Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Los Angeles'ta artan olayların sebep ve sonuç ilişkilerine göz atarken, diğer yandan da Gazze ve Suriye'deki son gelişmeleri de değerlendiriyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
A.İ.: Günaydın!
Ö.M.:Ufuk Turu’nda herhalde Kaliforniya’dan bahsetmek lazım. Büyük bir ayaklanmadan bahsediyor Donald Trump, son derece çarpıcı bir durum.
A.İ.: Donald Trump büyük bir ayaklanmadan bahsediyor, Los Angeles Belediye Başkanı ise, ‘Abartmayın, o kadar da büyük değil, sokakta olan üç-dört çatışmayı abartmamak lazım’ diyor. Aslında Trump’ın ayaklanmadan bahsetmesinin niyeti, Kaliforniya’da Trump’ın seçilmesinden hemen sonra kabul ettiği bir uygulama. Kaliforniya eyaleti, Kasım 2024’te korunaklı eyalet olarak ilan edilmişti. Peki, neye karşı korunaklı eyalet?
Donald Trump’ın uygulamak istediği yasa dışı veya düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesi uygulamasına karşı Kaliforniya kendini korunaklı ilan etmişti. Bu şekilde korunaklı eyalet ilan eden 10-15 tane eyalet var ABD’de ve bunlar bu göçmenlerle ilgili bilgileri federal devletin ajanlarına vermeyi reddediyorlar. Korunaklı olması da esas olarak buradan hareket ediyor yani bilgi vermeyi reddediyorlar, ‘Bunlar bizim yetkimizdedir, federal devletin yetkisinde değildir’ diyorlar. Trump’ın bu konudaki yakın danışmanı, bu işlerin örgütleyicisi, sınır dışı etme, kaçak göçmenleri veya kaçak hale düşmüş göçmenleri sınır etme operasyonunun ana örgütleyici olan Tom Homan ile birlikte Kaliforniya’ya geçtiğimiz haftalarda federal polisler veya görevliler yollayıp adresleri tespit ettikleri 100-115 civarında kişiyi derdest edip götürmeye kalktılar. Ancak ciddi bir yerel direnişle karşılaştılar, çatışmalar oldu ve bu çatışmaların ardından da Trump, Kaliforniya’ya deniz piyade askerlerini ve aynı zamanda ulusal muhafız birliklerini yollamak - daha doğrusu harekete geçirmek – durumunda kaldı. Ulusal muhafız birlikleri zaten Kaliforniya’da yerleşik durumdalar ve deniz piyadelerinin bir kısmı da güney Kaliforniya’daki üstteler. İlk defa yani yanılmıyorsam 60 yıldan beri ilk kez deniz piyadelerinin yani ordunun ABD içinde bir operasyona dahil oluyorlar. Bu sadece bir doğal felaket sonrasında yapılan bir operasyon değil, Amerikalıların Amerikalılar ile çatışması anlamına gelen bir operasyon.
Ö.M.: Evet, en son Vietnam savaşı zamanında olmuştu yani 60 küsur senedir ilk defa oluyor bu durum ama zaten tansiyonun yükselmesini istediğine dair görüşler de var. Fırsat olursa onu da konuşuruz.
