Temmuz Ayı Engelli Onur Ayı'dır - July is Disability Pride Month

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin İnsan Hakları kürsüsündeyken 2017'de Barış İmzası nedeniyle ihraç edilen ve ihraç sonrası Katı İnsan Sendromu tanısı konan Cavidan Soykan ile 2019'dan beri Temmuz ayında çeşitli ülkelerde kutlanan Engelli Onur Ayı üzerine konuşuyor.

""
Temmuz Ayı Engelli Onur Ayı'dır - July is Disability Pride Month
 

Temmuz Ayı Engelli Onur Ayı'dır - July is Disability Pride Month

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz. Bugün 16 Temmuz 2025 Çarşamba, ben Alper Tolga Akkuş. 

Bu haftaki konuğumu bir ay önce gene konuk almıştım ve o zaman konuğum kendi rahatsızlığını anlatmıştı bize. Ayrıca programın son bölümünde ‘Temmuz ayı da Engelli Onur Ayı’ diye bize bilgi vermişti konuğum. ‘Ben de Temmuz ayında sizi bir daha konuk alalım, onu konuşalım’ diye bitirmiştim. Bu hafta konuğum bir kez daha sayın Cavidan Soykan. Cavidan Hocam hoşgeldiniz, nasılsınız, iyi misiniz?

Cavidan Soykan: İyiyim, teşekkürler. Sağolun tekrar davet ettiğiniz için. Umarım siz de iyisinizdir.

A.T.A.: Allah'a şükür diyelim. Sıcaklardan bir şikayetimiz var ama onun dışında iyiyiz. Ülkenin gündemi malum, ona hiç girmiyorum zaten.

C.S.: Evet, oraya giremiyoruz.

A.T.A.: Benim bir ilk sorum vardı kendinizi tanıtın diye ve siz bir ay önce konuk oldunuz ama belki ilk kez bunu dinleyenler olacak, o yüzden çok kısa Cavidan Soykan kimdir, ne yaptınız bugüne kadar ve bir sakatlığınız var ise öğrenebilir miyiz sizden?

C.S.: Ben Sosyoloji doktorası yaptım ama İnsan Hakları akademisyeniyim diyorum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin İnsan Hakları kürsüsündeydim ama 2017'de Barış İmzası nedeniyle ihraç edildim.  İhraç sonrası Katı İnsan Sendromu olarak hastalığımın tanısı kondu ve ardından biraz daha engelli hakları alanında, sağlamcılık konusunda okumalar çalışmalar yapmaya başladım.

A.T.A.: Zaten 11 Haziran bölümünde çok detaylı bunu konuşmuştuk, dinleyicilerimiz buradan dinleyebilirler. 

Engelli Onur Ayı, Türkiye'de bilinmiyor, ben de o yüzden afişte İngilizce adını öne çıkardım, ‘July is Disability Pride Month’ diye bir başlık yaptım. 
Engelli Onur Ayı, Disability Pride Month, Haziran'dan hemen sonra, LGBT+ ayının arkasından yani Temmuz ayına, gelmesi de güzel bir tesadüf ama bunun da bir tarihçesi var, onu sizden alalım. Nasıl bugüne gelindi, hangi dönemeçlerden sonra bu ay Türkiye'de olmasa bile dünyada kutlanmaya başlandı?

C.S.: Ortaya çıkışı ABD’de. 1990 yılında aslında ADA diye siz de kısaltmışsınız gördüğüm kadarıyla afişte.

A.T.A.: Evet, afişin alt başlıklarından birinde var.

26 Temmuz 1990: ADA (Americans with Disabilities Act)

C.S.: Evet, Americans with Disabilities Act diye geçiyor ama bunu çevirirsek herhalde ‘Engellilikleri, sakatlıkları olan Amerikalıların yasası’ olur. Aslında bu yasa, ABD’de ve dünyada ilk çıkan engelli hakları yasası olarak biliniyor. ‘Kutlama’ desek nasıl olur bilmiyorum bunu da konuşabiliriz.

A.T.A.: Bence diyelim artık, ondan çekinmeyelim. LGBT+’ler ‘Onur Ayı’ diyorlar çünkü ‘Biz gayiz, lezbiyeniz, transız, her neysek oyuz. Bunlardan onur duyuyoruz’ diyor arkadaşlarımız. Biz de sakatız, körüz, sağırız, nadir hastalığımız var ve bir gün şifa bulursak amenna ama şifa bulana kadar da biz böyle olmaktan memnunuz diyoruz. 

