Türkiye Hamas'ı merkeze çekebilecek mi?

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

NTVMSNBC

5 Şubat 2009

Başbakan Erdoğan Gazze savaşı sırasında Hamas'ı kastederek "Radikal diyorlar, merkeze çekelim. Köşeye sıkıştırdıkça, aşırılık hızla gelişir. Biz de Türkiye'de seçim kazandık. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış biri 'Başbakanlık' yapamaz dediler. Dedikleri gibi olmadı." demişti. Örnekler birebir benzemese de Başbakan, Milli Görüş'den başlayan ve AKP'ye uzanan bir siyasi çizgi ile kendini silahlı direniş örgütü olarak tanımlayan Hamas'la karşılaştırmıştı. İki hareket arasındaki benzerlik demokratik seçimler sonucu, oy çoğunluğu ile iktidara gelmeleriydi. Farklılık ise AKP'nin ve Hamas'ın şu anda kendilerini nasıl tanımadıkları konusunda ortaya çıkıyor. Birinci örnek benzer olsa da ikincisi tam paralellik taşımıyor.

SİYASİ PARTİ Mİ DİRENİŞ ÖRGÜTÜ MÜ?Peki, iddia edildiği gibi Hamas merkez siyasete çekilebilir mi?

Hamas'ın merkeze çekilmesi için, uluslararası alandaki ve kendi içindeki tanımının değişmesi 'olmaz olmaz' koşul sayılabilir. 2006'da seçimle işbaşına gelen Hamas, İsrail ve İsrail'le yapılan anlaşmaları tanımadığı gerekçesiyle tüm dünyadan izole edilmiş ve bu şartlar kabul edilene kadar tanınmayacağı açıklanmıştı. Bu durum hala aynı devam ediyor. Özellikle silahlı direnişten vazgeçmemesi, Hamas'ın "terörist örgütler" listesindeki yerini korumasına da yol açtı.

HAMAS'A NEFES ALMA HAKKI TANINMALIHamas halihazırda bir siyasi parti ile silahlı direniş örgütü görünümü arasında gidip geliyor. 2006'daki seçimlere kendi ismiyle girmeyen Hamas, henüz bildik anlamda bir siyasi partiden çok, siyasi bir hareketi andırıyor. Bu açıdan yasal siyasi platformda nasıl bir performans göstereceği de bilinmiyor.

Ancak bu bilinmezlik sadece Hamas'tan değil, Hamas'ı tanımayarak yasal siyasi platforma girmesine izin vermeyen, siyasi platformda nasıl bir performans göstereceğini bilmeden boğmaya çalışan ABD, AB, İsrail'in tavrından kaynaklanıyor. Bu yüzden Hamas'ın merkeze çekilip çekilemeyeceği tartışması, ancak Hamas'ın denenmesi, nefes alma hakkı tanınması ile mümkün olabilecek. Bu gerçekleşmeden hareketin evirileceği noktayı tahmin etmek güç.

İSRAİL VE HAMAS'IN MERKEZİ FARKLIBir diğer nokta ise Hamas'la dış dünya ve İsrail'in merkez tanımından kaynaklanıyor. Hamas için merkezin, belki de silah bırakmanın olmazsa olmaz koşulu, gerçek 1967 sınırları içinde, Batı Şeria ve Gazze'deki İsrail işgalinin sona ermesi, bu sınırlar içinde bir Filistin devleti kurulması, İsrail ile yapılan tüm anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesidir. 2006'da İsrail'i tanımayan, tüzüğünde yazıldığı üzere "Şeria Nehri'nden Akdeniz'e bir İslami Filistin Devleti"nden vazgeçerek, 1967 sınırlarını kabul edeceğini açıkladı. Bu da 'de facto' İsrail'i tanımak anlamına geliyordu. Ancak Hamas'ın bu çıkışına yanıt verilmeyerek daha da izole edildi, daha sıkıştırıldı ve Hamas'ın radikal tavrından geri adım atması engellenmiş oldu.

En azından bu fırsat kaçırılmış oldu. Hamas şu anki pozisyonunda da 1967 sınırlarını ve İsrail'i tanımak niyetinde, ancak haklı olarak yapılan tüm anlaşmaların yeniden revizyona ihtiyacı olduğu konusunda ısrarcı. Çünkü Hamas'a göre bugüne kadar yapılan anlaşmalar, barış müzakerelerinden herhangi bir sonuç alınmadı, İsrail taahhüt ettiği birçok konuyu hayata geçirmedi. Bu yüzden İsrail'le yapılan anlaşmalar Filistin değil, İsrail'in lehine işletildi. Bugün Filistin haritasına, Filistinlilerin kayıplarına, günlük hayattaki baskılara ve uluslar arasıgirişimlere bakacak olursak bu konuda Hamas'ın tezlerinin yanlış olduğunu söylemek zor.

