Flört Uygulamaları (Dating App) ve Sakatlar

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Almanya'da, Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yapan Zeynep Şölen Yıldız ile engelli bireylerin flört uygulamalarındaki deneyimleri üzerine konuşuyor.

""
Flört Uygulamaları (Dating App) ve Sakatlar
 

Flört Uygulamaları (Dating App) ve Sakatlar

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin körtopal muhalifine hoşgeldiniz, ben Alper Tolga Akkuş. 

Bugün 19 Kasım 2025 Çarşamba. Bu hafta daha önce de konuğumuz olan bir arkadaşımı konuk ediyorum. Hemen baktım kayıtlarıma ve Mayıs 2024'te konuk almışız konuğumu. O konunun başlığı da ‘İstanbul'dan Karlsruhe'ye Bir Taşınma Öyküsü’ imiş. Zeynep Şölen Yıldız konuğumuz. Zeynep, hoşgeldin, nasılsın, iyi misin?

Zeynep Sölen Yıldız: Merhaba, hoşbulduk Alper. İyiyim, sen nasılsın?

A.T.A.: İyidir. Sen Karlsruhe'ye daha yeni taşınmıştın, birkaç ay olmuştu galiba konuştuğumuzda.

Z.Ş.Y.: O zaman çok yeniydi, aynen. Şimdi bayağı zaman geçti tabii ki üstünden. Ben de o kaydı tekrar açıp dinledim seninle yeniden randevulaştıktan sonra.

A.T.A.: Orada da İstanbul - Karlsruhe farkını aslında konuşmuştuk bir engelli olarak seninle. Aynı zamanda bir akademisyensin de. 

Z.Ş.Y.: Yani aslında düşünüyorum ne değiştiğini; doğal olarak biraz daha alıştım. En başta bence engelli bir birey olarak herhangi bir ülkede tanınmanızın zaman alması bence işleri çok zorlaştırıyor. Bu tanınmaktan kastım da resmi olarak bu ülkede yaşayan engelli bir bireysin ve bu da engelli kartımı alana kadar da engelli park yerlerine park edemiyorsun, engellilerin faydalandığı hiçbir şeyden faydalanamıyorsun. O ilk aşama o yüzden çok zor bence ama o kartımı aldıktan sonra hayatım biraz daha kolaylaştı bence. Hatta bugünün konusuyla da birazcık bağlantılı olarak, en son şöyle bir şey yaşadım ve belki birazcık bu da yine İstanbul-Karlsruhe farkına dair bir şeyler söyleyebilir yani ben daha olumlu bir şey bekliyordum ama biraz daha negatif oldu. 

Hastane ve Devlet Kurumlarına Var ama Kültür ve Sosyalleşmeye Yok

Z.Ş.Y.: Burada bir tane çok gitmeyi sevdiğim bir sinema var. Çok eski bir sinema zaten ve çok dar bir sokakta. Hep çok kalabalık. Etrafında, çevre sokaklarda da hiç engelli park yeri yok. Ben de oraya gitmeyi seviyorum ama nereye park edeceğim, ne kadar yürümem gerekecek hep gözümde büyüyor. 
Sonra aklıma geldi ve dedim ki Karlsruhe Belediyesi’ne mail atayım. Diyeyim ki, ‘Bakın burada böyle bir ihtiyaç var’. Birazcık da ne tepki alacağımı merak ettim. Gönderdim bu maili ve birkaç gün önce de şöyle bir cevap aldım ki gayet de nazik ve çok da hızlı döndüler gerçekten. Dediler ki ‘Biz buraya baktık, burada sadece hakikaten sinema var. Siz sinemaya yakınlığından dolayı söylemişsiniz ama biz engelli park yerlerini genelde hastanelere, devlet binalarına, yakın yerlere yapıyoruz. Oralara daha çok talep oluyor ve oralara tabii ki de engelli bireylerin ulaşması gerek. Ama sinemadır, kafedir, buraların etrafına yapmıyoruz. O yüzden bu talebinizi olumlu değerlendiremeyeceğiz’. Ben de gayet sabırlı bir şekilde ‘Kültüre erişim de en az hastaneye erişim kadar önemli bir şeydir; sosyalleşmek, engelli bireyler için toplumda aktif bir vatandaş olmak çok önemlidir’ dedim. Birazcık bunları anlatmaya çalıştım ve bence bu birazcık araştırma olarak da, gündelik hayatta da önemli bir sorun. Ben engelli birey olarak da bazen erişilebilirlikle ilgili bir şey talep ederken hep kafamda bunu döndürüyorum, bunu acaba insanlar yeterince önemli ya da gerekli bulacaklar mı diye düşünüp sürekli bunun filtresinden geçirmeye çalışıyorum.

