Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Kanada'daki erken genel seçimlere, Tunus'taki otokratik rejime ve Kamışlı'da gerçekleşen Kürt Konferansı'nın sonuçlarına değiniyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
A.İ.: Günaydın!
Ö.M.:Ufuk Turu’na son Kanada seçimlerinden başlayalım.
A.İ.: Evet, Kanada’dan başlayalım; Kanada’da dün erken genel seçimler oldu, Trudeau’nun istifasıyla erken genel seçimler oldu. Justin Trudeau’nun 14 Mart’ta istifası gerçekleşmiş ve yerine gene liberal partiden Mark Carney geçici başbakan olarak devam etmiş ve erken seçimlere gidilmişti. Justin Trudeau’nın istifasının ardından başlayan bu seçimlerde liberal partinin karşısında muhafazakâr parti bundan iki-üç ay öncesine kadar açık ara birinci geleceği öngörülen bir partiydi ve hatta liberal parti ile arasında 20 puan fark olacağını kamuoyu yoklamaları gösteriyordu. Liberal parti, Justin Trudeau ile beraber 2015’ten beri aralıksız Kanada’da iktidarda olan bir parti ve Justin Trudeau’nun şahsına bir dizi memnuniyetsizliğin yoğunlaşması karşısında Trudeau istifa etti. Tabii bu muhafazakar partiyi birdenbire liberal partinin sorumluluğunu teşhir etme konusunda biraz elini boşta bıraktı ama esas muhafazakar partinin başındaki Pierre Poilievre’nin şanssızlığı Donald Trump’ın iktidara gelmesi ve hızla Kanada’yı bütünüyle ABD karşıtı haline getiren o bildiğimiz vergi kararlarına alması, Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti olarak ilan etmesi. Bu tabii Kanada’da çok şiddetli bir Donald Trump ve benzerlerine yönelik hatta ABD’ye yönelik büyük bir tepkiyi tetikledi. Muhafazakar parti lideri Pierre Poilievre de Kanada’da biraz Trumpvari tavrıyla, söylemiyle tanınan birisiydi ve bu da tamamen muhafazakar partinin aleyhine döndü. Buna rağmen muhafazakar parti ile liberal parti arasında oy farkı çok büyük değil.
Son sayımlara göre liberal parti, oyların %43’ünü, muhafazakar parti ise %41’ini almış gibi görünüyor. Daha sayımlar tamamen bitmedi ve 343 milletvekilinin yer aldığı mecliste liberal partinin 160’dan biraz fazla, 164-165 milletvekili olacak gibi gözüküyor. Tek başına çoğunluğu elde etmek için 172 milletvekiline ihtiyaç var, muhafazakar partinin de 140’tan biraz fazla milletvekili çıkarması bekleniyor. Üçüncü parti yeniden demokratik partinin, oyları %6’nın altında, 5.5% civarında. Belki liberal parti bu yeni demokratik partiyle işbirliği yapmak zorunda kalacak ya da bölgeci partilerin olduğu bloktan milletvekilleriyle ki onlar da %7 civarında oy almış gibi gözüküyorlar.
Donald Trump etkisi tabii son derece önemli, bir de Pierre Poilievre’nin yani muhafazakar parti liderinin diğer başka eyaletlerle – biliyorsunuz, Kanada federasyon aynı zamanda ve doğrudan seçimle gelen eyalet başkanları var - muhafazakar partiden gelen eyalet başkanlarıyla arasında da sürtüşmeler olduğu ortaya çıktı çünkü ABD sınırındaki bir dizi eyalet başkanı muhafazakar partiden olmasına rağmen şiddetli bir Amerikan aleyhtarlığı veya Donald Trump aleyhtarlığı gösteriyorlar. Liberal partinin arayı biraz açmasını sağlayan etmen ise Donald Trump etkisinin yanında Quebec’ten gelen yani Fransızca konuşulan bölgeden gelen oylar sayesinde birinciliği koruyabildiği söyleniyor. Bu seçimler sırasında Donald Trump gene kendi sosyal ağı Truth kanalından, ‘Kanada’da vergileri indiren, halkın özgürlüklerine sahip çıkan ve müreffeh bir Kanada için ABD’nin 51. eyalet olmasını sağlayanın başkan seçilmesini istiyorum’ dedi. Kasıtlı olarak muhafazakar partiyi torpillemek istese bundan daha iyisini de yapamazdı.