Bu arada American with Disabilities Act, 26 Temmuz'da imzalanıyor ve o yüzden de Temmuz ayında bu kutlanıyor. 2015'e kadar aslında Engelli Onur Ayı ismi ile değil de anlaşmanın kutlanması, anması oluyor ama 2015 yılında bu günü de baz alarak - mesela LGBTİ Hareketi'nin de Stonewall isyanı vardır aynı sene - ‘25. yılda artık bu güne Onur Ayı diyelim’ şeklinde bir isim konuyor aslına bakarsanız.

C.S.: Evet, tam olarak 2015'te. 1995'te İngiltere'de Engelli Ayrımcılığı Yasası adıyla kabul ediyor ve orada kutlanmaya başlanması 2015’i buluyor yani ABD’den sonra İngiltere’de kabul ediliyor. Tarihsel olarak ABD’de hemen kutlanmaya başlamasının sebebi, bu yasayı çıkartmak için gerçekten ABD’deki engelli hareketinin ve engelli topluluğunun büyük bir mücadele vermesi ve bu mücadele nedeniyle aslında bu ayda tam da yasanın çıktığı bu ayda kutlama yapmak istiyorlar ve başlatıyorlar böyle bir hareketi ancak dünyanın geri kalanı bu konuda biraz gecikiyor.

A.T.A.: ABD’deki isyan hareketi 60'lı yıllarda başlıyor. Judith Heumann’ın da hayatını  konu almıştık bir programda. Kendisinin bir otobiyografisi var ve Heumann'ı da bir kez daha anmış olalım buradan.

60'lar da başlıyor ve sonra bir dönem Beyaz Saray merdivenlerini tırmanıyorlar sakatlar. Ona da ‘crawl hareketi’ diyorlar ki ‘crawl’ da İngilizce sürünmek demek zaten.

C.S.: Emeklemek.

A.T.A.: O hareketler zaten 1960’da başlıyor. 1990’da ise bu yasa çıkıyor.

C.S.: Peki, neden bir yasanın çıktığı bir ay ve bir gün kutlanıyor? Sonuçta bunu devlet yapmış yani biz hak talep ettiğimiz zaman bir bahşetmeyi kabul etmiyoruz. Ben de insan hakları çalışan bir akademisyenim ve nedense göz ardı edilir. Bunda da aslında aynı şey söz konusu yani her hak grubu için bunu söylememiz mümkün. Bir hak önce talep edilir ama onun yasalaşma sürecinin öncesi belki de 20 yıldır, 30 yıldır. Biz, tarih kitaplarında, yasal düzeni anlatan herhangi bir metinde, insan hakları metinlerinde ya da hukuk metinlerinde hiçbir zaman o tarihsel arka planı, sosyal hareketi görmeyiz ya da okumayız ve böylece de aslında insan failliği ve insanın kendi gücüyle bunu talep etmesi hep göz ardı edilir.

A.T.A.: Onur Ayı’nda nasıl oluyor bu sistem?

C.S.: Bu yıl ne yapılıyor diye baktığımda birkaç aktivistin söylediği şey hoşuma gitti aslında. Bizim kutladığımız şey, engelliliğimiz değil ya da engellilik kimliğimizi kutlamıyoruz, onu onurlandırmıyoruz; biz, hareketin kendisini, mücadelemizi ve kazanımlarımızı onurlandırmak ve kendimizin tanınması, görünür olması, haklarımızın bütün toplumca bilinmesi ve toplumda var olabilmemizi onurlandırıyoruz ve görünür olmak için, sokağa çıkmak için için bu ayı kutluyoruz. Aslında dünya geneli istatistiklerine baktığımızda her altı kişiden biri engelli, farklı şekillerde olabilir bu - bayrak da zaten bunun simgesi. Ama nedense bu kadar büyük bir azınlık hatta dünyadaki en büyük azınlık engelli grubudur deniyor çoğunlukla.

A.T.A.:%15'iz diye evrensel bir slogan, sakatların sloganı. Bu dünya nüfusunun %15'iyiz anlamına geliyor. Ortalara bir yere geldik Cavidan Hocam, bir müzik paylaşalım. Düşündünüz mü, ne var aklınızda?

