Yaban keçilerinin avlanmasına karşı dava açıldı

-
Aa
+
a
a
a

39 yaban keçisinin avlanmasına yönelik yapılan ihalelerin yürütmesinin durdurulması ve iptali için dava açıldı.

Gezegenin Geleceği: 7 Şubat 2022
 

Gezegenin Geleceği: 7 Şubat 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Mersin Barosu, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 7’nci Bölge Müdürlüğü aracılığıyla yörede 39 yabankeçisinin avlanmasına yönelik yapılan ihalelerin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Mersin Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne dava açtı. ‘Hayvanın zevke ve cinayete konu edilmesinin hukuka aykırı olduğu, cinayetin spor olarak kabulünün mümkün olmadığı, hayvanların yaşam hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle’ 28 Mayıs 2021 tarihinde açılan dava reddedildi. Baro ret kararının ardından temyize gitti. Danıştay 13’üncü Dairesi, ihaleyi iptal etti. Danıştay 13. Daire iptal kararında şu ifadelere yer verdi: “Yaban hayvanlarının sayılarına, avlanacakları sahalara ve avlanmanın sonuçlarına ilişkin somut ihaleler açısından davalı idare tarafından bilimsel, somut ve kapsamlı araştırma ve tespitler yapılmadan gerçekleştirilen dava konusu ihalelerde hukuka uygunluk, ihalenin iptali istemiyle açılan davanın esas yönünden reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamakta.”

Hava ve iklim kaynaklı olaylar 41 yılda Avrupa'da 85 bin ile 145 bin arasında can kaybına ve yarım trilyonluk maddi zarara yol açtı. Avrupa Çevre Ajansı'nın yaptığı çalışmaya göre Türkiye’deki kayıplar 1897 kişiyi buldu ve 4,5 milyar avro değerinde maddi hasar meydana geldi. Avrupa Çevre Ajansı’nın 32 Avrupa ülkesinin kapsayan son araştırmasına göre hava ve iklim kaynaklı olaylar 41 yıllık dönemde (1980’den 2020’nin sonuna kadar) yarım trilyon avroyu bulan maddi hasara yol açtı. Bazıları felaket boyutuna varan bu olaylar Avrupa’da 85 bin ile 145 bin arasında can kaybına da neden oldu. Türkiye'de de hava ve iklim kaynaklı olaylar 41 yılda 1610 ile 1897 can kaybına ve 3,7 ile 4,5 milyar avro değerinde hasara yol açtı. Son açıklanan raporu değerlendiren Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, “İklim krizinin aşırı hava olaylarının sayısını ve şiddetini artırdığını biliyoruz. Bu da önümüzdeki yıllarda ne yazık ki can ve mal kaybının artacağını gösteriyor. İklim krizini durdurmak için atacağımız adımların maliyetini hesaplarken, ağır kalmanın ve iklim krizini durdurmamanın maliyetini ise görmezden geliyoruz. Açıklanan veriler bize hemen harekete geçmenin ve uyum çalışmalarının önemini bir kez daha hatırlatıyor” şeklinde konuştu.

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, ABD’li bilim insanlarının yeni bir araştırmasına göre, dünyanın en yüksek dağı olan Himalayalar sıradağlarındaki Everest, otuz yıldan daha kısa bir sürede iki bin yıllık buzunu kaybetti. Çalışmada, Everest üzerindeki en yüksek buzulun, insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle her yıl, on yıllık buz kaybettiği belirtildi. Bulgular, dünyanın en yüksek noktalarından bazılarında yaşanan hızlı buzul erimesinin daha kötü iklim etkilerine yol açabileceğine dair bir uyarı görevi görüyor. İklim değişikliği nedeniyle daha sık görülen çığlar ise yaklaşık 1,6 milyar insanın içme, sulama ve hidroelektrik için bağımlı olduğu su kaynaklarının kurumasına neden oluyor. Nature Portfolio Journal Climate and Atmospheric Science‘da yayımlanan araştırmada South Col Buzulu‘nda oluşması 2 bin yıl süren buzun, yaklaşık 25 yılda eridiği, bunun da oluştuğu süreden 80 kat daha hızlı inceldiği anlamına geldiğinin altı çizildi. CNN Int.‘e konuşan ekip lideri ve Maine Üniversitesi İklim Değişikliği Enstitüsü müdürü Paul Mayewski dünyanın bu en erişilmeyen buzullarında insan bağlantılı iklim değişikliği etkilerinin 1990’ların sonlarından bu yana giderek arttığını söyledi. Ekibe göre, buzul erimesinin geniş çapta meydana gelmesine karşın gezegenin en yüksek noktalarındaki buzullara bilimsel ilgi aynı oranda değil. Araştırmacılar, bulguların yalnızca iklim değişikliğinin etkilerinin Dünya üzerindeki en yüksek noktalara ulaştığını doğrulamadığını, aynı zamanda karla kaplı yüzeylerin sağladığı kritik dengeyi de bozduğunu söyledi. Araştırma, buzulun buzu açığa çıktığında, çeyrek yüzyılda yaklaşık 55 metre buz kaybettiğini ortaya çıkardığını gösterdi. Buna göre kar yığınının altında kalan buzul, ağırlıklı olarak buza dönüşüyor ve bu değişim 1950’lerde başlamış olabilir.

Buza dönüşme, buzulun artık güneşten gelen ışınları yansıtamayacağını ve erimesini daha hızlı hale getireceği anlamına geliyor. Model simülasyonları, güneş ışınlarına aşırı maruz kalma nedeniyle, bu bölgedeki erime veya buharlaşmanın, kar örtüsü buza dönüştüğünde 20 kattan fazla hızlanabileceğini gösteriyor. Bağıl nem seviyelerindeki düşüş ve daha güçlü rüzgarlar da erimenin hızlanmasındaki diğer faktörler. Buzullardan gelen suya bağımlı olanlar üzerindeki tüm etkilere ek olarak mevcut erime hızının, önümüzdeki yıllarda kar ve buz örtüsü daha da ince olacağından, Everest Dağı’ndaki keşifleri de zorlaştırması bekleniyor. Mayewski, “Kutup ayıları, Kuzey Kutbu’nun ısınmasının ve deniz buzu kaybının ikonik sembolü olmuştu, Everest’te olanlar da bir başka ikonik çağrı ve sembol olacak” dedi.