Yer Değiştirmenin Uğultusu

-
Aa
+
a
a
a

Hüsnükabul’de Waseem Ahmad Siddiqui, müzisyen Ammar Al Hamidi ile birlikte yer değiştirme, hafıza, umut, empati ve dayanışmayı udun uğultusu ve anlatı eşliğinde birlikte düşünüyorlar.

""
Yer Değiştirmenin Uğultusu
 

Yer Değiştirmenin Uğultusu

podcast servisi: iTunes / RSS

Waseem Ahmad Siddiqui: Merhaba herkes, Apaçık Radyo burası.

Özdeş Özbay: Günaydın.

W.A.S.: Günaydın. Bu sabah Ammar Al Hamidi ile birlikteyiz. Sabah erkenden uyandık, tramvaya bindik ve buraya geldik. Hoşgeldin tekrar Ammar.

Ammar Al Hamidi: Teşekkür ederim.

Ö.Ö.: Merhaba, hoşgeldin.

A.H.: Teşekkür ederim.

W.A.S.: Ammar Al Hamidi, Suriye doğumlu bir sanatçı ve müzisyen. İstanbul’da yaşıyor. Bu sabah, 2025 yılına veda ederken, 2026’ya girerken bu özel yayında bir araya geldik. Ammar'ın şu anda elinde ut var. Bu sabahki yayınımızda iki şeyi yan yana yapmayı deneyeceğiz: Udun uğultusu ve anlatı.

Önce Ammar size ut çalacak, ben de aralarda bir anlatı okuyacağım. Bu anlatı yer değiştirmek, umut, hafıza, arkadaşlık ve dayanışma üzerine olacak. 

“Müteveffa babam bana müziğin yani duyduğumuz uğultunun bir dili olmadığını söylerdi hep. Müziğin evrensel bir dili vardır; bizi birbirimize bağlayan bir dili.”

Bir süredir, müziğin bu uğultusu aracılığıyla yer değiştirme, hafıza, umut, arkadaşlık, empati ve dayanışma kavramlarını nasıl bir araya getirebileceğimizi düşünüyorum. Bunun hakkında konuşmanın bir yolu olduğuna inanıyorum. Belki uğultu ve sözler, yer değiştirmenin özüne dair bize başka biçimlerde iç görüler sağlayabilir. Belki duygularımızı canlı tutabilir. Belki şimdiye kadar yaptığımız şeylere anlam kazandırabilir.

O hâlde başlıyoruz.

Sevgili herkes. Bir yılın daha sonuna geldik ve bu, insana iki şeyi hatırlatıyor: Birincisi, zamanın ne kadar hızlı geçtiği. İkincisi ise gelecekte bizi nelerin beklediği. Daha iyi bir zaman beklentisi umuda dönüşüyor. Geçen zaman ise geçmişe yani bir anıya.

Ammar, sana bir soru sormak istiyorum. Senin için “yer değiştirme” ne anlama geliyor?

A.H.: Bu kelimeyi kullanmak istemiyorum aslında ama yer değiştirme… Fransızca bir kelime. Çok farklı sebeplerle herkes bir yerden kaybolabilir. Bence hepimiz dev bir uçan roketin içinde yaşıyoruz ve o yüzden hepimiz kaybolabiliriz ama ne yazık ki herkes bunu onurlu ya da keyifli bir biçimde yaşayacak kadar ayrıcalıklı değil.

W.A.S.: Ammar’a yer değiştirmenin ne anlama geldiğini sordum, yerinden edilme kavramını özellikle kullanmak istemediğimi söyledim. Ammar da şunu söyledi: Evet, çoğumuz çok farklı nedenlerle bunu yapıyoruz. Tüm insanlar bir şekilde bir yerlerden yerinden edilmiş olabilir. Hepimiz dev bir roketin üzerindeyiz ama herkes bunu güvenli ya da gönüllü biçimde yaşayacak kadar şanslı değil.

Evin anlamı; hafızaya, coğrafyaya, korunmaya ve aidiyete göre değişir. Hayatım boyunca birbirini izleyen anılar vardı. Son zamanlarda, geçmiş ve şimdiki zamanla ilgili paralel hikâyelerimizin kolektif hafızamızla bağlantılı olduğunu fark ediyorum. Bunlar benim hayatımı da şekillendiren tarihler.

Hayal kırıklıkları, parçalanmalar, yabancılaşma hikâyeleri…
Ama aynı zamanda direnişin, sabrın ve neşenin hikâyeleri.

