"Cam Adam" belgeseli

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, 2023’te yayımlanan Muzaffer’in Ölüm Uykusu kitabı ile gündeme gelen Zekeriya Ünal ile Safranbolu İletişim Fakültesi öğrencilerinin çektiği Cam Adam belgeseli üzerinden Ünal’ın hayatına odaklanıyor.

""
"Cam Adam" belgeseli
 

"Cam Adam" belgeseli

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet'e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoşgeldiniz. Ben Alper Tolga Akkuş ve bugün 22 Ekim 2025 Çarşamba. 

Bu hafta bir kez daha bir hemşerimi konuk ediyorum ki gerçi aradan iki sene geçti, baktım kayıtlarıma az önce ve 2023 Aralık ayında konuk almışım bu hafta bir daha konuk aldığım Zekeriya Ünal’ı. O zaman konuk aldığımda kitabı çıkmıştı ve o kitabı konuşmuştuk. Ben Zeki diyorum, dostları Zeki diyorlar kendisine. O zaman tanışmıyorduk ama sonra tanıştık, Adana'ya gide gele görüştük. Onunla, ailesiyle tanıştım; oturduk, kahve içtik, çay içtik, yemek yedik. Bir hemşeri olmanın dışında dost da olduk onunla. Zeki hoşgeldin bir kez daha, nasılsın?

Zekeriya Ünal: Hoşbulduk.

A.T.A.: Seni tanımayanlar vardır. İki sene önce konuk oldun ama bilmiyorlardır. Ben ilk sorumu da sorayım; Zekeriya Ünal kimdir, bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığın varsa bunu da bizimle paylaşır mısın lütfen?

Z.Ü.: Zekeriya Ünal, 37 yaşında, Adanalı, cam kemik hastası, osteogenisis imperfecta hastası bir adam. Tabii bu hastalıkta bebeklik ve çocukluk yıllarında kırıklar çok fazla arka arkaya geliyor ama ergenlikle birlikte artık bir stabil duruma dönüşüyor. Vücut gelişemediği için görüntü ve ses bir çocuğun görüntüsü ve sesi yani büyük çocuk bedeninde bir yetişkinim.

Adana Büyükşehir Belediyesi'nde çalışıyorum yıllardır ve bunun yanı sıra öykü yazıyorum, ufak tüfek şiir yazıyorum, deneme yazıyorum. Muzaffer’in Ölüm Öyküsü diye bir öykü kitabım var ve hatta onunla ilgili seninle ilk programımızı yapmıştık.

A.T.A.: Evet. 

Z.Ü.: Şimdi yeni öykülere, yeni kitaplara çalışıyorum. Aynı zamanda benimle ilgili çekilen Cam Adam belgeselinde ana karakter mi, başrol oyuncusu mu denir artık öyleyim.

A.T.A.: Onu da zaten detaylı konuşacağız. Bu bu hafta konumuz Cam Adam belgeseli ama sen Adana Büyükşehir Belediyesi deyince Zeydan Karalar başkan da tez zamanda çıkar inşallah diyelim. Siyasete girmiyoruz ama sen belediye demişken de… Altın Koza da yeni bitti ve orada da büyük emeği var Zeydan başkanın, kendisine de bir selam gönderelim buradan.

Z.Ü.: Zeydan Başkan hala bizim başkanımız.

A.T.A.: Sakatlığı konuşuruz ama sadece bunları konuşacağız durumu da yok elbette. Sen de, ben de sinema severiz, edebiyat severiz. Bugün de aslında hem senin belgeselini, hem Altın Koza'yı, hem de - aslında bu kaydı seninle 9 Ekim Perşembe günü yapıyoruz ve kayıttan iki saat önce Nobel Edebiyat Ödülü de belli oldu - Nobel Edebiyat Ödülü’ne de gireceğiz inşallah vaktimiz kalırsa.

Cam Adam belgesine gelelim; ben şimdi bakıyorum kayıtlarıma ve Safranbolu İletişim Fakültesi'nden dört öğrenci sana geliyor. Gerisini senden alalım: Nasıl başladı bu hikaye, nasıl bitti?

Video file

Cam Adam Belgeseli 

Z.Ü.: Ekim ayında benim Instagram hesabıma bir mesaj geliyor.

A.T.A.: Bir sene önce ama, şu anda da Ekim ayındayız, şaşırmasan dinleyenler.

