İznik Gölü'nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor.
Marmara Bölgesi'nin en büyük, Türkiye'nin ise 5'inci büyük doğal gölü olan, 297 kilometrekarelik İznik Gölü'nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor. Kuraklığın tek nedeninin küresel ısınma olmadığı belirtiliyor. İznik Gölü'nün aynı zamanda bölgedeki tarım arazileri için de su kaynağı olduğunu hatırlatan yöre halkı, bilinçsiz sulamaya dikkat çekiyor. Köylere kurulan göletlerin de İznik Gölü'nü besleyen su kaynaklarına zarar verdiği belirtiliyor. Sanayide kullanılması için çekilen suyun da göldeki çekilmelere neden olduğu iddia ediliyor. İznik Gölü'ndeki çekilme, özellikle Çakırca Mahallesi'nde net bir şekilde görülüyor. Balıkçı kayıklarının karaya oturduğu mahallenin kıyı bölgelerinde ayrıca adacıkların oluştuğu gözlendi. İznik gölüyle beraber aynı su çekilmesi sadece iklim değişikliği ile değil, hatalı su ve tarım politikaları nedeniyle de görünüyor. Tuz Gölü son NASA görüntülerine göre yıllardır su tutmuyor, ve Van Gölü’ndeki çekilme yerel halkı hayretler içinde bırakıyor.
TBMM İklim Araştırma Komisyonu, iklim değişikliğiyle mücadelede günlük hayatı da kapsayan önerilerde bulunurken, su tasarrufu için klozetlerin çift su hazneli tasarlanmasını önerdi. Milliyet’ten Önder Yılmaz’ın haberine göre, TBMM İklim Araştırma Komisyonu’nun tamamladığı rapordaki tespit, tavsiye ve öneriler özetle şöyle: “Evsel kullanımda su tüketimini azaltıcı tedbirler sosyal sorumluluk projeleri kapsamında değerlendirilmeli. Tasarruflu su tüketimi konusunda eğitim verilmeli. Eller sabunladıktan sonra musluğun kapalı tutulmalı. Dişler fırçalanırken, tıraş olurken musluğun kapalı tutulmasına azami özen gösterilmeli. Çamaşır ve bulaşık makineleri dolu ya da doluya yakın çalıştırılarak da önemli miktarda su tasarrufu sağlanabilir. Klozetler su tasarrufu açısından çift su hazneli olarak tasarlanmalı. Yerleşim yerlerinde yağmur sularından ve gri su kullanımından istifade edilmemekte. Yeşil alanlar içme suyu ile sulanmakta. Yeşil alanların sulanması için, evlerin çatılarından ve satıhtan gelen yağış suları sarnıçlarda toplanarak kullanıma sunulmalı. Yeni yapılacak binaların mimari projelerinde, özellikle villa ve/veya az katlı bahçeli konutların çatı ve teraslarına düşecek yağmur sularını dairelerin tuvalet sifonlarına aktaracak biriktirme tankları tasarlanmalı. Bu tankların imalatından sonra konutlarda şebeke (içme-kullanma) suyundan tasarrufa gidilebilir. Zirai ilaç bayileri tarafından çiftçilere satılan her türlü ilaç ve gübre ambalajının çevreye atılmasını ve bu yolla sürdürülebilir tarım için gerekli olan toprak-su-çevre kirliliğini önlemek maksadıyla depozit uygulamasına geçilmeli (kutu ya da paket başına yüzde 10-20 oranı). Türkiye’de endüstriyel simbiyoz yani sanayiler arasında birinin atığının diğerinin hammaddesi olarak kullanılmasının araştırılmalı, alternatif yakıtlar ve ikincil hammadde kullanımı gibi döngüsel iş modellerini geliştirecek AR-GE faaliyetlerinin desteklenmeli. Tek kullanımlık ürünlerin kullanımının mümkün olan yerlerde aşamalı olarak yasaklanması ve yerlerini çoklu kullanıma uygun dayanıklı ürünlerin alması için çalışmalar yapılmalı. Atıkların önlenmesi ve azaltılması, geri dönüşüm miktarının artırılması için kurumlar arası iş birliği artırılmalı”
Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BAEM) tarafından hazırlanan “İklim değişiklikleriyle karşı karşıya kalan Akdeniz bağlarının biyolojik yönetimi ve korunması için ekolojik araştırma” başlıklı projeyle Akdeniz‘e kıyısı olan beş ülkeden bilim insanları, iklim krizinin üzüm bağları üzerindeki etkilerini ve ekolojik çözüm yollarını araştıracak. AA‘da yer alan habere göre yaklaşık üç yıl sürecek projede Türkiye, Portekiz, İtalya, Fransa ve Fas‘taki üniversitelerden akademisyenler ve ziraat mühendisleri yer alacak. Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü Akay Ünal, Kuraklığa dayanıklı üzüm çeşitleri geliştirmeye odaklandıklarını, sıcaklık etkisiyle bağların yayılım alanlarının yeniden belirlenmesine çalıştıklarını belirtti. Ünal, üzümün geleceği açısından önemli sonuçlar elde etmeyi beklediklerini belirtti.
Rusya, Türkiye‘den ve İran‘dan 33 şirketin ürünlerinde fazla miktarda pestisit bulunması nedeniyle limon, mandalina, biber, üzüm ve narın dahil olduğu meyvelerin ithalatını askıya aldı. Rusya’ya Türkiye menşeli yaklaşık 60 bin ton üzüm ve 10 bin tondan fazla narın sokulmasına izin verilmedi. Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu (Rospotrebnadzor), 27 Ekim-7 Aralık tarihlerinde Türkiye ve İran’dan 33 üreticinin getirdiği altı çeşit üründe, izin verilen miktardan fazla 12 tür pestisit bulunduğunu açıkladı. Bu pestisit türlerinin 10’unun Rusya’da kullanımına izin verilmiyor. Rusya Gıda Birliği (Rusprodsoyuz) Başkanı Dmitriy Leonov, ise “Türkiye ve İran’dan üreticiler düzelmezse, sevkiyatlardaki düşüşü başka ülkelerden üreticiler telafi edebilir” dedi. Leonov, Ekim 2021’de Türkiye’nin Rusya’ya en fazla mandalina, limon, üzüm ve biber sevkiyatı gerçekleştiren ülke olduğunu açıklarken, nar sevkiyatında da ikinci sırada yer aldığını belirtti.