Bu, parçalanmanın hikâyesidir. Kolektif bedenlerimizin katlanmak zorunda kaldığı şeylerin hikâyesi ve tarihlerin bizi birbirimize nasıl bağladığının hikâyesi. Bu geçmiş, şu anda yaşadığım yer olan İstanbul’u seçmemin nedenlerinden biridir. Geçmiş kaderlerimizi şekillendiriyor ve kaderlerimiz birbirine öyle karışıyor ki artık ayırt etmek zorlaşıyor.

Ammar, hafıza senin için ne ifade ediyor?

A.H.: Müzik yapmak, konuşmak, sevmek için hafıza benim tek doğal malzemem. Ona ne kadar sıcak ve cesur bir şekilde dokunursam, dünyaya sunmak istediğim şey o kadar güçlü olur.

W.A.S.: Bir zamanlar Türkiye’yi bir ara yer olarak görürdüm, bir geçiş noktası gibi. Zamanla bu arada kalmışlık hissi yoğunlaştı. Kalabalıklar arttıkça yalnızlık da derinleşiyor. Hep bir eksik parça var sanki. Tam oturmayan bir boşluk.

Hayatının yarısından fazlasını doğduğu yerden uzakta geçirmiş herkes gibi 'ev' kelimesi kafa karıştırıcı bir hâl alıyor. Bir gün ona tutunmak istiyorsunuz çünkü hayatınız burada geçmiş gibi hissediyorsunuz. Ertesi gün ise dışarıda hissediyorsunuz ve buradan gitmek istiyorsunuz: Hep bir ileri bir geri hâli.

Umut hakkında ne düşünüyorsun Ammar?

A.H.: Bir gün umutsuz yaşamayı umuyorum ama şu anda elimde olan tek şey umut. Onu her kaybettiğimde nedenlerimi de kaybediyorum. Benliğim umut üzerine kurulu. Kendimden özgürleşmek, ışık gibi hareket etmek… Tüm belgelerden kurtulmayı umuyorum ve bir gün umut etmeyi bırakabilmeyi umuyorum.

Evin bir yer mi, bir dil mi, bir yakınlık mı yoksa bir tanıma anı mı olduğunu bilmiyorum ama kendimi sürekli aynı soruya dönerken buluyorum: Böylesine zor bir dönemde nasıl bir araya gelebiliriz?

Ben burada yaşıyorum. Benim gibiler de burada. Gözlerimi kapatmamaya çalışıyorum; öğrenmeye, katılmaya çalışıyorum. Bir anlamda ben bir tanığım.

W.A.S.: Empati hakkında ne düşünüyorsun Ammar?

A.H.: Empati Tanrı’nın benim için ne olduğunun bir tanımı gibi ama her iyinin içinde bir kötülük de vardır. Bazen empati eksikliği gereklidir ama onun yerini nefret değil, nezaket almalıdır. Gerçeği söylemek, birini incitmeyi göze almak beni büyüttü. Bu yüzden benimle empati kurmayı bırakıp gerçeği söyleyen herkese teşekkür ederim. Beni incittiler ama daha da kristal bir hâle getirdiler.

Beni en çok rahatsız eden şey şu: İhtiyaç kolektif ve acil olsa bile, insanların bir araya gelmesinin neden bu kadar uzun sürdüğü. Bu soruyu sadece iktidarlara değil, komşuma, yan evdeki arkadaşıma da soruyorum.

Arkadaşlık olmasaydı, kesinlikle bu dünyada başka bir yerde olurdum; arkadaşlarımla, benimle aynı güneşin etrafında dönenlerle. Ama eğer zaman ve mekân değişirse iki ihtimal vardır: Ya yıkım ayrılığa yol açar, ya da bu çarpışma, daha büyük bir gezegen yaratacak bir aşka dönüşür.

Birlikte hareket etmeyi seçtiğimiz anlara ilgi duyuyorum çünkü bu zamanlarda bir arada olmak yalnızca üretken değil, hayatta kalmak için de gerekli. Kolektif varlığın yalnızlığa meydan okuyabileceğine inanıyorum.

Dayanışma, zayıflıklarıma güvenmenin, narsizmi yenmenin ve kendi bedenimde güvende hissetmenin sonucudur. Tek başına durabilmekle, yükü paylaşmak arasındaki dengedir. Belki de bir gün, yeterince korktuğumuzda birbirimizin elini tutacağız.

Video file

W.A.S.: Ammar Al Hamidi için alkışlar. Çok teşekkür ederiz.

A.H.: Teşekkür ederim.

W.A.S.: Herkesin yeni yılını şimdiden kutluyoruz. Bir sonraki yılın ilk haftasında görüşmek üzere hoşçakalın.