Bu hafta Açık Bilinç’te "Geleneksel, Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp" serisinin 2. bölümünde, Helsinki Üniversitesi’nden Dr. Çağrı Yalgın'la beklenti ve inancın fizyolojiye etkisi ve plasebo etkisinin gerçekliği üzerine konuştuk.
Bu haftaya önce, tanımla başlayalım: Latince anlamı "sizi memnun edeceğim" olan "placebo" sözcüğü, “hastayı beklenti ve inanç etkisiyle memnun etmeye yarayan tedavi yöntemleri” olarak tanımlanabilir.
Diş hekimi prosedür öncesi çenenize iğne yaptı. İğnede aslında uyuşturucu madde yok, şekerli su var, ama siz bunu bilmiyorsunuz. Yine de ağrı eşiğiniz değişti, prosedür sırasında daha az acı ve ağrı hissettiniz. İşte plasebo etkisine bir örnek.
Ağrı kesici almış olduğunuza dair inancınız ve bundan kaynaklanan beklentiniz, ağrı algınızı değiştirdi, sizi "memnun etti". Plasebo etkisinin temel ilkesi bu.
Plasebo etkisini gerçek olmayan,ya da önemsiz bir etki gibi düşünmemek gerek. Tam aksine, eğer bilişsel dünyamız, yani düşüncelerimiz, beklentilerimiz, vücudumuzdaki ağrı gibi çok temel bir algıyı değiştirebiliyorsa, burada derinlemesine incelenmesi gereken bir alan var demektir.
Meraklısına not. Bilişsel aktivitenin, aslında modüler olduğu var sayılan algı modalitelerinin içeriğini (yani inanç ve beklentilerimizin, ne gördüğümüz, tattığımız, ne kadar ağrı hissettiğimizi) değiştirebileceği tezine 'algıya bilişsel nüfuz' ("cognitive penetrability of perception") deniyor. Bilişsel bilimler de zihin felsefesinde son zamanlarda çok ilgi gösterilen bir çalışma alanı.
Bir soru: Zaman zaman nükseden ve bir türlü geçmeyen kronik baş ağrınız var. Akupunktur denediniz ve faydası oldu. Akupunktur uzmanlarının, "çi enerjisi" üzerinden bir kuramları var. Fakat akupunkturun temeli aslında bu kuramdan bağımsız çalışan bir plasebo etkisi olabilir mi?
Akupunktur konusuna geri dönmek sözüyle, bir başka soruya geçelim. Plasebo etkisinin içine neler girer? Örneğin, ekonomik değişkenler, yani parayla ilgili beklentilerimiz de, algımızda değişiklik yaratabilir mi?
Davranışçı ekonomist Dan Ariely'nin çalışmasında, ağrı kesici aldıkları düşüncesiyle plasebo (şeker) hapı verilen 2 grup karşılaştırılmış. Pahalı bir ilaç aldığını düşünenler, ucuz ilaç aldığını sananlara göre daha yüksek oranda ağrı azalması belirtmişler.
Acı ve ağrı algısı, son derece temel, pek çok canlı türünde ortak, biyolojik mekanizmalarla çalışıyor. Pahalı ilaçların daha etkili olacağı gibi kültürel koşullanmanın ürünü olan bir düşüncenin böyle fizyolojik bir etkisi olabilmesi, olağanüstü ilginç bir durum. Not edelim!
Acı ve ağrı konusunda plasebo araştırmalarının öncüsü, II. Dünya Savaşı'nda İtalya ve Kuzey Afrika cephelerinde görev yapan Harvard profesörü anestezi uzmanı cerrah Henry Beecher'dır. Morfinin bittiğinde yaralı askerlere tuzlu su enjekte etmenin etkisini makalelerinde anlatır.
Plasebo etkisinin, beyindeki ağrı ve ödül merkezleri üzerinden çalıştığı tezi yaygın. Plasebo etkisi bugün, nörobilimin ve beyin görüntüleme yöntemlerinin gelişmesiyle, somut olarak laboratuvarda çalışılabilir bir alan haline geldi.
Plasebo etkisinde en önemli etken olan düşünce ve beklentinin, hipnoz çalışmalarındaki telkinle temel bir bağlantısı var. Hipnoz konusunda ileride başka bir program yapacağız, fakat bu benzerliğe "Olağanüstü Bilinç Halleri" programımızda kısaca değinmiştik.
Plasebo etkisini çağdaş Tıp içinde kullanmak, önemli olduğu kadar, hem yöntem hem etik açidan karmaşık sorunlar içeren bir konu. Plasebo üzerine önemli sorulardan biri şu: Plasebo etkisi yalnızca bilişsel bir etki midir, yoksa bilişten bağımsız fizyolojik bir etkisi de var mıdır? Yani, hastadaki memnuniyet, yalnızca iyi olduğuna inanmasından mı kaynaklanır, yoksa gerçek bir iyileşme de görülür mü?
Bu soru, epistemoloji ve zihin felsefesiyle ilgilenenler için, acı ve ağrı konusunda özel bir statüye sahip. Çünkü ağrımızın azaldığına inanmakla daha az ağrı hissediyor olmak, iç içe geçmiş zihinsel haller, hatta belki ("gerçeklik-görüntü" ayrımının kalmadığı) bir ve aynı durum. Fakat, plasebo etkisi konusunda, zihinsel olmayan fizyolojik işlevlerde durum ne?
