“Tecrübemden şunu idrak ettim: Kendimi en ayrıntılı botanik çalışmalarına adadım ve inanıyorum ki uç hususu başararak amacıma ulaştım: Doğruluk, kompozisyon ve renk… Sadece bu üç niteliğin birleşimi sizi botanik illüstrasyonunda mükemmelliğe götürür.”
“Çiçeklerin Raphael’i” olarak anılan, Pierre-Joseph Redouté’un hikayesi var bu programda. Josephine Bonaparte’ın sadık ressamı; Malmaison bahçesindeki bütün gülleri, şakayıkları; bitki kaşiflerinin Paris bahçelerine taşıdığı neredeyse bütün gösterişli, nadir ve egzotik bitkileri çizmiş, kayda düşmüş.
Canlı bitkilerden bakarak gerçekçi renklerle, müthiş ayrıntılı ve kendine özgü kompozisyonları, müzelerin de ülkelerin de sınırlarını aşmış. Bugün, bizim bile gündelik yaşamımızda kullandığımız nesnelere o kadar sızmış ki -ismini duymamış olsanız da- bir yerde karşılaşmış olduğunuzdan emin olabilirsiniz; özellikle kariyerinin son zamanlarında yaptığı çiçek buketleriyle…
Belçikalı bir ressam olan Pierre-Joseph Redouté, devrim öncesinde aristokrasinin ve saray bahçelerinin şaşaalı yıllarında, devrim sonrasında rejim değişirken yaşanan o kaos ortamında da -en azından zevkler ve moda değişinceye dek- sanatını sürdürmeyi başarabilmiş biri.
Onun yaşadığı dönemde Fransa Krallığı’nın başkenti Paris, botanik bilimi açısından altın yıllarını yaşıyordu.
Zaten yaklaşık iki yüz yıldır Paris, botanik dünyasının da merkezlerinden biriydi. 1635 yılında Seine yakınlarında, 13. Louis döneminde kurulan tıbbi bitkiler ve botanik bahçesi Jardin du Roi, o zaman da ünlü bir bahçedir. Bilim insanları çalışıyor olsa da enstitüden ziyade bir kraliyet bahçesidir burası. 13. Louis’den sonra tahtı devralan, Güneş Kral 14. Louis,
Paris’i görkemli bir metropole dönüştürürken, botanik bahçesi de bundan payını alır; dünyanın bilinen her köşesinden canlı bitkiler de bu bahçeye deyim yerindeyse yağmaya başlar. Özellikle Fransız sömürgelerinden getirilen kurutulmuş herbaryum ve canlı bitki örnekleriyle zenginleşen bu bahçe sayesinde Paris, Avrupa’daki botanik araştırmalarının odak noktası olmuştur.
Paris’in araştırmacılara, bilim insanlarına cazip gelen bir özelliği daha vardır: O da dünyada eşi benzeri olmayan Collection des Velins, kelime anlamıyla çevirecek olursak “parşömen koleksiyonu”. (Parşömen, vellum denen sığır derisinden elde edilen bir kâğıt.) Jardin du Roi’da yetişen tüm bitkilerin, hatta Versailles kraliyet bahçesindeki hayvanların, ‘vellum’a canlı örneklerden bakarak çizildiği bir koleksiyon bu. Büyük boyutlarda çalışılan her bir resim, ayrıntılı ve gerçekçidir. Koleksiyonun yapımı sürerken Fransız Devrimi olur; 16. Louis ve Marie Antoinette idam edilir, yeni rejimle birlikte politik rüzgârlar da değişir ama ne Jardin du Roi ne de Collection des Velins yok edilir. Tam tersine bahçeler Doğa Tarihi Müzesi’nin bir uzantısı olarak kamuya mal olurken, Jardin des Plantes olarak bugün de varlığını sürdürüyor.
Napolyon Bonapart’ın yönetime gelmesinden iki yıl sonra koleksiyon daha da büyür; 1850 yılında 5321 adet çizim varken bu sayı 6000’e çıkar; o da sevgili eşi Josephine sayesinde… Koleksiyona yeni eklenen çoğu çizimde de sadık ressamı Pierre-Joseph Redouté’un imzası vardır.