Ö.M.: Evet, üstüne üstüne gidiyor değil mi? Çok ilginç bir şey.
A.İ.: Evet.
Ö.Ö.: Yapay bir şekilde çizilmiş sınır hattı yok oluyor.
A.İ.: Aynen öyle.
Ö.Ö.: Başka emperyalist devletler yapmış demek ki, Kanada ile ABD’yi bölmüşler!
A.İ.: Aynen, Kanada ile ABD’nin üstünde yer alan emperyalist devletlerin çizdiği sınır. Herhalde o zamanlar İngiltere’yle mi ilgili bu söyledikleri ama tam bilmiyorum.
Ö.M.: Muhtemelen öyle.
A.İ.: Tabii Kanada’da çok şiddetli bir Amerikan etkisi var, bunun en büyük göstergesi de Amerikan mallarına yapılan tüketici boykotu ve ABD’ye turist olarak gitmeme boykotu. Bu ciddi bir sonuç yaratmış gibi gözüküyor çünkü bu yaz ABD’ye Kanada’dan gelenlerin iptali nedeniyle en azından 6-7 milyarlık bir ticaretin, turist harcamasının eksik kalacağını belirtiyorlar turizm ajansları. Bu Donald Trump etkisi bir çok yerde seçimleri etkileyen bir şey ama tabii Kanada ve Meksika burada en ön sırada yer alıyorlar - belki de ileride Danimarka da buna dahil olacak Grönland etkisi nedeniyle.
Donald Trump konusu her hafta herhalde programda belirtmeye bir şekilde dolaylı olarak veya doğrudan gündeme gelecek. Bu arada otokrat rejimlerin önde gelen simaları arasında yer alan, artık yer alması gereken ama küçük bir ülke olduğu için ve Avrupa Birliği devletleri bu ülkenin yeni otokratıyla mültecilerin Akdeniz’i aşarak Avrupa Birliği’ne gelmesini engelleme anlaşması yaptığı için ona ses çıkarmadıkları, bu bizim 2016 anlaşmamız gibi bir anlaşma aslında Tunus ile Avrupa Birliği’nin yaptığı anlaşma. O nedenle pek ses çıkarmadıkları bir ülke var Tunus.
Tunus’un başında da 2019’da geniş bir halk desteğiyle seçilen ve Tunus Üniversitesi’nde Anayasa ve Karşılaşmalı Kamu Hukuku öğretim üyesi, emekli bir öğretim üyesi olan Kays Saied var. 2019’da seçildi ama 15 Temmuz 2021’de bir anayasa açığını kullanarak tüm yetkileri birdenbire eline aldı. O günden beri de adım adım gerçek bir otokrasi, bir hiper başkanlık rejimi, daha doğrusu ‘Tunus usulü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni uyguluyor. Bu sistem dünyada tekdir diyorduk ama aslında Tunus’ta da bir benzeri kurulmuş durumda. Daha önceden biliyorsunuz, bu konuyu epey ele almıştık; Temmuz 2021’de de bir anayasa değişikliği yaptırarak bir hiper başkanlık, bütün güçlerin başkanda toplandığı ta Binali rejimine dönen, diktatörlük dönemine dönen bir rejimi getirdi. 2023’te genel seçimler yapıldı ve hatırlayacaksınız, o genel seçimlerde verdiğimiz en önemli rakam katılım oranıydı. % 11,3 katılım yapılan bir seçim oldu 2023 genel seçimleri. Bu dünya tarihinde az olan bir rakamdır, 2024’te de kendisi oyların %91’ini alarak yeniden seçildi. Tabii %11,3 büyük bir boykot olduğu için, kimse seçimlere katılmadığı için meclis çoğunluğunu da rahat rahat elde etti. O günden beri de karşısına çıkabilecek tüm siyasi rakiplerini devletin güvenliğine karşı komplo kurmak suçlamasıyla hapsettiriyor. En son geçtiğimiz hafta kendi denetimi altına aldığı yargı mekanizmasıyla 2023’ten beri bir kısmı tutuklu olan 40 civarında muhalifi 40-66 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Ö.M.: Aslında son derece ilginç, Aralık 2010’da senin programında ilk defa dile getirilmişti Muhammed Buazizi diye birisi.
