Cumhuriyet Halk Partisi’nin İyi Parti’yi seçime girebilir duruma getirmek için yaptığı iş iyi oldu. İyi bir iş olduğu “Cumhur İttifakı”nda hüküm süren öfkeden de anlaşılıyor.
Kaynak: T24 (24 Nisan 2018)
Cumhuriyet Halk Partisi’nin İyi Parti’yi seçime girebilir duruma getirmek için yaptığı iş iyi oldu. İyi bir iş olduğu “Cumhur İttifakı”nda hüküm süren öfkeden de anlaşılıyor.
Bu öfke düşündürücü. Öyle anlaşılıyor ki seçimi erkene almanın asıl nedeni olmasa da, bir “yan hedef” olarak, İyi Parti’yi seçime sokmamak düşünülmüş; bu da hesabın bir parçası imiş. Şimdi bu planın bozulması iktidar cephesinin ağzının bozulmasına yol açıyor. Söyledikleri şeyler de hiç akla yakın şeyler değil. Sözcüleri kalkıyor, “Millet iradesini hiçe saymıştır” diyor. Ne demek bu? Yani “millet” Halk Partili’dir diye bu on beş kişiye oy vermiş, şimdi onlar İyi Parti’ye geçince “millet”in verdiği oya ihanet etmiş oluyor!
Parti oturmuş, iktidarın bir manevrasını boşa çıkarmak üzere doğru bir strateji düşünmüş; bunun için on beş milletvekilinin İyi Parti’ye üye olması gerekiyor. Bu, “millet”in oy verdiği partinin siyasi kararı. Taktik bir karar. Kimse o milletvekillerinin İyi Partili olduğunu düşünmeyecek. Bunun “millet iradesi”ni çiğnemekle ne ilgisi var?
Ama CHP’nin bu davranışı üstüne iktidar cephesinden gelen tepkilere bakıldığında verdiğim bu örnek bir hayli hafif kalıyor, çünkü “ahlaksızlık” filan gibi lakırdı edenler de var. Bu beylerin her şeyi yapmaya hakları var; seçim tarihiyle oynayıp rakiplerini seçime sokmamak gibi marifetler yapma hakları da bunların arasında. Siz bu manevraları boşa çıkaracak bir şey yapınca, “ahlâksız” oluyorsunuz. Böyle çalışıyor zihinleri.
Halk Partisi doğru bir şey yaptı; ayrıca “zekice” bir iş yaptı. Bunu, önce “siyaset yapma” düzeyinde, strateji ve taktik” düzeyinde söylüyorum. İktidarın manevrasını gördüler, manevranın işlemesine engel olacak akıllı “karşı-manevra”yı düşündüler ve bunu cesaretle uyguladılar. “Cesaretle” diyorum, çünkü kendi cephelerinden birileri de buna karşı çıkabilirdi –nitekim çıkıyor.-
Halk Partisi, muhalefet cephesinde en yüksek oy oranını aldığı için sıfatı “ana muhalefet.” Son derece belirleyici başkanlık seçimi gibi bir süreçte, ana muhalefet partisinin, cephenin genel başarısını kollayacak işler yapmasını beklersiniz. Bu, öyle bir eylemdi. CHP, bu olayda sınavı geçti –örneğin HDP’ye kumpaslarda geçemediği gibi.- Bunun hakkını verelim, ama falsoları da unutmayalım.
“Siyaset yapma” çerçevesinde olumlu bulduğum bu davranış, daha fazla önem verdiğim bir düzeyde de etkili oldu, diye düşünüyorum. Bunun bir dayanışma örneği olmasını kastediyorum. Yaşadığımız şu dönemde “maddi çıkar” saltanatını ilan etmiş; bireysel ya da örgütsel bencillik bir “erdem” haline getirilmiş.
Bu koşullarda bir siyasi partinin bir siyasi partinin bir başka siyasi partiye yardım eli uzatması iktidar sözcülerinin savurdukları hakaretamiz lafların tersine çok iyi bir şey oldu; sonuç olarak bu da siyasetin gerektirdiği, siyasi bir karar ve eylem elbette, ama “dayanışma”yı içeren bir eylem. Bir süredir (daha çok anket kuruluşlarından gelen) söylentiler var: İyi Parti’nin CHP’den oy kapacağı yönünde tahminler yapılıyor. Buna rağmen CHP’nin İyi Parti’nin seçime girebilmesini garanti altına alan bir adım atması özellikle övgüye değer bir davranış oldu.
Bir zaman önce yazdığım bir yazıda, iktidarın ne olduğunu, ne yapmak ve nasıl yapmak istediğini bildiğimizi, buna karşılık muhalefetin çok parçalı olduğunu ve bu iktidara muhalefet etmek dışında nerede buluştuğunu bilmediğimizi söylemiştim. CHP’nin bu davranışı, çizginin bu yanında da, birbirleriyle uyumlu olmayı gözeten bir üslûbun mümkün olduğunu gösterdi.