A.T.A.: İlk sorumu ben yine sorayım ki hep sorduğum soru bu. Sen daha önce konuk oldun ama ilk defa dinleyenler seni tanımıyor tabii. Biraz da çünkü anlattık ve  anlattıkların herkesin kafasında neden bahsediyor, ne oluyor, kim bu insan diye bir soru işareti uyandırdı. Bilmiyorlar çünkü. 
Zeynep Şölen Yıldız kimdir? Bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığın varsa bunu da bize aktarır mısın lütfen?

Z.Ş.Y.: Tabii ki. Sakatlığımdan başlayayım; çok nadir görülen bir kas hastalığım var. Kısaltılması AMC diye yazılıyor. Uzun halini ben de söyleyemiyorum çünkü çok zor. Antropolosis gibi bir şey ve bu, kasların aslında normale göre daha gergin olması demek. Bu hastalık ellerimi, kollarımı çok daha az etkilese de özellikle yürüme gibi faaliyetlerimi etkiliyor yani yürüyebiliyorum ama kısıtlı bir yürüme alanım var. 
Onun dışında bir de yine aynı sebepten kaynaklı olarak standartlara göre boyum kısa.  Bu da benim yüksek yerlere erişmek, uzun mesafeleri yürümek ya da uzun süre ayakta durmak gibi gereklilikler olduğunda erişim problemleri yaşamama sebep oluyor. 

Hayatta ne yapıyorum? Daha çok akademideyim aslında. Farklı şeyler de yapıyorum ama doktoramı bitirmiştim İstanbul'da, Koç Üniversitesi'nde. Doktora sonrası çalışmalarım için Almanya'ya geldim. Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü diye bir üniversitede araştırmacı olarak çalışıyorum. Burada hem eriştebilirlikle ilgili araştırmalar yapıyoruz, hem de eriştebilirlikle ilgili dersler veriyoruz. Bir araştırma grubunun parçasıyım. Onun dışında Erişilebilir Her Şey’de yine araştırmaları yürütüyorum. Orada da uzaktan da olsa onlara destek olmaya devam ediyorum. Bir de yazıyorum; çocuk kitaplarıyla ilgileniyorum özellikle ve yakında yeni kitabım çıkmak üzere. Onun heyecanlı bir sürecini yaşıyorum.  

A.T.A.:Erişiyorsam Varım’ı unuttun bak.

Z.Ş.Y.: Evet, Erişilebilir Her Şey’in parçası olduğu için o da. Bir de Erişilebilir Her Şey’deki görevlerimden biri de Erişiyorsam Var’ım topluluğunun liderliğini yapmak. Zaten Alper'le de aslında - aslında tanışıklığımız daha önceye dayanıyor - biraz daha iyi bir arkadaş olmamız bu sayede oldu.

A.T.A.: İsimlerimizi biliyorduk, sadece öyle tanışıyorduk .

Z.Ş.Y.: Aynen, evet. Neredeyse her ay bir araya gelip online olarak da olsa neler yaptık, neler ettik sohbet ediyoruz. Erişilebilirlikle ilgili konuşuyoruz, böyle bir topluluğumuz var.

A.T.A.: Bu arada Erişiyorsam Varım’da benim aslında gizli hazine sandığım. Oradan konuk ala ala...  Siz diyorsunuz ya ‘Artık Alper, bitireceksin herkesi’ diye. 

Z.Ş.Y.: Evet, ikinci tura döndün artık sen.

A.T.A.: Evet. Konular değişiyor tabi yani isimler aynı ama  başka konular konuşuyoruz. Seninle de bu hafta ne konuşacağız? Sen özet yap istersen.

