Komplo kurgularına karşı en etkili akıl yürütme yöntemi nedir? Felsefe tarihinden ilhamla: "Transandant (aşkın) çıkarım" niçin önemli? Türkiye gündeminde komplolar.
Komplolar serisi içinde, son 10 haftada, komplo kurgularının yapısını, işlevini, bir araç olarak medya ve siyasette nasıl kullanıldıklarını ve buna ek olarak komplolara inanma eğiliminin bilişsel nedenlerini ele almaya çalıştık.
Üzerinde henüz uzun boylu duramadığımız bir soru, şu:
Tamam, komplo kurgularının özelliklerini öğrendik, niçin bir çekim alanı yarattıklarını da anladık, ama komploların sürekli havada uçuştuğu bir atmosferde biz nasıl akıl yürütebiliriz, komplo inançlarına nasıl karşı çıkabiliriz?
Komplo kurgularına karşı çıkmak üzerine önce, geçen haftaki konuğumuz, "Komplo Teorileri" kitabının yazarı Dr. Kerem Karaosmanoğlu'nun bir makalesini önermek isterim:
https://fikirturu.com/toplum/komplo-teorilerini-anlamak-teshis-etmek-ve-basa-cikmak/
Dr. Karaosmanoğlu'nun teşhislerine ve önerilerine katılıyorum.
Ben de ilhamını felsefe tarihinden alan, ilk programlardan birinde kısaca söz ettiğim bir akıl yürütme yöntemi, "transandant (aşkın) çıkarım" üzerinden birkaç ekleme yapmak isterim.
— / —
"Transandant (aşkın) çıkarım" felsefe tarihinde çok etkin biçimde kullanılmış bir akıl yürütme yöntemi.
En etkileyici ama anlaması zor uygulamasını, kılı kırk yaran sistematik bir felsefeci olan Immanuel Kant'da bulabilirsiniz.
Güzel bir özet (İng.): https://plato.stanford.edu/entries/kant-transcendental/
Burada "transandant çıkarım" olarak adlandırdığım yöntem, ilhamını Kant'ın eserlerinden alsa da, bunun ötesinde bir felsefi metin incelemesi içermiyor.
Daha ziyade, çağrışım yoluyla, bir iddianın doğruluğu veya yanlışlığını nasıl sorgulayabileceğimizi örneklemek istiyorum.
— / —
Bir iddiayı, doğrudan kanıtlamaya veya çürütmeye çalışabilirsiniz. Ama bunu yapmak bazı durumlarda özellikle zor.
Alternatif ve daha etkili bir yöntem, bir anlamda çerçevenin dışına çıkarak, o iddianın doğru olabilmesi için gereken koşulları incelemek. "Aşkın" olması bu yüzden.
Özellikle "negatif varoluş" iddialarını kanıtlamak genellikle çok zor, bazen imkânsız.
Bir örnek vereyim: Başınıza gelen kötü bir olayın, size büyü yapıldığı için olduğunu iddia ediyorlar. İnanmıyorsunuz, ama bunun yanlış olduğunu nasıl kanıtlarsınız? Kanıtlayabilir misiniz?
"Bu başıma gelen, kötü bir ruhun bana oynadığı oyun değil" demek istiyorsunuz. Gerçekten de haklısınız. Ama bu "negatif varoluş" iddianızı nasıl kanıtlayacaksınız?
Daha da önemlisi, kanıtlamanız gerekiyor mu?
— / —
Kötü ruhların" gerçekte olmadığı bir dünyada, kötü ruhların bir etkisi olamayacağını kanıtlamanız zor.
Onun yerine, "başınıza gelenin bir kötü ruh etkisiyle olması mümkün mü, bunu mümkün kılacak koşullar neler olurdu, böyle koşullar niçin gerçek olamaz"ı sorgulayabilirsiniz.
Önemli bir nokta: Aşkın akıl yürütme yöntemi, bir iddiayı doğru kılacak koşulların gerçek olamayacağını gösterirse, o iddiayı çürütmekle kalmış olmuyorsunuz, zorunlu biçimde niye doğru olamayacağını da göstermiş oluyorsunuz.
Yani bu, aslında daha güçlü bir akıl yürütme yöntemi.
Biraz daha açıklamaya çalışayım:
Birisi size bir fotoğraf göstererek şunu iddia ediyor: "Mars'ta yangın çıkmış".
Bu, "Amazon ormanlarında yangın çıkmış"tan çok farklı bir iddia.
Çünkü, "aşkın çıkarımla" gösterebilirsiniz ki, yalnızca yanlış değil, zorunlu olarak yanlış.
"Amazon ormanlarında yangın çıkmış" iddiası, "arızi olarak" doğru da yanlış da olabilir. Bugün yanlıştır, yangın yoktur, ama yarın çıkabilir.
"Mars'ta yangın çıkmış" iddiası ise, arızi değil zorunlu olarak, yanlış. Çünkü iddiayı doğru kılabilecek koşullar (yeterli oksijen) yok.
