15 Ekim 2010
Bir saat içinde bir robot-uçağın evinizi yerle bir ettiğini hayal edin. Uçağın pilotu yok. 10 bin kilometre uzaktan, bir joystick’le kontrol ediliyor ve Pakistan ordusu tarafından sizi öldürmek için gönderilmiş. Sokağınızdaki bütün evleri havaya uçuruyor; ailenizi ve komşularınızı barbekü yapıyor, birkaç
yanık kumaş parçası dışında geriye gömülecek hiçbir şey bırakmıyor. Niye? Yorum yok. Robot-uçakların kendilerine ait olduğunu bile kabul etmiyorlar. Fakat ülke içindeki Pakistan gazetelerine, içinizden birinin Pakistan’a saldırmayı planladığı için yaptıklarını anlatıyorlar. Saldıracağınızı nasıl biliyorlar? Birileri onlara öyle söylemiş. Kim? Bilmiyorsunuz ve robota karşı hiçbir dava falan da açılmıyor.
Şimdi meselenin burada bitmediğini hayal edin: Bu saldırılar, ülkenizin herhangi bir yerine her hafta yapılıyor. Cenaze törenlerini, aile yemeklerini ve çocukları havaya uçuruyor. Gökteki robot-uçakların sayısı her hafta artıyor. ‘Predator’lar (Yırtıcılar) veya ‘Reaper’lar (Biçiciler-Azrail’in orağına atfen) dediklerini öğreniyorsunuz. Ne kadar yalvarsanız, kendi halinde barışçı bir sivil olduğunuzu ne kadar anlatmaya çalışsanız nafile, durmuyorlar. Ne yaparsınız? Pakistan’ın şiddet yoluyla saldırılmayı hak eden kötü bir ülke olduğunu savunan bir grup varsa, onu dinlemeye başlamaz mısınız?
James Cameron’ın yeni filmi gibi
Bu kulağa James Cameron’ın yeni filminin bir taslağı gibi geliyor, fakat aslında bugün Pakistan’daki hayatın büyük kısmının doğru bir tarifi. Obama’nın CIA’i, diğer Batılı hükümetlerin de desteğiyle, Yırtıcılar ve Biçiciler gönderiyor ve sadece 2009’da 700’den fazla sivili öldürdüler; bu sayı, Londra’daki 7 Temmuz saldırılarında ölenlerin 14 katı. Seller saldırıları artırmanın fırsatı olarak görüldü ve geçen ay en fazla sayıda robot-uçağı saldırısı gerçekleşti: 22. Gelecek 10 yılda insansız uçaklara yapılan harcamaların yüzde 700 artması bekleniyor.
ABD var olan programı resmi olarak bile kabul etmiyor: Obama’nın en ayrıntılı açıklaması, yeniyetme bir müzik grubuna, kızıyla konuşmaya çalışırlarsa üzerlerine insansız uçakları salacağı şakasıydı. Fakat başında bulunduğu yönetim kapalı kapılar ardından bi robot-uçak saldırılarının şüpheli cihatçıları öldürmenin ‘tek yolu’ olduğunu söylüyor. ABD askerlerinin hayatlarını riske atmıyorlar, zira onlar Virginia’da kalıp video oyunu oynar gibi robot-uçakları yönetiyorlar. Onlar, ‘eğitim kamplarını yok ederek, bize karşı komplo kuran birçok insanı öldürerek ve geri kalanları kaçırtarak Batı’ya yönelik tehdidi zayıflatıyorlar’.
Peki doğru mu bu? Medyanın eleştirmeden papağan misali tekrarladığı basın açıklamalarında sürekli ‘üst düzey Kaide komutanlarının öldürüldüğüyle’ övünülüyor, fakat CIA içindeki bazı insanlar hedef seçimlerinin ne kadar gelişigüzel olduğunu itiraf ediyor. Üst düzey yetkililerden biri New Yorker’a şunları söylüyordu: “Bazen aşiret liderleriyle temas kuruyorsunuz. Genelde bir düşmandan kurtulmak istedikleri için onun Kaide üyesi olduğunu söylüyorlar ya da paraları cebe atabilmek için palavra sıkıyorlar.”
Doğru, bu saldırılar bazı gerçek cihatçıları da kesin öldürmüştür. Fakat kanıtlar öldürdüğü cihatçıdan daha fazla cihatçı yarattıklarını ve sana bana yönelik saldırı ihtimalini her bombayla birlikte daha da artırdığını gösteriyor.