Engelli Bireylerin Flört Uygulamaları Deneyimleri

Z.Ş.Y.: Daha yayınlanmadı, yazım süreci bile tam olarak bitmedi ama benim son çalışmamım veri analizini tamamladıktan sonra çok heyecanlandım ve seninle de bir süredir zaten konuştuğumuz bir konu olduğu için ilk çıkan veriler üzerinden seninle biraz konuşalım istedim; Engelli bireylerin flört uygulamaları, dating app dediğimiz platformlardaki deneyimleri üzerine konuşacağız.

A.T.A.: Peki nasıl çıktı bu fikir? Bu Karlsruhe’deki üniversitenin bir çalışması mı? Şu anda yazım aşamasında ama fikrin ortaya çıkışı ve bugüne kadar ki süreci bir özetlesene, sonra da devam ederiz sohbete zaten.

Z.Ş.Y.: Tamam. Fikir nasıl ortaya çıktı? Düşünüyorum. İlk fikir ortaya çıktığı günleri düşündüğümde ben birazcık bireysel bir yerden yola çıktım gibi hissediyorum çünkü özellikle Almanya'ya geldikten sonra dating uygulamaları kullanmaya başladım ve kendi kendime çok ilginç deneyimler yaşadığımı düşünüyorum. 
Cidden sosyolojik bir araştırma yapıyormuşum gibi hissediyorum; insanların tepkileri, benim kendi stratejiler kurma biçimim, buluşmada neler oluyor, insanlarla buluştuktan sonra neler oluyor... Tabi ki bu çok geniş bir deneyim ama bence engellik üzerinde çok fazla şey söylüyor ve buna dair biraz daha otoetnografik bir çalışma mı yapsam diye de düşünüyordum hatta ama sonra buna ben böyle deneyimler yaşıyorum ama acaba başkaları neler yaşıyor gibi bir yerden bakmaya başladım. 

Bir de ben Karlsruhe’deki üniversitede insan-bilgisayar etkileşimi alanında çalışıyorum ki doktoram da bunun üzerineydi zaten. Burada biz biraz daha özellikle teknoloji ve tasarım çıktıları olan konular üzerine eğiliyoruz ve o yüzden engellilik ve romantik ilişkiler zaten ilginç bir konu ama onun biraz daha teknolojik tarafını kapsamak için bu flört uygulamaları kısmına yöneldik. Zaten bu artık herkes için özellikle Covid'den sonra çok fazla kullanılan bir alan yani romantik ilişkilerin %80'i- 90'ı da dating app'ler üzerinden yürüyor. 
Acaba engelli bireyler için burada nasıl deneyimler oluyor? Neler yaşıyor insanlar ya da bu uygulamaları kullanıyorlar mı, kullanmıyorlar mı ve eğer kullanıyorlar ise motivasyonları neler? Bunları birazcık merak ettim. 

Biz burada dönem başlarında tez konuları ortaya atıyoruz ve sonra bunları internet sitemizde yayınlıyoruz. Öğrenciler de oradan bu konu benim ilgimi çekti diye başvuruyorlar. Ben de bu konuyu bir başlık olarak, araştırma soruları olarak hazırlamıştım ve sonra bir master öğrencisiyle çalışmaya başladık. Aslında onun liderliğinde, birlikte yürüttük süreci ve daha sonra o tezini yazdı. Şimdi ben onun tezi üzerinden, onun bulguları üzerinden bunu yayınlanabilecek bir makaleye dönüştürme aşamasındayım.

A.T.A.: O öğrenci engelli mi?

Z.Ş.Y.: Yok, değil. Konuya biraz daha yabancıydı ama bence bakış açısını çok kolay kavradı, benim ona verdiğim birkaç makaleden sonra çok kola çevirebildi.

A.T.A.: Makaleler var mı bu konuda yazılmış?

Z.Ş.Y.: Evet, var. Zaten engellilik çalışmaları alanında cinsellik ve engellilik diye çok büyük bir alt komünite var ve onlar da bu konuya çok eğiliyorlar. İlla flört uygulamaları üzerinden değil ama bence bu konunun genel olarak bağlandığı yer orası. 

