Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Bolivya’da 20 yıllık sol dönemin sona ermesine, Peru’daki yolsuzluk ve şiddet döngüsüne, ABD’deki 'Kral İstemiyoruz' gösterilerine ve KKTC'de Tufan Erhürman’ın tarihi zaferine mercek tutuyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
A.İ.: Günaydın!
Ö.M.: Bugün Ufuk Turu’na Bolivya’dan mı başlayalım?

A.İ.: Evet, Bolivya’dan başlayalım. Bolivya’da cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Seçimlerde iki sağcı aday ikinci tura kalmıştı, geçen hafta ele almıştık. Merkez sağın adayı Rodrigo Paz Pereira, oyların %54.6’sını alarak ikinci turda cumhurbaşkanı seçildi, karşısında daha radikal sağın adayı Jorge Quiroga ise oyların %45.4%’ünü aldı. Pereira, bir senatör; merkez sağın, Hristiyan Demokrat Partisi’nin adayı olarak geldi ama partinin içinden gelen birisi değil. Geçmişte Bolivya’da cumhurbaşkanlığı yapmış, daha önce önemli görevlerde bulunmuş bir siyasetçi aileden geliyor. Böylece 20 yıldan beri Bolivya’da devam eden sosyalist sol yönetim sona erdi. Evo Morales’in seçilmesiyle başlayan Bolivya’daki sol yönetim geleneği 20 yıl devam etti fakat son birkaç yılda özellikle son 4-5 yılda yönetim çok büyük bir prestij kaybederek ve iktisadi krize de engel olamayarak, kendi içinde bölünerek Morales’e yönelik suçlamalarla - kendisi hakkında tutuklama kararı var şu anda - partisi Sosyalizm İçin Hareket Partisi (SİH) tamamen ikiye bölünmüş durumdaydı.
Geçen hafta bahsettiğim gibi, Evo Morales seçimlere dördüncü kez katılmak istedi ancak Anayasa Mahkemesi buna izin vermedi. Adayların seçimlere iki kere katılma izni var anayasaya göre ve Morales, seçmenlerini bunu boykot etmeye çağırmıştı. Gerçekten de oyların %19’u geçersiz olan geçen seçimde sol silindi. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında aynı zamanda genel seçimler yapılmıştı ve genel seçimlerde sol sosyalizm için hareket geçen seçimde SİH, 75 milletvekili çıkarmışken bu sefer sadece iki milletvekili çıkarabildi. HDP 49, daha muhafazakar bir ittifak olan Libre ise (Özgür) 39 milletvekili çıkardı. Gene Morales’e karşı bir ittifak olan Unity’nin 26, solun çeşitli fraksiyonlarının birleştiği halk ittifakının ise 8 milletvekili var. Bu senatoda da benzer; Morales’in partisi 21 senatör iken şimdi ise sıfır senatörü var yani solun senatörü yok mecliste ve senatoda.
Böyle bir çöküş ama aynı zamanda iktisadi olarak da çok ciddi bir çöküş yaşayan Bolivya’da Rodrigo Paz Pereira, iktidara geldi ama mecliste çoğunluğa sahip olmadığı için bir ittifak kuracak elbette. Bu ittifakın HDP ile mi, muhafazakar ittifakla mı yoksa Unity ile mi olacağı daha belirsiz. Evo Morales, enerji kaynaklarını ulusallaştırmıştı ama bir diğer taraftan Hugo Chávez de Rusya, Çin ve İran ile ittifaklar kurmuş ama aynı zamanda yerlilerin tanınma haklarını ön plana çıkartmış, halk tarafından, özellikle yoksul kesimler tarafından çok tutulan bir lider iken kendisini üçüncü defa seçtirmek için yaptığı anayasa dışı zorlamalar nedeniyle bir darbeye neden olmuş ve ondan sonra Bolivya’da sosyalist iktidarın getirdiği düzen bir daha yerine oturamamıştı. Morales bir önceki seçimde seçimle gelemeyince onun gösterdiği aday Luis Arce kısa zamanda Morales ile çok ciddi bir anlaşmazlığa düşmüş - Morales kendisinin biraz gölgede kalmış olduğunu hissettiği için olsa gerek veya Arce de Morales’i ekarte etmek istemiş olabilir - ve ikisi arasında çok ciddi bir kapışma olmuştu. Arce’nin popülaritesi çok düştüğü için kendisi ikinci defa aday olmak istemedi zaten ve 8 Kasım’da görevi devredecek.