Z.Ü.: Evet. Ekim 2024'te Tolga Yüksel adlı bir öğrenciden, “Biz Karabük Üniversitesi Safranbolu İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü öğrencileriyiz. Mezun olma ödevimiz olarak bir belgesel yapmak istiyoruz v bu belgeseli de sizinle ilgili yapmak ve sizi anlatmak istiyoruz” diye bir mesaj geliyor.

A.T.A.: Nereden bulmuşlar seni?

Z.Ü.: Herhalde önce +90 kanalıyla yapılan röportajdan. Ayrıca seninle yaptığımız programın da tanınmamda ve duyulmamda çok etkisi oldu. Daha önce Okan Bayülgen'den sanırım bir şekilde duymuşlar ve yıllar içinde tekrar tekrar benimle karşılaşmışlar.

A.T.A.: Peki sonra süreç nasıl başladı?

Z.Ü.: Benim öncelikle tepkim keşke yapmasalar noktasındaydı çünkü senin hayatını anlatmak istiyoruz, seninle ilgili belgesel yapmak istiyoruz ya da seninle röportaj yapmak istiyoruz diyen insanların benim hikayemi ele alış şekli biraz ajitasyona yakın oluyor, sen de bilirsin. Bütün zorluklara rağmen hayata tutunan, yoğun sevgiyle hayatta kalan yani romanesk bir tarafa doğru gidiyor hikaye ve bu bireysel küçük başarılar hiç görünmüyor. Dolayısıyla biraz temkinli yaklaştım ve anlattım hassasiyetimi. Onlar da yok asla biz öyle bir şey yapmayacağız. Sadece bir belgeselci gözüyle, objektif, tarafsız bir gözle yapacağız dediklerinde ve şu da etkiledi beni, Safranbolu'dan, Türkiye'nin öteki ucundan benim hikayemi anlatılmaya değer gören, bitirme ödevlerini buna bağlayan çocuklar oluşu beni mutlu etti.

Tabii her insan bir şekilde bilinmek istiyor, bulunmak istiyor. Ben de bilinmek istiyorum, sen de bilinmek istiyorsun. Hepimiz bilinmek, bulunmak istiyoruz. Ben tamam dedim ve Ekim ayında geldiler

A.T.A.: Tamam dedin ve burada bir müzik arası verelim, çekim süresini sonra konuşalım. Aklında bir müzik parçası var mı? Onu anons edersen devam edelim.

Z.Ü.: Moğollar grubundan “Bir Şey Yapmalı” olsun. 

A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta sevgili hemşerim Adanalı Zekeriya Ünal'ı iki yıl aradan sonra konuk aldım ve onun başrolünde olduğu Cam Adam belgeselini konuşuyorduk ki müzik arasında girdik. Moğollar, “Bir Şey Yapmalı” dedi ve tam çekimler başlamıştı Kasım'da orada kalmıştık. Evet Zekeriya, söz sende.

Z.Ü.: Evet, dört arkadaş geldiler: Ahmet Hakan Kurt, Tolga Yüksel, Kerim Demirtaş ve Yusuf Karaslan. Buradan onlara da selam olsun.

Ahmet Hakan Kurt, özellikle devam etmek istiyor bu mesleğe, bu maceraya. Ben de devam etmesi yönünde destek oldum ve Adana'ya gelemeyen ama Safranbolu'da kurgu aşamasında destek olan Tunahan Mirza Gürlem diye de bir arkadaşları var. 

Evimde, iş yerimde, mahallemdeki parkta çekimler yaptık. Aralarda söyleşiler yaptık. Benimle, annemle, babamla söyleşiler yaptılar. Benim Simba'yla yani kedimle olan ilişkimi anlatan kareler çektiler. Çok saygı dolu bir tavırla anlattılar bu hikayeyi yani bak böyle bir çocuk doğmuş da neler yapmış, ah vah, yazık ama bak nasıl başarmış gibi değil; böyle bir hikaye var, böyle bir insan var Adana’da ve bu insanın böyle bir ailesi var, böyle bir hikayesi var, böyle düşünceleri var şeklinde oldu. 