Ben oradaki çalışmalara baktığımda, bir tık daha medikal odaklı gördüm çünkü genelde engelli bireylere cinsellik eğitimi vermek üzerinden ilerliyorlar. Ne bileyim, insanlar burada ne gibi sorunlar yaşıyor ya da normal toplumsal hayatta yaşadığımız engellilerin biraz daha aseksüellikle bağlantılanması sorununa acaba flört uygulamaları nasıl bir alan açıyor? Biraz daha orayı kolaylaştırıcı bir rolü var mı? Bu gibi sorular benim aklımdaydı daha çok ya da en temelde aslında flört uygulamalarını kullanmak engelli bireyler için eğlenceli mi yoksa cidden zorlanıyorlar mı gibi biraz daha medikal olmayan, daha sosyal gündelik deneyimlere odaklanmak istiyordum. 

A.T.A.: Şimdi ortalara bir yere geldik sanıyorum ve müzik paylaşacağız. Seninle de konuşmadım ama aklında bir müzik parçası var ise anons edersen dinleyelim ve devam edelim sonra programa.

Z.Ş.Y: Olur. Benim en son dinlediğim şarkıya baktım aslında, onu söyleyebilirim belki; Black Country, New Road diye yeni bir grup keşfettim ve onların “Good Will Hunting” şarkısını dinleyebiliriz bence.

A.T..A.: Sevdiğim bir filmdir o, güzel olacak. 

A.T..A.:Sakat Muhabbet devam ediyor ve bu hafta konuğumuz Zeynep Şölen Yıldız. Kendisiyle flört uygulamaları ve sakatlar başlıklı bir konu konuşuyoruz. En başında konuları konuştuk ve sen bana makale daha çıkmadan bazı başlıkları göndermiştin. 

45 tane uygulayıcıyla görüşmüşsünüz. Nasıl buldunuz bu insanları ve bu 45 kişiye neler sordunuz?

Z.Ş.Y.: Bu araştırmayı yayarken tek kriterimiz kişinin herhangi bir engelliliğinin olmasıydı yani kendini engelli olarak tanımlaması. Herhangi bir engel grubuna odaklanmadık, bütün engelli bireylere açıktı. Bir de en az bir flört uygulamasını geçmişte kullanmış olması ya da şu an aktif olarak kullanıyor olması kriterlerimiz vardı. Bu kriterlere göre bunu sosyal medya platformlarında paylaştık. 

Üç tane dil seçeneği vardı; Almanca, İngilizce ve Türkçe. Olabildiğince farklı insanlara odaklanmaya çalıştık ve özellikle bu çalışmada şuna çok dikkat ettik; sadece engelli olması değil de bu kesişimsellik dediğimiz konu üzerinden farklı bir marjinal bir kimliği de var mı? Mesela LGBTQIA+ birey olması ya da azınlık bir etnik gruba dahil olması gibi biraz daha çeşitli bir katılımcı profili elde etmeye çalıştık. Hem nitel, açık uçlu hem de nicel, çoktan seçmeli sorular sorduk ama biraz da birebir görüşme de gibiydi çünkü açık uçlu sorulara da çok detaylı yanıtlar aldık ve bu yüzden de daha derinlemesine bir analiz yapabilme şansımız oldu.

A.T.A.: Türkiye’den kaç kişiyle görüştünüz?

Z.Ş.Y.: Türkiye’den aslında benim umduğuma göre 45 kişiden sadece beş tanesi Türkçe cevaptı. Çoğunlukla Almandı yani 25'e yakını Alman, geri kalanları ise İngilizce ve beş tanesi de Türkçeydi.

A.T.A.: Peki Türkiye ve Türkiye dışındakilerin kıyasını yaparsan - Türklerin ve dışarıdakilerin cevaplarını gördüğün için soruyorum sana bunu - Türkiye'dekiler nerede tıkanıyorlar? Çünkü Türkiye'dekiler demek ki kullanmıyorlar yani bunu gösteriyor bir yandan da bu sonuç.

