H.M. ve "Daimi Şimdiki Zaman"da yaşamak

-
Aa
+
a
a
a

Açık Bilinç'te Güven Güzeldere, istemeden ve farkında bile olmadan, bir ameliyatın öngörülemeyen çok talihsiz etkileri sonucunda nörobilimin ve beyin cerrahisinin en ünlü hastası haline gelen Henry Molaison üzerine bilgi veriyor.

""
H.M. ve "Daimi Şimdiki Zaman"da yaşamak
 

H.M. ve "Daimi Şimdiki Zaman"da yaşamak

podcast servisi: iTunes / RSS

Diyelim 30 yıldır sizinle belki yüzlerce kez söyleşi yapmış biriyle konuşurken, belki bir aşinalık hissediyorsunuz ama daha önce tanışmış mıydınız, hatırlamıyorsunuz. 

Sabah kahvaltı da ne yediğinizi de hatırlamıyorsunuz. 

Kendinizi hala ameliyat olduğunuz yılda sanıyorsunuz.

İşte, geçen haftaki programda adı geçen, nörobilim ve beyin cerrahisi alanının kendi durumundan haberdar olmayan 'en ünlü hastası' H.M. böyle biriydi. 

2008'de Connecticut eyaletinde bir bakımevinde, hala 1953'de yaşadığını sanarak, 82 yaşında vefat etti. 

Asıl adının Henry Molaison olduğunu o zaman öğrendik.

Henry Molaison'un insanı hayrete düşüren hayatını, kariyerini onun hafıza kaybını anlamaya adamış olan nörobilimci Suzanne Corkin'in 2013 basımı Permanent Present Tense: The man with no memory, and what he taught the world adlı kitabından okuyabilirsiniz. Molaison'dan söz eden bir başka kitap, İrlandalı nörobilimci psikiyatrist Veronica O'Keane'ın Türkçe'ye Eskici Dükkanı olarak çevrilen kitabı. Benlik-hafıza ilişkisini anlatan bu kitap, karşılaştırmalı olarak H.M.'in başından geçenlere de değiniyor.

'Sara krizi' denilen, beyindeki elektriksel faaliyetlerini düzensizliği sonucunda oluşan epilepsi bozukluklarının tedavisi için beyin cerrahisi, 1950'li yıllarda ilaçların da çok bilinmemesi nedeniyle, bugüne nazaran daha çok kullanılan bir yöntemdi.

1953'te beyin cerrahı William Scoville, epilepsisini tedavi etmek amacıyla Henry Molaison'u, Hartford Connecticut Hastanesi'nde ameliyat etti. Beyninin iki tarafında da bulunan ve o zamanlar işlevi tam anlaşılamamış olan hippocampus denen yapıları çıkardı.

H.M.'nin epilektik ataklarını iyileştiren ama onu 'daimi şimdiki zaman'a mahkum eden ve 82 yaşında ölene kadar kendisinin hep 1953'te yaşadığını düşündürtecek olan dönem böyle başladı.

H.M., nispeten sakin ve munis adam olarak, çok duygusal dalgalanmalar deneyimlemeden, uzun yıllar bir bakımevinde yaşadı.

Her sabah aynı gazeteyi okumakta bir sakınca görmüyordu çünkü, eğer kenarlara not almadıysa, aynı gazeteyi daha önce okumuş olduğunu hatırlamıyordu.

H.M.'in sakin ve duygusal olarak 'düz' bir kişi olmasının geçirdiği ameliyatla bir ilgisi var.

Beyinde hippocampus'a çok yakın bir yerde olan ve duygusal tepkilerimizi düzenleyen 'amygdala'sının H.M. vakasında cerrahi olarak çıkartılmış olmasının, Henry Molaison'ın hem çok önemli bir kaybı, hem de onu kimi travmalardan koruyan bir etken olduğu söylenebilir.

Diyelim ki size söylenen her şeyi, dikkatiniz dağıldığı anda unutuyorsunuz, yeni hiç bir şey hatırlamıyorsunuz. O halde her aynaya baktığınızda  gördüğünüz giderek yaşlanan insan yüzünün niçin size ait olduğunu anlamak için aynı şeyi defalarca dinlemeniz gerekebilir.

Benzer şekilde, diyelim ki kötü ve travmatik bir haber aldınız, mesela ailenizde bir vefat haberi ve bu haberi de size anlatılan yeni şeyleri hatırlayamadığınız için yeniden yeniden almanız yani aynı travmayı bir daha bir daha deneyimlemeniz gerekebilir.

Fakat 'amygdala'sı çıkartılmış bir kişi olan Henry Molaison için bu tür kötü haberleri yeniden yeniden almanın, baştan bunlarla yüzleşmenin, düşünüldüğü kadar travmatik olmadığı söyleniyor.

H.M., nörobilim dünyasının en ünlü hastası çünkü ölene kadar H.M.'in hafıza eksikliği çok detaylı biçimde araştırıldı, bu konuda pek çok doktora tezi yazıldı. Bu araştırmalardan, hafıza mekanizmaları hakkında pek çok buluş  ortaya çıktı.

