21 Mart 2005Mete Çubukçu
Diğer yanda ise, kimin nasıl oy kullandığı bilinmeyen ama uzun yıllardır ilk kez düzenlenmesi açısından büyük başarı olarak gösterilen seçimler. Direnişin çözülmeye başladığı iddiaları, şeriatçı-merkezci Şiilerle, federasyoncu-laik Kürtler arasında yönetim pazarlığı.
2'nci yılının sonunda Irak işgali, ne Amerikan yönetimini ne de Iraklıları mutlu etmiş görünüyor. Ancak işgalin bölgedeki bütün zemini kaydırdığı da bir gerçek. Önemli olan, bu zeminin Washington'un isteği gibi mi, yoksa hiç tahmin edilmeyen bir şekilde farklı aktörler tarafında mı yerine oturtulacağı. KAOS, DİRENİŞ, TERÖR Irak'ta ülkenin şu anki durumu ve geleceği üzerine politikalar üretilirken, ülkede yaşayanlar, bu politikalardan çok, gündelik hayatlarını idame ettirme peşinde koşuyor. Çünkü ülkedeki kaos karmaşa, ve belirsizlik hala sürüyor. İşgal güçlerinin tüm çabası, Irak ordu ve polisinin sayılarının 50 bini aşmış olmasına rağmen başta Bağdat olmak üzere ülkenin orta kesimi dünyanın en güvensiz bölgelerinin başında geliyor. İşgalcilere göre bu,"terörist" olarak adlandırdıkları grupların işi, direnişçilere göreyse işgalin doğal sonucu. Özellikle Bağdat'ta hala işgal kuvvetlerinin denetleyemediği, giremediği bölgeler mevcut. Haberler ise çelişkili: İngilizlere göre, seçimlerin ardından saldırılar azalsa da ivmesini kaybetmiş değil. Amerikalılar ise güvenliğin Bağdat'taki birkaç önemli ana caddeyi kontrol etmekle sağlanacağı görüşünde. İşgal güçlerinin son zamanlarda operasyonlar düzenleyerek büyük miktarda silah mühimmat ve birkaç önemli ismi ele geçirdiği doğru. Ancak bunun direnişi ne kadar etkileyeceğini zaman gösterecek. Çünkü, hala Bağdat'taki Green Zone denilen, Amerikalıların kendilerini hapsettikleri bölgeye onlarca saldırı oluyor. Günlük intihar saldırıları ise aynı oranda devam ediyor. Ama bu tabii ki sadece direnişçilerin yarattığı ortam değil. Çünkü, ülkede adi suç oranı artarken, adam kaçırma olaylarında mafyanın da önemli bir rolü olduğu biliniyor. Kaçırılanların başında kadınlar ve çocuklar geliyor. En önemlisi Irak'ta uzun yıllar sonra uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımı artmış durumda. GÜNLÜK HAYATIN DAYANILMAZLIĞI 2'nci yılın sonunda işgalin ilk günlerinden pek farkı yok. Elektrik üretimi ve dağıtımı 2 yıl öncesinin çok altında. Başkent Bağdat'ta günde sadece 2 saat elektrik verilen mahalleler mevcut. Kanalizasyon ve arıtma tesisleri ilk bombalandıkları gibi duruyor. Tüm Bağdat'ın kanalizasyonu Dicle'ye akıyor. En trajiği ise benzin. Irak rafineleri işlemiyor. Benzin fiyatları 2 yıl öncesine göre 10 kat artmış durumda. Yani Iraklılar petrol denizinin üzerinde benzin alabilmek için her gün saatlerce kuyrukta bekliyorlar. Rakamlar Şubat ayında Irak'tan günlük 1.85 milyon varil ham petrol ihraç edildiğini gösteriyor. İşgalden önce bu rakamın günde 2.5 milyon varil olduğu biliniyor. Yani petrol devi Irak benzininin bile Türkiye'den alıyor artık. 2 yılın sonunda en büyük darbeyi yiyenlerin başında kadınlar geliyor. Irak, Bağdat sokakları kadınlar için hiç de güvenli değil. Sık sık ölüm tehditleri alıyorlar, başları açık dışarı çıkamadıkları bölgeler söz konusu. Bazı kadın kuaförleri basılıyor, öldürülüyorlar. Bunda hem Zarkavi anlayışını benimseyen Vahabilerin hem de şeriatçı Şiilerin rolü var. İçki satan dükkanlar yakılıyor, satanlar tehdit ediliyor. Sağlık sisteminin ana damarını oluşturan doktorlar ise ya kaçırılıyor ya da öldürülüyor.Gazeteciler ise sadece otel odalarının pencerelerinden dışarı bakabiliyorlar. En yakın bölgeye bile silahlı korumalarla gidebiliyorlar. Bu da çoğu zaman gerçekleşmiyor zaten. Irak ve Bağdat'ta insanların hayatı hala namlunun ucunda. Kısacası, işgalin başından bu yana günlük hayat dayanılmazlığını sürdürüyor. Zaten bu da Iraklıların işgali daha fazla sorgulamalarına yol açıyor. DEMOKRATİK "DİKTATÖRLÜK" En önemli gelişme, göreceli de olsa seçimlerin düzenlenmiş olması. Seçimler uygun olmayan bir ortamda yapılmasına rağmen, ilk olması nedeniyle Amerika ve Batılı uzmanlar tarafından başarı olarak nitelendiriliyor. Ancak, içeriğine, düzenleme şekline bakıldığında , demokratik, şeffaf, tam katılımın sağlandığı bir seçimden söz etmek tabii ki mümkün değil. Ancak, Amerikalılar bölgede bir sandık miti yaratarak, sadece seçimle demokrasinin gelebileceğini düşünüyor. Sandıklardan çıkan sonuçların demokrasi diye ilan edilmesinin nedeni de bu. İşgal 3. yılına girerken, Amerikan yönetimi, sadece Irak'ta değil bölgede herkesle çalışılabileceğini ortaya koyuyor. Bu yüzden radikal İslam'a karşı gibi görünen Amerikan politikasını dikkatle izlemek gerekiyor. Çünkü, Irak'ta Şiilere mecbur kalan Amerika politikası ilerisi için de ip ucu veriyor., Amerika'nın Lübnan'da Hizbullah ya da Mısır'daki seçimlerde sandıktan çıkabilecek Müslüman Kardeşlerle çalışması işten bile değil. Washington'a gelince; Temsilciler Meclisinin 81 milyar dolarlık yeni harcamayı onaylamasıyla birlikte Irak savaşı ve işgali için harcanan rakam 300 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. 3. yılında, karşımızda, harabe haline getirilmiş, gün geçtikçe ayağa kalkması daha zorlaşan bir ülke ve eski günleri bile özleten bir işgal var. Özetle Irak çok ağır bedeller ödeyerek, "özgürleşiyor", "demokratikleşiyor".http://www.ntvmsnbc.com/news/314865.asp