C.S.: Ben, bugüne özel kimler bu kutlamalarda özellikle sahne almış diye bir baktım ve Avustralya, Sydney'den kendisi de engelli olan Elisa Hull’ı buldum. Şarkısı da “Running Underwater” yani ‘Suyun altında koşmak’. Hull’ın kendisinde ortopedik bir engel var ve bunu yıllarca saklıyor ve 2023'de bu şarkıyı yapıyor. Dinleyicilerimiz YouTube'dan kendi yaptığı klibini izlesinler çünkü klibinde tek bacağı olan bir kadın bir dans yapıyor ve bir engelli açısından inanılmaz bir dans yani ben gözlerim açık üç kere seyrettim. Hull, ödüller alan bir sanatçı, indie pop tarzında şarkılar yapıyor ve klibini tamamen bir engellinin dansı üzerine kurmuş. Çok çok güzel bir şarkı. 

O yüzden YouTube'dan açıp klibi de seyretmelerini rica ediyorum yani sadece dinlemelerini değil, sözleri de çok anlamlı, kendi engelliliğini ve çocukluğunu anlatıyor.

A.T.A.: YouTube'dan baksınlar ama biz zaten bizim sohbetimizin yazılı halini de siteye koyarken oraya müziklerin YouTube linkini de gömüyoruz. Oradan da klibi izleyebilirler. 

A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta 1990 yılında dünyanın o güne kadarki en kapsamlı sakatlığa dair kanunun çıkışı olarak kabul edilen 26 Temmuz yıldönümü olan American’s People with Disabilities Act’i ve 2015 itibariyle dünya çapında kutlanmaya başlayan Disability Pride Month’u konuşuyoruz Cavidan Soykan Hocamla. Şimdi bayrak dedik, Engelli Onur Bayrağı’nın da hikayesini alalım mı sizden?

Ann Magill tarafından 2019'da tasarlanan orijinal Engellilik Onur Bayrağı ve 2021'deki 
Engellilik Onur Bayrağı

Disability Pride Month Bayrağı ve Ann Magill

C.S.: İlk kez 2017'de aslında İspanyol bir dansçı tarafından bir bayrak tasarlanmış ve Birleşmiş Milletler'e sunulmuş. Bu bayrak üç renkten oluşuyor ve amacı da şu; Olimpiyatlardaki altın, gümüş ve bronz madalyaların renkleriyle aslında biz de onurlandırıyoruz kendimizi diyerek böyle bir bayrak modeli sunmuşlar ama sonrasında Ann Magill’in 2019'da yaptığı bayrağın da bir arka planı var, o da çok ilginç geldi bana. Magill, aslında bir yazar ve engelli aktivisti.

A.T.A.: Cerebral Palsili bir birey.

C.S.: Evet, Cerebral Palsili ve 1990'da yasa çıktığında kendisi üniversite öğrencisi, mücadelenin içinde yer alan bir isim ve yıllarca bunun üzerine çalışan bir isim. Japonya’da engellilerin bakıldığı ve bulunduğu özel bir bakım evinde bir nefret saldırısı düzenleniyor ve bu onu çok etkiliyor. 2016'da bunun üzerine büyük bir azimle ‘Ben bunun için bir bayrak yapacağım’ diyor. Kendisinin şöyle bir ifadesi var, onun da kayıtlarına baktım, kendi röportajlarına gittim. İnternette bulabilirler, ‘Accessible Stall’ diye bir podcast.

A.T.A.: O da 'Erişilebilir Tezgah' demekmiş bu arada, onu da söyleyeyim.

C.S.: Evet ve orada, ‘Bu olay beni o kadar etkiledi ki ve bütün aktivizm hayatım boyunca...” diyor ve özellikle 20. yıl kutlamalarına katıldığında burada çok morali bozuluyor çünkü herhangi bir şey göremiyor. 

A.T.A.: O sene bir bakım evinde yapılıyor kutlamalar ve orada hiçbir sakatlığı bulunmayan birey yok, toplum yok. Ann Magill de bekliyormuş ki şarkı çalsın, müzik olsun, eğlence olsun ama hiç alakası da yok. Bu kutlama sakatlar arasında ve kapalı bir ortamda olduğu için bunu dışarı çıkaralım demiş ve aslında tasarımcı falan da değil kendisi; bir yazar, bir aktivist. Bayrak fikri de oradan doğmuş aslında kendisine.

C.S.: 20. yılında oluştu sanırım. Kendisinin de mücadele içinde olması sebebiyle bunun artık değişmesi gerektiğine karar veriyor ve ondan sonra büyük bir azimle 2016-2019 arasında buna ciddi kafa yoruyor.