20 senedir devam eden sosyalist yönetim, 40 senedir yaşanan en büyük ekonomik krizi yeni yönetime devrederek çekilecek. Gaz ihracatının çok düşmesinin getirdiği bir kriz bu ve bunun da nedeni gaz üretimine yatırımların yetersiz yapılması. Bu da tabii çok ciddi bir döviz açığı getirdiği için, özellikle yakıt sorunu çok ciddi biçimde baş gösterdi. Enflasyon, % 22-24 arasında salınıyor, bu da çok yüksek bir rakam - Türkiye için değil ama Güney Amerika için ve başka ülkeler için çok yüksek bir rakam. Böylece meclis ve senatoda solun hemen hemen kalmadığı bir yeni Bolivya siyasi manzarası karşımıza çıkıyor. Bu maalesef Güney Amerika’da sol dalganın yeniden geri çekilme dönemine girdiğinin somut işaretlerinden bir tanesi. Şu anda Kolombiya’da zor koşullarda biraz ayakta duran bir sol hareket var, iktidar var; Venezuela’da Nicolás Maduro ne kadar sol ne kadar sağ, artık onu kestirmek mümkün değil ve bir de Brezilya’daki Luiz Inácio Lula da Silva’nın iktidarı merkez sol çizgiyi devam ettirilebiliyor.
Ö.M.: Gustavo Petro’dan başka kimse yok yani?
A.İ.: Evet ve bir de Peru’daki gelişme çok anlamlı; sol iktidarını sürdüremiyor ama sağ ne kadar sürdürüyor? O şüpheli. Peru’da biliyorsunuz, geçen hafta Cumhurbaşkanı Dina Boluarte meclis çoğunluğuyla görevden azledilmişti ve yerine meclis başkanı geldi. Meclis başkanının hemen hemen siyasi olarak çok tanınmış bir siyasetçi değil, sağ kesimden bir siyasetçi. Bazı insanların böyle milli piyangodan çıkar gibi siyasette önü açılır biliyorsunuz ki bunu başka ülkelerde de görmüşüzdür. Yemin ederek, vekâleten cumhurbaşkanı olan ve birkaç ay yani Mart ve Nisan ayındaki seçimlere kadar normal koşullarda cumhurbaşkanlığını sürdürecek olan - bundan da emin değiliz - José Jerí’nin 2021’de nasıl milletvekili seçildiğine bakarsak zaten nasıl sürekli milli piyangodan rastgele kazanmış bir siyasetçi olduğunu görürüz.

José Jerí, 2021’de eski cumhurbaşkanının milletvekili adayı olduğu listede üçüncü gelmiş ve dolayısıyla seçilememiş ama cumhurbaşkanı seçildikten birkaç gün sonra seçilme koşullarını yerine getirmediği için ya da yolsuzluk nedeniyle seçimi iptal edildiği için onun yerine meclise girmiş birisi yani yine seçilmeden meclise girmiş birisi. Ardından da mecliste bütçe komisyonu başkanlığına getirilmiş ve iddialara göre bütçe komisyonu başkanı olduktan sonra 2021-2024 arasında servetini 14 misli katlamış. Bu 14 misli ne anlama geliyor artık onu siz tahmin edin.
Ö.M.: Evet, hesaplamak bile imkânsız.
A.İ.: Kendisi hakkında haksız zenginleşme şikâyeti var, diğer taraftan bir de tecavüz şikâyeti olmuş ancak savcılık yeterli delil olmadığı için bu şikâyeti, soruşturmayı kapatmış. Nedense mahkeme José Jerí hakkında soruşturmaya yer olmadığı kararı verilirken bir de başka bir karar almış ve o da patolojik cinsel davranışları nedeniyle tedavi olma koşulu. Kendisi patolojik cinsel davranışları nedeniyle tedavi olmayı reddedince de otoriteye itaatsizlikten hakkında yeniden soruşturma açılmış. İşte böyle birisi.
José Jerí başkan olduktan beş gün sonra çok büyük bir protesto gösterisi yapıldı ve bu protesto gösterisi sırasında 32 yaşında bir rap şarkıcısı polis tarafından öldürüldü. Polisten de yaralananlar var ve bir kişi çok ağır yaralı, komada. Dolayısıyla kendisi hakkında yakın dönemde bir görevden azledilme ihtimalinin güçlü olduğu söyleniyor yani 12 Nisan 2026’da yapılacak seçimlere kadar bile cumhurbaşkanlığı yapamaması ihtimal dahilinde.