Z.Ş.Y.: Evet, bir yandan onu gösteriyor. Şöyle; dillere göre karşılaştırma yapmadık açıkçası, çalışmanın odağı daha çok öyle bir karşılaştırma olmadı.

A.T.A.: Sen kendin de Türkiye vatandaşısın ya, o yüzden soruyorum. Türkiye'de yaşadın ve hatta dedin ya oraya gidince başlamışsın uygulamayı kullanmaya. Türkiye'de niye kullanmadığın da belki bir cevap olabilir bir yandan da.

Z.Ş.Y.: Türkiye’de kullandım aslında yani kullanmıştım bir dönem, sadece gelmeden önceki bir süre kullanmamıştım. Bıraktığım için değil de hayatımda biri olduğu için kullanmamıştım ama mesela ben kendi deneyimim üzerinden karşılaştırdığımda, bence o kadar da büyük bir fark yok. Buradaki deneyimim müthiş ama İstanbul'dayken çok kötüydü gibi bir şey diyemem yani. Sadece şöyle bir şey fark ettim; İstanbul'da ben kendimden başka hiçbir engelli bireyle karşılaşmamıştım flört uygulamalarında ama burada mesela görüyorum, gayet var engelli insanlar. 

Birazdan da geliriz ama sadece insanlar bunu bazen profillerinde direkt olarak göstermiyorlar yani herhangi bir fotoğraf koyarak ya da yazılı olarak benim şu engelim var demiyorlar da insanlarla tanıştıktan ve bir süre konuştuktan sonra bunu paylaşmayı seçebiliyorlar. Böyle bir fark da olabilir tabii ki ama İstanbul'da en azından görünür de ya da benim tanıştığım insanlarla sonradan öğrendiğimde engelli biri hiç olmamıştı.

Engellilik Adaleti - Disability Justice

A.T.A.: Senin bana gönderdiğin özete bakıyorum ve orada siz bu uygulamalar engelleri dışlıyor mu, kapsıyor mu diye bakmıştınız bir yandan ve engellilik adaleti, 'disablity justice' çerçevesini koymuştunuz. Buna gidelim, bu nedir? 

Ben iklim değişikliği konusu bildiğim için orada bir 'climate justice' var ama burada da var bu 'justice' meselesi, onu bir anlayalım. O da hoşuma gitti aslında, bunu da bir açalım istersen şimdi.

A.T.A.: Senin bana gönderdiğin özete bakıyorum ve orada siz bu uygulamalar engelleri dışlıyor mu, kapsıyor mu diye bakmıştınız bir yandan ve engellilik adaleti, disablity justice çerçevesini koymuştunuz. Buna gidelim, bu nedir? 

Ben iklim değişikliği konusu bildiğim için orada bir climate justice var ama burada da var bu justice meselesi, onu bir anlayalım. O da hoşuma gitti aslında, bunu da bir açalım istersen şimdi.

Z.Ş.Y.: Olur tabii ki. Disability justice, aslında benim tüm araştırmalarımda kullandığım bir perspektif ama climate justice'e de bağlaman da iyi oldu çünkü şunu diyor aslında; engelli adaleti perspektifi yani engellilik dediğimiz olay ya da engelli adaleti talebi diğer adalet arayışlarından farklı bir şey değildir. O yüzden biraz daha  birleştirici, şemsiye bakış açısını empoze etmeye çalışan bir yaklaşım. Diyor ki; farklı ırklara yapılan ayrımcılık da farklı, LGBTQIA+ bireylere yapılan ayrımcılık da farklı, engelli bireylere yapılan ayrımcılık da farklı. ‘İklim adaleti ve tüm ayrımcılık çeşitleri aslında aynı ayrıştırıcı bakış açısından gelir ve o yüzden biz daha ortak hareket etmeliyiz’in altını çizen bir bakış açısı bu. 

Bir de şunun altını çiziyorlar ki ben genelde bunu da araştırmalarda kullanmayı çok seviyorum; eşit erişim. Erişilebilirlik dediğimiz, accessibility dediğimiz kavramın bir tık daha ötesine geçen bir yaklaşım bu da. 

