecek her adım önemlidir. Birlikte gezegenimizi ve üzerinde yaşayan insanları onurlandıran ve sonraki nesiller için fosil yakıtsız güvenli bir geleceği şekillendirebiliriz. Artık fosil yakıtlara son vermeliyiz. Sen de var mısın?” demişler ve eylemin bilgilerini paylaşmışlar.
Ö.M.: Evet, eylem de yarın İstanbul'da Kadıköy İskele Meydanı'nda ‘fosil yakıtların kullanımı sebebiyle insanlık dahil yok olmakta olan türlerin cenaze töreni yapılacak’ ve basın açıklaması yapılacak. Orada saat 17:00’da toplanacağız diyorlar. Bunu Fridays for Future’ın internet sitesinde de çok kapsamlı bir şekilde bulunuyor. Orada yazılı, bütün haritalarıyla, dünyanın neresinde, hangi ülkelerinde, hangi şehirlerinde ve kasabalarında olduğu varıncaya kadar sıralandırılmış. Dünya çapında önce 15 Eylül'de başlayacak, sonradan da 16 ve özellikle de 17’sinde devam edecek. Çünkü Birleşmiş Milletler'de yapılacak İklim Zirvesi’ne bütün hepsi gelmeyecekmiş. Mesela Britanya başbakanı Rishi Sunak gelmeyecek deniyordu. Çünkü orada kendisine taahhütlerini yerine getirmediği konusunda, tutarlı davranmadığı konusunda bayağı ciddi eleştiri gelebileceği, özellikle de Birleşmiş Milletler'den bunun gelebileceği korkusuyla katılmayacağı yolunda birçok yazı çıktı. Türkiye'den kimlerin katılacağını bilmiyoruz. Genel olarak son zamanlarda bu konulara daima Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılıyordu. O da şimdi katılacak mı, katılmayacak mı, henüz öğrenebilmiş değiliz. Yarın takibini yaparız herhalde.
‘Fosil yakıtlar çağına son vermeliyiz', çok önemli. Dünyanın son yıllarda gördüğü en önemli eylemlerden biri olarak nitelendiriliyor. Böylece bugünkü programımızı da bu şekilde bitirebiliriz herhalde.