"Fikri Sabit" Seçmen Psikolojisi

-
Aa
+
a
a
a

Bu hafta Açık Bilinç’te, "Fikri sabit" seçmen psikolojisini konuştuk. Bilişsel bilimler ışığında, ABD'den Türkiye'ye, siyasi inancın doğası ve seçmen kararlarının altında yatan nedenler. 

Açık Bilinç: 5 Haziran 2018
 

Açık Bilinç: 5 Haziran 2018

podcast servisi: iTunes / RSS

Geçen hafta, Prof. Ünal Zenginobuz'la seçim sürecinde ekonominin etkilerini ve "faiz neden, enflasyon sonuçtur" iddiasının niçin temelsiz olduğunu konuşmuştuk.

Cumhuriyet tarihinin belki en önemli seçimlerine doğru ilerlerken, bu hafta ve gelecek hafta, iktidar ve muhalefet partilerinin seçmen profilini, psikoloji ve sosyoloji verileriyle incelemeye çalışacağız.

Pek çok siyasi analist, izledikleri popülist siyaset ve seçmenleri üzerindeki etkileri açısından, ABD başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekiyor.

Seçmen psikolojisi incelememize, ABD'den başlayarak Türkiye'ye uzanalım.

Son iki yıldır, ABD'de Trump seçmenleri üzerine bir çok bilişsel ve sosyal psikoloji araştırması yayımlandı.

Örneğin: Thomas F. Pettigrew / Social Psychological Perspectives on Trump Supporters

Bu analizler, Trump seçmenlerinin sadakatinin altında yatan psikolojik nedenleri irdeliyor. 

Trump, dün söylediklerinin bugün tam tersini yapsa bile, bu durum seçmenlerini olumsuz etkilemiyor.  Sanki üzerinde, seçmenlerinin hayranlığının yaratmış olduğu koruyucu bir zırh var.

Trump, seçmenlerinin üzerinde yarattığı etkinin farkında ve bununla övünüyor. 

Trump seçmenleriyle yapılan sokak röportajlarında, her ne olursa olsun Trump'a oy vermekten vazgeçmeyeceğini söyleyen "fikri sabit" seçmenleri görebiliyoruz. 

Trump seçmenlerinin bu "fikri sabitlik" derecesine ulaşan sadakatının altında hangi nedenler yatıyor? Bu seçmen kitlesinin psikolojisini nasıl anlamalıyız?

Peki, ABD seçmenleri üzerine yapılmış araştırmalardan yola çıkarak, ülkemiz siyasetine ışık tutabilir miyiz?

Trump seçmenlerinin psikolojisi üzerine son zamanlarda yayımlanmış benzeri pek çok makale arasından bir tanesine bakalım. 

Bilişsel nörobilimci Bobby Azarian'ın 7 Nisan 2018 tarihli yazısı. 

Bu makaleye göre, Trump'ın seçmenleri üzerindeki olağanüstü etkisinin 4 temel nedeni var:

1. Dunning-Krueger Etkisi.

2. Tehdit karşısında yüksek hassasiyet.

3. Terör korkusu.

4. Trump'ın dikkatleri üzerinde toplama yeteneği.

"Trump etkisi"nin bu 4 nedenini kısaca ele alalım.

1. ’Kifayetsiz bihaber’lik durumu diye nitelediğimiz Dunning-Kruger etkisinden daha önceki bir programda detaylıca söz etmiştik. 



2. Tehdit karşısında duyulan yüksek hassasiyet, ekonomik ve sosyal koşulların getirdiği önyargılar ve güvensizlikten besleniyor.  Örneğin göçmenler gibi bir konuda, neredeyse içgüdüsel ve mantık dışı otomatik bir tepki yaratıyor.

3. Tehdit karşısındaki tepki, aynı zamanda terör korkusunu da besliyor. Yükselen milliyetçilik duygusunun, askeri operasyonlara ve savaşa verilen hayranlıkla karışık desteğin artmasına neden oluyor, ve seçim tercihlerine yansıyor.

4. Son olarak, Trump'ın dikkati üzerinde toplama konusunda yetenekli olduğu söyleniyor. Mesajları seçmene içgüdüsel düzeyde hitap eden cinsten, kısa ve açık. Bilişsel efor gerektirmeden, akılda kolayca kalacak şekilde tekrarlanıyor.

Bilişsel nörobilimci Bobby Azarian, yazısındaki bu 4 nedenle, Trump seçmenlerinin siyasi tercihlerini hiç bir zaman değiştirmeyeceğini ve Trump'ın 2020'de kaçınılmaz olarak yeniden ABD başkanı seçileceğini iddia ediyor.

İnanmalı mıyız?