Bir şeyler teknik olarak erişilebilir olabilir. Mesela flört uygulamalarında biz gördük ki teknik çok fazla sorun da var. Kör bireyler için ekran okuyuculara uygun değil ya da sağır bireyler için yazarak iletişim kurmak çok zor, görüntülü bir konuşma imkanı sağlamıyor flört uygulamaları. Bu teknik zorlukların yanı sıra sosyal ve kültürel bir sürü ayrımcılık da yaşıyor aslında insanlar bu flört uygulamalarında. O yüzden eşit erişim, disability Justice'ten gelen eşit erişim perspektifi diyor ki ‘biz sadece erişilebilirliği sağlamaya odaklanmamalıyız’. İnsanlar burada gerçekten erişilebilirliğin ötesinde hakikaten engelsiz birinin yaşayacağı deneyimle eşit bir deneyim yaşıyor mu? Mesela yeterince eğleniyor mu, keyif alıyor mu yoksa duygusal olarak o kadar zorlayıcı bir süreç ki erişilebilir olsa bile aslında yeterince keyifli bir deneyim olmuyor mu bu? Bu, biraz daha erişilebilirliğin ötesine geçen bir bakış açısı sunduğu için ben araştırmalarda bu perspektifi kullanıyorum.

A.T.A.: Erişilebilirlik başka bir şey, o bunu kapsamıyor bence, ikisi ayrı şeyler aslında. Aynı gibi tınlıyor olabilir ama bu hayatın her alanında yani engelli/engelsiz dışında da tam eşit olmayı kapsıyor gibi duydum ben sen böyle söyleyince.

Z.Ş.Y.: Evet, tam olarak öyle ve bütün bu azınlıkların adalet arayışı birlikte olmalıdır. Oturup bir masaya birlikte düşünmeliyiz, ayrı ayrı hareket etmemeliyiz. Bunun da altını çiziyor bence ve bu da güzel.

Flört Normları, Engelliye Dair Damgalama ve Stratejiler: Engelini Uygulamada Ne Zaman Paylaşmayı Tercih Ediyorsun?

A.T..A.: Senin bu bana gönderdiğin özette iki ana tema da ortaya çıkmış, onları da okuyayım ve senden alayım sonrasında. 

  • Flört normları ve engelliye dair damgalama kullanıcı stratejilerini ve flört deneyimlerini şekillendirmektedir. 
  • Uygulama tasarımı, yapısal engelleri ve ayrımcılığı yeniden öğretmektedir. 

Nedir bu konular? Onları da bir konuşalım.

A.T..A.: Senin bu bana gönderdiğin özette iki ana tema da ortaya çıkmış, onları da okuyayım ve senden alayım sonrasında. 

Flört normları ve engelliye dair damgalama kullanıcı stratejilerini ve flört deneyimlerini şekillendirmektedir. 
Uygulama tasarımı, yapısal engelleri ve ayrımcılığı yeniden öğretmektedir. 
Nedir bu konular? Onları da bir konuşalım.

Z.Ş.Y.: Aslında biraz daha kolaylaştırıcı olsun diye olumlu deneyimler ve olumsuz deneyimler olarak birazcık bölmek istiyorum ve temelde de şunu görüyoruz; engelli bireylerin bir kısmı bu platformları kullanmış ve kullanmaya da devam ediyorlar çünkü diyorlar ki aslında engelsiz bireylerle de yani benzer bir yerden daha fazla insanla tanışmamızı olanak sağlıyor. Daha özgür yani istediğin gibi yazıyorsun, yazmıyorsun, kendini ifade etme biçimin farklılaşabiliyor. Burada daha bir özgürlük alanı sunuyor. O yüzden tercih ediyorlar. 

Biraz önce dediğim konu bence çok ilginç çünkü bunu bireysel olarak ben de yaşıyordum. Engelini ne zaman paylaşmak istediğine dair sana bir özgürlük alanı veriyor yani istersen profiline koymak zorunda değilsin. 