Bayrağı hızlıca anlatacağım çünkü bayrak bir daha değişiyor. İlk orijinalindeki oldukça siyah parlak bir zemin üzerine paralel bayrağı çaprazlamasına kesen ve birbiriyle paralellenen, birbiriyle eşit, farklı ve parlak renklerden oluşan bir bayrak tasarlıyor ki bu her bir rengin farklı bir anlamı var. Sonrasında 2019'da bu bayrak birden viral oluyor. Aslında bu bayrak 2019’da kullanılmaya başlanıyor yani bizim bundan haberdar olmamız ve Avrupa'da, İngiltere'de, başka yerlerde alanlarda kullanılmaya başlanması 2019.

Sonra birden bayrak değişti, ne oldu dedim ben de. Bayrağın o paralel kısmı bir zigzag yapıyor ve o zigzagin o parlaklığı bu arkadaşları etkiliyor. Özellikle telefon kullananları, dijital ortamda bayrağa bakanları çok fazla etkiliyor ve rahatsız ediyor ve bayrağın değişmesi konusunda bir geri bildirimde bulunuluyor. Sonucunda da 2021 yılında bayrak yeniden dizayn ediliyor. Bu sefer arka fon biraz daha siyahın parlaklığı alınıyor.

A.T.A.: Solgun diyebiliriz, solgunlaştırılıyor.

C.S.: Evet, solduruluyor birazcık. Renklere ben özellikle vurgu yapmak istedim çünkü bence çok önemliler. 

Bayrağın paralel çizgileri kırmızı ile başlıyor ve kırmızı, fiziksel farklılıkları temsil ediyor. Örneğin; serebral palsi, epilepsi, inme geçiren insanları, artrit hastalarını, fiziksel olarak doğrudan etkilenmiş kişileri.

A.T.A.: Ben de spastik paraparazi rahatsızıyım. Beni de burada kırmızı temsil ediyor, onu da belirteyim.

C.S.: Sonrasında mavi renk geliyor. Ben tam anlamını Türkçeleştirirken arkadaşlara sordum ve psikososyal farklılıklar dememi rica ettiler. Bu da borderline şizofreni, obsesif kompulsif gibi bozukluk ifadesi ve ne yazık ki bunların hepsi tıbbi ifadeler, kullanılmasına aslında karşı olduğumuz ifadeler. Mavi, bunları ifade eden bir renk. 

Yeşil ise duysal farklılıkları temsil ediyor. Bu da körlük, az görme, sağırlık...

Sonrasında beyaz geliyor ve bu da beni temsil ediyor. Beyaz da görünmez engeller dediğimiz, tanı alamayanlar ama aynı zamanda mesela Ehlers-Dahlors sendromu, MS, POTS... Bilmiyorum Türkiye'de biliniyor mu POTS, çok yaygın aslınd. Yani görünmeyen engellilikler ve tanı alamayanları temsil ediyor beyaz da. 
Sonrasında ise sarı geliyor ve o da bilişsel farklılıklar. Bu da otizm spektrumundaki arkadaşlarımız, beyinle ilgili rahatsızlıkları olanlar, Alzheimer, ADHD dediğimiz grubu temsil ediyor.

Peki neden arka fon siyah? Bunun sebebi de sağlamcı şiddete ve kötü muameleye maruz kalan ve bunun sonucunda ne yazık ki ölen, öldürülen, kendini çok kötü hissedip ne yazık ki intihar ederek aramızdan ayrılan, bakım evlerinde ihmal sonucu ölenler için sağlamcı şiddete karşı bir anma.

A.T.A.: Matem ve anma aslında. Şeritler çapraz hocam ve böyle olmasının da bir mantığı varmış.

C.S.: Evet, çizgilerin çapraz olması da aslında bizim karşımıza çıkan engelleri nasıl aşabildiğimizi, duvarlara karşı nasıl mücadele verdiğimizi göstermesi açısından çapraz.

A.T.A.: Yani toplumun bize koyduğu bariyerler ve aşma çabamız aslında o çapraz şekiller.

C.S.: Evet, o çaprazın anlamı da ve paralel olmasının da bir anlamı var. Aslında farklı farklı engellerimiz, farklı yeti farklılıklarımız olsa da biz aslında dayanışan bir grup ve topluluğuz. Paralel olması da aslında bunun sebebi yani bizim aramızdaki bu dayanışmayı vurgulama amacıyla paralel ve çapraz olarak dizayn edilmiş bir bayrak.