A.İ.: Sokak satıcısı.
Ö.M.: Kendisine izin verilmediği için kendini yakarak intihar girişiminde bulunmuştu. O olay bütün Arap ülkelerine yayıldı ve sonradan ‘Arap baharı’ denen olayı da tetiklemişti yanlış hatırlamıyorsam. Bunu ilk defa sen dile getirmiştin.
A.İ.: Şimdi de örneğin dağınık bir muhalefeti birleştirmeye çalışan bir demokrat olan Hayyam el-Turki 2023’ten beri tutuklu ve geçtiğimiz hafta 48 yıl hapis cezasına çarptırıldı devletin güvenliğine karşı komplo kurmaktan. ‘Devletin güvenliğine karşı komplo kurma’ suçuyla yan yana getirilenler arasında 40 civarında siyasal militan, sivil toplum aktivisti, gazeteci, iş insanı, lobici, özellikle iş insanları var ve bunların çoğu birbirlerini tanımayan insanlar ve bir darbe-komplo girişimi icat edilerek bunların hepsini hapsettiler veya bir kısmı tutuklanmadan birkaç ay önce yurt dışına çıkmıştı, çoğu Avrupa’da. Çoğu derken de bunların çok küçük bir kısmı çıkabilmişti. Böylece üç yıldan beri biraz evvel bahsettiğim, 2011 baharı, Tunus baharı olarak adlandırılan baharın kazanımları da birer birer iptal edilmiş oldu.
Anti-sistem bir popülist dalga ile seçilen Kayd Saied, ‘Hepsi gitsin’ dalgası ile seçilmişti. Niçin ‘Hepsi gitsin’ dalgası? Çünkü 2011-19 arasında Tunus baharı denilen bu süreci başlatanlar, destekleyenler yürütemediler, Ennahda’nın egemenliği altına girmesine çok büyük tepki oluştu. Ennahda, bir dizi İslami kural getirmeye çalıştı, buna karşı direnişler oldu ve demokratik geçiş döneminin karmaşası, sosyo ekonomik gerilemeler, ortaya çıkan yolsuzluklar, Arap baharının, Tunus’taki baharın iktidara getirdiği bir dizi yöneticinin yolsuzlarının ortaya çıkması, güvenlik kaosu, kurumların çalışamaz hale gelmesi bir popülist dalga yaratmıştı. Bu anti-sistem dalgada da ‘Hepsi gitsin’ söylemi egemen olmuştu. Kayd Saied de aynı zamanda temsili demokrasi karşıtı bir siyasi anayasa hukukçusu, siyasi partileri zararlı unsurlar olarak tanımlıyor ve bunu maalesef sadece doğrudan aşırı sağ, güçlü rejim taraftarı aşırı sağın yanında daha radikal bir aşırı sol diyebileceğimiz ‘Sadece ve sadece demokrasi, doğrudan demokrasi’ diyen bir çevre de desteklemişti.
Burada hakikaten çok dikkat etmemiz gereken bir noktadayız, bu temsili demokrasiyi radikal biçimde reddetmek diktatörlüğe giden yolların önünü çok rahatlıkla açmak anlamına geliyor çünkü bu durumda temsili demokrasinin kurumları ortadan kalktığı zaman ‘liderle özdeşleşmiş halk’ diye doğrudan demokrasi adı altında lider doğrudan halkını temsil ediyor ve halkıyla özdeşleşmiş diyerek - Türkiye’de de ‘reis ideolojisi’ diyoruz buna - tabii Ennahda’ya karşı ilericilerin tepkilerini de Kayd Saied kendisine çevirmişti.