Mesela ben Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü sesli olarak okurken çekimler yaptık ve hatta filmin afişi de o. Ben Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü okuyorum. Bakış açımı değiştiren bir kitaptır o kitap. Onun için onlar, ‘Sizi kitap okurken çekelim’ dediklerinde elime ilk aldığım kitap o oldu.

A.T.A.: Peki film çekildi. Şu an izlemek isteyenler ulaşabilir mi bir yerden bu filme?

Z.Ü.: Şu anda film çekildi. Post prodüksiyon aşaması bittikten sonra festivallere gönderildi ve şu an festival süreci devam ediyor. 6.⁠⁠ SineKültür Üniversitelerarası Kısa Film Festivali’nde finalist olduk, Uluslararası Lift-off Filmmaker Festivali'nde finalist olduk, Safranbolu'daki Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali'nde finalist olduk. Hatta bizzat ben de gittim Safranbolu'ya ve bir söyleşimiz gerçekleşti orada. Safranbolu’da benim filmin afişi var ve filmin fragmanı dönüyor salonda. Bu özellikle benim gibi sinema meraklısı biri için çok enteresan, çok değişik bir histi. 

Sonra Dijital Detaylar 5. Kültür Sanat Belgeselleri Film Festivali’nde hem finalist olduk, hem en etkili senaryo ile Tira'da, Varna'da çeşitli ödüller aldık. Yani Türkiye'den dışarıda ödüller aldı demeyeyim de finalist oldu çeşitli festivallerde. Varna'daki bir festivalde finalist oldu ve Bulgaristan'daki bir festivalde de yine finalist oldu.

En son Uluslararası Dicle Belgesel ve Kısa Film Festivali'nde finalist. Sonuç ne olacak bilmiyorum, göreceğiz. Bu festival sürecinden sonra film YouTube'da veya Vimeo'da gösterime alınacak.

A.T.A.: Belki de yine gösterimler olacaktır zaman zaman. Ben de Mersin'de Mersinefil Sinema Derneği'nde yönetim kurulu üyesiyim. Onlarla görüşüp belki Mersin'de de bir gösterim yaparız, online bağlanırız.

Z.Ü.: Zaten ben de Adana'da, Mersin'de küçük gösterimler yapmayı planlıyorum. Bizim de Adana'da bir sinema ve kültür sanat derneğimiz var. Bazı mekanlarda küçük gösterimler yapmayı planlıyorum çünkü belediyeden de, yakın çevremden de, sivil toplumdan da çok soran var. ‘Hiç mi göremeyiz, hiç mi bakamayız?' diyorlar. Fragmanı var Instagram’da. Ben tüm filmi de seyrettim hatta annem ağladı.

A.T.A.: Ne kadar süresi? Kaç dakikalık bir film çıkmış ortaya?

Z.Ü.: 11 dakika.

A.T.A.: Kısa film. Yolculuğu daim olsun diyeyim. Bizim çok konumuz var, yetiştirmemiz lazım. Altın Koza ve Nobel'e gelmeden ben kendi borcumu sana ödeyeyim; 23 Nisan'da bu sene biliyorsun, ’23 Nisan Sakat Çocukların da Bayramı’ diye başlık atmıştım ve dostlarıma demiştim ki bana bir kısa ses kayıtları gönderin ve anlatın çocukluk hatıranızı. Sen de bana göndermiştin ama sen geç göndermiştin. Ben kaydı radyoya göndermiştim ama sonra geldi senin ses kaydın ve ben onu tuttum, sakladım, dedim ki ‘Ben Zeki'ye bu borcumu öderim, zamanı gelir’. Şimdi bunu konuşmayalım çünkü o ses kaydını ben buraya yerleştireceğim.

23 Nisan Çocukluk Anısı

Z.Ü.: Apaçık Radyo'nun tüm dinleyicilerine selamlar. Adım Zekeriya Ünal, 36 yaşındayım. %97 bedensel engelliyim ve yürüyemiyorum. Dolayısıyla çok küçüklüğümden beri tekerlekli sandalye kullanıyorum. 