A.İ.: Donald Trump’ın tansiyonun yükselmesini istemesinin en büyük sebepelerinden bir tanesi Kaliforniya’da Demokrat Parti’den seçilen eyalet valisi Gavin Newsom’ın Trump’ın etrafındaki ekibin gözünde 2028 seçimlerindeki en tehlikeli, kazanma şansı en yüksek Demokrat Partili aday adayı olarak algılanması - bunun hakikaten altını çizmek lazım. Trump, Kaliforniya’da sadece Demokrat Partili eyalet valisini hedef alan bir operasyon yürütüyor aynı zamanda. 500 deniz piyadesi, 2 bin de ulusal muhafız yollanacağını söylediler ama şu anda 200 civarında deniz piyadesi hareket etmiş ve 500 civarında da ulusal muhafız görev başına getirilmiş gibi gözüküyor. Sayılar söylendiği gibi 500 ve 2 bin değil. Kaliforniyalı Demokrat Partili eyalet valisi Gavin Newsom da çok ağır bir ifade kullandı Donald Trump için, ‘Demokrasiyi savunmak için birçok savaşta onurlu biçimde hizmet eden Amerikan deniz piyadeleri, ABD toprakları üzerinde yurttaşlarına karşı kullanan, kullanmak isteyen bir diktatöryel başkanın deli fantazmalarını gerçekleştirmek için kullanılmamalıdırlar. Bu ABD karşıtı bir harekettir’. Altını çiziyorum ‘diktatöryel bir başkanın deli fantazmaları’. Trump’ın yanıtı da tabii geç kalmadı. Gazetecilerin, “Kaliforniya eyalet valisi Gavin Newsom’ı bu federal devletin kararlarına karşı çıktığı için tutuklatacak mısınız?” diye sorması üzerine Trump, ‘Tom Homan’ın, danışmanımın yerinde olsaydım hemen tutuklatırdım’ dedi. İş buralara gelmiş durumda. Gavin Newsom da buna yanıt olarak, ‘ABD başkanı, görevi başındaki bir eyalet valisinin gözaltına alınmasını talep etti. Bu, tartışmasız biçimde otoriterizme doğru atılmış bir adımdır’ cevabını verdi. Newsom, aynı zamanda ABD devlet başkanı ile eyalet valisi arasında bir eşitsizlik olduğunu da ima etti çünkü ikisi de seçimle gelmiş ve eyalet valisi dediğimiz de vali değil aslında, biz vali diyoruz ama eyalet başkanı doğrusu.
Ö.M.: Evet, zaten eyalet demek de tartışmalı çünkü devlet diyorlar oralara.
A.İ.: Evet, biz devlet diyoruz çünkü konfederal bir yapı.
Ö.M.: Konfederal bir yapı evet, onu da unutmamak lazım. Eski çalışma bakanlarından Robert Reich, In Equality Media’da yazdığı ilginç bir yazıda şunu söylüyor, ‘Trump’ın kendisi göstermek için Los Angeles’tan daha güçlü neresi olabilirdi ki... Göçmenle dolu bir yer, ayrıca kendisine karşı olan ünlü Hollywood yıldızları da var. Üstelik bir takım zenginler kendisini de aşağılıyorlar, oy vermiyorlar.’ Yani aslında Trump tırmandırmak istiyor gerilimleri.
A.İ.: Tabii.
Ö.M.: George Floyd cinayetinde görüldüğü gibi, ayaklanmalar ve kargaşa olsun -2016’daydı değil mi?- polisin durumu daha da ileri götürüp tırmandırmasıyla, sokağa çıkma yasakları, Los Angeles’ın bazı bölgelerini kapatması ve belki de bütün bu eyalete boyun eğdirmek ve onun ötesine geçmek için Robert Reich da ‘Lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Asıl ihtiyaç duyulan şey barışçı sivil itaatsizliği yaymaktır’ diye yazmış.
A.İ.: Aynı şeyi Los Angeles belediye başkanı da söyledi; bu yapılan yasa dışı, demokrasi dışı kararlara karşı gösteri ve protesto yürüyüşleri temek haktır fakat bunları şiddete dönüştürmek elbette cezalandırılması gereken eylemlerdir. Özellikle göstericilerin yangın teşebbüsü gibi, yağmalar gibi şiddet eylemlerine kesinlikle başvurmamaları gerektiğini ve bunu yapanların en ağır şekilde cezalandırılacağını belirterek hareket etti. Burada en çok benim dikkatimi çeken tabii ki Donald Trump’ın doğuda Los Angeles belediye başkanını hedef alıyor ama onu kendisi açısından bir risk olarak görmüyor. Esas olarak gerçekten de çok popüler olan valiyi Gavin Newsom’u hedef alıyor. Zannediyorum özellikle Trump burada bu tür karmaşaların ortaya çıkmasını provoke ederek Newsom’un popülaritesini ve sonuç olarak da iyi bir vali olmadığının ispatına çalışıyor. Zaten bunu da açıkça söyledi, “Kaliforniya’nın başına gelen en büyük felaket, bu adamın seçilmesidir, beceriksiz bir vali olarak seçilmesidir’ dedi. Beceriksizlik olarak nasıl seçildi bilmiyorum ama Donald Trump’a göre demek böyle de olabiliyor: Beceriksiz seçilmek.
Ö.Ö.: Seçimleri de tanımıyor zaten.