İnsansız uçak teknolojisini, bunları Gazze’yi bombalamak için kullanan İsrailliler geliştirdi. Bu saldırıların bazılarında Gazze’deydim. İnsanlar korkuyordu ve radikalleşiyordu. Siyasi şiddete karşı olduğunu ve barışçı protestoyu savunduğunu bildiğim genç bir kadın bir insansız uçağın yolcu dolu bir aracı havaya uçurduğunu gördü; ardından İslami Cihat’ı desteklemeye ve İsrail’den mümkün olan en ağır
intikamın alınmasını istemeye başladı. Robot-uçaklar, laik Fetih’ten İslamcı Hamas’a kadar Gazze’nin büyük kısmını bombalaya bombalaya cihatın eşiğine getirmeyi başarıyor.
Pakistan’da yaşanan da aynısı mı? Irak’ta General David Petraeus için çalışan ve şu an Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık yapan isyanla mücadele uzmanı David Kilcullen Pakistan’da robot-uçakların öldürdüğü insanların sadece yüzde 2’sinin cihatçı olduğunu söylüyor. Yüzde 98, en az 11 Eylül kurbanları kadar masum. Ahlaki değil bu” diyor Kilcullen ve daha da kötüsünü vurguluyor: “Savaşçı olmayan bu ölülerin her biri küstürülmüş bir aile ve militan hareket için daha fazla asker demek. İnsansız uçak saldırıları arttıkça bu hareket katbekat artıyor.”
Ortadoğu tarihi profesörü Juan Cole daha açıksözlü: “İnsanları bombalayıp ailelerini öldürdüğünüzde infiale kapılırlar. Hayat boyu sürecek bir kin oluşur... Taliban ve Kaide’ye sempati duymayan insanları bombalaya bombalaya militan yapıyorsunuz.” Usame bin Ladin’in çevresinden olup yakalanan veya saf değiştiren insanlar, Batılı hükümetler Müslümanları rastgele öldürdükçe Kaide liderinin sevindiğini boşuna anlatmıyorlar.
Elbette cihatçılığın saiki Batı’nın Müslüman ülkelere saldırılarından ibaret değil. Bazıları diğer insanları en sapkın şekillerde kontrol etme arzusuyla hareket ediyor: Mesela güneşi saçlarında hissetmek isteyen kadınları cezalandırmak. Ancak Müslümanlara karşı şiddetin çok daha fazla insanı intikamcı cihatçı şiddete ittiği kanıtlanabilir bir olgu. ABD’nin eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in başkanlığında hazırlanan 2004 tarihli bir raporda bile, ‘Amerika’nın Müslüman dünyaya doğrudan müdahalesinin’ cihatçılığın başlıca nedeni olduğu söyleniyordu.
‘Karşılık vermenin yolu ne?’
Bunun bir örneği, mayısta New York’ta Times Meydanı’na bomba koymaya çalışan Pakistan kökenli Amerikalı Faysal Şehzad. Polisin e-postalarında yaptığı inceleme, Şehzad’ın saplantıyla şu soruyu sorduğunu ortaya koydu: “Bize roketler atılırken ve Müslüman kanı akarken karşılık vermenin yolunu söyleyebilir misiniz bana?” Pakistan’daki insansız uçak saldırıları bardağı taşıran damlaydı onun için. Yakalandığında polise şunu söyledi: “ABD’ye saldırsalar ne hissederdiniz? Egemen bir ülkeye, Pakistan’a saldırıyorsunuz.” Mahkemesindeki beyanatı da şuydu: “İnsansız uçaklar vururken çocukları görmüyorlar, kimseyi görmüyorlar. Saldırının intikamını alıyorum.”
Ancak birçok insan insansız uçakları, “Bir şeyler yapmalıyız” diyerek savunuyor. Arkadaşınız üçüncü derece yanıkların acısıyla kıvranıyorsa, ‘bir şey yapmanız gerektiği’ için saçını ateşe vermesini ister misiniz? Bir şey yapmak hiçbir şey yapmamaktan iyidir diye zehirlenmiş birine daha güçlü bir zehir verir misiniz?
Bin Ladin sevinçten kıkırdıyor
Cihatçılıktan hiç hazzetmiyorum. Onların ideolojisi karşı çıktığım ne varsa onu içeriyor: Onların ideal toplumu benim cehennemim. Tam da onları gerçekten zayıflatmak istediğim için maço pozları vermek yerine, robot katliamlarına karşı çıkıyorum. Bu saldırılar tehdidi artırıyor. Daha fazla saldırı, daha fazla cihatçılığı doğuruyor. Üstelik nükleer silahlara sahip bir ülkeye ve Avrupa’da o bölgeden birçok insan yaşarken yapılıyor bu saldırılar.
Cihatçılarla gerçek mücadele, onları en güçlü yandaş kazanma araçlarından mahrum bırakmayı gerektiriyor. Ancak Obama ve CIA tam tersini yapıyor; masum sivillerin çığlıklarına, bin Ladin’in sevinç kıkırtıları eşlik ediyor.