Çocukluğuma dair hatırladığım ilginç bir anı; anneannemlerde yaşadığımız dönemde bir gün anneannemin kuzeni geldi misafirliğe. Ben de oralardayım ve sürekli konuşuyorum, bir şeyler anlatıyorum, anneanneme bir şeyler soruyorum. Anneannem beni övüyor o teyzeye, ‘Zeki, şöyle’ diye. O sırada teyze bana baktı, ‘Yavrum yavrum. Allah sana bir çift de ayak verseymiş ne olurmuş’ dedi. Ondan sonra anneannem bozuntuya vermedi. Teyze gittikten sonra ben şöyle bir kendime baktım, ayaklarıma baktım düşündüm. ‘Ulan, evet yürüyemiyorum ama ayaklarım var’ dedim yani teyze ne demek istedi acaba diye bir süre düşünmüştüm, hatırlıyorum. Bu da benim bir anım.

Tabii bugün bana böyle bir şey söyleyecek kişiye karşı vereceğim cevap hazır. ‘Ayaklarım var teyze’. 

Herkesin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlarım. Apaçık Radyo dinleyicilerine tekrardan selam ederim.

Adana Altın Koza 2025 İzlenimleri 

A.T.A: Ve şimdi geldik senin asıl ilgi alanlarına, sinema edebiyata. Bu sene Altın Koza'da neler seyrettin?

Z.Ü.: Bu sene Altın Koza'da özel gösterimde Ölüm Mevsimi’ni seyrettim,. Geçen sene ödülü olan bir filmdi. Aynı zamanda Tayfun Pirselimoğlu'nun Kerr filmini seyrettim yine bir özel gösterimde. Benim için en önemli kazanım bu sene Tayfun Pirselimoğlu'nun sinemasını keşfetmek oldu.

A.T.A.: Yeni filmi İdea vardı. 

Z.Ü.:İdea’yı da seyrettim, evet. İyi ki İdea’dan önce Kerr'i seyretmişim, yönetmenin kafa dünyasını anlamışım. İdea’yı daha kolay anlayabildim, adlandırabildim. Babamla birlikte girdik İdea’ya, babam hiçbir şey anlamadı, ‘Anlat bakalım, ne oluyor? Bu filmin konusu nedir?’ dedi. Benim sinema bilgime çok güvenir.

Onun dışında festival filmlerinden Gündüz Apollon Gece Athena, O da Bir Şey mi? ve Perde’yi seyrettim ki zaten üçü de ödül aldı.

A.T.A.: Üçü ödül aldı, doğru. Bu üçü arasında ben O da Bir Şey mi?’yi seyrettim sadece. Gündüz Apollon Gece Athena’ya aklım takıldı çünkü onu çok övdüler görmen lazımdı diye. Ben bu sene akredite olmadım, olamadım bir şekilde festivali. O yüzden Çarşamba, Perşembe günü Adana’daydım. Burada Burhan İlkılıç’a da teşekkür edeyim. Burhan Abiyi tanıyorsun, kendi annesinde bizi misafir etti arkadaşlarımla. O yüzden bir gün de fazladan izleyebildim. Ben iki günde yedi film seyrettim bu sene. Senin bir sayın var mı, kaç film seyrettin?

Z.Ü.: Süper, çok iyi. Ben de herhalde sekiz film seyretmişimdir..

A.T.A.: Tabi Adanalı olarak övünelim; iyi ki film festivalimiz var. Mersin bunun çekiyor sıkıntısını, olmaması sıkıntı bence.

Z.Ü.: Filmlere girecek olursak, O da Bir Şey mi? en çok ödülü aldı yani 11 dalda ödül aldı, topladı resmen.

A.T.A.: Güzel bir filmdi, ben de seyrettim ama 11 dalda ödül olacak kadar böyle vay nasıl bir film değildi. Güzel tabii, hikayesi güzel, oyunculuk güzel. Kadın oyuncu rolünde Merve Asya Özgür çok genç bir yetenek, kendisinin ilk sinema tecrübesi.

Z.Ü.: Ben İdea’nın hakkının yendiğini düşündüm, hiçbir ödül verilmedi. Tamam, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Film; bunlar büyük ödüller ama En İyi Görüntü Yönetmenliği olabilirdi. Andreas Sinanos'dan bahsediyoruz ve kendisi Theo Angelopulos'un görüntü yönetmeni. ‘Sinanos benim gözümdür’ dediği adamdan bahsediyoruz. En İyi Görüntü, En İyi Kurgu, En İyi Ses; bunların hiçbiri verilmedi ve dolayısıyla ben biraz şaşırdım. Bir de ödülleri paylaştırma meselesi var; kimseyi üzmeyelim, kimseyi kırmayalım, şuna da şu ödülü verelim, buna da bu ödülü verelim meselesi var sanırım.