— / —

Seçmen psikolojisi üzerine yapılan çalışmalar, ister istemez, kimi bireysel farkları yok sayan genellemeler içermek durumunda. Yukarıdaki yazı da, Trump'ın "fikri sabit" seçmenleri diye bir kategori oluşturarak, bunu yapıyor.

Bu tür genellemelerin toplumsal düzeyde açıklayıcı yanları olduğu aşikar. Biz de daha önceki programlarda benzer çalışmalara yer vermiştik: Örneğin, "Kitle Psikolojisinin Yapıtaşları"

Öte yandan, Azarian'ın yazısındaki gibi genellemeler, insanlara 10bin metre yükseklikten bakarmış gibi bir yaklaşıma sahip. 

Ben, seçmen davranışını anlamak konusunda bu tür genellemelerin, alanda bireylerle yapılan çalışmalarla desteklenmedikçe, eksik kaldığı düşüncesindeyim.

Bir itirazım daha var.

"Fikri sabit" seçmen profili, bir genelleme olarak doğru görünebilir. Ama bence bu da aldatıcı bir görüntü. Kimsenin, mutlak bir biçimde, "fikri sabit" olmadığını, olamayacağını düşünüyorum.

(Bu konuya gelecek hafta sosyolog Sevinç Doğan'la, Kağıthanede yaptığı mikro-düzey araştırmaları üzerinden, seçmen zihniyetini ele alarak devam edeceğiz.)

Şimdi, Trump seçmenleriyle başladığımız tartışmayı Türkiye gündemine bağlayalım.

Trump, kendisine her koşulda inanacak seçmenleriyle övünüyor. Benzer bir tutumu, ülkemiz iktidarında da görüyoruz. 

Bakan Berat Albayrak, kendi seçmenlerinin "Erdoğan, 'aya 4 şeritli yol yapacağız' dese bile" inanacaklarını, Trump'ınkine benzer bir gururla anlatıyor. 

Burada kritik soru şu gibi duruyor: Eğer kimse mutlak anlamda "fikri sabit" değilse, kimi seçmenlerdeki bu en olmadık iddialara bile inanma eğilimini nasıl açıklayacağız?

Bu tür körü körüne duyulan sadakat duygusunun altında ne yatıyor? 

Değişmesi nasıl mümkün olur?

"Fikri sabit" gibi görünen seçmenlerdeki kendini adamışlığı ve fikrini değiştirme konusunda gösterdiği direnci anlayabilmek için, zihinsel dünyamızda inancın oynadığı role bakmak gerektiğini düşünüyorum.

İnanç nedir, düşünceden ne farkı vardır, hangi yönleriyle belirleyicidir?

Bir zihinsel durum olarak inancın doğasını anlamakta, şu iki nokta özellikle önemli:

1. İnanç, düşünceye göre, edinmesi de, vazgeçmesi de zaman ve çaba gerektiren bir hal.

2. İnançta, içeriğin yanı sıra, duygusal bir yatırım, belirli bir fikirle kurulan duygusal bir bağ var.

Aklımızdan bin türlü düşünce gelip geçebilir. Doğru olduğunu varsaymadan da pek çok düşünceyi zihnimizde canlandırabiliriz. 

Buna karşılık, aklımızda bir inancın kök salması belli bir fikrin doğruluğuna ikna olmamızı gerektirir.Bu, vazgeçmesi kolay olmayan bir bağlılık demektir.

Duygusal Akıl Kuramı'na göre ("Affective Intelligence Theory"), bir inanca adanmışlığın kuvvetini, içeriğin yanı sıra, inanılan fikir ya da fikrin sahibiyle kurulan duygusal bağ belirliyor. 

Kök salan inanç, yerini başka bir inanca bırakmamakta direniyor.

Bilişsel bilimlerde son zamanlarda, özellikle dini inancın psikolojisi üzerine yapılan pek çok ilginç araştırma var. Bu araştırmaların sonuçlarını, siyasi inançlar alanına uygulamak da mümkün.

Bu anlamda, "aya 4 şeritli yol yapacağız" denilse inanacağını söyleyen seçmen, aslında bu iddianın içeriğine inancını değil, iddia sahibine olan bağlılığını ifade ediyor diye düşünmek daha doğru olmalı.

Peki, kişilerin dünya görüşünü oluşturan temel inançlar, hangi koşullarda değişir? 

Bu soruyu, önceki bir programda genel hatlarıyla incelemeye çalışmıştık: "Seçmen Psikolojisi, Geri Tepme Etkisi ve Devrilme Anı"

Gelecek hafta, seçmen karar ve davranışı tartışmasına, günümüzde siyasi mobilizasyon üzerine alan çalışmaları yapmış olan, "Mahalledeki AKP" kitabının yazarı sosyolog Sevinç Doğan'la devam edeceğiz.