Ahlaki çöküş, zina, alkollü yemeklere katılma gibi suçlamalara 2022’de Kayd Saied, Tunus’ta 50 civarında hakimi görevden attı. Tunus idari yargısı bunların göreve iade edilmesi gerektiğini, suçlamaların hiçbir temeli olmadığını söylemesine rağmen yargının kararlarını uygulamadı. Bu da bildiğimiz bir vaka değil mi aynı zamanda?
Ö.M.: Evet son derece ciddi gelişmeler bunlar, ABD’de de Trump son olarak mültecilerden yana tavır alan bir kadın yargıcı mahkemeye verdi ve hapse atılmasını istedi.
A.İ.: Aslında iki yargıç, bir tane daha var, eski bir yargıç aynı zamanda. Kadın, soruşturma için çağırıldı. Tunus’taki gelişme gerçekten ibret verici diyelim. Biraz önce diyorum ya, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen şey aslında bir diktatörlük rejimi olduğu her yerde ortaya çıkıyor. Adı hiçbir zaman ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ olarak konmasa da sonuçta Türkiye usulü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle Tunus usulü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile arasında çok büyük benzerlikler var, farklar da var. Farkların en büyüğü Türkiye’de Tunus’taki gibi sivil hareketin, muhalefetin, sivil toplumun, toplumun çok geniş kesimlerinin bir demokrasi mücadelesi verme azmi, direnci Tunus’ta tamamen yıkılmış, kırılmış durumda. Biraz evvel dediğim gibi küsme eğilimi yüksek, seçimlere katılımı yüksek. Seçimlere katılım %11, Türkiye’de seçimlere katılım ise %80’in üstünde ve aradaki en büyük fark da büyük ihtimalle burada yatıyor. Şu anda da Türkiye’de devam eden Erdoğan rejimine karşı muhalefetin dinamizmi ile Tunus’taki amorf hal gerçekten büyük bir fark olduğunu gösteriyor iki toplum arasında. Son olarak Türkiye’de çok fazla basında yansımasını görmediğimiz ama önümüzdeki dönemde Suriye’deki gelişmeler açısından önemli bir adım, nihai demeyelim ama önemli bir ara adım olan Kamışlı’da Cumartesi günü yapılan Kürt birlik ve ortak tutum konferansına biraz değinmek iyi olur.
400 delege ile toplandı konferans ve 200 civarında gazeteci izledi. ABD’nden gözlemciler de izlediler, Türkiye’den DEM partisi ve BDP’nin temsilcileri izleyici olarak katıldılar konferansa. Bu konferansın sonunda, Suriye’deki Kürtlerin haklarının anayasal olarak tanınması için Şam ile müzakere etmek üzere ortak bir Kürt heyeti oluşturulması kararı alındı. İlk defa bildiğim kadarıyla, Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile PYD yani Demokratik Birlik Partisi yan yana geldiler bu toplantıda - bu önemli bir gelişme. Suriye Kürt Ulusal Konseyi, PYD’yi sürekli eleştiren ve ondan uzak duran bir Suriye Kürt oluşumu. Bu iki örgütün yan yana gelmesi, ortak bir metni desteklemeleri, bir ortak heyet oluşturma kararını desteklemeleri önemli. Bu çerçevede alınan karar, daha doğrusu bir tebliğ alınmadı ama bir sonuç, tutum belgesi var ortada.