Ö.M.: Kendisine oy çıkmadığı için saymıyor. Robert Reich, ‘Amerikalılar el yapımı iç savaş Trump’ın ve buna kuvvetle karşı durmamız gerekiyor, şiddetten tamamen uzak duralım, güçlü olalım, güvenli olalım ve sevdiklerimizi kucaklayalım. Barışçı sivil itaatsizlik şarttır’ diye bitirmiş yazısını.
A.İ.: Burada Donald Trump’ın dünyayı karıştırmaktan daha da fazla ABD’nin içini de karıştırdığını görüyoruz ve galiba bunda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir şiddetin kullanılması, devlet şiddetinin kullanılması, imkanlarının kullanılmasının bir diğer örneği - artık alıştık maalesef, günlük haber haline geldi - İsrail tarafından gerçekleştirildi. İsrail’in kara sularına yakın olan, kimi iddialara göre kara sularına girdiği sırada, kimisi kara sularına tam girmeden, bunu tam bilemiyoruz çünkü bazı yayın organları Madleen yelkenlisinin Gazze kıyılarına 31 mil kala İsrail askeri güçlerinin müdahalesiyle kıyıya çekildiğini ve içindeki 12 kişinin gözaltına alındığını belirtiyor. 31 mil karasuları olarak sayılabilir mi?
Ö.M.: Zannetmiyorum, 3-6 mil arasında değişmekte.
A.İ.: Hadi 12’ye çıkartalım, bazı ülkelerde 12.
Ö.M.: Bazı ülkelerde en fazla 12. Ben hiç duymadım 31 mili?
A.İ.: 31 mil kıyıya aşağı yukarı 57 km demek. Madleen teknesindeki 12 kişi bu saatlerde İsrail havaalanına getirilmiş durumdalar ve İsrail yetkililerinin söylediklerine göre kendilerine önerilen sınır dışı edilme kağıdını imzalarlarsa hemen ülkelerine yollanacaklar. Hepsinin ülkelerinin konsoloslarıyla görüştürüldüğü söyleniyor. Peki, imzalamazlar ise ne olacak? Anladığım kadarıyla o zaman bu kişiler gözaltına alınacaklar, mahkemeye çıkarılacaklar ve mahkeme kararıyla sınır dışı edilecekler. İsrail’in bu 12 kişiye yönelik hapis cezası verme niyetinin olmadığı anlaşılıyor. Gazze filosunun bundan beş-altı sene önce başına gelen 10-12 kişinin öldürüldüğü müdahale...
Ö.Ö.: 2010 yılındaydı.
A.İ.: Zaman ne kadar çabuk geçiyor, 15 yıl önceki Gazze filosunun başına gelenden farklı bir muameleye tabi tutulduklarını söyleyebiliriz. Aynı zamanda bu tabii içinde yer alan uluslararası tanınmış kişilerin olmasından kaynaklanan ılımlı bir yaklaşım ama uluslararası hukukun bütünüyle çiğnenmiş olduğu olgusunu değiştirmiyor.
Diğer taraftan İsrail’in Gazze’de giderek ortaya çıkardığı bir olgu var; İsrail ordusu Gazze’de Hamas’ı yıpratmak için Gazzeli, Filistinli tanınmış bir gangsterin etrafından toplanacak 100 civarındaki kişiyi destekleyerek hatta silahlandırarak Hamas’ı yıpratma operasyonu yürütüyor. Bu kişi, 7 Ekim saldırısından sonra Gazze’de hapisten çıkarılan, serbest bırakılan Yasser Abu Shabab adlı bir uyuşturucu kaçakçısı. Uyuşturucu kaçakçılığından hapisteymiş ve Hamas tarafından hapse atılmış. Abu Shabab etrafındaki 100 kişi, esas itibariyle de şu anda insani yardım operasyonlarının yağmalanmasıyla ünlü olmuşlar. Bazı değerlendirmelere göre, Birleşmiş Milletler’in yolladığı insani yardımın %40’ına yakınını yağmalayarak, aynı zamanda Birleşmiş Milletler operasyonlarının güvenirliğinin olmadığını ispatlamaları, diğer taraftan da Hamas’a karşı bir Filistin içi bir çete desteklenmesini İsrail ordusu neredeyse açıkça kabul etmiş yani bunu desteklediklerini ilan etmiş gibi gözüküyor.