Çiçeklere ve botaniğe olan tutku derecesinde bağlı olan Josephine, Redouté’un en sıkı müşterisi ve destekçisi olmuş. Josephine, bu yetenekli ressamı hem Malmaison hem de Navarre (boşanmalarını takiben 1809'da Napolyon tarafından kendisine verilen Normandiya’daki mülk) bahçelerinin ressamı olarak ödüllendirmiş, taltif etmiş; -Decription des Plantes Rares cultivees a Malmaison et a Navarre dahil- her biri zengin örneklerle dolu dört ayrı albüm ortaya çıkmış. Josephine’in gündelik kullandığı, 116 parçalık Sevres porselen takımındaki 80 desen, Redoute’un çizimlerini yaptığı “Lilacés; Jardin de la Malmaison; and Histoire des Plantes Grasses” (Zambaklar, Malmaison Bahçesi ve Sukulentlerin Tarihi) albümlerinden alınmıştı.
Pierre-Joseph Redouté’un kendi zamanında da diğer botanik sanatçılarının aksine -bilim çevresinin ya da aristokrasi üyelerinin dışına taşan bir ünü var. Bunun nedeni, bilimsel bir yaklaşımla, gerçekçi ve ayrıntılı olarak çizdiği 2000 kadar bitki resmini, noktasal gravür tekniğiyle renkli olarak basıp daha geniş bir kitleye ulaştırabilmiş olması. Bu resimleri, Paris’in bahçelerinde ve fidanlıklarında yetiştirilen bitkilerin canlı örnekleri üzerinden çalıştığı için suluboyalarındaki renkler de gerçekçidir; çarpıcı bir canlılığa sahiptir.
Cana yakın ve girişken kişiliğinin de bunda bir etkisinin olabileceğini söylüyor botanik tarihçileri… Marie-Antoinette, Josephine Bonaparte ve Napolyon’un ikinci karısı Marie Louise hem eski hem de yeni rejimin güçlü kadın figürleriyle; Fransa’nın son kralı Louis Philippe’in karısı Marie-Amelie gibi zengin patronlarla çalışma fırsatı olmuş. Başarılı bir girişimci olduğunu da söylemek gerek. Bağımsız çalışan diğer meslektaşlarının aksine farklı patronlardan iş aldığı bir stüdyo kurmuş. Paris sosyetesinden, bitki resmini yapmayı öğrettiği “crème de la crème” birçok öğrencisi olmuş. İş yapacak projeler konusunda iyi koku alır; illüstrasyonlarının çoğu zambaklar, leylaklar, şakayıklar, güller gibi, zamanın popüler, gösterişli çiçekleridir. Bahçeciliğin geliştiği, soylu kadınların çiçeklerin dilini öğrendiği; küçük buketler, yelpazeler, mücevherler, balo kıyafetleri ve duvar kağıtlarındaki çiçek çılgınlığı Redouté’un da kariyerini parlatır.
Nasıl bir kişisel hikayesi var, ona bakalım biraz… Taschen yayınlarından çıkan, The Book of Flowers kitabından yararlanarak aktarayım:
1759 yılında Ardennes, Saint-Hubert’de ressam Charles-Joseph ve Marguerite-Joseph’in oğlu olarak orta halli bir ailede doğmuş. Baba ressamdır ve iki erkek kardeş de öyle… Evde öğreneceğini öğrendikten sonra gezici bir ressam olarak yaşamını sürdürmek için yanına bir tek boya kutusunu alıp 13 yaşında evinden ayrılmış; Brabant ve Flanders’ta resim yaparak çıraklık dönemini geçirmiş. Resmi öğrendiği o ilk on yılda eski ustalarla çalışır, 18. yüzyılın büyük Flaman çiçek ressamlarından Jan van Huysum işlerini tanıma fırsatı bulur. Çıraklık dönemini geçirdikten sonra 1782’de, tiyatro sahneleri dekore eden erkek kardeşinin yanına, Paris’e gitmiş. İlk yıllarda Jardin du Roi’daki bitkilerin resmini yapıp Saint Jacques caddesinde onun resimlerinin gravürlerini yapan sokak satıcısına satarak geçiniyormuş. O yıllarda adliyede yüksek mevkide bir memur olan, amatör botanikçi Charles Louis L’heritier de Brutelle (1746-1800) ile tanışmış. Ardennes’den gelen bu genç ressamdan etkilenen Brutelle, ressamı bilimsel bitki çizimiyle tanıştırmış; ona çiçekleri ayrıştırmayı ve belirli özelliklerini hassasiyetle fark etmeyi öğretmiş.
