Bush ve Blair, Irak'ın çökmek üzere olduğunu görmeli

-
Aa
+
a
a
a

Zaman Gazetesi / The Independent2 Ağustos 2004

Bu savaş bir sahtekarlık. Var olmayan kitle imha silahlarından bahsetmiyorum. Saddam Hüseyin ve el Kaide arasında hiç var olmamış bağlantıdan da bahsetmiyorum.

Ya da savaşa girmemize neden olan diğer yalanlardan. Ben yeni yalanlar hakkında konuşuyorum. Nitekim, savaştan önce, hükümetlerimiz bizi namevcut tehditler nedeniyle uyardı, şimdi ise var olan tehditleri bizden saklıyorlar. Irak'ın büyük bir bölümü Amerika'nın Bağdat'taki kukla hükümetinin kontrolünden çıktı; fakat bu gerçek bize söylenmiyor. Her ay, ABD askerlerine yönelik yüzlerce saldırı gerçekleştiriliyor. Fakat bir Amerikalı ölmedikçe, bu durum da bize anlatılmıyor. Bu ay sadece ölen Iraklıların sayısı 700'e ulaştı -müdahale sona erdikten sonraki en kötü aydı. Fakat bu da bize söylenmedi. Irak'ta birkaç hafta yaşamak tehlikeli bir deneyim olduğu kadar da tuhaftı. Irak'ın en kötü otoyollarından birine sahip olan Necef'ten geçtim. Burada Batılılar öldürülüyor. Aslında, bugünlerde Bağdat'ta bir Batı televizyon kanalını izlemek Mars gezegeninde bir radyo istasyonu bulmak gibi. Blair, Irak'ın içe doğru patlamak üzere olduğunun farkında değil mi? Bush bu durumu göremiyor mu? Amerika tarafından atanan "hükümet" Irak'ın sadece bir bölümünü kontrol edebiliyor ve hatta bakanlar, memurlar bile suikasta uğruyor ya da araç bombalarıyla havaya uçuruluyor. Bakuba, Samara, Kut, Mahmudiye, Felluce, Ramadi, Hilla gibi şehirlerin tümü hükümet otoritesinin dışında. "Başbakan" İyad Allavi, Bağdat valisinden daha küçük ve etkin. "Blair, "bazı gazetecilerin" Irak'ta neredeyse bir felaket olmasını" istediğini" söylüyor. Fakat olayın farkında değil. Söz konusu felaket yaşanıyor bile.

Bağdat'ta, televizyonumu açtığımda, Bush'un Cumhuriyetçi destekçilerine Irak'ın gelişmekte olduğunu, Iraklıların "koalisyonu" ve ABD tarafından yalandan uydurulan hükümeti desteklediklerini, "teröre karşı savaşın kazanıldığını" ve Amerikalıların artık güvende olduğu yalanını söylerken görüyorum. Sonra bir internet sitesine giriyorum ve Riyad'da iki adamın bir Amerikalının kafasını kesme ve Irak'ta bir Amerikalının bıçakla öldürülmesi görüntülerini izliyorum. Her gün, buradaki gazeteler ülkedeki faaliyetlerini durduran ve çekilen yeni inşaat firmalarının listesini yayınlıyor. Ve her gün özgürleştirilmesi gereken Iraklılar, ağlıyor, haykırıyor ve tabutlar içinde sevdiklerini omuzlarında taşırken lanetler yağdırıyor.

Ve Tony Blair'in açıklamasını okumaya devam ediyorum. "Irak'ta savaşa girmenin doğru olduğuna inanmaya devam ediyorum. Bu benim hayatımın en zor kararıydı." Ve ben bunu anlayamıyorum. Savaşa girmek korkunç bir karar olabilir. Chamberlain bile böyle düşündü; fakat bunu zor bir karar olarak bulmadı -çünkü, Nazilerin Polonya'ya saldırmasından sonra, bu yapılacak doğru şeydi. Şimdi Bağdat sokaklarında araba kullanıyorum, korku içindeki Amerikan devriyelerini izliyorum ve henüz patlayan, pencerelerimi ve kapımı sarsan bombaların patlama sesini işitiyorum, tüm bunların ne anlama geldiğini fark ediyorum. Irak'ta savaşa girmek, geçen yıl bu ülkeye müdahale etmek Blair için almak zorunda kaldığı en zor karardı. Yabancı işçiler yaşam korkusu nedeniyle Irak'tan sökün ederken, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, bir basın toplantısında, rehin alma olaylarının yeniden inşa üzerinde bir "etkisi" olduğunu söylüyordu. Etki! Petrol boru hatlarındaki patlamalar şimdi elektrik kesintisi kadar sık yaşanıyor. Bağdat'ta günde sadece dört saat elektrik var; sokaklar kendileri için durumu net olmayan Iraklılara rastgele ateş açan paralı askerlerle kaynıyor. Bu, Blair'in geçen gün "daha güvenli" olarak övdüğü Irak mı? İngiliz hükümeti hangi gezegende yaşıyor?