Mesela burada farklı farklı stratejiler gördük biz; kimileri diyor ki ‘Ben baştan engelli bireyleri, ayrımcılık yapacak insanları filtrelemek istiyorum, o yüzden gayet profilimi açık açık yazıyorum’ diyor. Kimisi de diyor ki ‘Ben açık açık yazmıyorum çünkü insanların farkında olmasalar bile zihinlerinde engelli bireylerle ilgili bir takım kötü yargılar olabiliyor. Ben en başta kendimi tanıtmayı seviyorum, benim farklı özelliklerim de olduğunu anlatmayı seviyorum. Sonra bu insan benim hoşuma gider ise bu arada benim bir engelim var da demeyi tercih edebiliyorum’ diyorlar. Üçüncü olarak da konuşma sırasında söylemeyip de bunu buluşmaya bırakan insanlar olabiliyor yani ‘Buluştuğumuzda zaten görecek, bu o kadar da benim açıklamam gereken bir şey değil’ diye düşünen insanlar var. 

Burada farklı stratejiler var ve bu farklı stratejileri uygulamaya olanak sağlaması flört uygulamalarının olumlu tarafı. Belki flört uygulamaları gerçekten engellilik ve aseksüellik arasındaki bağı koparmamıza yardımcı olabilir diyen daha önce gördüğümüz literatürde bizim araştırmamızla çok da öyle olmadığını gösteriyor çünkü aslında gerçek hayatta engelli bireylere karşı nasıl bir ayrımcılık var ise flört uygulamalarının da bunu maalesef aslında tekrar ettiği bir alan olduğunu görüyoruz. 

Burada hem zaten tasarımların engelli bireyler için erişilebilir olmaması gibi özelliklerden kaynaklı olarak, hem de ayrımcılık gibi davranışların engelli bireylerin zaten flört uygulamalarında da yaşadığını, mesela engellimi açıkladıktan sonra bana cevap vermedi, buluşmayı bile ayarlamıştık diyen katılımcılarımız olmuştu. O yüzden, hem olumlu deneyimler, hem de olumsuz deneyimler olduğunu görüyoruz. 45 kişiden bir kısmı, yaklaşık yarısı zaten ‘Ben artık bıraktım kullanmayı, istemiyorum’ diyen kullanıcılardı, katılımcılardı. Bir de ‘Yoo, ben gayet olumlu deneyimler yaşadım, kullanmaya devam ediyorum’ diyenler de vardı. O yüzden çok farklı aslında görüşler var bu noktada. Biz de sonuç olarak da dedik ki, evet, bu platformlar gerçekten olumlu deneyimler sunabilir ama burada en başta platformların da yapabileceği, düzenlenmesi gereken, tasarımsal olarak düzenlenmesi gereken çok fazla şey var. Bunlara dair de öneriler bulunduk aslında.

A.T.A.: Makale yayınlandıktan sonra hem seni, hem de tez yazan arkadaşı konuk alırız programa. Alman mı kendisi?

Z.Ş.Y.: Alman.

A.T.A.: Kimdir, ismi nedir?

Z.Ş.Y.: Nadja Scherer.

A.T.A.: Çok çok sa ol Zeynep konuk olduğun için. Son sözlerini de alalım istersen.

Dating App Tasarımcılarına Öneriler

Z.Ş.Y.: Dating app'ler engelli bireylere daha iyi bir deneyim sunmak için neler yapabilir diye tasarıma dair de önerilerde bulunmuştuk ve belki o önerilerden birkaç tanesini söyleyebilirim. 

Mesela en basitinden, kör katılımcılar şunu söylemişti; çoğu flört uygulaması fotoğraf üzerine olduğu için ve fotoğraflarda hiçbir açıklama olmadığı için bizim için hiç fark etmiyor, profil profil geziyorum ama hepsi aynı gibi ve bu yüzden mesela bu flört uygulamaları belli ödüller vererek belki kullanıcıları bu fotoğrafların altına açıklamalar yapmaya, betimlemeler yapmaya teşvik edebilir gibi basit de olsa bir önerimiz vardı. 

Belki bizi dinleyen ve flört uygulamaları kullanan insanlar da varsa bu onlara da bir öneri olabilir.

A.T.A.: Konuğumuz Zeynep Şölen Yıldız idi dediğim gibi. Çok sağol konuk olduğun için. ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyorum. Haftaya buluşmak üzere, hoşçakalın.

Z.Ş.Y.: Görüşmek üzere.