Örneğin, plasebo etkisi akciğer fonksiyonu üzerinde de gerçek bir iyileşme sağlayabilir mi? 2011 yılından bir çalışma, bu soruya olumsuz cevap veriyor ve önemli ikazlar içeriyor.
39 astım hastasıyla tamamlanan bu deneyde, albuterol ilacının akciğerlerde iyileşmeye etkisi, plasebo etkileri ve müdahale içermeyen kontrol grubuyla karşılaştırmalı olarak incelenmiş. Ölçülen değişkenler: Hastaların kendi iyileşme değerlendirmeleri ve akciğer fonksiyonu.
Müdahale edilmeyen grupta her hangi bir değişiklik olmamış. Albuterol tedavisi uygulanan hastalarda hem (nesnel) iyileşme hem de (öznel) iyileşme hissi görülmüş. Plasebo etkisindeki hastalarsa, akciğerlerinde iyileşme olmadığı halde,kendilerini daha iyi hissettiklerini söylemişler.
Bu çalışmada, 2 tür plasebo kullanılmış. 1.Albuterol içermeyen etkisiz sprey. 2.Sahte akupunktur. Hastalar, gerçek sprey veya gerçek akupunkturla tedavi edildiklerini düşünüyorlar. Plasebo etkisinin temeli bu. (Not. Bu çalışma akupunktur üzerine bir veri veya eleştiri içermiyor.)
Araştırma sonuçlarına sayısal olarak bakalım.Grafik,albuterol ve plasebo etkilerinin öznel olarak benzer olduğunu gösteriyor. Yani ilaç alan ve plasebo etkisinde olan hastalar,nefes darlığı açısından benzer oranda iyileştiklerini düşünüyorlar.
[Kaynak: Dr. Işıl Arıcan çevirisi, www.yalansavar.org]
Oysa, nesnel iyileşme kriteriyle [1 sn.de zorlama nefesle dışarı verilebilen hava volümü, FEV1] bakıldığında, plasebo etkisinin nefes darlığında iyileşme göstermediği, yalnızca albuterol içeren tedavinin etkili olduğu görülüyor.
[Kaynak: Dr. Işıl Arıcan çevirisi, www.yalansavar.org]
Özetle: Plasebo, ağrı/acı algısında beyin görüntülemeyle saptanan olumlu fizyolojik etkiler yaparken, astımlı hastaların akciğer fonksiyonunda iyileşme hissi dışında gerçek bir fizyolojik etki sağlamıyor.
Plasebo yöntemlerinin hastalarda iyileşme hissi sağlarken fizyolojik bir etkiye yol açmadığı durumlarda özellikle dikkatli olunması, yanılmadan dolayı tedavide gecikmeye yol açılmamasına dikkat etmek gerekiyor.
Benim geniş ve tartışmalı literatürden taramasından çıkardığım sonuç şu: Plasebo etkisi, bedensel tedaviye hasta inanç ve beklentilerini de göz önüne alacak şekilde bütünlüklü olarak bakmamızı hatırlatan ve derinlemesine araştırılması gereken ilginç bir alan sunuyor.
Gelelim akupunktur konusuna. Akupunktur gerçekten "çi enerjisi"nin insan vücudunda dolaşımıyla ilgili, bedensel meridyenler ve odak noktalarının saptanması sayesinde ve kuramsal bilgiye dayanarak çalışan bir yöntem mi? Yoksa bunların hepsinden bağımsız bir tür plasebo etkisi mi?
Akupunktur literatürü, plasebo makalelerinden daha da tartışmalı ve daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç duyulan bir alan. Bir örnek olarak, ağrı uzmanlarının akademik yayın organı olan "Anesthesia & Analgesia" dergisinin 2013 akupunktur özel sayısına bakalım.
Gerçekten de, akupunkturun kayda değer bir etkisi olmadığını gösteren çok sayıda araştırma üzerinden yapılmış meta-analizlerin yanı sıra, bedende gelişigüzel yerlere batırılan iğnelerin hasta üzerinde aynı tür etkisi olduğunu gösteren çalışmalar var.
Plasebo etkisi, homeopati, ve "Alternatif Tıp" konularında, önümüzdeki üç programın konuklari Dr. Çağrı Yalgın ve Dr. Işıl Arıcan’ın Açık Bilim ve Yalansavar sitelerindeki yazı ve podcastlerinden yararlandım.
Bu hafta için kaynaklar:
https://yalansavar.org/2016/05/24/podcast-8-plasebo-etkisi/
https://yalansavar.org/2014/06/15/plasebo-iyilesmeye-inanmak/
Haftaya, serinin 3. programında, Dr. Işıl Arıcan ile "Alternatif Tıp" üzerine konuşuyor olacağız.
Öte yandan, akupunkturun plasebo etkisinde ibaret olmadığını, kendi kuramı temelinde çalıştığını öne süren, ve beyin görüntüleme gibi yeni yöntemlerle bu tezi desteklemeye çalışan çalışmalar da mevcut. Bu konu, daha çok araştırmayı hak ediyor.