Mesela Gündüz Apollo Gece Athena Jüri Özel Ödüllü aldı. Bence öyle bir film değildi. Tamam konusu, evet ilginç; hem mitoloji, hem de bizim topraklarımız, evet, bizim kültürümüz ama bilmiyorum jüri neye göre seçiyor.

A.T.A.: Bir de dediğim gibi, biz 9 Ekim'de Perşembe günü kayda alıyoruz ve Nobel Edebiyat Ödülü bugün Macar yazar László Krasznahorkai’ye verildi. Tabii benim telaffuzum çok kötüdür. Sen bu yazarı tanıyor muydun? Nobel'e dair neler söylemek istersin?

Z.Ü.: Tanımıyordum. 

A.T.A.: Nobel adayın var mıydı yani favorin, bu alır dediğin biri var mıydı? Nobel'e bakıyor musun?

Z.Ü.: Çok dikkat etmiyorum ve biraz şişirilmiş bir ödül töreni gibi görüyorum. Zaten Nobel'in kuruluşu ve adını taşıdığı kişi de çok ilginç. Bir silah tüccarı aslında Alfred Nobel. Mesela Nobel Barış Ödülü’nün Trump'a verilmesi konuşuluyordu ciddi ciddi yani garip bir dünya, garip bir yöne doğru gidiyor.

A.T.A.: Bu yazarı ben de tanımıyordum ama ödül alınca ben baktım kitapları neler diye. Can Yayınları’ndan çıkmış kitapları. Dört tane Türkçe kitabı var: Dirilişin Melankolisi, Seiobo Orada, Aşağıdaydı, Şeytan Tangosu ve Savaş ve Savaş.

Z.Ü.: Ben mesela Haruki Murakami'yi de tanımam, bilmem ve ona da Nobel verilmişti. Çok sıkı da bir kitlesi, takipçisi var ama adam yazardan çok sanki bir popstar gibi. Şu saatte kalkarım, şu saatte yazarım, şu saatte koşarım diyor.

A.T.A.: Zeki, çok keyifli bir bölüm oldu yine ki seninle her zaman öyle oluyor zaten. Son sözlerin var ise onu da alıp bu haftaki programı noktalayalım.

Z. Ü.: Son sözlerim; ben üretmeye devam ediyorum ve şu anda başladığım bir uzun romanım var, onu bitirme aşamasındayım. Bir de ben ‘haiku’ yazıyorum, uzun yıllardır yazıyorum. Onunla ilgili bir kitap çıkarma projem de var yani projeler devam ediyor. Diğer taraftan da sinema tabii ki kalbimizin attığı yer, o da devam. Bir numaralı motivasyon kaynağı benim için. İzlemeye, okumaya, üretmeye, yaşamaya devam. Yaşamak güvenmektir, mücadele etmektir.

Nasıl yaşıyorsunuz, nasıl dayanıyorsunuz diye sorduklarında, 2Sadece yaşıyorum’ diyorum yani bundan başka bir yaşama şekli de bilmiyorum. Sadece yaşıyorum. Sadece yaşıyorum. Zaten yaşamak mücadele etmek; savaş üstüne savaş ve bundan başka bir şey yok.

A.T.A.: Seyrettin mi o filmi de? Yeni çıktı.

Z.Ü.: Seyrettim, dün seyrettim. Harika.

A.T.A.: Ben de merak ediyorum, izlemedim ama çok övüyorlar. İzlesem mi diyorum ben de.

Z.Ü.: Çok güzel yani bu dünyada yükselen faşizan akımı ve ABD’nin git gide faşizme yönelmesini çok güzel vermişler.

A.T.A.: Yönetmeni Paul Thomas Anderson'du değil mi?

Z.Ü.: Evet, Paul Thomas Anderson. Bu kadar söyleyeceğim.

A.T.A.: Zaten süremiz de çok az kaldı. Evet, çok çok sağol Zeki kardeşim, Zeki dostum Konuğum Zekeriya Ünal idi. Kendisiyle Adanalı’yız. Gardaş diyebiliriz birbirimize. Gardaşımdı konuğum bu hafta. ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyerek bitiriyorum, haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın.

Z.Ü.: Görüşmek üzere.