Kralın ressamı olan Flaman Gerard van Spaendock ile bağlantıları sayesinde botanik çiziminde en yeni tekniklerden haberdar olur ve Collection des Velins’in ayrıcalıklı dünyasına girmiş olur. Redoute’un L’Heritier için yaptığı ilk iş Jardin du Roi’de kültüre alınan Corsican Sandwort (Korsika kum otu; Arenaria balearica L.) gravür olarak bilimsel bir yayında basılmış olması, onun botanikçilerle ve bahçe sahipleriyle tanışmasını sağlar. Fransız devrimiyle rejimin değişmesinden üç yıl sonra, bu arada onun geleceğini de garantiye alacak 20 yaşındaki Parizyen Marie-Marthe Gobert ile evlenmiştir.
Sonra patronunun davetiyle 1787 yılının Nisan ayında Londra’ya gitmiş ve burada bahçelerde yetişen bitkileri resmederken, tek levhada renkli baskı yapılabilen yeni baskı tekniğini, stripple engraving (noktasal gravür) tekniğini de öğrenmiş. Yumuşak bakır levha üzerinde noktasal ve çizgisel derinlikler oluşturan bir silindirin kullanıldığı bu gravür tekniğinde, resim ince ve yuvarlak uçlu kalemlerle çizgiler ve noktalar yapılarak metal plakalara aktarılıyor. Temel özelliği nokta ve kısa çizgilerin yoğunluk oranlarıyla farklı renk tonları yaratmak. Çok uzun süren pahalı bir teknik olsa da baskıdan sonra fırçayla düzeltme imkânı da verdiği için ressam, botanik illüstrasyonlarını çoğaltırken stüdyosunda bu baskı tekniğini kullanmış.
Londra’dan Paris’e döndüğünde van Spaendonck ile Collection des Velins için iş birliği yapmaya devam eder. Devrim olmuştur ama henüz ortalık durulmamıştır; bu karmaşa sürüp giderken bile siparişlerin ardı arkası kesilmez. Yeni rejimin temsilcileri, sıra onlara gelince o gösterişli bahçeleri de devralır ve bu kez halk için yeniden tasarlamaya başlar. Bu bahçelerdeki nadir ve yeni örneklerin, kralların kendi özel koleksiyonları için değil ama bu kez gelecek kuşaklar için kayda düşülmesi gerekiyordu. Redouté’un bu dönemde çalıştığı patronların listesi epey uzun; 1793 yılında Paris Salonlarında işlerini bile sergileyebilmiş…
Verimli dönem başlar onun için… Daha sonra Montpellier Üniversitesi’nde profesör olacak olan, Cenova’dan bir öğrenci olan Augustin-Pyramus de Candolle (1778-1841) ile birlikte sukulentlerle ilgili 32 tefrikalık Plantarum historia succulentarum kitabının il nüshasını basmış; 40 yılı aşkın bir süre devam edecektir bu yayın… 1799 ile 1841 yılları arasında Redouté’un çizdiği 170 levhanın olduğu bu kitap, yeni gravür tekniğiyle basılmış en büyük işlerden biri… Fransa’da kültüre alınan ağaç ve çalıları çizdiği 7 ciltlik Nouveau Duhamel bir diğer büyük işi, yine bu zamanlarda başlamış… 1800 ve 1819 yılları arasında folyo ebadında, stripple engraving tekniğiyle basılan bu kitapta, metinler için çok sayıda botanikçiyle çalışılmış. Tam 463 adet illüstrasyon vardır.
