Trump ve Musk yeni bir sınıf savaşı başlattı

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Dünyanın dört bir yanında toplumlar oligarşiye dönüşüyor. Peki, nasıl direnmeli? Demokrasi için var gücümüzle savaşarak...

""
Elon Musk uyardı: "Harcamaları azaltıp imkanlarımız dahilinde yaşamamız gerekiyor." Ancak burada 'biz' derken kendisini kastetmiyor, sizi kastediyor / Fotoğraf: Brandon Bell/Reute

Yakın tarihte sınıf savaşı nadiren bu kadar bariz bir şekilde yürütülmüştür. Genelde milyarderler ve hektomilyonerler (serveti 100 milyon dolara ulaşan kişiler) kendi adlarına yoksullara saldırmaları için özel korumalar tutarlar. Ancak şimdi, utanç ve mahcubiyetten arınmış bir şekilde, bu işe karıştıklarını artık gizlemiyorlar. ABD'de, dünyanın en zengin adamı Elon Musk, orta ve çalışan sınıflara yönelik federal saldırıya öncülük edecek: kamu harcamalarını ve insanları yağmacı sermayeden koruyan kamu güvencelerini azaltmaya çalışacak.

[Musk] Devlet Verimliliği Departmanı’nın sorumluluğunu bir başka milyarder Vivek Ramaswamy ile paylaşıyor. Hükümet genelindeki kesintileri denetlemek üzere başka milyarderleri de görevlendiriyorlar. Bu plütokratlara (servetinden dolayı nüfuz sahibi olan kimse) ödeme yapılmayacak. Sınıf savaşlarını kalplerindeki iyilikten dolayı karşılıksız olarak yürütecekler.

Serveti 400 milyar dolardan (330 milyar sterlin) fazla olan Musk uyardı: “Olanaklarımız dahilinde yaşamak için harcamaları azaltmak zorundayız.” Ancak “biz” derken aslında sizi kastediyor. Trump ve Musk, federal bütçede kesintiye gitmek istiyor, böylece ultra zenginlerin vergilerini azaltabilecekler. Bu karanlıkta kalmış sınıfın alabileceği her türlü yardıma ihtiyacı var. 2020'den bu yana ABD'nin en zengin 12 adamının serveti sadece %193 oranında arttı. Zavallıların toplam serveti artık sadece 2 trilyon dolar.

Musk'ın belirttiği hedeflerin gerçekleşmesi imkansız olabilir. Görevi aldığında 6.75 trilyon dolarlık federal harcamayı2 trilyon dolar azaltacağını iddia etmişti ki bu rakam aslında tüm ihtiyari bütçeden daha fazla. Ancak niyet açık: sonuçları çoğu Amerikalı için yıkıcı olacak bir daralma. Trump'ın seçilmesi neoliberalizmin acımasız başarısızlıklarına bir yanıttı, ama aynı zamanda onların nihai bir dışa vurumu olacak. Politik sistemin özel sermaye tarafından yozlaştırılmasına bir yanıttı. Ve sistemin nihai yozlaşması olacaktır.

Musk'ın programı başarılı olursa, bunun insan yaşamı ve dünya üzerindeki etkilerini hayal etmemize bile gerek yok çünkü geçtiğimiz yıl Arjantin'de benzer bir plan yürürlüğe kondu. Orada Javier Milei uluslararası sermaye adına kendi sınıf savaşını yürütüyor. Sonuçlar arasında, yoksullukta korkunç bir artış; kamu sağlık sisteminin ciddi şekilde yetersiz finanse edilmesi ile birlikte sağlık sigortası olan insan sayısında bir çöküş; nefret suçlarının yaygınlaşması; bilime ve çevrenin korunmasına yönelik koordineli bir saldırı ve ülkenin madenlerini, topraklarını ve işgücünü ele geçirmeyi uman yabancı şirketler için her şeyin serbest olması yer alıyor.

ABD'de kötü niyetli kişiler istediklerini yapmaları için serbest bırakılacaklar. Trump'ın enerji bakanı adayı Chris Wright bir hidrolik kırma hizmetleri şirketi işletiyor ve şöyle diyor: “İklim krizi diye bir şey yok.” Bankalar ve şirketler daha şimdiden çevresel taahhütlerini sevinçle yırtıp atıyorlar.

Musk ve Ramaswamy'nin peşinde olduğu devasa kesinti ve kısıtlayıcı düzenlemelerin ((regülasyonların) kaldırılması programı, Atlantik'in her iki yakasında da yükselişe geçen sadomazoşist siyaseti genişletiyor. Demagoglar (halkın duygularını, önyargılarını veya korkularını manipüle ederek destek kazanmaya çalışan lider veya politikacı tipi), belirlenmiş düşmanları daha fazla acı çektiği sürece, kendi takipçilerinin ne kadar acı çektiğinin önemli olmadığını fark ettiler. Eğer günah keçilerinin (öncelikle göçmenlerin) acılarını arttırmaya devam edebilirseniz, seçmenler kendi acılarına bakmaksızın bunun için size teşekkür edeceklerdir. Bu, Musk'ın başını çektiği çatışma girişimcilerinin büyük keşfidir: siyasette önemli olan insanların ne kadar iyi durumda oldukları değil, belirlenmiş dış gruplara göre ne kadar iyi durumda olduklarıdır.