Son 10 yılda Peru’da sekiz cumhurbaşkanı görevden azledildi; 10 yılda sekiz cumhurbaşkan ve bu, dünyada pek görülmüş bir durum değil. Diğer taraftan tabii Peru’da halkın şikâyetleri de inanılmaz biçimde artan şiddet ve güvensizlik ortamı. Son altı ayda yani Ağustos ortası ve Ocak başında 13 bin 667 gasp ve haraç vakası gerçekleşmiş, 6 bin cinayet işlenmiş. Bu şiddet artık sıradan insanlara yöneliyor, otobüs şoförlerinden haraç için gasp ediliyor, haraç almak için kaçırılıyor; taksi şoförleri, küçük esnaf, bakkal ya da sokaktan geçen insan gaspa uğruyor. Bu huzursuzluk, bu şiddet ortamı tabii ki iktidar tarafından ve meclisteki bazı milletvekillerinin çoğunluğu tarafından da yeteri kadar dikkate alınmıyor ve hatta halkta korunuyor kanaati de yaygın. Peru’da önümüzdeki günlerde çok büyük karışıklıklar olma ihtimali var elbette.
ABD’deki büyük bir gösteriyi yani Cumartesi günü 7-7,5 milyon insanın katıldığı ‘Kral İstemiyoruz’ gösterisini daha evvel ele aldınız yanılmıyorsam değil mi?
Ö.M.: Tabii, etraflıca ele almaya, bazı sesleri de vermeye çalıştık ve bugün de biraz değindik. Benim çocukluğumdan beri hatırladığım büyük aktivist Dolores Huerta da 95 yaşında kürsülere çıkmış, inanılır gibi değil.

A.İ.: Evet. Bu gösteri tabii bir tarafıyla tamamen şiddet karşıtı olduğunu göstermek için espriyle güldürerek kendini var etmeye çalışıyor. Tabii şöyle bir acıklı tarafı da var; bu tabandan hareketi Demokrat Parti örgütü sahiplenmekte zorluk çekiyor ya da sahiplenmek istemiyor veya örgüt harekete katılanlar bunu istemiyorlar, onu tam bilemiyorum. Demokrat Parti’nin bu son derece eli kolu bağlı kalma durumu Chicago’da, özellikle bu kaçak göçmenlere karşı sokakta askerlerin insan avlaması, okullara girip çocukların toplaması - okullara girilip yapılan bir şeyden bahsediyoruz artık - okullara girip göçmen olduğunu, kaçak göçmen ailesinden olduğuna inandıkları – bildikleri değil - hissettikleri, kanaat getirdikleri çocukları toplayan inanılmaz bir devlet şiddeti var şu anda ABD’de. Buna karşı demokratların sesi pek duyulamıyor yani ‘çok fazla gürültü yapmayalım, zaten bu Trump’ın yaptıkları kendi kendine yeteri kadar yıpratır’ inancı içinde olsalar gerek. Bunun için bu büyük gösteri aynı zamanda bir farklı dinamizmin, farklı bir Amerikan demokratik mücadelesi ve Demokrat Parti’ye ne kadar buradan pay çıkar ondan emin değilim maalesef.
Ö.M.: Bu ‘Krallara Hayır’ protestosunun bir ilginç tarafı da Donald Trump, taç giymiş bir şekilde yapay zekayla yaratılmış bir videoda bir jetin üstüne binmiş olarak ‘Kral Trump’ diye kendisi yayınladı yani cevap veriyor ve bayağı pislik gibi görünen kahverengi bir yarı sıvı maddeyi de protestocuların başından aşağı boca ederken gösteren bir video yani artık insanın ne diyeceğinin kolay kolay beceremeyeceği şeyler. Bizzat kendi sitesinden, kendi sosyal medya hesabından yaptığı yaratılmış bir film var.

A.İ.: Son seçimler en yakınımızda oldu; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimler. Seçimlerde Tufan Erhürman, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayıydı ve oyların %62.7’sini alarak birinci turda seçildi. Bu bildiğim kadarıyla Rauf Denktaş’tan beri pek olan bir başarı değil yani daha birinci turda oyların %62.7’sini alarak seçilmek. Karşısındaki aday Ersin Tatar ise oyların %35’ini aldı. Geri kalanı da altı-yedi bağımsız veya sosyalist parti adayı arasında dağıldı ama onların hiçbiri %1’e dahi ulaşabilen oylar değil.
Diğer sol partiler, bu seçimde aday göstermeyerek hepsi Tufan Erhürman’ı destekleme çağrısı yapmışlardı. İlginç bir şekilde KKTC’nin bütün ilçelerinde – bu ilk defa oluyor - Erhürman birinci geldi. Hatta Rauf Denktaş’ın kurduğu eski Ulusal Birlik Partisi’nin kalesi olan İskele ilçesinde bile oyların %50.8’ini alarak birinci geldi Erhürman. Erhürman. Kamuoyu yoklamalarının çoğu bunun tam tersi bir sonuç olacağını öngörüyordu, birkaç tanesi Erhürman’ın kazanacağını öngörmüştü ama aradaki farkın bu kadar büyük olacağını KKTC’de yapılan hiçbir kamuoyu yoklamasında görmedik. Devlet Bahçeli, ‘Seçime katılım çok düşük olduğu için bu seçim geçersizdir’ diye bir laf etti değil mi?