Bununla da kalmıyor, 1803 yılında muhteşem Les Liliacées kitabının ilk cildini de yayımlıyor. Bu ciltte, Paris ve çevresindeki bahçelerdeki canlı çiçeklerden çizdiği zambak ailesi (Lilium superbum) dahil son derece çarpıcı renklerde taçyaprakları olan tek çenekli bitkilerle; irisler, nergisler, glayöller, cennet kuşu çiçeği, Türk zambağı, yuka, muz ve bromeliad (Pitcairna bifrons) ve orkideler gibi (Phaius tankervillae) gibi egzotik bitkilere de yer vermiş. Ters lale (frittilaria imperiale) ve muscarin gibi bizim topraklardan gitmiş çiçekler de var; 1700’lerde Osmanlı’dan gitmiş (Tulipa Cornuta) denen, incecik upuzun petalleri olan lale ilginç bir örnek.
Daha sonra Napolyon’un Mısır seferinde de ona eşlik edecek olan botanikçiler (Augustin-Pyramus de Candolle, François Delaroche ve Alire Raffenaue) bilimsel tanımlamaları, verileri ve yorumlarını ekler. 1816 yılında, 468 levhayla birlikte 79 fasikül daha eklenir. Napolyon da iki bakanına bu yayından 80 kopya satın alıp diplomatik hediye olarak kullanılmasını istemiş ki bu da onun işlerine devlet katında da ne kadar değer verildiğinin bir göstergesi.
Ve en önemli işverenlerden biri Josephine… 1799 yılında, Josephine, Napolyon’un ilk karısı, Paris yakınlarındaki Rueil’de yer alan Malmaison’u satın almıştı ve toplam 3,5 milyon frankı bu mülkün yenilenmesine, modernize edilip güzelleşmesi için harcayacaktı. Malmaison’daki meşhur büyük kış bahçesi henüz tamamlanmamışken Josephine, Redoute’u bahçesindeki nadir bitkilerin ve yeni gelen türleri çizmesi için görevlendirir.
Bu bahçedeki çiçeklerin çizimleriyle Jardin de la Malmaison adlı göz alıcı bir eser çıkar ortaya. İmparator Josephine’e ithaf edilen kitap 1803 ve 1805 yılları arasında 20 fasikül olarak basılmış. Hepsi Pierre-Joseph Redouté’a ait 120 botanik illüstrasyon vardır kitapta… Ve bu eser de devlet katında yapılan görüşmelerde diplomatik hediye olarak sunuluyormuş Napolyon tarafından. Josephine’den aldığı yıllık 18.000 frank’ı bulan maaş sayesinde Redouté yaşam standardı da hayli yükselmiştir. 1804 yılında Paris yakınlarında Fleury’de büyük bir kır evini arazisiyle birlikte satın alacak, bahçesi ve çalışma stüdyosu kendi planlayacaktı. Bahçesini de söylendiğine göre Josephine’in ona sağladığı tohumlar ve fidelerle donatmıştır.
Napolyon ve Josephine boşandıktan sonra bile Jardin de la Malmaison projesi devam eder. Bu iş için sanatçının çizdiği 55 suluboya resim -muazzam şakayık buketi (Paeonia suffruticosa) dahil- bugün Cambridge’deki Fitzwilliam Müzesi’nde korunuyor; metin de Amie Bonpland’a ait… (Alexander von Humbold ile Güney Amerika yolculuğunda ona eşlik eden, Malmaison bahçesi için Josephine’e yeni örnekler getiren Fransız botanikçi) En verimli yıllarıdır Redouté’un; işlerinin çoğunu Paris’e yakın olduğu için bazı hassas ve değerli çiçekleri kolayca taşıyabileceği Fleury’daki stüdyosunda çiziyordu.
Waterloo savaşı, Fransa’nın başkentinin müttefik kuvvetlerce işgal edilmesi, restorasyon dönemi ardından Josephine’in ölümü Redouté’un hayatını da kökünden değiştirir. Artık bir daha asla bol keseden maaş ödeyen bir patronu olamayacaktır. Les Liliacées kitabının tamamlanmasından 18 ay sonra, Redouté yine onun en meşhur kitaplarından biri olacak Les Roses kitabına girişir. 29 fasikül 169 renkli gravür baskıdan oluşan kitabı 1824 Mart’ında tamamlar; iki yıl sonra ikinci baskısını, en son 1829 yılında da üçüncü baskısını yapar ama satışlar tam bir hayal kırıklığıdır… Ama yine de Pierre-Joseph Redouté imzası -bu eserlerin kapaklarında büyük harfle yazılmaya ve parlamaya devam eder, 1825 yılında Fransa Kralı 10. Charles tarafından Legion d’honneur nişanı alır; on yıl sonra Belçika Kralı 1. Leopold onu şövalyelikle onurlandırır. Napolyon’un, Josephine’in portrelerini yapan ünlü neo-klasik ressam François Gerard onun da portresini resmeder.