BARIŞ SÜRECİNDE FİLİSTİNLİLER KAYBEDİYORPeki ya İsrail'in merkez tanımı? İsrail ise şu anki 1967 sınırlarını ve İsrail'le yapılan anlaşmaların varolan haliyle kabulü halinde, Hamas'ı bir partner olarak kabul etmek niyetinde. Her iki tarafın merkez tanımında, nüans gibi görünse de önemli farklar mevcut. Çünkü Hamas, İsrail'in yıllardır barış adına Filistin'e kendi tezlerini dikte ettirdiğini, Filistinlilerin barış süreci denen süreçlerde sürekli kaybettiği ve bundan sonra dayatmalar olmadan masaya oturacağını öne sürüyor ki bu noktada da haklı. FKÖ ve El Fetih'in Filistin halkı içinde inandırıcılığını yitirmesinin nedenlerinden biri de yaptığı anlaşmaların sonunun hüsran olması.

Silah bırakmama gerekçesini ise "onlar bizi sürekli bombalar, sürekli öldürürken, bizi köşeye sıkıştırıp iğdiş etmek istiyorlar. Eğer silah bırakırsak her şeyi kabul etmek zorunda kalırız" şeklinde açıklıyor Hamas.

HAMAS İÇİNDEKİ İKİLİ YAPIÖte yandan, Hamas'ın siyasi yönünü çizmesi konusunda, kendi içinde de fikir birliği yok. Hareketin Gazze kanadı, çeşitli açılımlar ve bazı konularda uzlaşmaya yanaşırken, her zaman olduğu gibi Filistin toprakları dışındakiler daha radikal. Şam'da bulunun Halid Meşal kanadı, uzlaşma konusuna uzak duruyor. Gazze'deki İsmail Haniye ve Mahmud Zahar ise, daha ikna edilebilir isimler. Hatta İsrail saldırısı gerçekleşmeden önce, hareketin Gazze kanadı ateşkesin uzatılmasını istediyse de Halid Meşal, bunu kabul etmeyip bir anlamda İsrail saldırısını başlatan isim olarak biliniyor. Keza son Arap Birliği toplantısında Halid Meşal kanadı direnişe sonuna kadar devam kararı alarak, diğer kanadın elini bağlamış durumda. Ancak bu iki kanadın gelecekte, tıpkı El Fetih'de olduğu gibi içeridekiler-dışarıdakiler ayrımına gideceği ve içeridekilerin yönetimde daha fazla söz sahibi olacağı söylenebilir.

Yani, Hamas'ın merkeze çekilmesi tanınacak zamana, muhatap alınmasına ve Gazze'ye yönelik izolasyonun kaldırılmasına bağlı. Zaten bu noktadan sonra Hamas'ın muhatap alınmadığı hiçbir anlaşmanın hayata geçmesi mümkün görünmüyor.

TÜRKİYE'NİN ATACAĞI ADIMHamas'ın ayrıca, Filistin mücadelesini dini bir çizgiden daha ulusal bir çizgiye çekmediği takdirde, mücadele eksenini çok farklı noktalara kayacağına kesin gözüyle bakmak gerekiyor.İkinci nokta ise Hamas'ın ya FKÖ'ye dahil olması, ya da Filistin'in çatı örgütü olan efsanevi FKÖ'nün yeniden tanımlanması ve yeni bir çatı örgüt kurulmasının zorunluluğu.Mahmud Abbas

En büyük anlaşmazlık da burada yaşanıyor zaten. Öncelikle FKÖ'nün en büyük bileşeni El Fetih'in kendi içinde bir temizlik yaparak, yeni kadroları iş başına getirmesi, eski güvenilirliğini sağlaması, yeni bir liderlik oluşturması gerekiyor. Ardından da iki örgütün asgari koşullarda bir araya gelmesi. Yani Batı Şeria ve Gazze kaynakları, ikili yönetimin tek bir liderliğe dönüştürülüp, Filistin'in temsil sorunun çözülmesini elzem olarak görüyor.

İşte, Türkiye Hamas'la başlattığı sürecin devamını ya da başarısını istiyorsa, tüm çabasını bu iki örgütü bir araya getirmeye harcamak zorunda. Kısa vadede atılacak en somut adım, Filistin'i tek çatı altında toplayıp masaya tek bir ses olarak oturtmaktır. Türkiye bunu başarabildiği oranda Hamas'la birlikte aldığı riski karşılayabilecektir. Bu koşullarda Hamas'ın merkez siyasete kayıp kaymayacağı ortaya çıkacaktır.