Aklıma Gelenler – 32

-
Aa
+
a
a
a

            Ülkemiz son birbuçuk hafta içinde yaşadığımız acı terör saldırıları nedeniyle kritik bir dönem geçirmekte. Tüm yaşananlar üzerine ulusal ve yerel çeşitli gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda bu olayla ilgili yayınlar, eleştiriler, görüşler yer almaktadır.

Bu acı olaylarda hayatlarını kaybedenlere rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyorum..

Yaşanan olaylarda gördük ki, TÜRK ULUSU ulusal birlik ve beraberlik duygusunu kritik olaylar karşısında daha da güçlü bir biçimde koruyan, bu duyguya sahip çıkan yüce bir ulustur.

 

Ulu Önder ATATÜRK'ün ne denli büyük bir asker, devlet adamı, uzgörü sahibi, yaşadığı çağın 100 yıl sonrasını görebilen muhteşem bir insan olduğu, her geçen gün daha da artarak netlik kazanıyor. Ülkemizin gerçek anlamda tam bağımsızlığa kavuşmasının ne denli önemli olduğunun giderek anlaşılması gerekiyor. Aşağıdaki maddeler, tam bağımsızlığın ne olması gerektiğini açıklıyor:

- Ulusal sanayisini kuran, geliştiren, büyüten, kendi kendine yeten;

- Ulusal geleneksel-kültürüne sahip çıkarken bir yandan da, kendi sanatçılarını yetiştiren, yetiştirdiği sanatçısına sahip çıkan, ulusal sanat kimliğini dünyaya sunarken kendi sanat kurumlarında yetiştirdiği sanatçıları lanse eden;

- Atatürk'ün kurduğu ve kurdurttuğu Türk Dil Kurumu ve benzeri kurumları toplumsal gelişimin vazgeçilmez unsuru olarak kabul eden;

bir ulusalcılık anlayışının ülke yönetiminin kişilerötesi ilkeleri haline gelmesinin ivedi olarak yapılandırılması gerekmektedir.

 

- Gelip geçen hükümetlerin birincil görevinin bu temel ilkeler doğrultusunda ülkeyi yönetmek olması;- Ülkeyi yönetenlerin, eğitim anlayışlarını; sağlıklı düşünen, geniş ulusal ve evrensel bilince, sanata, sanatçıya duyarlı kişiler yetiştirmek ilkesi üzerine oturtmaları;- Sanata bakış açılarında ise, sanatın sadece üst düzey bir gerçeklik olmadığı, topluma götürülmesi gereken hizmetlerden birinin ve hatta en önemlisinin SANAT olması gerektiğini kavramaları gerekir.

 

Ancak, Kamu Yönetimi Reform Tasarısı’nda, belediyelerin görevlerinden biri olan kültür-sanat hizmetini tasarıdan çıkarmaktadırlar. Bunu yapanlar, sanatın toplum için ne denli önemli bir gıda olduğunun bilincinde değildirler. Hatta, toplumun bile farkında olamadığı, sadece el yordamıyla aradığı bir gıda. Üç büyük şehrin dışında yer alan illerde açılan tiyatrolar, kurulan orkestra ve korolar, operalar Türkiye’nin ihtiyacı olan kültür-sanat ortamını oluşturmaktan uzaktırlar. Üç büyük ilin dışındaki illerde, sanat hizmeti görevi belediyelere, sanat eğitimi hizmeti ise üniversitelere düşmektedir.

 

Üniversitelerimizin görevlerinden birisi toplumu aydınlatmaksa, bunu sadece bilimsel çalışmalar ve araştırmalar yoluyla değil, topluma sanatsal derinlik ve boyut kazandıracak sanatsal etkinlikler ve araştırmalar aracılığıyla yapacaktır/yapmalıdır. Dikkat edilirse, üniversitelerimizde son 20 yılda sanat eğitimi veren kurumlar oluşturulmaya ve hatta eğitimin yanısıra üniversite bünyesinde senfonik orkestralar kurulmaya (Bilkent Üniversitesi Senfonik Orkestrası, Başkent Üniversitesi Senfonik Orkestrası gibi..) başlanmıştır. Bu gibi oluşumlara diğer illerin üniversiteleri öncü olmak durumundadırlar. Ancak, üç büyük şehrin müzik okullarından mezun gençlerin diğer illerde oluşturulacak olan orkestralarda görev yapmayı çok önemli bir vatan hizmeti olarak görmeleri gerektiğine inanıyorum.

 

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!