Engelli Onur Ayı ve Türkiye

A.T.A.: Türkiye’deki Disability Pride Month’a da bir bakalım son bölümde. Burak Sarı'nın bianet'te bir yazısı yayınlandı ve siz de okumuşsunuz, yazıştık zaten. Elif Gamze Bozo da Özgür Yurttaş haber sitesinde bir yazı yazdı. Kendi çevreme de ‘Konuk alacağım, nasıl yapalım’ diye sordum ve eleştiri de geldi yani birtakım sakat aktivistler, bazı kişiler de buna olumsuz bakıyorlar benim anladığım kadarıyla. ‘Bu ABD menşeli bir tarih ve kutlama, bizim kendi günlerimiz var’ diyorlar. Türkiye’deki durumu siz nasıl görüyorsunuz? 

C.S.: Benim biraz önce, aslında şarkıdan önce anlatmaya çalıştığım da buydu. Mesela ben insan hakları sosyolojisi diye bir alanda çalışıyorum aslında. Sosyoloji doktorasını İngiltere'de yaptığımda hak talebini ve talep kısmını özellikle de sosyal hareketleri sosyolojik olarak çalışırız ve anlatırız. Ben mültecileri çalıştım. Hak talep eden bir grup mülteciler ve onun üzerine de bir literatür var. Bunun üzerine değerlenmiş bir sürü sosyoloji kitabı ve araştırması da var ve bir hakkı elde edebilmeniz için önce talep etmeniz gerekir ve bir mücadele vermeniz gerekir. 

Aslında Amerika'da bu yasanın çıkışı bir mücadele tarihi ve bu yüzden onurlandırılıyor. Bu ayın onurlandırılması sonrasında İngiltere'ye geliyor ama İngiltere'den de sadece öyle kalmıyor. Ben baktım ve inanamadım, gerçekten çok üzüldüm. Benim İtalyancam da var ve İtalya'daki hareketi takip etmek için bir sayfa açmışlar. İtalya'da 10 küsur yıldır bir federe devlet ve her bir federasyonun içerisinde başkenti olan şehirler, büyük olan şehirlerde özel olarak bir ay boyunca görünür olmak için - mesela bir hafta Roma seçilmiş, sonrasında Floransa geliyor, sonrasında Napoli geliyor - arka arkaya farklı farklı şekillerde etkinlikler düzenlenmiş. 

Mesela Disability Pride Italy Coordination diye geçiyor bu network ve 10 yıldır çalışıyor. Bu etkinliğin bütün planlaması aylar öncesinden başlıyor ve herkes her şehirde, sokakta yeti farklılığı olan ya da sakat grubu görüyor. Televizyona, radyolara çıkıyorlar. Bu bayraktan özel tişörtler hazırlanmış, herkes onları giyiyor. Tekerlekli sandalyede yürüyenler var. Dün baktığımda Roma'daydı ve Roma'da bugüne özel tamamen sakatlardan oluşan bir dans gösterisi düzenlenmiş. 

A.T.A.: Cavidan Hocam Türkiye'deki durum nasıl peki? Türkiye’de neden olmuyor ya da nasıl olabilir Türkiye'de? 

C.S.: Evet, siz eleştiriler geldi dediniz ya aslında bu, ABD menşeili olmasından. Ben size aramızdaki konuşmada aktarmıştım, aslında bütün insan hakları ile ilgili metinler, uluslararası anlaşmalar zaten Batı menşeili yani Batı merkezli. O zaman bizim ifade özgürlüğünü...

A.T.A.: Ben bunu eleştirmiyorum, öyle bir yorum geldiği için belirttim sadece.

C.S.: Evet, bunu eleştirenler için söylüyorum ben de. O zaman temel hak ve özgürlüklerin temel çıkış noktası zaten Batı olduğu için bu sefer hiçbir şeyimiz kalmayacak.

Engelli Onur Ayı ve Engelli Onur Yürüyüşü Türkiye’de Mümkün mü?

A.T.A.: Siz bir akademisyensiniz ve Sakat Hakları Aktivizminin de öncesinde daha detaylı bir şekilde ana alanınız insan hakları. Türkiye'de Engelli Onur Ayı kutlanabilir mi, Engelli Onur Yürüyüşü yapabilir miyiz, nasıl yapabiliriz?