Örneğin, ameliyat sonrası yeni olgular hakkında deklaratif hafızası hemen hiç olmayan, o sabah ne yediğini bile hatırlayamayan H.M., bazı el becerilerinde giderek daha iyi performans gösterebiliyordu. 

Demek ki hafıza, deklare ettiğimiz olgulara bilişsel biçimde ulaşmaktan ibaret bir mekanizma değildi.

H.M.'in ilk araştırmacılarından olan nörobilimci/psikolog Brenda Milner, özellikle bu konunun üzerinde çok durmuştur. H.M.'de ameliyat sonrası bir tuhaflık olduğunu ilk fark eden kişilerden olan Milner, ameliyatı yapan cerrah Scoville ile 1957'de yayımladığı yazıda H.M.'i akademik dünyaya tanıtan kişi oldu.

1960'lardan bu yana hafıza konusunda çok iyi çalışmalar yapıldı. Hafıza türleri, hafızanın beyindeki mekanizmaları ve hafıza bozuklukları artık çok daha detaylı bir biçimde biliniyor ve H.M. ile yapılan çalışmalar, bu gelişmelerde önemli rol oynadılar.

Eski Yunanca 'unutmak' demek olan ve İngilizce'ye de oradan geçen 'amnesia' yani hafıza kaybı da bir kaç farklı şekilde anlaşılabilir. 

Amnezide belki en önemli ayrım, geriye bakan ('retrograde') ve ileri bakan ('anterograde') arasındaki fark ve H.M. vakası da bu konuya ışık tutuyor.

'Retrograde' amnezi, bir beyin hasarı neticesinde o ana kadar olmuş her şeyi unutmak demek yani isminizi bile hatırlamıyorsunuz, hayata yepyeni bir beyaz sayfa açarak devam etmeniz gerekiyor. 

H.M.'in başına gelen bu değil.

Diğeri ise 'anterograde' amnezi yani bir şekilde, eskiden olan her şey unutulmasa da, yeni hatıralar oluşturamamak. 

H.M., beyin ameliyatı sonrasında bu tür 'ileri dönük' amneziden muzdaripti.

'Anterograde' amnezi, nadir rastlanan ve H.M. gibi vakalarla karşılaşıldığında bilim dünyasında ses getiren bir durum fakat 'retrograde' amnezi daha da nadir. Hatta, geçici durumlar hariç, tam anlamıyla 'retrograde' amnezisi olan biri bilinmiyor.

Hafıza kaybı konusu ilginizi çekiyorsa, yukarıda andığım Suzanne Corkin'in ve Veronica O'Keane'in kitaplarının yanı sıra, bazı filmler de önermek isterim.

Örneğin, Finlandiya'lı yönetmen Aki Kaurismaki'nin filmi Geçmişi Olmayan Adam, 'retrograde' amnezi fikri üzerine kurgulanmış güzel bir eser. Ama eğer kahramanı bir anlamda H.M. gibi 'anterograde' amneziden muzdarip bir film istiyorsanız, o zaman Christopher Nolan'ın - kurgulanış tarzı itibarıyla izleyenlerde amnezik türde bir karmaşıklık yaratmayı hedefleyen - Memento filmi ilginizi çekebilir.

Bitirirken, kelime olarak 'denizatı' anlamına gelen beyindeki 'hippocampus' yapısına değineyim. 

H.M., beynindeki iki hippocampus da alınınca, yeni hiç bir şey hatırlayamaz olmuştu ama bundan ne sonuç çıkıyor -- örneğin, hatıralar insan beyninde 'hippocampus'da mı saklanıyor?

Bu sorunun cevabı, hayır. 

H.M., ameliyattan hemen önceki dönemi iyi hatırlayamasa da, daha eskilerde başından geçmiş olayları, örneğin 10 yaşındayken arkadaşlarıyla gizlice ilk sigara içtiği zamanı, detaylarıyla hatırlıyor ve anlatabiliyordu.

Bu bulgudan da hareketle, bugün ana akım kabul gören görüş 'hippocampus'un beyindeki işlevinin hatıraları saklamak değil; kortekste yani beyin kabuğunu oluşturan dokuda bir şekilde yer eden hatıraların 'kapı muhafızlığını yapmak' olduğu. 

'Hippocampus' olmayınca, yeni hatıralar beyinde olmaları gereken yere ulaşamıyor ve yeni hiç bir şey hatırlanamıyor.

Hafıza literatürü çok kapsamlı. Bu alanda cevabı henüz verilememiş pek çok soru da var. 

Örneğin, bilgisayar biliminden yola çıkarak, şöyle sorabiliriz: Bir şeyi unuttuğumuzda, o hatıra beynimizden silinmiş mi oluyor yoksa yalnızca ona işaret eden göstergeyi mi kaybediyoruz?

İkinci bir görüşe göre, bütün hatıralarımız ölene kadar beynimizde mevcut.

Henry Molaison (1926 - 2008)

Henry Molaison, istemeden ve farkında bile olmadan, bir ameliyatın öngörülemeyen çok talihsiz etkileri sonucunda, nörobilimin ve beyin cerrahisinin en ünlü hastası haline geldi ve bir bakımevinde korunaklı bir hayat geçirdikten sonra 2008'de, 82 yaşında aramızdan ayrıldı.