Ö.M.: Evet, IŞİD’lilerle de işbirliği halindeydiler. Deminki konuyla ilgili bir ufak bir ilave yapacağım; 2010’daki Mavi Marmara olayında 10 aktivistin öldüğü, 50-60 aktivistin de yaralandığı – tam bilinmiyor - olay Gazze şeridinin 73 mil açığında olmuştu.
A.İ.: Yani daha da açıkta
Ö.M.: Evet, uluslararası sularda olmuştu, onu da hatırlatmakta yarar var.
A.İ.: O daha da açıkta, doğrudan askeri müdahale olarak ve ateş açarak girmişlerdi. Bu sefer yukarıdan bir beyaz sıvı döktüklerine dair bir video dolaşıyor. O sıvının ne olduğunu anlamadık ama değil mi?
Ö.M.: Gözleri yanmış.
A.İ.: Diğer taraftan İsrail’deki +972 isimli haber sitenin verdiği bilgiye göre, Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri açma operasyonu son hızıyla devam ediyor. 60 Filistinli çoban grubunu yerinden ederek, 14 yeni öncü yerleşimci noktası açılmış son aylarda Batı Şeria’da. Biliyorsunuz, İsrailli aşırı sağ bakanlar Batı Şeria’nın da İsrail toprakları olduğunu iddia etmeye başladılar son zamanlarda. Onlar Gazze’nin de artık İsrail’in yeniden işgal edilmesi ve oradaki Filistinlilerin Gazze dışındaki mahallere tehcil edilmelerinin bir gereklilik olduğunu açıkça dile getirmeye başladılar. İsrail’in bu davranışlarının yanında bir ciddi sorun da Suriye’de var.
Suriye’de son günlerde gelen haberlere göre, Lazkiye civarında kıyı şeridinin hemen arkasındaki dağlarda Beşar Esad taraftarı eski subaylar, kişiler, kim olduklarını tabii bilemiyoruz veya ben bilmiyorum bir direniş örgütlemeye çalışıyorlar, sürekli taciz ateşinde bulunuyorlar Suriye’nin yeni güvenlik güçlerine karşı. Özellikle de Alevi olup diğer taraftan yeni hükümetle işbirliğini destekleyen çevrelere karşı bazı suikast teşebbüslerinin de olduğu ve bunların bazılarının başarıyla sonuçlandığı da ifade ediliyor. Diğer taraftan o bölgede iki ateş arasında kalmış durumunda olan Aleviler açısından bir diğer korku da bölgede tamamen hakimiyetini oluşturmasa da her an her yerde çıkabilecek olan Sünni cihatçı örgütler. Alevilerden öç alma ve özellikle de bunu bir dini ayrımcılık üzerinden, sadece Esad rejimi destekledikleri gerekçesiyle, iddiasıyla veya yalanıyla değil de aynı zamanda bir dini temizlik hareketinin bir parçası olarak da pogromlar veya tam pogrom olmasa da bazı hedefleri ele geçirmek, oradaki insanları kaçırtmak, onların yerlerine yerleşmek gibi eylemleri sürdürüyorlar. Dolayısıyla Suriye’nin kıyı şeridi son derece huzursuz bir ortamda ve kendilerini savunmak için silahlanmaya başlayan halk da var aynı zamanda. Bu tabii önümüzdeki dönemde yeni bir genel çatışma ortamının bütün tohumlarının filizlendiği bir ortamı işaret ediyor.
Lazkiye’nin ötesinde tabii İsrail’in müdahaleleri de sürekli devam ediyor. Geçenlerde iki-üç gün önce Lazkiye’nin tam nerede olduğu anlaşılamayan büyük bir patlama oldu ve bunun da bir silah deposuna yönelik bir patlama olduğu iddia edildi ama tam olarak ne olduğu ortaya çıkmadı. Suriye’de durum hakikaten son derece karışık ve dış güçlerin özellikle İsrail’in, bir taraftan Türkiye’nin, diğer taraftan ABD’nin, bir diğer taraftan IŞİD güçlerinin de hâlâ temizlenmediği çöl bölgesinin giderek hareketlendiğini de görüyoruz. Dolayısıyla burada önümüzdeki dönemde Suriye’de hiç hoş olmayan bir önceki dönemin iç savaşının başka bir versiyonunu yeniden yaşama riski gerçekten var.