Not. Burada daha fazla ayrıntısına giremiyorum ama Felsefe öğrencileri aşinadırlar, bu "arızi/zaruri" ayrımı, 20. yüzyılda hem dil felsefecilerinin hem de metafizikçilerin çok uğraştığı ve kullandığı bir ayrım. Mantık çalışmalarında da kendine özgü büyük bir külliyatı var. Bu "arızi/zaruri" ayrımı temelinde, bir iddianın doğruluğunun "olası/zorunlu" olmasına ilişkin formel modellemelerini merak edenler, "modal mantık" çalışmalarına bakabilirler. Yine Stanford Felsefe Ansiklopedisi'nden derli toplu bir özet (İng.): https://plato.stanford.edu/entries/logic-modal/
— / —
Konumuza geri döneyim. Komplo kurgularında yer alan iddiaların çoğu, aksini kanıtlamamız kolay (hatta mümkün) olmayan iddialar.
Ama unutmayalım, bir iddiaya inanmamak için, onun yanlış olduğunu kanıtlamakla yükümlü değiliz.
İnandırıcı sebep olmaması, inanmamak için yeterli.
Bu açıdan, komplo kurgularıyla ilgili olarak düşünürken, "aşkın akıl yürütme" yöntemiyle, ortadaki iddiaların ne kadar ciddiye alınabilecek iddialar olduğunu, onları gerçek yapacak koşulların (Mars'ta oksijen düzeyi gibi) var olup olmadıkları üzerinden karara bağlayabiliriz.
— / —
Şimdi bu soyut tartışmadan konuyu son derece somut bir gündem maddesine bağlamaya çalışayım.
Ülkemizde bir sürü komplo kurgusu havada uçuşuyor.
Bunların bir kısmı, türlü çeşitli hukuk cambazlılarıyla yazıldıkları aşikar olan iddianameleri bile yönlendiriyor olabilir mi?
— / —
Diyelim şöyle bir inancınız var. Dünyayı şu üç bileşenden oluşan kötü niyetli gizli bir örgüt yönetiyor: Masonlar, Komünistler ve Yahudiler.
Bu, bir tür komplo kurgusu. Önceki örneklerde olduğu gibi, bunun da doğru olmadığını kanıtlamak güç. (Malum, örgüt, gizli bir örgüt!)
Ama bu kurgunun yanlış olduğunu kanıtlamakla yükümlü değilsiniz.
Bu akla ziyan Mason-Komünist-Yahudi örgütü iddiasının doğru olmadığı kanıtlamaya çalışmak yerine, aşkın akıl yürütmeyle, hangi koşullarda ve nasıl bir dünyada böyle bir iddia doğru olabilirdi diye sorabilirsiniz.
Masonlar niçin yanlarına Komünistleri almak istesin? Komünistler bunu niye kabul etsin? Yahudilerin bu grupta ne işi olabilir?
(Bütün Yahudi topluluğunu böyle yekpare bir şekilde nitelemenin bir ırkçılık göstergesi olduğuna da ayrıca dikkat çekeyim.)
Özetle: Önkoşulları üzerinde biraz düşündüğümüzde hemen göreceğimiz gibi, bu dünyayı yöneten gizli Mason-Komünist-Yahudi örgü iddiası, inanılacak bir yanı olmayan akla ziyan bir komplo kurgusu.
Ama, öte yandan, bu komplo kurgusu 1970'lerde ülkemizde çok rağbetteydi.
— / —
Önceki "komplo kurgularına eğilimli zihniyet" programlarının ışığında, tezim şu:
Dünyadaki olayları bir tür komplo merceğinden gören biriyseniz, gerçek nedensellik ilişkilerinin arkasında aslında var olmayan ama var olduğuna inandığınız pek çok komplo gizliymiş sanabilirsiniz.
Bu, sonuçta, spekülatif bir tez. Yine de, yüzeyde anlaşılmaz görünen gündemdeki kimi olayları, örneğin hukuki tuhaflıkları anlamaya çalışırken, göz önüne almakta aydınlatıcı bir yan olabilir diye düşünüyorum.
Programda bu tezi, gündemdeki Osman Kavala davasıyla örneklendirmeye çalışacağım.
— / —
Bu hafta sona erecek olan bu seriyi, komplolara inanma eğilimiyle atbaşı şekilde yükselen "gerçeklik sonrası / sahte haber" paradigmasını ele aldığımız yeni bir seri izleyecek.
Ama hemen değil. Önce başka konulara yer açmak için birkaç aylık bir ara vereceğiz.
Gelecek hafta Psikiyatr Dr. İlker Küçükparlak ile, yaklaşmakta olan ABD seçimlerini de göz önüne alarak, bir kişilik özelliği olarak Narsisizm ve Narsisizmin bir bileşenini oluşturduğu "Karanlık Üçlü" üzerine konuşacağız.