C.S.: Şunu söyleyeyim; bu bir sosyal adalet meselesi yani çıkışında da sosyal adalet var ve bakarsanız, bu konuştuğumuz isimlerin hepsi sosyal adaleti savunan sakat aktivistler, engelli aktivistleri. ABD de bir sosyal devlet değil, ortaya çıkmış, arkasında bir mücadelesi var ama bizdeki sıkıntı şu bence; sakatlar ne yazık ki devletin korumasında değil yani devlet aslında bize sahip çıkmıyor. En son yapılan değişikliklerle de gördük ki aslında ekonomik kriz bahane edilerek en çok vurulan, grup haklarından kırpılan grup da biziz. Emeklilerle birlikte belki de böyle sıkılan, kemeri iyice sıkılan grup biziz. Böyle olunca da ailelere, ebeveynlere çok fazla yük düşüyor. 

Ben 44 yaşındayım, yurt dışı doktoralıyım, üç dil biliyorum ama dediğim gibi ihraç edildim ve sakatlığım %80 üstü. Bu ay çıkacakmış raporum, hastaneye geçen hafta gidebildim. %80-90 arası engelli raporum çıkacak, sağlık kurulu raporum çıkacak ve çalışamıyorum, sokağa çıkamıyorum. Böyle olunca da babama bağımlıyım, 86 yaşında ki o da bana bağımlı. Yaşlı bir nüfusla birlikte böyle bir sorunumuz da var. 

Bu aile bakımı, ailenin üstüne yük olarak yüklenmesi bizde ne yazık ki çok baskın, bu düşünceyi değiştirmemiz gerekiyor. Belki de daha temelden gidip bağımsızlığa bakmalıyız. Mesela bu hareketin temelinde aslında otonomi talebi var. Biz insan haklarında da otonomiyi çok anlatırız. Kişinin bağımsız olması, kendi başına karar verebilmesi ve karar verebilecek seçeneklere ve bilgiye sahip olması demek otonomi.

İnsan onuru zaten insan haklarında çok fazla anlattığımız bir kavram, insan hakları evrensel beyannamesinde geçen bir kavram ve burada belki onura vurgu yapabiliriz. Biz kendi onurumuzla bu mücadelenin arkasında durup haklarımızı bilip savunmaya geçtiğimiz anda aslında belki de sokağa çıkabileceğiz. Ben bu şekilde düşünüyorum.

A.T.A.: Türkiye'de de bu olduğunda belki de kapılar açılacak diyorsunuz. Çok çok sağolun. Bu hafta konuğum Cavidan Soykan idi ve kendisiyle ‘July is Disability Pride Month’ yani Türkçesiyle ‘Temmuz Engelli Onur Ayı’dır’ başlıklı bir program yaptık. Cavidan Hocam, son sözlerinizi çok kısa alayım, çok az bir süremiz kaldı ve bitirelim. Çok sağolun konuk olduğunuz için.

C.S.: Ben bizim kendimizin başlatabileceğini düşünüyorum yani ben de Türkiye'de farklı farklı gruplarla bağlantı içerisindeyim. Etkinlik zaten çok yeni yani 2019 sonrasında özellikle bayrak ile birlikte daha da görünürlüğü artmış bir ay bu. O yüzden neden başlatmayalım? Birileri önayak olur, başlatır ve belki de arkası gelir. Biz aslında süreç içerisinde bu hak taleplerimizi ve o değişimi yaratabiliriz diyerek bitireyim. Neden olmasın?

A.T.A.: Tabii dünyadaki tüm bu yılki etkinlikleri konuşamadık çünkü bizim de dediğim gibi müziği de çıkarınca 23-24 dakikalık bir süremiz var Sakat Muhabbet'te. Ama bu yeterli, her hafta yarım saat program da çok değerli. Apaçık Radyo sağolsun bize bu alanı tanıdı. Çok çok sağolun. Ben de Türkiye'de olur inşallah diyorum ve inşallah demiyorum çünkü biz yapacağız, biz yapınca olacak.

C.S.: Yapacağız. Yapalım ve yapacağız diyorum.

A.T.A.: Yazıları yazan Burak Sarı ve Elif Gamze var yani aslında kalabalığız da bir yandan. Tam da onur ayına denk geldi benim son sloganım, ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyorum Temmuz ayında, Engelli Onur Ayı’nda ve haftaya görüşmek üzere hoşçakalın diyorum.

C.S.: Hoşçakalın.