IMF'nin uyarılarını ciddiye almakta yarar yok mu?

-
Aa
+
a
a
a

21 Temmuz 2010Referans Gazetesi

IMF'nin 7 Temmuz 2010 tarihli ‘Küresel Mali İstikrar Raporunun Güncelleştirme Notu' bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için ciddi kaygılara ve uyarılara yer veriyor. Özetle şunları söylüyor:
1) ‘Avrupa Mali İstikrar Olanağı' adlı mali destek programının yürürlüğe konulması ve Avrupa Merkez Bankası'nın menkul kıymet alımı yapacağını açıklaması bir süre için sorunlu Avrupa ülkelerinin bazılarının (Yunanistan, Portekiz, İrlanda) devlet tahvillerinin getiri oranlarının Alman devlet tahvillerininkinden farkını (spread) düşürdü. Bu etki, İspanya ve İtalya için pek belirgin olmadı. Ancak bu müdahalenin etkisi uzun sürmedi. Fark tekrar açılmaya başladı. Hatta bu açılış Belçika, Avusturya ve Fransa devlet tahvilleri için bile gözlendi. IMF'nin notu yayımlandığından bu yana farklar gerçi artmadı ama düşmedi de.
2) Bunun önemli bir nedeni, gelişmiş ülkelerin (ABD, Avrupa, Birleşik Krallık ve Japonya) 2010 sonuna kadar olan vadesi gelen borçlarını yenilemek için gerek duydukları kaynak miktarının 4-4.5 trilyon dolar arasında olması.
3) Avrupa bankalarının bilançolarında söz konusu devlet tahvillerinin ağırlığı fazla. Dolayısıyla onlar da etkileniyor. IMF, bu bankaların kredi temerrüt takas (credit default swap) farklarının da ülke borç oranlarındaki farklarla çok yakından ilişkili olarak hareket ettiğine, yani yükseldiğine dikkat çekiyor. Bütün bunlar Avrupa bankalarının kendi sorunlarıyla (kriz nedeniyle zayıflama, yeni düzenlemenin belli olmaması) birleşince ciddi bir belirsizliğe yol açıyor. Bankaların yükümlülük karşılama yeteneğinin (solvency) piyasa tarafından nasıl algılandığını gösteren ‘uzun dönemli LIBOR-gecelik endeks takası' farkı yükselmeye başladı. Bu, bankalar için iyi bir haber değil. Nitekim bankalar likit kalmaya çalışıyorlar. Bu gelişmelerin bankaların kredi açma davranışlarını etkilememesi mümkün değil. Euro bölgesinde bankalar kredi verme koşullarını tekrar zorlaştırmaya başladılar.
4) Öte yandan gelişmekte olan ekonomilere sermaye girişinde 2010 Mayıs ayına kadar gözlenen artış eğiliminin ters döndüğü görülüyor. Bunun geçici mi kalıcı mı olduğuna karar vermek o kadar kolay değil. Ancak Türkiye'nin de içinde bulunduğu Avrupa'nın gelişmekte olan ekonomileri grubunda bu eğilim biraz daha güçlü görünüyor.
IMF bu gözlemleri yaptıktan sonra gelişmekte olan ekonomiler için şu uyarıları yapıyor: Euro bölgesindeki istikrarsızlığın, sermayenin gelişmekte olan ülkelere yönelmesine yol açacağı görüşüne pek bel bağlamamak gerekir. Bir kere, Avrupa bankalarının kaynak gereksinimleri artabilir. Bu konuda önemli bir bilgi, bu ay sonuna doğru bankalar için yapılan gerilim sınaması (stress test) sonuçlarından elde edilecek. Ancak bankaların nasıl davranacağı sadece buna bağlı değil. Euro bölgesindeki gelişmeler de bankalar üzerinde çok etkili olacak. Bu gelişmelerin istikrarlı bir çizgide seyredeceğini söylemek de şu anda pek mümkün görünmüyor. Böyle olunca gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketlerinde oynaklığın artmasını beklemek gerekir. Bunun, özellikle bizim gibi ciddi cari açık veren ülkelerin büyüme performanslarını olumsuz yönde etkilemesi olasılığı yüksek. Bu nedenle IMF, bu tür ülkelere ihtiyata dayalı makro iktisat politikası önlemleri almalarını ve mali sistemlerini güçlendirecek yapısal reformları yapmada ellerini çabuk tutmalarını öneriyor.
IMF'nin bu değerlendirmede yalnız olduğu söylenemez. IMF ile pek çok konuda farklı düşünen, hatta ters düşen, iktisatçılar da orta dönemde gelişmekte olan ülkeler için olumsuz gelişmeler olabileceğinden kaygı duyuyor. Türkiye'nin tutumu ise tamamen farklı: Meteorolojinin kasırga uyarısı yapması üzerine, doğal afet sigortasını iptal ettiren adama benziyoruz. Kasırga adamın evinin olduğu bölgeye uğramazsa sorun yok. Ama ya uğrarsa?