Türkiye'de hava kirliliği: Veri alınan 51 ilin yüzde 98'inde DSÖ'nün belirlediği sınırların üstünde

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye’de hava kirliliği, yeterli veri olan 51 ilin %98’inde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti.

Gezegenin Geleceği: 17 Ağustos 2020
 

Gezegenin Geleceği: 17 Ağustos 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Temiz Hava Hakkı Platformu, ‘Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri’ çalışmasını yayınladı. Rapor, Türkiye’nin dört yıllık hava kirliliği ve bu kirlilikten kaynaklanan önlenebilir can kayıpları verilerine odaklanıyor. 2019 yılında 30 ilde yaşayan yaklaşık 18 milyon kişinin yıl boyunca soluduğu havanın kalitesine (PM10) dair yeterli veri yok ve her 5 ilden 1’inde hava kirliliğinin sağlık etkileri yetersiz veri (PM2.5) nedeniyle hesaplanamadı. 2019 yılında, Türkiye’de hava kirliliği, yeterli veri olan 51 ilin %98’inde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti. Son dört yıl boyunca düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon’da hava kirliliği sorununun çözülemeyen kronik bir sorun haline geldiği gözlemleniyor. Temiz Hava Hakkı Platformu üyelerinden Yuva Derneği temsilcisi Dr. Pınar Özfırat “COVID-19 virüsü pandemisi sürecinde, uzun süre kirli hava soluyan kişilerde oluşan kronik hastalıkların enfeksiyonlara zemin hazırlayarak ne kadar büyük bir sağlık tehditi oluşturduğunu bir kez daha yakından gördük. Bazı illerimizde, 2016’dan beri hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün yıllık sınır değerlerinin 4-6 katına kadar çıkıyor. 2020 yılının ilk altı ayında kapanan kömürlü termik santraller ve karantina nedeniyle azalan trafik nedeniyle bazı illerde hava kalitesi iyileşmiş olsa da, yeterli yapısal önlemler alınmadığı için kirlilik Haziran itibarıyla tekrar artmaya başladı” dedi. Raporda, illerdeki kömürlü termik santraller başta olmak üzere sanayi tesisleri ve evsel ısınma amaçlı kömür kullanımının, özellikle coğrafi koşullar dikkate alındığına kirliliğin ana nedeni olduğu vurgulandı. 

Doğanın korunmasında herkes sorumlu

Dünyanın en büyük doğa koruma ağlarından birisi olan Dünya Kuşları Koruma Kurumu - BirdLife’in farklı ülkelerdeki ortaklarıyla birlikte yürüttüğü 1 Planet 1 Right Kampanyası, Türkiye’deki ortağı Doğa Derneği tarafından “Hak parçalanmaz bütündür” başlığı ile yürütülüyor. Sağlıklı bir ekosistem içerisinde yaşama hakkının en temel insan haklarından birisi olduğunu vurgulayan yüz binlerce doğa sever, Birleşmiş Milletler’den sağlıklı bir doğal çevrede yaşama hakkının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dahil edilmesini talep ediyor. Eylül 2020’de yapılması öngörülen Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Zirvesi öncesinde bir araya gelen doğa severler, tüm dünyayı derinden etkileyen COVID-19 salgınının insanlığa, doğayla uyumlu bir yaşamın ne kadar önemli olduğunu hatırlattığını vurguluyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. Maddesi’nde geçen: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevi.” ifadesine dikkat çeken Doğa Derneği, bütün vatandaşların yasal olarak da doğanın korunmasından sorumlu olduğunun altını çiziyor. 

Köpekbalıklarının midelerinde mikroplastik arandı

Eco Business’ten Elizabeth Claire Alberts’in aktardığına göre, Okyanusta trilyonlarca plastik ve mikroplastik var - yüzeyde sallanıyorlar, su yüzeyinde yüzüyorlar ve deniz tabanında kümeler halinde birikiyorlar. Plastik bu kadar yaygın olduğu için köpekbalıkları gibi deniz canlılarının plastikleri yutması kaçınılmaz.  Scientific Reports'ta yayınlanan yeni bir çalışma, Kuzey Atlantik Okyanusu'nda bulunan ve Birleşik Krallık, Penzance'deki yerel bir balıkçılar tarafından yakalanan dört köpekbalığı türünün mikroplastik yutmasını araştırdı. Exeter Üniversitesi ve Üniversitesi'nden altı araştırmacıdan oluşan bir ekip 46 köpekbalığının midelerini ve sindirim sistemlerini inceledi ve yüzde 67'sinin mikroplastik içerdiğini buldu. Örneklenen köpekbalıklarında toplam 379 mikroplastik bulundu. Plastik liflerin çoğu, Covid-19 salgını sırasında giderek yaygınlaşan polyester giysilerde ve yüz maskeleri gibi hijyen ürünlerinde bulunan malzeme olan sentetik selüloz. Exeter Üniversitesi Ekoloji ve Koruma Merkezi'nde araştırmanın baş yazarı ve araştırmacı olan Kristian Parton, "Bu köpekbalıkları tarafından yutulan partiküllerin çoğu sonunda atılacak olsa da, potansiyel olarak vücut içinde inorganik kirleticiler ve kimyasalların bu köpekbalıklarının vücutlarına girmesine yetecek kadar uzun süre kalırlar." Exeter Üniversitesi'nden bir deniz biyoloğu ve ekotoksikoloji profesörü olan Tamara Galloway, "Çalışmamız, bir şeyleri atmadan önce düşünmenin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor" dedi. 

Çin'de israfı önleme projesi

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping yiyecek israfının önlenmesi için kampanya başlattı. “Boş Tabak Kampanyası” olarak adlandırılan girişim kapsamında, restoranlarda sipariş edilebilecek yemek sayısının sınırlanabileceği belirtiliyor. BBC‘nin aktardığına göre, “N-1” adı verilen kural uyarınca restoranlarda en fazla, kişi sayısından bir eksik sayıda yemek siparişi verilebilecek. Örneğin beş kişilik bir aile en fazla dört porsiyon yemek söyleyebilecek. Çin resmi haber ajansı Şinhua‘ya göre Şi, Salı günü yayımlanan konuşmasında “İsraf utanç verici, idareli olmak onurlu bir davranış” dedi. Çin lideri konuşmasında sofradaki her yemeğin arkasında büyük bir emek ve özverinin bulunduğuna vurgu yapan bir şiirden dizelere yer verdi ve “Gıda güvenliğinde bir kriz duygusuyla hareket etmeliyiz. Bu yılki Covid-19 salgını, alarm zillerini çaldı” diye konuştu. Şi’nin uyarısının ardından yerel yönetimler gıda israfını önlemeye yönelik girişimler başlattı. Wuhan Restoranlar Birliği, Şi’nin uyarısının ardından üyelerinin ilk kez 2013’te ortaya atılan “N-1” kuralını uygulamaları çağrısında bulundu. Yeni kampanya uyarınca porsiyonların yarıya düşürülmesi ya da azaltılması, artan yemeklerin eve götürülmesi için restoranların kutular bulundurması isteniyor.