Es

-
Aa
+
a
a
a

Canlı Yayında

 

Akşamın alacasında ya da sabahın köründe, canlı yayının göbeğinde, tam da çok önemli bir şey söyleyecekken, fazla sigaradan ötürü ses çatlamasından, yutkunma güçlüğünden, dalgınlıktan ya da o anda aklınıza bambaşka bir şeyin takılıvermesinden, kahvaltı etmeden içtiğiniz koyu kahvenin etkisiyle veya hem hızlı hem de tane tane konuşmaya çalışırken harcadığınız enerjiden dolayı, belki klimanın yine hapşırtacağını hissederek- acilen önlem alıp mikrofonu kapatma işaretini karşıya vermek için -tetikte durmaya çalışmaktan, belki aklınıza düşen birtakım münasebetsiz şeyleri ayıklamaya çalışırken zihninizin yorulmasından,

 

çok önemli olduğu için o sırada söyleyeceğiniz şeyi hiç unutmamanız gerektiğine hükmedip tam da bu nedenle unutuvermekten, unuttuğunuz ya da unuttuğunuzu sandığınız şeyin yerine koyabileceklerinizi hızla tartmaktan, bu tartım sırasında yeni bulduklarınızın hiçbirini beğenmeyeceğinizi bilerek kıvranadururken unuttuğunuz sözlerin beyninizin içinde bir yelkenli gibi yavaş yavaş uzaklaştığını sezmekten, bu sezginin gözlerinizin önüne bir imge olarak yerleşmesi nedeniyle cümlenin neresinde kaldığınızı saniyenin onda biri kadar bir süre içinde büsbütün unutmaktan, unutkanlığın sürmesi durumunda canlı yayında oluşabilecek zafiyeti ve hatta rezaleti düşünüp korkarken bir yandan da 'nasıl-olsa-bir-şeyler-bulurum'culuğun rehavetine kapılmaktan, saçmalama korkusundan ya da tam tersi cahil cesaretinden, serbest çağrışımlara teslim olmaktan,

 

ışığın gözünüzü acıtmasından, üstü üste yığılmış gazetelerden ya da yazıcı çıkışlarından birinde takip etmeye başladığınız o kıymetli satırın kayıplara karışıvermesinden, konuyu başka bir yöne çekme çabanızın nafile olduğunu anlamaktan ama bu nafile çabanın yerine başka bir şey koyamamaktan, gevşeklikten, soğuğun ürpertisinden, antrenmansızlıktan, aşırı gevezelikten, yani çenenizin ender de olsa -dolambaçlı yollara sapabilen- zihninizi yarı yolda bırakmasından,

 

keskin, uzun ve şık bir cümleye çok güzel bir başlangıç yaptığınızı düşünürken bir anda tümleci unuttuğunuzu, artık başa dönmeksizin cümleyi eksiksiz bitiremeyeceğinizi anlamış olmaktan ve bunun yol açtığı küçük hayal kırıklığından, biraz önce kırdığınız bir pot kafanıza daha yeni dank etmişken oturur halde sendelemekten,

genelde çok iyi anlaştığınız program partnerinizle -düştüğünüz bir anlık gaflet nedeniyle- ayrı tellerden çalmaya başladığınız için, hata yapma endişesinden, yanlışsız konuşma saplantısından, tonlaması güç kelimelerin, ses tekrarlarının yarattığı bir dil sürçmesinden, karın guruldamasının mikrofondan seyirciye kadar gidebileceği gibi ufak korkulardan, ortasına kadar geldiğiniz o uzun ve şık cümlenin aslında çok manâsız olduğunu anlayıvermekten, fazla iddialı bir laf etmiş olma ihtimalinin yarattığı duraksamadan, bir kelimeyi Türkçeye nasıl çevireceğinizi kestirememekten, evdeki hesabın çarşıya uymamasından,

 

aslında çok ama çok saçma bir şeyi söyleyebileceğinizi bilmekten ve bu bilginin tıpkı yükseklik korkusu gibi bir anda yüreğinizi dehşete salmasından, sizi hiç kimsenin dinlemediği sanısından ya da herkesin can kulağıyla dinlediği paranoyasından, konuşmakta olduğunuz konuda düpedüz hiçbir fikrinizin olmadığını bir aydınlanma anında kavrayıvermekten, kafanızdaki tilkilerin kuyruğu birbirine dolanınca bir arada düşündüğünüz şeyler arasındaki bağlantıyı kaybedivermekten, bir anlık rüyadan, rüya bile değil, gözünüzün önüne gelen bir imgeden sonra zihninizi bıraktığınız yerde bulamamaktan, iç sıkıntısından, eve gitmek istemekten, çişinizin gelmesinden, uykusuz veya uykulu olduğunuz için üzerinize sinen uyuşukluktan,

 

sırasını getirmiş, tam lafı gediğine koyacakken o şakanın yersiz ve kaba kaçacağına kanaat getirip vazgeçmekten, ama sanki o münasebetsizliği yapmış gibi utanmaktan, kulaklarınıza kadar kızardığınızı hissetmekten, neyse ki bunun radyodan görülemeyeceğini kendinize hatırlatırken gülümsemekten, söylenmiş ve söylenmemiş sözler denizi üzerinde oradan oraya sürüklenirken vakit kaybetmekten; ya da bunların birkaçından birden, ender durumlarda sanki hepsinden kaynaklanan, size sonsuz gibi gelen ve bütün endişe, tasa, kaygı ve düşüncelerin kâh film şeridi kâh gazete kupürü gibi gözlerinizin önünden geçtiği,

tahammülsüz dinleyicinin hemen başka bir radyo kanalını zaplamasına yol açan, sadık dinleyicinin sabır ve anlayışla bitmesini beklediği, kimilerininse çoktan bir fon müziği, bir uzun mırıltı haline gelmiş olan radyo yayınına yeniden kulak kabartmasını sağlayan, amatörlükleri bağışlamayanları sinirlendiren, yoran, sizi üzen, stüdyodaki kaş göz işareti trafiğini yoğunlaştıran,

 

en iyi ihtimalle bile bir program süresince hiç değilse birkaç kez yinelenen, o gün kendinizi formda hissediyorsanız fazla sorun yaratmayan, ama zaten programın ritmi bozulmuş, kayışı atmışsa özgüveninizi tuzla buz ediveren, çok zarif bir kelime oyunuyla sona erdirilebilirse büyük bir iş başarmış olma duygusunu tattıran, aksi takdirde uzayan, uzayan, uzayan, yerine ve duruma göre birkaç saniyelik veya birkaç saatlik boşluk. Sessizlik. Hışırtı.

 

Banttan Yayında

 

" Hallederiz abi. Keseriz…"

 

. Mustafa Arslantunalı .