Ö.M.: Dünyanın dört bir tarafında da aynı şeylerden bahsetmek çok ürkütücü.
A.İ.: Evet Ukrayna’yı da sayabiliriz, Gazze şeridi dedik, Sudan da aynı şekilde, Kongo da... Yani konuşmuyoruz ama Sudan’daki insan ölümü, ağır bedel son derece yüksek.
Ö.M.: Milyonlardan bahsediyoruz, evet. Bir de son dakika haberi vereyim izninle; Kaliforniya’da durum çok umut verici değil. The New York Times’dan üç dakika önce gelen bir haberde Los Angeles’ın 30 mil güneybatısında bir barışçı gösteri tamamen şiddete dönüşmüş, müdahale etmişler. Göçmenler galiba polise karşı kaya, şişe ve ateşli başka cisimler atmışlar.
A.İ.: Molotof kokteyli gibi ateşli malzeme.
Ö.M.: Evet, şehir polisi böyle diyor. Onlar da göz yaşartıcı gaz, biber topları ve plastik mermi ile karşılık vermiş. Dünkü Democracy Now!’da da gözle görülür bir şekilde Avustralyalı kadın bir gazeteciyi bacağından vurmuşlardı. Yeni gelişmeler de böyle, son derece endişe verici bir durum.
A.İ.: Sonuçlarını gelecek hafta değerlendiririz. Bitirmeden bir haber olarak verelim ve belki siz de bahsetmişsinizdir ama gene de göreceli olarak önemli. Aslında bütün bu dünyanın karışıklığı içinde biraz ikinci, üçüncü plana düşmüş bir gelişme bu; biliyorsunuz, Fransa’nın Nice kentinde üçüncü kez Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı toplandı. Birincisi 2017’de New York’ta, ikincisi 2022’de Lizbon’da toplanmıştı. Bu uluslararası Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı’na aşağı yukarı 130 devlet katılmayı kabul etmiş ve bunların arasında 50 küsur devlet veya hükümet başkanı hazır bulunuyor. ABD tabii ki kesinlikle katılmadı ve hiçbir anlaşmayı da kabul etmeyeceğini ilan etti. Bu konferans, bir anlaşma, bir sözleşme imzalanarak bitirilmesi öngörülmeyen bir konferans yani iyi niyetler ve projelerin dile getirileceği bir konferans olacak ama öyle çok büyük bir beklenti içinde olmamak lazım. Buradaki en önemli amaç, korumalı deniz alanlarının genişletilmesi yani en fazla konuşulan konu bu. Şu anda dünyada aşağı yukarı denizlerin %4-5’i korumalı deniz alanı olarak oluşturulmuş, bunun %10’a çıkartılması için görüşmeler yapılıyor. Unutmayalım ki bütün dünyanın yanılmıyorsam %65-70’ini denizler oluşturuyor, biz de bir azınlık bölgesinde yaşıyoruz.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Bütün o iklim dengelerinin de oluşmasında okyanusların son derece önemli olduğunu giderek daha fazla keşfediyoruz. Aynı zamanda da okyanusların altındaki, diplerindeki maden yataklarına yönelik ciddi bir kapitalist sermaye birikimini iyice son aşamaya getirmeye çalışan bir irade de giderek yükseliyor.
Ö.M.: Ahmet, izninle ben de bir son dakika haberi vereyim bununla da ilgili olarak - dün çıkan bir haber son derece önemli; denizlerdeki asit seviyesi kritik seviyelere ulaşmış ve bütün ekosistemleri tehdit eder bir hale gelmiş. Bu beklenmiyormuş ama buna iklim krizinin kötücül ikizi, şeytan ikizi deniyor yani su ve yaban hayatındaki çeşitlilik dışında, iklim dışında bir de okyanuslarda bu deniz asit seviyesi ele alınmış mı bilmiyorum ama varoluşsal çok büyük bir tehlike olduğu belirtiliyor.
A.İ.: Evet ve aynı zamanda okyanusların ısınmasıyla beraber seviyesinin yükseldiği ve önümüzdeki 50-60 sene zarfında bir dizi ada devletinin haritadan silineceğini de biliyoruz.
Ö.M.: Aynen öyle. Peki, bunları konuşmaya maalesef devam edeceğiz. Çok teşekkürler Ahmet.
A.İ.: İyi günler.
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.