Ö.M.: Evet, parlamentonun bir an önce toplanıp bu sonuçları iptal etmesi ve KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasını talep etti.
A.İ.: Bu seçimi iptal etme çağrısı yaptı. Peki seçime katılım ne kadar?
Ö.Ö.: %65 diye duyurduk biz dün.
A.İ.: % 64.8 yani %65.
Ö.M.: Gayet yüksek yani senin yakından takip ettiğin dünyadaki çeşitli seçim olgularında oldukça yüksek sayılabilecek bir katılım.
A.İ.: Elbette yani katılımın düşük olduğu iddiası yapılacak ise hani %20 olur, %10 olur ama seçime katılım %65. Devlet Bahçeli ya sayı saymasını bilmiyor ya da ona yanlış bilgi verdiler yahut bundan sonra Türkiye’de %65’in altında katılım olan seçimlerin hepsini iptal etme çağrısında bulunması lazım.
Ö.M.: Evet, çok çarpıcı bir durum var.
A.İ.: Şunu hemen belirtelim; Devlet Bahçeli’nin bu çıkışının ardından Ersin Tatar, Tufan Erhürman’ın seçimi kazanmasını tebrik etti ve iktidardaki koalisyon partilerinden herhangi birinden seçimlerin iptal edilmesiyle ilgili en küçük bir çağrı gelmedi. Bunu da belirtmemiz lazım.
Ö.M.: Tufan Erhürman da oldukça ılımlı sayılan birisi olarak bütün Kıbrıslıların yanındaydı ve büyük kutlamalarda da çok büyük kalabalıklar Erhürman’a destek vermişler göründüğü kadarıyla.
A.İ.: Tufan Erhürman ile Ersin Tatar arasında Kuzey Kıbrıs’ın iç politikasıyla ilgili siyasi yaklaşım, politika farkları olduğu kadar tabii ikisinin de iki tezi var; Tatar, taksim taraftarı yani iki devlet kurulması taraftarı, Erhürman ise bir federasyon kurulması, güney ile kuzeyin bir federal devlet içinde birleşmesi, bir federal devlet oluşması için görüşmelerin yeniden başlaması taraftarı. Türkiye devletinin şimdiki politikası taksim yanlısı politika fakat bu politikanın şu anda Kuzey Kıbrıs seçmenleri arasında önemli bir çoğunluk tarafından kabul edilmediğinin göstergesi ve ek olarak bir de şunun göstergesi; ‘Tayyip Erdoğan’ın desteklediği aday Kıbrıs’ta muhakkak kazanır’ iddiasının boşa çıkmış oldu.
Ö.M.: Oldukça da kuvvetli bir destek de yapıldı kendisine, çeşitli sağ kanat siyasetçileri tarafından seçim öncesinde epey ziyaretler olduğu ama bunun da işe yaramamış olduğunu görüyoruz herhalde.
A.İ.: Şunu da belirtmek lazım; Kuzey Kıbrıs’taki siyasetçiler yani şu anda iktidardaki koalisyon partisine destek veren siyasetçilerin bir kısmı da Tufan Erhürman’ı desteklemişler. Bu da ilgin çünkü bir klasik sağ-sol ayrımının ötesine geçebilmiş bir aday olduğunu gösteriyor kendisi.
Ö.M.: Aynen öyle yani sağ kanattaki çeşitli milletvekillerinin bayağı ciddi desteği de oldu.
A.İ.: Temenni edilen federasyon kararı çıkar mı? İşte burada Kıbrıs Rum kesiminin milliyetçiliğinin ne kadar bağnaz olup olmadığı önemli. Bu fırsatı değerlendirip kullanabildikleri üçüncü fırsat ve kaçırma ihtimalinin de olduğu, Annan planı arkasından 2008’deki seçimlerdeki iktidar değişimi ve şimdiki değişim. Bakalım Kıbrıs Rum kesimi bu iradeye yanıt verebilecek gücü, cesareti, arzuyu gösterebilecek mi?
Ö.M.: Bunları takip etmeye devam edeceğiz tabii ki, bu şekilde sona erdirebiliriz. Çok teşekkürler Ahmet.
A.İ.: Peki, iyi günler herkese.
Ö.M.: Görüşmek üzere.
Ö.Ö.: İyi günler, görüşmek üzere.