Çok sayıda gönüllü infazcı var. İngiltere'de Elon Musk tarafından teşvik edilen Southport ayaklanmalarının hüküm giymiş elebaşlarından biri, cezasının ardından “nefret ve şiddetle öylesine tüketilmiş bir adamdı ki, başkalarına zarar verme arzusunu hemen bastırmayan faaliyetlerde çok az tatmin bulabiliyordu” şeklinde tanımlandı. X ve diğer Trump yanlısı medyadaki nefret çılgınlığıyla kamçılanan Maga (Make America Great Again - Amerika'yı Yeniden Büyük Güç Yap) fanatikleri, Trump'ın başkanlığından acı çektirmenin verdiği tatmin dışında hiçbir şey elde edemeyebilir. Ancak bu küçük ödül onların mutlak sadakatini sağlamak için yeterlidir. Bu ödül onları Trump'ın istediği her türlü vahşeti işlemeye teşvik edecektir.

Sınıf savaşı neden şimdi sadece ABD'de değil, dünyanın geri kalanının çoğunda serbest bırakıldı? Çünkü iki dünya savaşının demokratikleştirici, dağıtıcı etkileri yıprandı. Yarı-demokratik dönemin (zengin ülkelerde 1945-1975 yılları arasında örneklenen) siyasetin normal durumu olduğunu düşünmek hoşumuza gidiyor. Ancak bu son derece değişik bir durumdu ve yalnızca savaşların egemen sınıfların gücünü erozyona uğratmasıyla mümkün oldu. Ulusların şu anda geri dönmekte olduğu merkezileşmiş toplumların varsayılan durumu oligarşidir.

20. yüzyılda biz bu dönüşü faşizm olarak adlandırdık. Faşizm kendine özgü bazı grotesk ve tuhaf özelliklere sahipti. Yeni araçlar ve örgütlenme biçimleri kullandı. Ancak temel açılardan demokrasi öncesi düzenin yeniden canlanmasını temsil ediyordu: mutlak gücün krallara, imparatorlara ve onların mahkemelerine ait olduğu bir dünyayı. Sanki bu bir şekilde sorunu çözüyormuş gibi, Trump ve yandaşlarının faşist olup olmadıklarınısonsuza kadar tartışabiliriz. Onları, faşizmin sadece bir yineleme (tekrar) olduğu çok daha uzun bir geleneğin temsilcileri olarak kabul etmek daha faydalı olacaktır. İmparatorlar geri dönüyor.

Trump ve Musk çok değişken karakterler oldukları için, iktidarı ele geçirmelerinin kaotik ve geçici olacağını düşünmek cazip geliyor. Ancak milyarder sınıfı oligarşiyi sağlamlaştırmak için hızla hareket edecek ve neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmayacaktır. ABD kurumları, yerleşik medya ve yabancı hükümetler tamamen hazırlıksız. Uzun yıllardır yapılan uyarılara rağmen, oligarşik güce nasıl direneceklerini değil, sadece onu nasıl yatıştıracaklarını biliyorlar.

Beklentisel uyum” terimini 2008 yılında medyanın antidemokratik güçlere boyun eğmesini tanımlamak için kullanmaya başladım. Bu deyimi ortaya atan Bruce Dover bana “takipçilerine korku salan bir imparatorun onlara karşı el kaldırmasına gerek olmadığını” söylemişti. Şimdi, kurumsal yaşamda direniş bulmayı umabileceğimiz her yerde, Trump iktidarı ele geçirmeden önce bile itaat görüyoruz. Neredeyse herkes içgüdüsel olarak yeni yönetime uyum sağlıyor.

Oligarşiye henüz tam olarak teslim olmamış uluslarda, demokratik siyasetin kendiliğinden ortaya çıkmadığını kabul etmemiz ve bunu hızla gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Sistemlerimiz ancak, katılımı büyük ölçüde protestolarla tanımlanan aktif bir yurttaş kitlesi ve bağımsız bir medya ile yarı demokratik bir karakter kazanabilir. Ancak, doğrudan sermayenin emriyle hükümetler barışçıl protestoları suç sayarken, BBC gibi birçok bağımsız medya da muhalif sesleri susturuyor.

Birleşik Krallık gibi hükümetler kendi bekalarına yatırım yapacaklarsa, demokrasiyi yeniden inşa etmek için yurttaşlarını özgür bırakmalıdırlar ve biz de bunu yapmak için her fırsatı değerlendirmeliyiz. Bu sınıf savaşında askerden arındırılmış bir bölge yok. Hepimiz nerede duracağımıza karar vermeliyiz.


* George Monbiot'un The Guardian'da yayımlanan 'Trump and Musk have launched a new class war. In the UK, we must prepare to defend ourselves' adlı makalesi Bahar Özay tarafından çevrilmiştir.