Bu karar sonuç tutum belgesinde ilginç bir şekilde iki alandan bahsediliyor; biri Suriye alanı, diğeri ise Kürt ulusal alanı. Suriye alanı denilen alanda genel bir Suriye halklarının çoğulculuğu yani şöyle diyor mesela, ‘Suriye; Araplar, Kürtler, Süryaniler, Asuriler, Çerkezler ve Türkmenler ile Aleviler, Dürziler, Ezidiler ve Hristiyanlar da dahil olmak üzere tüm Suriye bileşenlerinin haklarını anayasada ve anayasa üstü ilkelerle garantiye alan çok uluslu, çok kültürlü, çok dinli ve farklı inançları içinde barındıran bir devlettir.’ Bir ademi merkeziyet ilkesi çerçevesinde örgütlenmesini, merkezle bölgeler arasında adil bir güç ve zenginlik dağılımını içeren bir ademi merkeziyetçi Suriye çağrısı yapıyor ve devam ediyor bu görüşlerde. Diğer taraftan hemen ondan sonra da Kürt ulusal alanı olarak tanımlanan bir alan var ve bu, Suriye ulusal alanının içinde ama onun içinde özerkliğe sahip. Kürt bölgelerinin federal bir Suriye çatısı altında bütünleşik bir siyasi ve idari birim olarak birleştirilmesini öngörüyor ancak bu karara hemen tepki Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm’dan geldi, daha doğrusu Şam’dan geldi.
Suriye cumhurbaşkanlığı sözcüsü veya tam cumhurbaşkanlığı deklarasyonu mu onu tam bilmiyorum ama Suriye cumhurbaşkanlığından yani El Şara’dan gelen mesajda Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm ile Suriye Demokratik Güçleri’nin arasındaki anlaşmaya bu federalizm fikrinin aykırı olduğu olduğu belirtildi. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Suriye merkez hükümetiyle Kürt birlik ve ortak tutum konferansından çıkacak heyet arasında esas müzakere konusu bu olacak gibi gözüküyor- bunu yakından izlememiz lazım. Diğer taraftan bu Kürt ulusal alanı olarak tanımlanan alanın yanında Kürtçenin ülkede Arapça ile birlikte resmi dil olarak anayasada tanınması, Kürtçe eğitim ve öğrenimin sağlanması talebi de var. Diğer taraftan daha klasik Kürt devletinin yasama, yargı, yürütme, güvenlik kurumlarına katılımın sağlanması vs. doğal bir demokratik cumhuriyet içinde olması gereken önlemler de belirtiliyor.
Ö.Ö.: Geriye dönüş meselesi?
A.İ.: Bir de geriye dönüş, evet, 1962 istatistiki nüfus sayımında vatandaşlıktan çıkarılan, isimleri kayıt altına alınmayan Kürt vatandaşlara Suriye vatandaşlıklarının iade edilmesini de talep ediyor. Kürt bölgelerinin alt yapısının geliştirilmesi ve geçmiş dönemlerde kasıtlı olarak dışlanması ve ihmal edilmesi nedeniyle zenginliklerden elde edilen gelirlerin bir yüzdesinin kalkınma ve yeniden inşa çalışmalarına ayrılması, bir de Arap kuşağı projesiyle Kürt bölgelerindeki Araplaştırma operasyonları gibi politikalar önlem ve yasaların iptal edilmesi gibi talepleri de var bu arada. İzlenmesi gereken bir gelişme çünkü bu büyük ihtimalle bazı büyük pazarlıkların, büyük çatışmaların da, siyasi çatışmaların da aşağı yukarı çerçevesini çizen bir karar tasarısı, karar tebliği.
Ö.M.: Yakından takip etmeye devam etmeliyiz muhakkak. Süremiz bitti ama şu anda hatırladığım ben de; Hannah Dugan’ı FBI kendi mahkemesinde tutukladı, gözaltına aldı.
A.İ.: Galiba tutuklanmayacak ama gözaltına alınıp ifadesi alınacak.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: ABD’de yasa dışı bulunan mültecilerin yakalanmasını engellemek, onların saklanmalarına yardımcı olmak suçundan değil mi?
Ö.M.: Evet, suçlama bu. Peki, çok teşekkür ederiz.
A.İ.: İyi günler.
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.