Nereye Doğru'da Cengiz Aktar, Filistin’deki hastane bombalanması, Polonya’daki seçimler ve Yunanistan’daki yerel seçimler hakkında konuşuyor.
Cengiz Aktar, Müslüman ve Arap dünyası ve Filistin meselesinde hassas olan uluslararası kamuoyu ‘hastane bombalanmasının’ İsrail ordusunun işi olduğu konusunda şüpheye yer bırakmayacak kadar kesin bir kanaate sahipken, diğer ülkelerin bu saldırıyı kimin yapıp yapmadığını gündemde tutmadığını belirtti. Saldırı sonrası Mahmut Abbas’ın ve Ürdün Kralı’nın Biden ile planlı görüşmelerini iptal etmelerine değindi. Avrupa’nın bu konudaki ziyaretlerine ve özellikle Ursula von der Leyen’in Roberta Metsola ile Tel Aviv’e gitmesinin Brüksel’de ve kamuoyunda uyandırdığı tepkilerden örnekler verdi. Avrupa Birliği'nin (AB) Dış Politikadan Sorumlu Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell, Çin Dışişleri Bakanı’yla yaptığı basın toplantısında, Borrell’in, Avrupa’da böyle bir âdet olmadığını üstüne basa basa dile getirmesini ve “Dış politika komisyonun işi değildir,” dediğini paylaştı.
Ömer Madra, konuşulanlara ek olarak Gazze'de canlarını kurtarmak için hastaneye sığınan insanlardan en az 500 kişinin öldüğünü, İsrail’in yaptığı açıklamada ise hastanenin bombalanması konusunda Hamas veya başka terör örgütlerini işaret ederken, kendilerinin sınır hattında bombalama yaptıklarını aynı gün duyurmasına dikkat çekti.
Cengiz Aktar,Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in hastane saldırısı sonrasında yaptığı açıklamaya da değindi. Sadece yardımdan bahsedildiğini ve kimsenin ateşkes talep etmediğini vurguladı. Ateşkes talebinin sadece Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve münferit ülkeler tarafından yapıldığını belirtti. Bu AB hengamesi ve hercümerci içerisinde iki AB üyesi İspanya ve İrlanda’nın açıkça koydukları tepkiler ile göze battığını söyledi.
Cengiz Aktar, Polonya meselesini konuşmaya Donald Tusk’ın politikacı kimliğini anlatarak ve aşırı sağ koalisyon karşısında elde ettiği zaferden bahsederek başladı. Dikkate değer bir veri olarak, bu seçimlerde Polonya’da 1989’daki ilk özgür seçimlerdeki katılımdan %10 daha fazla katılım olduğunu paylaştı. Şehirler, gençler ve kadınlar muhalefete oy vermesinin yanında, kırsal nüfusun eskiden olduğu gibi hükumet partisine açık çek vermemiş olmasının kritik rolünü vurguladı. Polonya’nın AB’de olmasının bu büyük değişimi gerçekleştirebilmesindeki muhtemel önemine dikkat çeken Aktar, akabinde Polonya’nın özellikle Ukrayna Savaşı sonrası bölgesel ve global öneminden bahsetti. Polonya’daki değişimin büyük ihtimalle Macaristan’ı etkileyeceğini düşündüğünü paylaşmasının yanında, Viktor Orbán’ın saltanatının sonunun gelmiş olabileceğini düşündüğünü söyledi.
Ek olarak Cengiz Aktar, Polonya’daki dört sorulu referanduma da değindi. Referandumun ‘Polonya’nın bir mülteci ve göçmen çöplük haline gelmesini istiyor musunuz?’ gibi mantık dışı sorulardan oluştuğunu bizlerle paylaştı ve referandumun, muhalefetin yoğun çabalarıyla ve halka yaptığı referanduma gitmeme çağrılarının da cevap bulmasıyla katılımın %50’nin altında kalması ile geçersiz olduğunu söyledi.
Nereye Doğru'da son olarak Yunanistan’dan bahsedildi. Cengiz Aktar, Yunanistan gündemini değerlendirmeye Stefanos Kasselakis’in -liberal sol diyebileceğimiz bir siyasi akımın temsilcisi, Amerikalı, homoseksüel bir siyasetçi- Syriza'nın başına geçmesinden bahsederek başladı. Parti içindeki kaygılara ve Syriza'nın sol kanadının muhtemelen ayrılma aşamasında olduğuna değindi.
Ayrıca, geçtiğimiz hafta Yunanistan’ın yerel seçimlerin ikinci turunda, hükumetin üç büyük şehri kaybetmesinden bahsetti. Özellikle Atina’nın hiç tanınmayan bir adaya kaybedilmesi, Selanik’te de PASOK Partisi'nin son dakikada gösterdiği bir adayın kazanmasına dikkat çekti. Son olarak Türkiye - Yunanistan arasında yıllardır yapılamayan, yapılmayan, istenmeyen görüşmelerin Pazartesi günü başladığını ve Bakanların Selanik’te buluşacağına dair haberleri bizlerle paylaşarak programı sonlandırdı.
*Program özetini hazırlayan gönüllümüz Havva Doğan'a teşekkür ederiz.