63 yaşına geldiğinde, mesleğinin ilk yıllarında ona yol gösteren Spaendonck öldükten sonra Doğa Tarihi Müzesi’nin botanik resmi hocası olarak atanır; bu iş ekonomik durumunu bir süre düzeltmesini sağlar ama Fleury’deki mülkünü genişletmek için girdiği borç yükünü karşılayamaz. İleri yaşlara gelinceye dek o yüzden hep çalışmak zorunda kalacaktı. Ama canlı çiçeklerin gerçekçi, bilimsel çizimlerinin yerine ona daha çok kazanç getiren dekoratif, kesme çiçeklerden küçük buket resimleri yapmaya başlar; yaşamının kalan yıllarında çizim dersleri vermeye de devam eder. Onun derslerine katılanlar birinin Redoute’u şöyle tarif etmiş. Biraz acımasızca ama şöyle: “Güdük beden, fil bacaklar, ağır, Hollanda peyniri gibi düz bir kafa, kalın dudaklar, boğuk bir ses, yamrı yumru parmaklarıyla korkunç görünüyor; ama bütün bu itici dış görüntüsüne rağmen, sıra dışı bir duyarlılığa, üstün bir zevke, sanata dair derinlikli bilgiye sahip. Görgülü bir karakteri ve yaratıcılığını sürekli geliştirecek kadar azimli.”
Ekonomik zorluklar yaşamasının nedenlerini anlamak da zor değil: Toplum, zevkler ve modalar değişmiştir; işlerinin buna bağlı olarak pazar değeri de düşer. İşleri o kadar kötüleşir ki sonunda kendi resimlerini, gümüşlerini ya da mobilyalarını satacak duruma gelir. Pierre-Joseph Redouté Paris’teki stüdyosunda inme geçirerek aniden hayatını kaybeder. Bir gün önce ona İçişleri Bakanlığı’ndan bir mektup almıştır; Redouté üzerinde çalıştığı bir resmin ödemesinin reddedildiğine dair. O öldükten bir ay sonra stüdyosunda ne varsa yoksa açık artırmada satışa çıkmış ama çok gelir elde edilememiş. Geride bıraktığı karısı ve kızı daha mütevazı bir hayatı seçmiş; Fleury’deki mülkü de el değiştirmiş, Ardennes’de doğduğu ev İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmış.
Jardin de la Malmaison için yaptığı 468 levha, 1985 yılında New York’ta bir sanat simsarı tarafından müzayedede 5,5 milyon dolara satılmış ve dağılmış. Redoute’un Les Roses için yaptığı çizimleri Kral 10. Charles satın almış ama nerede olduğu izlerini sürmek mümkün değil. Kimi 1948 yılında Londra’da bir müzayedede satılmış; zaman zaman yeni çizimler de çıkabiliyor ortaya. Bununla birlikte Pierre-Joseph Redouté diye Google’da arattığımızda 400 bini aşkın sayfa çıkıyor karşınıza. Biodiversity Heritage Library ve diğer kütüphanelerle işlerinin çoğuna çevrimiçi olarak ulaşabiliyorsunuz. Tabii, hiçbiri orijinallerini görmenin yerini tutamaz, Redoute’un kâğıt üzerinde yarattığı capcanlı duran çiçekleri görmek için, Avrupa’da ve Amerika’da kütüphanelerin, müzelerin ve şatoların sıkı gözetim altında tutulan yüksek güvenlikli odalarına girmek gerek…
Pierre Joseph Redoute’a verelim son sözü. 1827’de kendini şu sözlerle anlatıyor: “Tecrübemden şunu idrak ettim: Kendimi en ayrıntılı botanik çalışmalarına adadım ve inanıyorum ki uç hususu başararak amacıma ulaştım: Doğruluk, kompozisyon ve renk… Sadece bu üç niteliğin birleşimi sizi botanik illüstrasyonunda mükemmelliğe götürür.”